Serdengeçti tam tekmil
Dava adamı Osman Yüksel Serdengeçti öncülüğünde 1947’de yayına başlayan Serdengeçti, uzun aralıklarla pek sık çıkamasa da dönemine göre kalıcı etkiler bırakmış bir dergi.
ABONE OLSELÇUK KARAKILIÇ
Osman Yüksel Serdengeçti, Tek Parti'nin iktidar zamanında CHP fikriyatının şiddetli muhalifleri arasında yer alıyordu. Yalnız Osman Yüksel'in muhalifliği öyle sıradan değildi; aksine CHP'ye, “ayağının tırnağından saçlarının diplerine kadar şiddetle muhalifti”. Tek Parti iktidarının fikriyatına ve yaptıklarına karşı üniversite yıllarından itibaren mücadele etmeye başlayan Osman Yüksel'in bütün hayatı, Necip Fazıl'ın “körbarsak” dediği Ankara Denizciler Caddesi'ndeki yazıhanesinde veya sık sık ziyaret etmek zorunda bıraktıkları hapishanelerde geçmişti.
İktidarın hoşuna gitmeyecek yayın yapmanın zor olduğu ve bir dönem dinî neşriyatın da yasaklandığı 1940'lı yıllarda, Osman Yüksel, 1947 yılında Serdengeçti dergisini çıkarmak istemiş, ancak Ankara'da hiçbir matbaa dergiyi basmaya yanaşmamıştı. Nitekim Eskişehir'de basılan Serdengeçti'nin ilk sayısında, Osman Yüksel dönemin yabancılaşmış aydınlarına şöyle sesleniyordu: “Serdengeçtiler, tam manasıyla milliyetçidirler. Aziz vatanı uçsuz bucaksız toprakları, üzerinde yaşayanların karınlarını doyurdukları, semirip yağlandıkları, alelade bir toprağa, bir çiftliğe tercüme ettirmeyiz.
Milletimize, vatanımıza ta derinden asırlar ve nesiller arkasından gelen bir ruhla bağlıyız. Onu menfaatsiz, karşılıksız mecnunlar gibi, karasevdalılar gibi seviyoruz. Nerden ve ne zaman gelirse gelsin her türlü kötülükle mücadele edeceğiz. Bu yolda yardan değil, serden bile geçmeye razıyız. Ölmek var dönmek yok! Allah'tan başka hiç kimseden korkmuyoruz. Bizler münkir değiliz. Tanrı Dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız”.
HAKK'A TAPAR HALKI TUTAR
Genç okuyucularına da çağrıda bulunmaktan kaçınmayan Osman Yüksel, “Serdengeçtiler her türlü kötülükle amansız bir şekilde mücadele etmek için ortaya atıldıklarını, ilhamlarını Allah, millet ve vatan sevgisinden aldıklarını” belirterek Serdengeçti dergisi etrafında gençlerin birleşmelerini istiyordu. 1947 yılında yayımlanan Serdengeçti, “Allah'a, Millete, Vatana Koşanların Dergisi” ve “Hakk'a Tapar Halkı Tutar” gibi çok iddialı ve manidar bir alt başlıkla çıkınca devrin iktidarının husumetiyle karşılaşmıştı. Bütün bir dergiyi neredeyse tek başına çeşitli yazılarıyla dolduran Osman Yüksel, iktidar çevrelerini daha ilk sayıdan itibaren kızdırmaya başlamıştı. “Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?”, “Bir Fakültenin İç Yüzü”, “Değişmeyen Zihniyet”, “Marko Pala Kimdir?” “Gülünç Hakikatler” gibi şahit olduğu olayların iç yüzünü ilk sayıdan itibaren yazmaya başlayan Osman Yüksel, Bakanlar Kurulunun müdahaleleriyle karşı karşıya gelmişti.
Dergisini ayda bir hatta on beş günde bir çıkarmayı düşünürken çeşitli vesilelerle kapanmasına mani olamayan Osman Yüksel, aynı zamanda geç ve güç de yazıyordu. Serdengeçti'nin otuz altı senede ancak otuz üç sayı çıkmasının sebepleri arasında hem savcılar hem de ilham perisinin geç gelmesine bağlayan Osman Yüksel, dergisinin sayı hesabıyla değil tuşla galip geldiğini belirterek “Serdengeçti bir çıkar pir çıkar” diyordu.
Osman Yüksel, Serdengeçti dergisiyle Tek Parti iktidarının manevi dünyamızda açtığı gedikleri kapamaya çalışmış, uzun yıllar bu tahribatı coşkun bir üslupla dile getirmişti.
1950'li yıllarda, Ayasofya'nın tekrar kilise haline getirilmesi için bir kampanya başlatan Yunan basınına Serdengeçti dergisinde, “Ayasofya” başlıklı coşkun ve sanatkârane bir yazıyla cevap veren Osman Yüksel milliyetçi ve dindar kitlelerin sesi olmuştu. Osman Yüksel, şöyle yazıyordu: “Ey İslâm'ın nuru, Türklüğün gururu Ayasofya! Şerefelerinde fethin, Fatih'in şerefi ışıl ışıl yanan muhteşem mabet!... Neden böyle bomboş, neden böyle bir hoşsun? Hani minarelerinden göklere yükselen, ta... maveradan gelen, ezanlar? Hani o ilâhî devir, ilâhî nizamlar!..
Ayasofya ses vermiyor! Ayasofya bir hoş, Ayasofya bomboş!..
Ayasofya! Ey muhteşem mabet!.. Gel etme, bizi terk etme! Bizler Fatih'in torunları, bütün putları devirip seni camiye çevirecekler. Gözyaşlarıyla abdest alarak secdelere kapanacaklar... Tehlil ve tekbir sadaları boş kubbelerini yeniden dolduracak... İkinci bir fetih olacak... Ozanlar bunun destanını yazacaklar, ezanlar ilânını yapacaklar... Sessiz ve öksüz minarelerinden yükselen tekbir sesleri fezaları yeniden inletecek. Şerefelerin yine Allah'ın ve onun sevgili Peygamberi Hz. Muhammed'in şerefine ışıl ışıl yanacak... Bütün dünya Fatih dirildi sanacak... Bu olacak Ayasofya, bu olacak!.. İkinci bir fetih, yeni bir basübadelmevt... Bu muhakkak... Bu günler yakın, belki yarın, belki yarından da yakın!..”
“Ayasofya” yazısının “Bizans'la tarihî ve kültürel alakaları dolayısıyla Yunanlıları ve bir kısım vatandaşları tahrik edebileceği” gerekçesiyle savcılık tarafından Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilen ve yargılanan Osman Yüksel mahkeme başkanına şöyle cevap verecektir: “Millî menfaatlere ben mi zarar veriyorum? Ayasofya'nın tekrar cami haline getirilmesinde, benim ne gibi hususî maksadım, menfaatim olabilir? Ayasofya'yı ben kiraya mı vereceğim? Yoksa cami haline sokup imam mı olacağım? Beni bu yazıdan dolayı Türk savcıları değil, Yunan savcıları itham etsin. O zaman bütün neticelere katlanmayı bir şeref bilirim. Böyle bir yazıyı yazmaktan dolayı, müdafaadan utanıyorum!”
KARANLIK KÖŞELERE IŞIK TUTUYOR
Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, bu coşkun ve korkusuz kalemin zorlukla çıkarabildiği Serdengeçti dergisinin tıpkıbasımını yaparak yeniden yayımladı. Sadece uzmanların değil, o dönemi yakın şahidinin dilinden okumak isteyen her aydının evinde olması gereken Serdengeçti dergisi, cumhuriyet tarihinin bazı karanlıkta kalmış köşelerine ışık tutuyor. “Hakk'a tapan ve halkı tutan” Osman Yüksel'in mücadelesini, fikriyatını ve cesaretini okumak, öğrenmek isteyenler Türk Edebiyatı Vakfı'nın bu emsalsiz hizmetine eğilmeleri gerekiyor.
Dar ve zor zamanlarda cesaretin, idrakin ve iman ateşinin bütünleşip bir insanı nasıl kahramanlaştırdığını da ancak Serdengeçti'yi okuyunca görebileceksiniz. Basın tarihimizde bazı insanlar vardır ki dergileriyle özdeşleşmişlerdir: Serveti Fünun denilince Ahmet İhsan, İçtihat denilince Abdullah Cevdet nasıl akla geliyorsa Osman Yüksel de hiç şüphesiz dergisiyle hafızalardaki yerini koruyor. Yalnız Osman Yüksel, mizacıyla, cesaretiyle ve yüksek ahlakıyla da milletimizin gönlünde hâlâ yaşamaya devam ediyor.
Serdengeçti, hem Osman Yüksel'in fırtınalı hayat hikâyesidir hem de fırtınalı cumhuriyet tarihimizin özetidir.