Son Osmanlı şahsiyetlerinden büyük eğitimci: Mahir İz

Mahir İz üzerine hazırlanmış İstanbul Beyefendisi Mahir İz’den İzler kitabı Kültür Bakanlığı Yayınları arasında okurla buluştu. Kitapta İz’in hayat hikayesinin gölgesinde bir dönemin kültür sanat ve sosyal hayatına da tanıklık ediyoruz.

ABONE OL
GİRİŞ 16.03.2022 10:31 GÜNCELLEME 16.03.2022 10:31 KİTAP
Son Osmanlı şahsiyetlerinden büyük eğitimci: Mahir İz
Son Osmanlı şahsiyetlerinden büyük eğitimci: Mahir İz

Çocukluk fotoğrafı insanı düşünmeye çağırıyor adeta. Bakışında olgunluk hissediliyor. Bir insan fotoğraf merceğine bakarken, farkında olarak veya değil, âtiye, geleceğe bakar. Başında fesiyle çocuk Mahir de öyle değil mi? Dikkatimi çekmiştir, insanın iki gözü aynı bakmaz. Bir göz müşahede halindeyken, öbürü hüküm vermekte gibidir fotoğraflarda.

Prof. Mustafa İsmet Uzun sunuş yazısında Mahir Hocanın vasıf ve istidatlarını vukufla yansıtmaktadır. Dolu dolu bir ömür sürmüş olan merhum Mâhir İz’in hedefi: “etkili ve örnek bir eğitimci (muallim) olmak, meraklı ve ilgili talebeleri başta gelmek üzere, gençlerle yakın alaka kurarak onlarla her zaman ve kendi evi dâhil her yerde, her bakımdan karşılıksız meşgul olmak” şeklinde özetlenebilecek samimi, mütevazi, köklü ve geniş kültüre sahip bir eğitimci seviyesine yükselmiştir. Esaslarını öne çıkaran cümlesiyle 21. yüzyıl Türkiyesinde öğretim-eğitim bakımından bir temel ihtiyaca da ışık tutmaktadır.

Şiirler de yazması yanında (başkalarına), şiirlerini yerinde ve etkili seslendirebilen, her seviyeden dinleyenlerin pek beğendiği, nev’i şahsına münhasır iyi bir şiir okuyucusu (ehl-i inşâd) oluşuyla da temâyüz etmiş bir kişiliktir.

Kendisinin “sâdattan” yani Hz. Peygamber’den günümüze uzanan altın silsilenin bizlere erişen halkalarından biri olmasına da işaret ediliyor; hayatı boyunca (bundan) hiç söz etmemesi hassasiyeti de yansıtılıyor.

ÇOCUKLUK VE İLK GENÇLİK

Kadı olan babasının vazifeleri dolayısıyla çocukluk ve gençlik yıllarının bir kısmında, “geniş Osmanlı coğrafyasının sahip olduğu değişik özellik ve güzellikleri de yakından tanımış...” Medine’de Dağıstanlı İsa Ruhi Efendi’den Gülistân okuyarak Farsçasını geliştirmekte irâde göstermiş, Ankara Sultânîsi’ndeki Arapça-Farsça hocası, şair Cideli Ali Faik Efendi derste Ebü’lbeka’nın Endülüs Mersiyesi’ni okuturken şiirde geçen “tîcân” kelimesini “tayecân” şeklinde telâffuz eder, hocası tekrar okumasını ister. Mahir Bey, kelimeyi tâc kelimesinin çoğulu olan “tîcân” suretinde okumuş. Hocası ertesi gün Abdullah Mahir’i sınıfta takdir etmiş...

Kadı babası Medine, İstanbul, Ankara’da bulunmuştur. Ankara Sultanîsi’nde “öğretmenlik” kapasitesi anlaşılmış, mezun olduğu 1916’da bu lisenin ilk kısmında ona Türkçe “muallimliği” verilmişti.

Bu gençlik yıllarında “hak” kavramını benimser: “Haktadır, haktır, en büyük kuvvet” dizesini dilinden düşürmez. Muallim Naci’nin şiirini bu yüzden çok sevdiği bellidir. Prof. Mustafa Uzun: “Mehmet Akif’i çok sevmesi de bu yüzdendir” der. Abdullah Mahir İz, Âkif hakkında: “Hakperestliği kadar hakikate olan aşkı da o kadar yüksekti” cümlesini yazmıştır. 1920 TBMM’de onu zabıt kâtibi yapmışlardı. Öğretmenliğin “lisanımda babadan mevrûs rekâket yani tutukluğun on beş günde ortadan kalkmasına” yol açtığını da hatıra kitabı Yılların İzi’nde buluyoruz.

AKİF’İN ÖĞRENCİSİ OLMUŞ

Bağımsızlığımızı yeniden kazanmamız uğrunda verilen Milli Mücadele’ye katılmak için gizlice Ankara’ya gelmiş olan Mehmet Âkif’in aşkla öğrencisi olmuştu. Âkif’in babası ile Mahir Hoca’nın babasının İstanbul’da görüştükleri de biliniyor. Prof. Mustafa Uzun bunu: “Osmanlı medeniyetinin iki önemli özelliği olan hocazâdelik ve baba dostluğu” ile açıklıyor. Mahir İz’in Fransız edebiyatını Akif’in sayesinde tanımış olduğuyla tamamlayalım.

Ömer Ferid [Kam] Bey, Trabzonlu Muallim Cûdî Efendi de ilgileri arasındadır. Doğduğu şehir İstanbul’a döndü (16 Aralık 1924), Dârülfünun’a yazıldı. Şair Adanalı Hayret Efendi üzerine mezuniyet tezi hazırlamıştır. 1938’de Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. “Çok heyecanlı ve neşeli geçti” diyecekti hocalık hayatında. İstanbul’un önde gelen liselerinden Haydarpaşa Lisesi ile İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ndeki hocalıklarından hayranlıkla bahsedilmektedir.

Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine atandığında: “Kendimce asıl yerimi buldum” dediğini birçok ayrıntılar bulunan Yılların İzi’nde buluyoruz. Bu başlıkta, kendi soyadına da bir gönderme bulunduğunu düşünüyorum. Bu lisede kendisinden yetişenler arasında: Hat sanatı uzmanı M. Uğur Derman, Mehmet Akif ile Safahat ve yakın tarih konularındaki araştırmalarıyla büyük incelemeci M. Ertuğrul Düzdağ, merhum romancımız Mehmet Niyazi Özdemir (v. 2018), Prof. Mehmet Çavuşoğlu (v. 1987) gibi isimler bulunmaktadır. Araya katmalıyım, bendeniz 1962’de Haydarpaşa Lisesi’ne başladığımda başta Mahir İz olmak üzere o eski büyük öğretmenler çapında Nihal Atsız ve Hatemi Senih Sarp gibi eser sahibi hocaların adı anılıyordu. Diyebilirim ki 27 Mayıs 1960’tan itibaren bir dönem kapanmıştı. Türkçe öğretmeni rahmetli Osman Akkuşak onları yâd ederdi. Bu arada, merhuma biyoloji öğretmenimiz Mihrinur Domaniç ile Mahir Bey’in evli olduklarını bu kitap sayesinde öğrendim.

Mahir İz’in hayatı destansı bir irfan ve eğitim hayatı olduğunun ayırdına varmak gerektiğine, aydınların da hükümetlerin de bu örnek şahsiyetin Milli öğretim ve eğitimin günümüzden geleceğe, Avrupa ve Amerikan vesâyetini geride bırakmakta bir işaret fişeği görmelerini temenni edelim.

Prof. Mustafa Uzun’un bu doyurucu kitabında, Ahmet Kabaklı, Selçuk Eraydın, Doç. Dr. Mehmet Çavuşoğlu, Mahmut Özakkaş, Mehmet Mahir, Prof. Sadettin Ökten, Dr. Alim Kahraman, Dr. Osman Öztürk, M. Şevket Eygi, M. Ertuğrul Düzdağ, M. Uğur Derman Hocanın portresini tamamlayan değerlendirme ve anılar bulunmaktadır. Prof. Mustafa Uzun da Şair-i Mahir, Edib-i Muktedir ve Şiirlerinden İzler yazısında, büyük değerimizi gençliğe yansıtmaktadır.

Mahir İz’den seçilmiş parçalar, mektuplarından bazıları ve bilhassa ihmal edilmiş şahsiyetler hakkında yazdıklarıyla, sohbetleriyle bu kitabın, yaygın bir hizmet göreceği ortadadır. 301. sayfada karşıma çıkan bir bahis beni ayrıca heyecanlandırmıştır. Ailece mutlu oluyoruz. Bu mutluluğu paylaşmazsam olmayacak. Merhum Şevket Eygi, 1950’li yıllarda Ankara Siyasalda okumaktadır. Mahir Bey, kendisiyle Ali Himmet Berki’ye bir mektup göndermiş. Dedem mektuptan başını kaldırıp: “Bu Mahir Bey’in Edebiyât-ı Osmaniyesi kuvvetli imiş” cümlesini söylemiş. Genç hukukçularımız ve tabii aydınlarımız için bir sürpriz..

Son olarak, İslami Dergiler sitesinde Hocanın iki müstearını daha gördük: Namık Yaz, Abdullah Söğüt.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR