Osmanlı’dan günümüze kültür-sanat lâtifeleri

Mehmet Nuri Yardım’ın edebiyat ve kültür tarihimizde halk arasında “sözleri ceplerinde” olarak tanınan nükte-şinas isimlerin anı ve biyografilerinden derleyerek hazırladığı kitabı “Edebiyatımızın Güleryüzü”nün yeni baskısı çıktı.

ABONE OL
GİRİŞ 16.03.2022 10:53 GÜNCELLEME 16.03.2022 10:53 KİTAP
Osmanlı’dan günümüze kültür-sanat lâtifeleri
Osmanlı’dan günümüze kültür-sanat lâtifeleri

Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin kurucu başkanı olarak tanıdığımız edebiyatçı yazar Mehmet Nuri Yardım’ın titiz edebiyat araştırmalarının bir sonucu olarak okuyucu ile buluşan “Edebiyatımızın Güleryüzü”, bizleri Türk edebiyatının ve edebiyatçılarımızın çok bilinmeyen, güçlü bir yönüyle tanıştırıyor. Mehmet Nuri Yardım, ince eleyip sık dokuyarak iki yüzden fazla şair, müzisyen, devlet adamı, yazar ve düşünürün hayatından nükteli anları, onlardan damlayan söz incilerini derleyip bir araya getirdiği bu eser, edebiyat ve kültürümüzü başka yönden sevmek için bir rehber niteliği taşıyor.

“Edebiyatımızın Güleryüzü”, iki yüzden fazla yazar ve şairin yüzlerce nüktesini içeriyor. Kitapta yer alan nükteler yalnızca yazılı kaynaklardan derlenmemiş, bir kısmı da sohbetler esnasında yazarların, sanatkarların konuşmalarından kaydedilmiş. Edebiyatçıları kronolojik olarak doğum sırasıyla okura sunan kitap, mizahın Türk kültüründe köklü bir tarihi olduğunu da ortaya koyuyor.

MİZAH MİLLİ ÖZELLİĞİMİZ

“Nükte” dilimizde; bir olay, kişi, durum üzerine, zekâ inceliğine, bilgi birikimine dayanan, vurucu, çarpıcı, kısa ve anlamlı bir şekilde, insanı tebessüm ettiren söz sanatı olarak tanımlanıyor. Asıl gayesi muhatabı güldürmekten çok düşündürmek olan nükteler, duygudan ziyade akıldan besleniyor. Mücevherin Sırrı kitabında “Bizde evliya menkıbeleri kitaplarının çoğu lâtife ve gülümseme ile doluydu” diyen Ahmet Hamdi Tanpınar, mizahın ve nüktenin milli özelliğimiz olduğundan bahseder. Bu görüşü destekleyen Mehmet Nuri Yardım da çalışmasında mizahın kültürümüzde uzun bir geçmişi olduğundan bahsediyor.

Edebiyat ve kültür tarihimizde, Nasreddin Hoca dâhil Fuzûlî’den Nef’î’ye, Şair Fıtnat Hanım’dan Ahmed Mithat Efendi’ye, Halid Ziya’dan Nazım Hikmet’e, Neyzen Tevfik’ten Necip Fazıl’a ve günümüzde hâlen hayatta olan pek çok isme kadar uzanan uzun soluklu bir “nükte” geçmişimiz var. Mizah kabiliyeti ve nükte yapma yeteneğini herkeste bulunmayan ilahi bir vergi olarak kabul eden Yardım, Klasik edebiyatımızda gülme hakkında birçok beyit olduğunu naklediyor. Taşlama, ironi, kinaye yüklü bu yüzlerce nükte, zaman içerisinde onlarca farklı eserde anekdotlar şeklinde günümüze kadar aktarılmış. Ayrıca geçmişte halk arasında “sözleri ceplerinde” diye iltifat edilen nüktecilere “Nükte-şinas” denilirken, nüktelere konu olan hususlara ise “nükte-dâr” deniliyor.

Yardım, kitabında Türk mizahının tarihçesine de ana hatlarıyla değiniyor. Çalışma ilk olarak divan edebiyatının güldürücü ve düşündürücü hiciv eserleri ile başlıyor. Ardından Tanzimat öncesi edebiyat ve 1800’lü yıllardan sonra gelişen tenkitle mizahın yükselişini de anlatıyor. Kitapta hicvi mizahtan ayırmanın kolay olmadığından bahseden Yardım, Divan Edebiyatı’nda alay değil, hiciv olduğunu ve Tanzimat’tan sonraki edebiyatta siyasi hicvin ağırlık kazandığını okuyucuya aktarıyor.

KAYNAK : YENİ ŞAFAK
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR