Kur’an kitaplığına yeni bir katkı: Kur’ân ve hoşgörü
Yazarın Türkçemizdeki hoşgörünün Kur’ân’da en yakın olduğu kavramın, safh (صفح) olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre hoş görülmesi ve tolere edilip affedilmesi gereken şeyler, kötü fiiller değil, bunları yapanlardır.
ABONE OLToplumuzun, kültürümüzün, hayatımızın temel kurucu unsuru olan kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerim hakkında her geçen gün yeni çalışmalar, incelemeler, araştırmalar yayınlanıyor. Böylelikle Kur’an kitaplığımız sürekli genişliyor, zenginleşiyor.
Bu tür çalışmalar arasında önceki yüzyılda öne çıkan konulu tefsir çalışmaları, ayrı bir önem arz etmektedir. Kur’ân-ı Kerim’deki konu ve kavramları daha derinlikli, daha kapsamlı anlamayı sağlayan bu yöntemle kaleme alınan son eserlerden biri, Ömer Aslan’ın Kur’ân ve Hoşgörü adlı çalışmasıdır. Safa Yayın Dağıtım etiketiyle çıkan kitap, ağustos 2021 tarihli ve 308 sayfa.
İslam’ın toplumsal hayata, insan ilişkilerine dönük kurucu kavramlarından biri olan hoşgörü, günümüzde teşviş edilen, suiistimal edilen, tahrif edilen kavramların da başında geliyor. Hoşgörü üzerine bina edilen, sınırlandırılan bir din, İslam olamaz. İslam, müntesiplerine yerinde, zamanında uygun hareket edilmesini, davranılmasını emreder. Bu dinin cemal tarafı olduğu gibi celal tarafı da vardır. Bu ikisinin yeri karıştırıldığında, ortaya yanlış bir fotoğraf konulmuş olur. Cemalin sergilenmesi gereken yerde celali, celalin sergilenmesi gereken yerde cemali sergilerseniz, önce mensubu olduğunuz dine, sonra da kendinize yazık etmiş olursunuz.
Yazar, önsözde kitabın yazılış gayesi hakkında şunu söylemektedir (syf. VIII): “Bu çalışmayla biz, … adı geçen kavramın etimolojik ve semantik yapısına bağlı kalarak hoşgörü anlayışına farklı bir boyut kazandırmayı düşünüyoruz.” Aslan, konunun doğru bir şekilde anlaşılması için “böylece dengeli ve ölçülü bir toplum olmanızı istedik…” (Bakara 143) mealindeki ayete işaret etmektedir. Çünkü bu ayet, insandan dengeli bir hayat formüle etmesini talep etmektedir.
HOŞ GÖRÜYE ZIT KAVRAMLAR
Kur’ân ve Hoşgörü, girişin ardından dört bölümden oluşuyor. Girişte yazar, çalışmasıyla ilgili teknik bilgiler veriyor. İlk bölümde hoşgörünün sözlük ve terim anlamı ile mahiyeti hakkında bilgi sunulduktan sonra hoşgörüyle eşanlamlı olan kelimelere değiniliyor. Hoşgörünün kavramsal boyutu bağlamında, hoşgörüyü çağrıştıran, destekleyen ve hoşgörünün desteklediği kavramlar, ikinci bölümün konusunu oluşturuyor. Burada üzerinde durulan diğer bir mevzu ise, hoşgörüye zıt olan kavramlar. Üçüncü bölümde Kur’ân’a göre hoşgörünün ilkelerinin neler olduğunu öğreniyoruz. Vahiy sürecinde hoşgörünün oluşumu, hoşgörü ortamını sağlayan faktörler ile bunu engelleyen faktörler de burada işlenen konular arasında. Son bölümde hoşgörü konusu, inanç ve ibadet özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve davranış boyutunda işleniyor.
Ömer Aslan, yaptığı incelemenin ardından üzerinde durduğu hoşgörüyü tanımlıyor. Oldukça uzun olan bu tanım şöyle: “Hoşgörü; hiçbir dil, din, cins, inanç, anlayış, sınıf ve etnik ayrımcılık gözetmeksizin tüm insanları doğuştan beraberlerinde getirmiş oldukları tabiî hak ve özellikleriyle kabul edip, bu noktalarda yapacakları düşünsel veya işlevsel hareketler karşısında herhangi bir içsel sıkıntı duymadan, herkesi kendi haliyle baş başa bırakmaktır.” (syf. 290).
Yazarın Türkçemizdeki hoşgörünün Kur’ân’da en yakın olduğu kavramın, safh (صفح) olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre hoş görülmesi ve tolere edilip affedilmesi gereken şeyler, kötü fiiller değil, bunları yapanlardır.
Yazımızı şöyle bitirelim: Hoşgörünün kayıtsızlık, vurdumduymazlık, nemelazımcılık olmadığı asla unutulmamalıdır.