İnsanlığın yeni imtihanı: Dijital labirent

Yazar Yasin Yarar'ın, "Dijital Labirent" kitabı NAR Genç Yayınları'ndan okuyucuyla buluştu. Yarar, gençlere ve ebeveynlere tavsiyelerde bulundu.

ABONE OL
GİRİŞ 31.12.2024 18:11 GÜNCELLEME 31.12.2024 18:11 KİTAP
İnsanlığın yeni imtihanı: Dijital labirent
İnsanlığın yeni imtihanı: Dijital labirent

"Dijital Labirent", teknolojinin hayatın her alanına nüfuz ettiği yakın bir gelecekte geçmektedir. Hikâye, üç ana karakter etrafında şekillenir: analitik ve lider ruhlu Ece, teknoloji meraklısı ama çekingen Ali ve enerjik, sosyal medya tutkunu Sibel.

Hikâye, okullarında yeni bir sanal gerçeklik cihazının tanıtılmasıyla başlar. Üç arkadaş, bu cihazı test ederken kendilerini beklenmedik bir macera içinde bulurlar. Cihaz onları "Dijital Labirent" adı verilen karmaşık bir sanal dünyaya transfer eder.

"Dijital Labirent", teknolojinin sunduğu fırsatlar ve tehditler arasında denge kurmanın önemini vurgularken, gençlerin bu dijital çağda nasıl sorumlu ve etik davranabileceklerini gösterir. Kitap, teknoloji kullanımı konusunda sadece teorik bilgi vermekle kalmaz, karakterlerin yaşadığı deneyimler ve sonrasında gerçek dünyada yaptıkları çalışmalar aracılığıyla bu bilgilerin pratikte nasıl uygulanabileceğini de ortaya koyar. Kitabın yazarı Yasin Yarar, dijital labirenti anlattı ve ebeveynlere tavsiyelerde bulundu. 

Merhaba Yasin Bey, öncelikle sizi tanıyalım. Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba. Doğrusu bu benim için her zaman zor bir soru olmuştur; çünkü kendimi anlatma ihtiyacı duymayan, her şeyin bir sahne gösterisine dönüştüğü bir dünyadan uzak durmaya çalışan biriyim. Ancak, muhakkak bir şeyler söylemem gerekirse, en büyük sermayenin insan birikimi olduğuna inanıyorum. Bu yüzden iyi insanlar biriktirmeye, hakikatin her şeyi kuşattığına ve o hakikate ulaştıran kapıların kitaplardan geçtiğine inanarak kitaplarla dostluk kurmaya çalışıyorum.

Bir ilkbahar ikindisinde Muş’ta, on kardeşlik büyük bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldim. Çocukluğum Osmaniye’nin sıcak sokaklarında, dereler ve ağaçlar arasında geçti. Yazmakla tanışmam da bu dönemde başladı; kelimelerin büyüsüne kapıldığım günden bu yana kalemim hiç elimden düşmedi.

Yirmi iki yıldır edebiyat öğretmeniyim. İstanbul’da geçen 16 yılın ardından 2018 yılında Sakarya’ya yerleştim. Şimdi burada, doğanın sesine daha fazla kulak veriyor, öğrencilerimle kitapların dünyasında yeni köprüler kurmaya devam ediyorum. Her gün hem öğretmenlikte hem de yazarlıkta yeni bir sayfa çevirmenin heyecanıyla yaşıyor ve bu yolda kelimelere sıkı sıkıya sarılmaya devam ediyorum.

Edebiyat öğretmeni olmanın yazarlık kariyerinize nasıl bir katkısı oldu? Ne zamandır yazıyorsunuz, sizi yazmaya teşvik eden şey nedir?

Edebiyat öğretmeni olmak, yazarlık kariyerime birçok yönden katkıda bulundu. Öğretmenlik, bana dilin gücünü daha derinlemesine anlama ve kelimelerin insan üzerindeki etkisini gözlemleme fırsatı sundu. Öğrencilerimle edebi metinleri çözümlemek, bir cümle ya da bir hikâyenin nasıl bir dünya inşa ettiğini yeniden fark etmemi sağladı. Bu süreç, yazarken de bakış açımı genişletti; hikâyeleri sadece bir anlatıcı olarak değil, bir okurun gözüyle de değerlendirip zenginleştirmeyi öğrendim. 

Yazmaya ortaokul yıllarında başladım. İlk başta, düşüncelerimi bir kâğıda dökmek sadece kendimi ifade etmenin bir yoluydu. Ancak zamanla yazmanın, beni özgürleştiren bir eylem olduğunu fark ettim. Okuduğum kitapların etkisi ve yazdıkça hissettiğim tatmin, yazmaya olan tutkumun büyümesine neden oldu. Beni en çok teşvik eden şey, insanın anlatma arzusuydu: Hem kendi iç dünyamı hem de çevremde gördüklerimi anlatma ihtiyacı. Edebiyat öğretmeni olarak her gün genç zihinlerle bir araya gelmek, onların dünyasına tanıklık etmek de bana yeni hikâyeler, karakterler ve fikirler için ilham veriyor. 

Kısacası, öğretmenlik ve yazarlık birbirini besleyen iki süreç oldu benim için. Öğrettikçe öğrendim, yazdıkça paylaştım ve her iki rolde de dilin ve hikâyelerin büyüsünü yeniden keşfettim.

Dijitalleşen bir dünyada yaşıyoruz ve teknoloji gitgide hayatımıza daha fazla girmeye başlıyor. Bu temayı seçmenizin özel bir nedeni var mıydı? Kitabı yazmadan önce dijital dünya üzerine hangi konulara odaklandınız?

Kitabı yazarken araştırma sürecim oldukça titiz ve çok katmanlı oldu. Dijital dünya, günümüzün en etkili ve hızlı değişen alanlarından biri olduğu için konuyu derinlemesine ele alabilmek adına pek çok farklı kaynaktan ilham aldım. Teknolojinin sunduğu fırsatlar ve yarattığı riskler üzerine akademik makaleleri, sosyoloji ve psikoloji temelli kitapları inceledim. Özellikle dijital kimlik, sanal gerçeklik ve veri güvenliği gibi konulara yoğunlaştım. Bunun yanı sıra, teknolojiyi ele alan distopik ve bilim kurgu edebiyatı bana güçlü bir ilham kaynağı oldu.

Holografik rehber ve holografik ekranlar gibi öğeleri hikâyeye dahil ederken geleceğin eğitim ve iletişim biçimlerine dair yapılan teknolojik öngörülerden yola çıktım. Sanal gerçeklik teknolojileri ve yapay zekâ sistemlerinin günlük hayatımıza entegrasyonunun, bireyler üzerindeki etkilerini düşündüm.

Bu tür bir holografik rehber fikrini geliştirirken teknolojiyi sadece bir araç olarak değil, insanın kendi içsel yolculuğunu ve farkındalığını artıran bir unsur olarak kurguladım. Bu rehber, dijital dünyadaki yanılsamalar ve gerçeklik arasında yol gösterici oluyor. Aynı zamanda okur için güven hissi oluşturuyor ve sorgulama alanı açıyor. Nihayetinde, “Dijital Labirent”te amaç, teknolojinin karşısında insan iradesini ve bilincini yeniden öne çıkarmak ve okuru bu dünyada bilinçli, eleştirel ve duyarlı olmaya davet etmekti.

Bu sizin ilk kitabınız. Dijital dünyayı merkeze alan bu temayı seçerek nasıl bir farkındalık oluşturmayı amaçladınız? Dijital dünyaya dair bu kadar derin mesajlar içeren bir kitap yazmak sizin için kişisel bir sorumluluk muydu?

Dijitalleşen dünyada yazdığım ilk kitap olan Dijital Labirent ile bir farkındalık oluşturmayı amaçladım. Dijital dünya hayatımızın ayrılmaz bir parçası hâline gelirken bireylerin bu dünyanın risklerini ve fırsatlarını doğru anlaması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle genç nesiller, dijital dünyanın sunduğu olanaklar kadar tehlikeleriyle de yüzleşiyor. Yanlış bilgi, siber zorbalık, veri gizliliği sorunları ve dijital kimlik karmaşası gibi konular, kitabın temel taşlarını oluşturdu. Amacım, okuyucuları hem dijital dünyanın bilinçli kullanıcıları olmaya hem de kendi insani değerlerini korumaya davet etmekti.

Bu kitabı yazmak benim için sadece bir edebi yolculuk değil, aynı zamanda kişisel bir sorumluluktu. Bir öğretmen olarak gençlerin dijital okuryazarlık becerilerini geliştirmelerini, teknolojiyle sağlıklı bir ilişki kurmalarını çok önemsiyorum. Dijital dünyanın büyüleyici yüzü kadar, gölgede kalan tehlikelerine de dikkat çekmek istedim.

Araştırma sürecinde özellikle dijital çağın felsefi, teknolojik ve sosyolojik boyutlarını inceledim. Bilim kurgu edebiyatı, teknoloji makaleleri ve dijital medya üzerine yapılan çalışmalardan faydalandım. Ayrıca dijitalleşmenin insan psikolojisi, etik ve toplumsal yapılar üzerindeki etkilerini araştırarak hikâyeye gerçekçi ve düşündürücü bir zemin hazırladım.

Dijital Labirent, okuyucuya sadece bir macera sunmakla kalmıyor aynı zamanda teknolojiyi doğru kullanmak, eleştirel düşünmek ve dijital dünyada varlığını bilinçli bir şekilde inşa etmek gibi önemli soruları da düşündürmeyi amaçlıyor. Bu nedenle, kitabı yazmak benim için bir sorumluluktu; dijital çağda yolunu arayan herkes için bir rehber ışık olmasını diledim.

Kitabı yazarken araştırma süreciniz nasıldı? Özellikle hangi kaynaklardan ilham aldınız?

Kitabı yazarken araştırma sürecim titizlikle ilerledi. Özellikle teknolojinin eğitim, sosyalleşme, kimlik oluşturma ve bilgiye erişim üzerindeki etkilerini anlamaya çalıştım. Dijital Labirent’i yazarken hem teknolojik yenilikler hem de dijital dünyanın insan psikolojisi üzerindeki yansımaları üzerine okumalar yaptım. Sanal gerçeklik, yapay zekâ, dijital güvenlik ve dijital okuryazarlık konularında pek çok akademik makale ve araştırma inceledim. Bilim kurgu edebiyatı, dijitalleşmenin getirdiği dönüşümleri anlatan modern distopyalar ve eleştirel felsefi metinler bana yol gösterdi.

İlham kaynaklarımdan biri de dijital dünyada giderek kaybolan insanî değerler ve bu değerleri yeniden keşfetme çabası oldu. Bu nedenle kitapta teknolojik unsurlar sadece bir “araç” olarak kurgulandı; asıl mesele, insanın kendi gücünü keşfetmesi ve bilinçli seçimler yapabilmesiydi.

Dijital Labirent hem bir macera hem de dijital çağda var olmanın sorumluluğunu ele alan bir hikâye. Kitapta holografik rehberin rolü, okuyucuyu bilinçli bir dijital vatandaş olmaya davet ederken teknolojiyi doğru kullanarak gerçek dünyayı unutmama gerekliliğine vurgu yapıyor. Bu sürecin benim için bir sorumluluk olduğunu söyleyebilirim; çünkü geleceğimizin dijitalleşen dünyada hangi yöne evrileceği, bu farkındalıkla mümkün olacak.

Kitap yazma sürecinizde, teknolojinin hayatımızdaki etkisi üzerine düşüncelerinizde bir değişim oldu mu?

Kitabı yazma sürecinde, teknolojinin hayatımızdaki etkileri üzerine düşüncelerimde ciddi bir değişimden ziyade farkındalığım daha derinleşti diyebilirim. Dijitalleşmeyi başlangıçta sadece bir “araç” olarak görürken bu süreçte teknolojinin bireyin kimliği, ilişkileri ve gerçeklikle bağını nasıl dönüştürdüğünü daha iyi fark ettim. Dijital Labirent’i yazarken özellikle şu sorular üzerine yoğunlaştım: Teknoloji hayatımızı kolaylaştırırken hangi değerlerimizi gölgede bırakıyor? ve Teknolojiyle kurduğumuz ilişki bizi nasıl bir geleceğe taşıyor?

Bu süreçte, teknolojinin yalnızca bir yenilik olmadığını, aynı zamanda bir “sınav” olduğunu fark ettim. Teknoloji, hayatımıza fırsatlar sunduğu gibi derin labirentler de oluşturuyor; bilgi kirliliği, siber zorbalık ve kimlik bunalımları gibi meseleler bunun en net örnekleri. Özellikle kitabın merkezinde yer alan holografik rehber gibi öğeler, dijital dünyanın hem büyüleyici hem de riskli yapısını vurgulamak için kullanıldı. Bu karakterin rehberliği, aslında insanın kendi iç sesini ve bilinçli seçimlerini temsil ediyor.

Yazma sürecim boyunca teknolojiye karşı bakışım daha dengeli bir hâle geldi. Artık teknolojiyi tamamen reddetmek yerine, onunla sağlıklı bir ilişki kurmanın yollarını aramanın daha anlamlı olduğuna inanıyorum. Kitap boyunca işlediğim gibi, dijital dünyada kaybolmamak için kritik olan şey: dijital farkındalık, eleştirel düşünme ve doğru kullanım bilinci. Bu değişim benim için sadece bir düşünsel dönüşüm değil, aynı zamanda gelecek nesillere karşı bir sorumluluk hâline geldi.

Kısacası, Dijital Labirent’i yazarken teknolojinin bir araç mı, yoksa insanı esir alan bir labirent mi olduğunu sorguladım. Bu süreçte, her şeyin bizim seçimlerimize bağlı olduğunu, teknolojiyi bilinç bir şekilde kullanmanın özgürlük ve denge getireceğini fark ettim.

Günümüzde teknolojik bir denge nasıl kurulur, kurmak mümkün mü? Bu dengeyi kurmak için siz ailenizde nasıl bir sistem geliştirdiniz?

Teknolojik bir denge kurmak günümüzde zor ama imkânsız değil. Dijital dünyanın hayatımıza sunduğu kolaylıkların yanı sıra bizi fiziksel ve duygusal olarak nasıl etkilediğini göz önünde bulundurarak bilinçli hareket etmek gerekiyor. Bunu başarmanın yolu, teknoloji ile birebir ilişkimize sınırlar koymak ve bu sınırları kararlılıkla uygulamaktan geçiyor.

Benim için bu dengeyi kurmak kişisel bir sorumluluk ve aynı zamanda bir hayat tarzı. Özellikle ailemde bu konuda bir sistem oluşturmaya çalıştım. Öncelikle, teknolojiyi bir amaç değil, araç olarak kullanmayı ilke edindik. Teknolojik cihazların kullanımına belirli zaman dilimleri koyduk; örneğin yemek saatlerinde ya da aile sohbetlerinde telefon ve bilgisayar kullanımı kesinlikle yasak. Böylece, o anlara tam anlamıyla odaklanıyor ve gerçek bağlarımızı güçlendiriyoruz.

Çocuklarımın dijital dünyada bilinçli bireyler olmalarını sağlamak için teknolojiyi sadece eğlence için değil, öğrenme ve üretme amacıyla kullanmalarını teşvik ediyorum. Kitap okumayı, doğada zaman geçirmeyi, birlikte yapılan etkinlikleri teknolojiye bir alternatif olarak sunuyoruz. Bu sayede, dijital dünyanın dışında da hayatın güzelliklerini keşfetmelerini sağlıyoruz.

Kısacası, teknoloji ile doğallık arasında bir denge kurmaya çalışıyoruz. Bunun yolu, kontrollü ve bilinçli bir kullanım ve gerçek hayatla bağlarımızı koparmamaktan geçiyor. Dijital Labirent kitabında da vurguladığım gibi, bu dengeyi bulmak sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda insani bir ihtiyaç. Teknolojiyle iç içe bir hayat mümkün ama bizi biz yapan değerleri unutmadan.

Bir yazar, bir öğretmen ve ebeveyn olarak dijital dünyanın olumlu yönlerinden nasıl yararlanıyorsunuz?

Dijital dünyanın sunduğu araçları bir yazar, öğretmen ve ebeveyn olarak bilinçli bir şekilde kullanmaya özen gösteriyorum. Teknolojinin doğru kullanıldığında hayatımızı kolaylaştırdığına ve birçok fırsat sunduğuna inanıyorum.

Bir yazar olarak, dijital platformlar benim için geniş bir bilgi kaynağı ve ilham alanı oluşturuyor. Araştırma süreçlerimde internetten yararlanarak farklı kaynaklara, makalelere ve görüşlere ulaşabiliyorum. Özellikle Dijital Labirent gibi dijitalleşmeyi merkezine alan bir kitabı yazarken teknoloji üzerine güncel makaleler ve raporlar okumak, bilim kurgu eserlerinden ilham almak ve geleceğe dair senaryoları araştırmak oldukça önemliydi. Dijital dünyada yayılan bilgi kirliliğine dikkat çekmek için de dijital okuryazarlık üzerine birçok kaynaktan beslendim.

Bir öğretmen olarak, teknolojiyi derslerimde öğrencilerimin düşünce dünyalarını zenginleştirecek bir araç olarak kullanıyorum. Online platformlar, görsel ve interaktif materyaller sayesinde derslerimi daha ilgi çekici hale getiriyorum. Ancak teknolojinin sınırlarını doğru belirleyerek öğrencilerin gerçek dünya ile bağlarını koparmamaları için onları eleştirel düşünmeye teşvik ediyorum. Kitabımda da bu hassas dengeyi vurguladım: Teknolojiyi bir amaç değil, bir araç olarak görmek ve onu bilinçli kullanmak.

Bir ebeveyn olarak, dijital dünyanın risklerinin farkındayım ama aynı zamanda faydalarını da görüyorum. Çocuklarımın teknolojiyle iç içe büyümesini desteklerken onları bilinçli birer dijital vatandaş olarak yetiştirmeye çalışıyorum. Onlarla ekran sürelerini kontrol etmek, doğayla bağlarını güçlendirmek ve dijital dünyada eleştirel düşünmeyi öğretmek, ebeveynlik anlayışımın temel taşları arasında.

Genç okuyuculara, ebeveynlere dijital dünyayı bilinçli kullanmaları için ne tavsiye edersiniz?

Dijital dünyada bilinçli hareket etmek hem genç okuyucular hem de ebeveynler için büyük bir sorumluluk. “Dijital Labirent” kitabını yazarken de bu sorumluluğu hissettim ve okurlara rehberlik edecek farkındalıkları aktarmaya çalıştım.

Genç okuyuculara tavsiyem:

Dijital dünya, bir keşif alanı olduğu kadar birçok risk de barındırır. Sosyal medyada gördüğünüz her bilginin doğru olmadığını bilin. Özellikle eleştirel düşünmeyi geliştirin; bilgilerin kaynağını sorgulamadan hemen inanmayın. Dijital kimlikleriniz ve paylaşımlarınız sizin bir yansımanızdır. Her paylaşımın kalıcı bir iz bıraktığını unutmayın. “Düşün, sonra paylaş” ilkesini benimseyin ve zaman zaman dijital ayak izinizi gözden geçirin.

Ebeveynlere tavsiyem:

Çocuklarınızı dijital dünyanın nimetleriyle buluştururken onlara bilinçli bir kullanıcı olmayı öğretin. Teknolojiye tamamen karşı çıkmak yerine, doğru kullanım alışkanlıkları kazandırmaya odaklanın. Onlarla vakit geçirerek dijital platformları keşfedin ve siber güvenlik konularında bilgilendirin. Özellikle dijital vatandaşlık, veri gizliliği ve siber zorbalık gibi konularda bilinçlenmelerine rehberlik edin.

Teknolojiyle doğru ilişki kurmak, bilinçli ve sorumlu bireyler yetiştirmek adına hem gençlerin hem de ebeveynlerin birlikte öğrenmesi gereken bir süreçtir. Önemli olan, teknolojiyi hayatımızı kolaylaştıran bir araç olarak kullanmak ve dijital dünyada dengeli bir varoluş sağlamaktır.

Çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

KAYNAK : HABER7
İbrahim Can Haber7.com - Haber Şefi
Haber 7 - İbrahim Can

Editör Hakkında

İbrahim Can, 1993'te İstanbul'da doğdu. İnternet haberciliği kariyerine 2011’de başladı. İki yıla yakın küçük ölçekli sitelerde çalıştıktan sonra, 2012'nin Ekim ayında yenisafak.com'a başladı. 6,5 yıl çalıştığı yenisafak.com'da Gündem, Eğitim, Hayat, Dünya, Spor ve Video kategorilerinde çalıştı. Bir süre akşam sorumluluğu yaptı. Son olarak Ana Sayfa Editörü oldu. 2019'un Haziran ayında Haber7'de Gündem Editörü olarak göreve başladı. Hem Haber7 hem de Yeni Şafak'ta kültür sanat, eğitim ve siyaset alanları başta olmak üzere birçok alanda özel haber, infografik ve video hazırladı. Hala Haber7'de Haber Şefi olarak çalışmalarına devam etmektedir.
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR