Osmanlı Şeyhülislamlarının Fetvaları
Fetva Devleti olarak tanımlanacak denli tüm işlerini fetva ile yürüten Osmanlı Devleti'nin şeyhülislamları hayatın her alanını ilgilendiren konularda fetvalara imza atmışlardı ki Osmanlı vatandaşları onlara göre yargılanıyorlardı...
ABONE OLFetva kavramı kısaca "ehil bir kimse tarafından fıkhî bir meseleye verilen cevap" şeklinde tanımlanabilir. Osmanlı Deleti'nin pek çok tarihçi tarafından Fetva Devleti olarak tanımlandığı görülmektedir ki siyasi manevraların fetva destekli gerçekleştirildiğini göz önüne alırsak bu tanımlamaya itiraz pek mümkün değildir.
İslam Hukuku ile iştiğal edenlerin dışında Osmanlı Fetvaları ile bugün pek ilgilenen yok gibi. Lakin Osmanlı Fetvalarının içeriklerine bakıldığında tarihin hemen her alanıyla ilgilenenler ve özellikle sosyoloji alanında çalışanlar için o fetvaların tarihi birer hazine olduğu da göz ardı edilmemeli.
Çoğu bugün arşivlerde ve kütüphanelerdeki mecmualarda keşfedilmeyi bekleyen fetvaların yayıncılardan da rağbet görmediği bir gerçek. Bugün dek sadece Ebussuud Efendi, Çatalcalı Ali Efendi, Abdurrahim Efendi gibi şeyhülislamların fetvalarından seçmeler yayınlanmış olduğu için bir çok çalışmada sadece bu yayınlar kullanılmaktadır.
Osmanlı dönemi söz konusu olduğunda şeyhülislam fetvalarını içeren mecmualar bulunduğu gibi devletin muhtelif bölgelerinde görev yapan müftülere ait mecmualar da vardır. Şükrü Özen Osmanlı dönemine ait iki yüze yakın fetva mecmuası tespit etmiştir.
Fetva mecmualarının, başta hukuk tarihi olmak üzere Osmanlı tarihi çalışmalarının hemen her alanında birinci el kaynak olarak önemli bir yeri olduğu görülmektedir. Buna rağmen günümüzde yapılan akademik çalışmalarda bu mecmuaların gereken ilgiyi gördükleri söylenemez. Fetva mecmualarının önemli ölçüde yazma halinde bulunmasının, ilgisizliğin nedenlerinden biri olduğu düşünülebilir. Ancak belki daha belirleyici bir neden olarak tarihçilerin bu mecmuaların yazıldığı sistematiğe ve dile yabancı olmaları zikredilebilir.
Bu konudaki boşluğu doldurmak amacıyla Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından yaklaşık bir yıl önce fetva mecmualarının neşri çalışmalarına başlandı. Yayınevi ilk etapta iki eser yayınlayarak İslam Hukuku ve Osmanlı Sosyal Hayatına ilgi duyanların yararlanacağı önemli iki kaynak daha kazandırmış oldu yayın dünyasına.
Osmanlılarda Hukuk ve Toplum başlığı uygun görülen seri dahilinde yayınlanan eserlerden ilki Cerîde-i İlmiyye fetvaları. Diğeri ise Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin Fetâvâ-yı Feyziye adlı eseri.
Yayınevinin Fetva Mecmualarının neşri projesi çerçevesinde halihazırda Yenişehirli Abdullah Efendinin Behcetü’l-fetâvâ’sını hazırladığı. Daha sonrası için Netîcetü’l-fetâvâ ve Câmiu’l-icareteyn isimli mecmuaların neşrini planladığı belirtilmekte.
Yayınevi İsmail Cebeci'nin Cerîde-i İlmiyye fetvaları adlı eserini şu takdimle sunuyor okurlarına:
Meşîhat makamının resmî dergisi olarak 1914-1922 yılları arasında yayınlanan Cerîde-i İlmiyye’de, dönemin şeyhülislamları tarafından verilen fetvalar düzenli bir biçimde neşredilmiştir. Cerîde-i İlmiyye’nin birinci dereceden resmî bir kaynak nitelişi taşıması, yayınlanan fetvaların, halkın farklı kesimlerinden gelen sorulara cevap olarak verilmesi ve derginin sosyal, siyasî, kültürel deşişme ve gelişmelerin ve savaşların yaşandığı bir dönemde yayınlanmış olması dergiye ve içindeki fetvalara ayrı bir önem kazandırmaktadır.
Fıkıh, hukuk tarihi ve Osmanlı tarihi çalışmalarının hemen her alanında birinci el kaynak olarak önemli bir yeri bulunan bu fetvaların derlenmesi, tasnif edilmesi ve bir fetva mecmuası şeklinde, geniş bir dizinle ve ilmî esaslara uygun biçimde yayınlanması bir ihtiyaç olarak kendini hissettirmektedir. Elinizdeki kitap, Meşîhat makamının Cerîde-i İlmiyye’de yayınlanan fetvalarının, özellikle fıkıh, hukuk ve tarih araştırmacıları tarafından daha kolay bir şekilde incelenebilmesi amacıyla hazırlanmıştır.
Yazar İsmail Cebeci ise eserin içeriği ile ilgili olarak şunları belirtiyor:
Dergide herhangi bir tasnif gözetilmeksizin yayınlanan fetvalar tarafımızdan fıkıh bablarına uygun bir tasnif içinde düzenlenmiş, benzer konulu fetvalar ortak başlıklar altında biraraya getirilmiştir. Bunun amacı fetvaların sadece bir tarih malzemesi olarak değerlendirilmesinin ötesinde, fıkhî ve hukukî bir bakış açısıyla yapılacak araştırmalar için de bir kaynak olabilmesidir.
Fetvaların dili günümüzde anlaşılmayacak denli ağdalı olmadığı için herhangi bir sadeleştirme yapılmamıştır. Türkçe kelimelerin yazımında bugünkü söyleyiş ve yazılış şekli (mesela, deyüb yerine deyip) tercih edilmiştir. Gerekli görülen yerlerde (^) işareti kullanılmakla birlikte bu işaretin metnin takibini zorlaştıracak kadar yoğun kullanılmamasına gayret edilmiştir. Gerekli yerlerde imla işaretleri tarafımızdan ilave edilmiş ve özel isimlere ilişkin dilbilgisi kurallarına uyulmuştur. Arapça olarak yayınlanan az sayıdaki fetvanın tercümesi ilgili konu başlığı altında verilmiş, orijinal Arapça metinleri ise kitabın sonuna konmuştur. Fetva metinlerindeki eksik ifadeler veya cümle düşüklükleri, köşeli parantez içindeki ilavelerle tamamlanmıştır. Fetvalardaki yazım yanlışlarına dipnotlarda değinilmiş, metin içinde ise ibarenin doğru biçimi verilmiştir. Fetvaların başlıkları muhafaza edilmiş, başlıksız ve “Şettâ” (muhtelif) başlıklı fetvalara köşeli parantez içinde tarafımızdan başlık verilmiştir. Birden fazla başlık altında yer alabilecek fetvalar uygun görülen kısma yerleştirilmiştir. Farklı zamanlarda yayınlanmış olmakla birlikte birbirinin aynı olan fetvalar tek yerde verilmiş, bunların dergide geçtiği yerler ve tarihleri ilgili fetvanın sonunda belirtilmiştir. Dizin kısmının, başlıkları da içerecek şekilde mümkün olduğu kadar geniş olmasına gayret edilmiştir.
FETÂVÂ-YI FEYZİYE
18. ve 19. yüzyıllarda en çok itibar gören fetva mecmualarından olan Fetâvâ-yı Feyziye Fetvahane tarafından da en muteber dört fetva mecmuasından biri olarak kabul edildiği ve kullanıldığını belirtiyor yayıncılar.
Kitabı yayına hazırlayan araştırmacı yazar Süleyman Kaya eserin yayına hazırlanışı ile ilgili olarak şu bilgileri aktarıyor:
Bu konudaki boşluğu doldurmak amacıyla Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından yaklaşık bir yıl önce fetva mecmualarının neşri çalışmalarına başlandı. Başlangıç olarak Feyzullah Efendi’nin Fetâvâ-yı Feyziye’sinin neşredilmesine karar verildi. Feyzullah Efendi’nin Osmanlı Tarihinde önemli bir şahsiyet olarak dikkat çekmesi ve Fetâvâ-yı Feyziye’sinin 19. yüzyılda bile Fetvahane tarafından en muteber dört fetva mecmuasından biri kabul edilmesi sebebiyle başlangıç olarak bu eserin uygun olacağı düşünüldü.
İlk olarak Türkiye Araştırmaları Merkezi koordinatör yardımcısı F. Samime İnceoğlu tarafından merkezin düzenlediği Osmanlıca seminerlerini başarıyla tamamlayan öğrenciler arasından bir grup oluşturuldu. Eser bölümler halinde gruba dağıtıldı ve onlar tarafından transkript edildi. Hazırlanan metinler, bizim de katıldığımız oturumlarda mukabele edildi. Bu süreçte yazım birliğini sağlamak üzere imla kılavuzu oluşturuldu. Bu kılavuz çerçevesinde her bir metin, hazırlayan şahsın dışında iki farklı kişi tarafından yeniden mütalaa edildi. Son olarak metnin tamamı tarafımızdan tekrar okundu.
Fetâvâ-yı Feyziye; 1266’da müstakil olarak, 1324’te Fetâvâ-yı Ali Efendi hâmişinde, nakiller eklenerek Fetâvâ-yı Feyziye mea’n-nukûl ismiyle basıldı. Elinizdeki neşirde 1266 baskısı esas alındı. Ancak sonradan eklenen nakillere yer verilmedi. Bu baskının hata-sevap cetveli metne yansıtıldığı gibi hata olma ihtimali görülen yerler hem 1324 baskısından hem de 1124 tarihli yazma nüshasından (İst. Müftülüğü Ktp. 316) kontrol edildi.
Fetva mecmualarının neşri projesi çerçevesinde halihazırda Yenişehirli Abdullah Efendinin Behcetü’l-fetâvâ’sı hazırlanmaktadır. Daha sonrası için Netîcetü’l-fetâvâ ve Câmiu’l-icareteyn isimli mecmuaların neşri planlanmaktadır.
(Haber 7)
Kitaplarla ilgili teknik bilgileri ve internet üzerinden sipariş şartlarını görmek için aşağıdaki linkleri kullanabilirsiniz:
-
-AV.MERYEMCE- 14 yıl önce Şikayet Etanekdot:) BU DA GEÇER YA RAB!... Sultan Mahmut bir gün tüm vezirlerini toplayıp, bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle birşey yazdırın ki ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim diye buyurmuş. Vezirler toplanmışlar dört bir yana haber salmışlar. Sonunda bir gün yüzükle sultanın karşısına çıkmışlar, yüzüğü vermişler. sultan Mahmut tamam işte bu demiş. YÜzüğün üzerinde " bu da geçer ya Rabb" yazılı imiş....Beğen
-
tuna han 14 yıl önce Şikayet Etşeyhülislam fetvalari. Fazla bir sey yazmaya gerek yok.Son donem şeyhülislamlarin bazilarinin mason oldugunu dusunursek durumun ciddiyetini anlariz.Beğen
-
-AV.MERYEMCE- 14 yıl önce Şikayet EtCİHANA HAKKANİYET DAĞITAN MEDENİYET.... BARINDIRDIĞI TÜM RENKLERİ Hakkkın emaneti bilen anlayışın güzelliği... YÖnetimi ve ordusundaki Muhammedi mayanın tesiriyle vardığı her toprağa Kurani ahlakın tesisi ve inşası için samimi, fedakarane çalışmış temiz ceddimiz...Beğen