Yeni AKM binası için müthiş tespit; İstanbul'un Prestiji

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan yeni Atatürk Kültür Merkezi binası ile ilgili değerlendirme yazısında önemli tespitlerde bulundu.

ABONE OL
GİRİŞ 31.10.2021 19:52 GÜNCELLEME 31.10.2021 19:52 KÜLTÜR
Yeni AKM binası için müthiş tespit; İstanbul'un Prestiji
Yeni AKM binası için müthiş tespit; İstanbul'un Prestiji

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak'ın  yeniden inşa edilen AKM ile ilgili Star Gazetesi "Açık Görüş" sayfasında yer alan " Bilim ve sanata tutkunun sembolü" başlıklı yazısı 

Taksim Anıtı'nın yakınındaki Taksim Camii Türkiye'nin manevi bağlarını simgelerken meydanın diğer ucundaki AKM binası Türk milletinin modern yüzünü simgelemektedir. Taksim Anıtı'nın yanındaki caminin kubbesi ve minaresi Türklerin kutsal değerleri ve inancının sembolleri iken, AKM binası içindeki küre de bilim ve sanata tutkularının ifadesidir.

8 Ağustos 1928'de açılan Taksim Cumhuriyet Anıtı, meydana Atatürk'ün kazandırdığı bir eserdir. Bu anıt Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin görkemli bir zafer anıtı ve Atatürk'ün Cumhuriyet vizyonunu gösterir. Bu anıtın iki tarafına inşa edilen Taksim Camii ve AKM binası ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın meydana kazandırdığı simge eserlerdir. Cumhuriyet'in 100. yılına yaklaşırken söz konusu eserler bir yönüyle Türklerin sanat ve medeniyete verdiği önemi ifade ederken bir yönüyle de Türk mimar ve mühendislerinin uygulamadaki başarısını ve estetik anlayışını gösterir. Bütün bunların üstünde Türk milletinin bağımsızlık iradesine ve Cumhuriyet değerlerine en yüksek temsil makamı tarafından sahip çıkıldığının göstergesidir.

 AGORADAN MEYDANLARA

Meydan anlayışına Eski Yunan, Roma, Sasani ve Türk-İslam medeniyetinde rastlamak mümkündür.

Eski Yunan'da genellikle limana yakın yerde şehrin kalbinin attığı merkezlerdi agoralar. Burada ticaret alanları bulunduğu gibi politik, felsefi ve dinsel toplantılar yapılırdı. Sosyalleşmenin ve kamusal etkinliklerin de merkezleriydiler. Yunan kentlerinde agoranın dokusu insan ölçeğinde iken Roma devrindeki forumlar süper insan ölçeği olarak ifade edilebilecek oran ve boş hacimler yanında estetik görünüme kavuşmuştur.

Roma Forumları agoradan daha geniş ölçek ve görkeme sahip olmakla birlikte benzer işlevlere sahipti. Ancak zamanla forumlar politik görüşlerin paylaşıldığı ve tartışıldığı kamusal mekanlar olarak da işlev edindi. Bu yüzden forumlarda ihdas edilen kürsüler izleyenlere hatiplerin kolayca hitap edebilmesini sağlamıştır. Ortaçağ'da ticaretin ön plana çıktığı şehirlerde alım-satım işlerinin yapıldığı pazarlar meydanlara yeni bir işlev daha kazandırdı. Öte yandan, Ortaçağ'da surlarla çevrili kale kentler öne çıkmaya başladı. Surların şehrin sınırlarını belirlediği bir mimari planda kıvrılan dar sokakların uzadığı meydanda dini ve idari yapılar bulunuyordu. Şehrin ileri gelenleri, din adamları, yöneticiler ve zenginler bu meydana yakın yerlerde ikamet ediyordu.

Rönensans ile Avrupa'daki meydanlar yeni planlama prensiplerine göre düzenlenmeye başlandı. Ortaçağda Kilise'in mekan üzerindeki baskınlığı Rönesans devrinde yerini mekânsal birlik prensibine bıraktı. Meydandaki binaların birbirine yakın yükseklikte inşa edilmesi ilkesi yeni devrin eşitlikçi ve pozitif anlayışını yansıtıyordu. Bunun yanında binaların baktığı alanın merkezinde çeşme, heykel ve havuz gibi mimari elemanlar yer alıyordu. Rönesans meydanları simetrik ve görkemli görünüşe sahip idi. Oysa ortaçağdaki meydanlarda heykel ve çeşmeler dağınık idi. Barok devrinde estetik ve cazibe öne çıkmış büyük ölçekte parklar, bahçeler ve meydanlar yapılmıştır.

17. ve 18. yüzyılda Fransız kültürünün Avrupa'daki etkisi meydanlar üzerinde de görüldü. Devasa park ve meydanlar Fransız monarşisinin gücü ve ihtişamını sergilediği alanlar haline dönüştü.

19. yüzyılda neo-klasizmin etkisiyle meydanlardaki görkem yerini sadeliğe bıraktı. Londra'daki meydanlar özellikle İngiliz Kraliçesi Viktorya döneminde törenlerin yapıldığı aristokrat sınıfın boy gösterdiği ve halkın uzaktan izlediği ayrı bir işleve bürünmüştür. İngiltere'nin küresel güç yarışında rakipsiz kaldığını gösteren Trafalgar Meydanı kazanılan bir zaferden daha çok şeyi ifade eden politik yaklaşımın ürünüdür.

İSYANIN DA MEKANI 

Meydan kelimesi Farsça kökenlidir ve belirgin bir açıklık biçimini ifade eder. Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul'da öteden beri Beyazıt Meydanı ve Sultanahmet Meydanı törenlerin yapılması yanında isyana kalkanların da kullandığı alanlardı. Osmanlı toplumunda meydan işlevine sahip olan mekanlar camii ve külliyelerin avluları ile çarşılar görülmektedir. Camiler avluları ile bir meydan işlevine sahiptir. Çarşılar ise kapalı alanı olan mekanlardır.

Batılılaşma reformları gündeme geldiğinde şehirlerin modern anlayışa göre planlanması süreci başladı. Bu bağlamda, sokak ve caddelerin ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda geniş ölçülerde yapılması ve meydanlarda saat kuleleri ve çeşmeler gibi mimari unsurların inşa edilmesi tercih edilmeye başladı.

Meydanlar iktidarın soyut gücünü somut olarak gösterdiği alanlardır. Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki bayındırlık hamlesinin bir parçası olarak açılan İstasyon ve Atatürk Caddeleri muasır medeniyet seviyesini yakalama çabalarının ürünüydü. Bunun yanında vilayet binasının önündeki vilayet meydanları iktidarın halkıyla buluştuğu kamu mekanları oldu. Bu mekanlar halka siyasal kararların iletildiği, ekonomik gelişmelerin müjdelendiği ve devletin güç ve otoritesinin sergilendiği açık kamu alanları olarak kayda değer bir işlev yürütmüştür.

Adnan Menderes döneminin sonlarında 1960'larda başlayan halk hareketleri İsmet İnönü'nün liderliği ile meydanları kullanmıştır. 19 Nisan 1960'da Kızılay'da para çekmek için meydana inen İsmet İnönü iktidara karşı kitleleri konsolide etti. Kızılay Meydanı yanında Sultanahmet ve Beyazıt Meydanları iktidar karşıtı protestoların yükseldiği yerler oldu.

Diğer taraftan 1976 yılında Taksim Meydanı ilk kitlesel 1 Mayıs mitingi ile Türkiye'nin gündemine oturdu. 1977'de 1 Mayıs Taksim Meydanı'nı kana bulayınca, özgürce meydana koşan halkı meydanlardan uzaklaştırdı. Devletin gücünü sergilediği Taksim Meydanı, Ankara'da Tandoğan ve İzmir'de Konak Meydanı 1970'li yıllarda sol muhalefetin görüşlerini ifade ettiği ve gücünü gösterdiği mekanlara dönüştü. 1980 Askeri darbesi meydanları sağ ve sol grupların elinden aldı. Aşırı grupların ve anarşistlerin meydanlarda gövde gösterisinde bulunmasını önlemek şeklinde ifade edilen politikalar sonuç verdi. 1990'larda tekrar başlayan 1 Mayıs etkinliklerine katılımlar eskiye kıyasla yüzde 5-10 nispetindeydi.

BURANIN NABZI KAZANDIRIR

Refahyol iktidarına karşı muhalefet edenler meydanları milyonlarca insanla doldurmayı başardı. Ancak, Refahyol Hükümeti'nin yıkılmasıyla ülke yeni bir siyasal ve ekonomik istikrarsızlıkla karşılaştı. Ak Parti'nin 2002'deki seçimlerde iktidarı tek başına elde etmesi meydanların seçimlerdeki rolünü ortaya koymuştur. Bunun yanında Türk siyasi hayatında meydanlar seçim süreçlerinde her zaman önemli olmuştur. Meydanların nabzını tutanlar büyük ölçüde seçimlerden zaferle çıkmayı başarmıştır. İslam medeniyetinde meydan denince ilk akla gelen Kabe-i Şerif çevresidir. Hac vazifesi ile yılda bir kez Kabe'de toplanan müminler çağdaş anlamda meydanlara yüklenen birçok anlamı orada yaşarlar. Dünyanın dört bir yanından gelenler için Kabe ibadet mekanıdır. Ama aynı zamanda farklı ülkelere, dillere ve kültürlere mensup insanların kaynaştığı, görüş alıverişinde bulunduğu, ticaret yaptığı ve gerektiğinde politik tavırlarını sergiledikleri açık alandır. Kabe'nin bu işlevine sahip camiler ve külliye binaları vardır. Kahire'deki Tolunoğlu Camii Tunus'taki Zeytuniyye Camii, Kudüs'teki Mescidi Aksa, Samarra'daki Ulu Camii, İspanya'daki Büyük Kurtuba Camii, Kabe gibi genişçe açık alanları olan insan boyutlarına sahip büyük ölçüde meydan işlevleri olan yapılardır.

Modern çağda ise sokak ve caddelerin kıvrılarak uzandığı meydanlar, trafik akışının ve dağılımın yapıldığı yer olmakla birlikte, sosyal katılımın gerçekleştiği, politik toplantı ve gösterilerin yapıldığı, eğlence organizasyonları için sahnelerin kurulduğu dinlenme ve spor alanlarıyla aktif yaşamın merkezidir. Meydana bakan konut ve ticari alanların kıymetli olması insanların o mekan üzerinde oluşturdukları yoğunluk ile alakalı olduğu gibi meydanın genişliği, peyzajı ve cazibesi ile de ilgilidir. Meydanların insan ve toplum üzerindeki etkisi sebebiyle iktidar ve toplumsal muhalefet meydanlarda kendi ideolojik imgelerini oluşturmaya veya korumaya gayret eder.

Türklerde ve İslam medeniyetinde meydan anlayışı olmadığını savunanlar Semerkand'da Uluğ Bey ile inşası başlayan Registan Meydanı'nı görmemişlerdir. Registan meydanını süsleyen medreselerden ilkini Uluğbey 1417-1428 yıllarında yaptırmıştır. Aynı şekilde park ve bahçe kültürünün kaynağı olarak 17. yüzyılda 14. Lui'nin Fransa'sına hayran olanlar Timur'un kurduğu ve her birine hanedan ailesinin kadın üyelerinin adını verdiği cennet bahçesini andıran büyük ve güzel bahçelerden haberdar olmayanlardır. Oysa 1405 yılında Semerkand'a gelen İspanyol seyyah ve elçi Clavijo, gördüğü saraylar, bahçeler ve göz alıcı yapılar karşısında hayranlıkla dolu gözlemlerini uzun uzun anlatmıştır. Bağ ve bahçelerin büyüklüğü, görkemi ve bakımı karşısında gördüklerinden şaşkına dönen Clavijo Semerkand'da bunların 15'ten fazla olduğunu ve içlerinde şırıl şırıl akan dereler, göletler, kameriyeler, çiçekler ve yumuşak çimenler bulunduğunu kaydetmiştir. İki katlı Kırk Sütun adı verilen saray ise Meydan Bahçesi'nin içindeydi. 1888 yılında bu meydanı ziyaret eden ve daha sonra İngiltere adına Hindistan'ın sömürge valisi olan George Curzon, hayranlığını ifade ederken şöyle demiştir:

"Semerkant'ın Registan Meydanı, dünyanın en müthiş en ulu meydanıdır... Avrupa dahil tüm dünyada bu dev eserin yalınlığı ve heybetiyle boy ölçüşebilecek bir eser görmedim. Gerçekten de Avrupa'daki hiçbir görüntü bununla kıyaslanmaya gelmez; değil mi ki dört yanından üçü, en alasından üç gotik katedralle çevrili bir tek meydanımız yoktur." (J.Maruzzi, Timurlenk)

Taksim Meydanı Cumhuriyet Türkiye'sinin meydan anlayışını yansıtan en önemli meydanlardan biridir. İstiklal Caddesi'nin meydana bakan en önemli noktasındaki Taksim Cumhuriyet Anıtı bir yönüyle Kurtuluş Savaşı'nın zafer anıtı, bir yönüyle de Cumhuriyet Türkiye'sinin vizyonunu gösterir. Taksim Anıtı'nın yakınındaki Taksim Camii Türkiye'nin manevi bağlarını simgelerken meydanın diğer ucundaki AKM binası Türk milletinin modern yüzünü simgelemektedir. Taksim Anıtı'nın yanındaki camiinin kubbesi ve minaresi Türklerin kutsal değerleri ve inancının sembolleri iken AKM binası içindeki küre de bilim ve sanata tutkularının ifadesidir. Taksim Anıtı'nın iki tarafına inşa edilen Taksim Camii ve AKM binası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın meydana vurduğu mühürlerdir.

İSTANBUL'UN PRESTİJİ

AKM binası Taksim Meydanı ve İstanbul'un prestij eserlerinden biri olarak değerlendirilmeyi fazlasıyla hak ediyor. 2 bin 500 kişilik opera salonu, 800 kişilik tiyatro salonu, bin kişilik konferans salonu, 285 kişilik sinema salonu, 250 kişilik oda tiyatrosu yanında sergi salonu ve harika kütüphanesiyle sanatseverlerin gözde mekanı olmaya devam edecek.

Binanın yeniden yapımı kararı alındığı sırada ileri sürülen iddialar bu açılışla boşa çıkmış oldu. AKM'nin yeni binasının dış görünümü eski binanın görünümünü andırmaktadır. Bu etkileyici eserin mimarlığını AKM'nin ilk binasının mimarı Hayati Tabanlıoğlu'nun oğlu Murat Tabanlıoğlu üstlenmiştir. AKM binasının ilkinin yapımı 23 yıl sürdü. 29 Mayıs 1946'da temeli atılan binanın açılışı 12 Nisan 1969'da yapıldı. O sırada dünyanın dördüncü büyük sanat merkezi unvanını taşıyan bina 27 Kasım 1970'de çıkan yangın sebebiyle onarıma alındı. 8 yıl süren bu süreçten sonra 6 Ekim 1978 tarihinde yeniden hizmete sunuldu. Ancak, 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında ekonomik ömrünü tamamlayan binalardan olduğu yönündeki tartışmalar alevlendi. Nitekim, 2005 yılında Kültür Bakanlığı tarafından yıkım kararı alınınca Taksim Meydanı ile bütünleşen bu simge yapının yıkımı hukuki süreçlere takıldı. Yenisinin eski bina özelliklerini taşıması konusundaki fikir birliğinden sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı Şubat 2018'de yıkıma başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 10 Şubat 2019'da temeli atılan Atatürk Kültür Merkezi (AKM) binasının açılışını 29 Ekim 2021 tarihinde yaptı. Meydana yeni bir değer katan ve cazibesini artıran AKM binası Cumhuriyet devrinin simge eserlerinden biri olarak tarihi misyonunu sürdürecektir.

YORUMLAR 5
  • Hüseyin 2 yıl önce Şikayet Et
    Bazı yorumcular şimdi chp neder diye yorum yapmışlar chp liler yorum yapsa ne olur onlar ancak heykel yapar bizler M.kemal ATATÜRK'ü candan severiz sizin gibiler Atatürk bile diyemez.
    Cevapla
  • Ersan 2 yıl önce Şikayet Et
    Görmeyen ve sesi çıkmayan öküzleri bi gezdirin trene baka gibi bakmasınlar
    Cevapla
  • Bitlis13 2 yıl önce Şikayet Et
    Niye heykel ve put yapmadınız....chp yine beğenmeyecek.
    Cevapla
  • Göçmen 2 yıl önce Şikayet Et
    Yine istanbulda müthiş hizmet yine hizmet Recep Tayyip Erdoğan 'dan
    Cevapla
  • karadoğan 2 yıl önce Şikayet Et
    siz ne yazarsanız yazın chpkk zihniyeti yine bir eksik bulur
    Cevapla

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR