Prof. Ercan, Bakiler'i anlamayınca...

Geçen hafta Şile'de bir konferansa katılan Prof. Dr. Ahmet Ercan ve Yavuz Bület Bakiler arasında tartışma yaşandı. Bakiler'in 'kaide ve tarif'den oluşan ifadelerini Ercan, Kur'an-ı Kerim'den ayet zannedince kıyametleri kopardı.

ABONE OL
GİRİŞ 08.03.2005 11:20 GÜNCELLEME 08.03.2005 11:20 MEDYA
Prof. Ercan, Bakiler'i anlamayınca...
Prof. Ercan, Bakiler'i anlamayınca...

İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve Türkiye Jeofizik Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan ile şair ve yazar Yavuz Bület Bakiler, Şile Belediyesi ile Öğretmenler Dayanışma Derneği'nin ortaklaşa hazırladıkları bir sohbet toplantısına katılırlar.


Toplantının bir yerinde Prof. Ercan ayağa fırlar ve Bakiler'e ağır suçlamalarda bulunur.


İşte Halka ve Olaylara Tercüman yazarı Yavuz Bülent Bakiler'in ifadeleriyle olayın gelişimi...



'Şu profesöre bakın hele



GEÇEN hafta Şile'de, Şile Belediyesi ile Öğretmenler Dayanışma Derneği'nin ortaklaşa hazırladıkları bir sohbet toplantısına katıldım. Konu, Türk Dili ve Tarih Şuuru diye tespit edilmişti. Salonda, deprem prof. olarak bilinen Ahmet Ercan da vardı.

Ben, dünden bugüne, dilimizin gelişme, değişme devrelerini anlatırken Ahmet Ercan, birden bire ayağa fırlayarak bağırmaya başladı, 'Sen Türk düşmanısın. Çünkü, Türkçe'yi Arapçalaştırmak istiyorsun. Atatürk düşmanlığı yapıyorsun. Laikliği ihlâl ediyorsun!' diyerek çığlıklar kopardı.

Sonra öfkeyle salonu terk edip gitti. Bu çok seviyesiz, bu çok terbiyesiz iftira ve itham karşısında dondum kaldım.

Ben, en az yüzbin, hatta beşyüzbin kişiyi şahit göstererek diyorum ki kırk yıldan beri, salonlarda, meydanlarda, radyolarda, televizyonlarda konuşuyorum. Çeşitli dergilerde ve gazetelerde yazıyorum.

Yayınlanmış onüç şiir ve nesir kitabımın baskı sayısı beşyüzbini geçti. Üsküp'ten Kosova'ya ile Türkistan Türkistan isimli kitaplarım YÖK tarafından bütün üniversitelerimize tavsiye edildi. Bazı üniversitelerimizde, 25 yıldan beri bu kitaplarımı okutan öğretim üyeleri ve görevlileri var.

Türkçe üzerine STV kanalında hazırlayıp sunduğum bir program bir yıl boyunca her gün beş defa yayınlandı. Ve o programa onbeş ayrı kuruluş tarafından ödüller verildi.

Kırk yıllık hizmet

BEN Türklüğe ve Türkçe'ye hizmet ettiğim bu kırk yıllık zaman zarfında, böyle âdi, böyle rezil, böyle bayağı, böyle zırcahil bir ithamla karşılaşmadım.

Aksine, Azerbaycan'da iki üniversite (Asya ve Nizami Üniversiteleri bana Fahri Edebiyat Doktoru unvanı verdi. Azerbaycan Ziyalılar yâni Aydınlar Cemiyeti, beni şeref üyeliğine aldı. Azerbaycan Halk Cephesi, beni Dünya Türklüğü'ne Hizmet ödülüyle şereflendirdi.

Ayrıca, Türkiye'de Atatürk Kültür Merkezi ile Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 19.10.1999 tarihinde 'Türk dilini şiir dünyasına taşıyıp taçlandıran çok değerli çalışmalarından dolayı Sayın Yavuz Bülent Bakiler, Atatürk Kültür Merkezi şeref üyeliğine seçilmiştir. Üyelik beratını saygı ile sunuyoruz.' değerlendirmesiyle beni şeref üyeleri arasına kattı. Bir gümüş levha üzerine yazılı bu mübarek beratı, ben 9. Cumhurbaşkanımızın elinden aldım.

Karaman Valiliği, Konya Selçuk Üniversitesi, Kombassan Holding, Türkiye Yazarlar Birliği, Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti beni Türkçe'ye hizmet ödülüyle şereflendirdi.

T.C. Başbakanlık T.İ.K teşkilâtı, bana Dünya Türklüğü'ne Hizmet Ödülü lütfetti. Aynı şekilde Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi, Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatkârlar Vakfı, Türk 2000'ler Vakfı... çeşitli çalışmalarım, radyo ve TV programlarım, konferanslarım ve Türk Dünyası'nı anlatan kitaplarım dolayısıyla beni Dünya Türklüğü'ne Hizmet Ödülüyle kanatlandırdı.

Bu ne cehalet

ŞİMDİ bu Ahmet Ercan isimli kişi, ar damarını patlatarak beni Türkçe'ye ve Türklüğe düşmanlıkla suçluyor. Konuşmamda ayetler okuyarak laikliği ihlâl ettiğimi ileri sürüyor. Bunları bir de kendisine ortak seçtiği CHP Şile İlçe Başkanı Gülşeren Yenal vasıtasıyla gazetelere bulaştırıyor. Lütfen şu cehalete bakınız...

Şile'deki sohbetimde ben bir tek ayet bile okumadım. Meşrutiyet öncesinde ve sonrasında, birtakım mes'uliyetsiz adamların, Arapça'yı ve Farsça'yı zaman zaman Türkçe'nin önüne geçirerek dilimizi boğazladıklarına dair örnekler verdim.

Ankara Hukuk Fakültesi'nde bize ezberletilen bazı kaidelerin Türkçe olmayan ifadelerini: 'Cehennemin dibi, böyle Türkçe mi olur?' öfkesiyle yerden yere vurdum. Verdiğim şu örneklerle Ahmet Ercan, laikliği ihlâl ettiğim neticesine varmış: 'Tarik-i âm üzerinde, nasın müsellâh olarak tecemmuu memnudur' veya 'Mütesaviyen mudalla bir müsellesin re'sinden kaidesine indirilen hatt-ı müstakim, kaideyi iki müsavi parçaya taksim eyler' Bunlar ayet değildir. Önceki bir hukuk kaidesidir.

Sonraki ise bir geometri tarifi. Hazret bunları üstün zekâsıyla ayet-i kerime sanmış ve laiklik çığlıkları koparmış. Öztürkçe konusunda söylediklerimi de Türkçemize mal etmiş. Belki yüz yerde söyledim.

Tekrar ediyorum. Türkçe başka, Öztürkçe başkadır. Türkçe milletimizin dilidir ve şu anda 80 bin kelimelik bir sözlüğü vardır. Öztürkçe ise 3 bin 175 kelimeden ibarettir.

Türkçe bizim şah damarımızdır, varlık sebebimizdir. Milletimizi, gençliğimizi 80 bin kelimelik bir dil zenginliğinden kopararak, 3 bin 175 sözcüklü bir dil fakirliğine götürmek isteyenler gerçek mânâda cahiller, gericiler, hainler ve kart yobazlardır.'

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR