Tarihi Bab el-Yemen'de akşam ezanı akustiği

"Altmışdört minareli şehir" olarak da anılan 2500 yıllık kentteki tarihi doku ve onlarca minareden aynı anda yükselen akşam ezanlarının akustiği dinleyenleri büyülüyor.

ABONE OL
GİRİŞ 16.04.2014 11:28 GÜNCELLEME 16.04.2014 12:13 Mimari
Tarihi Bab el-Yemen'de akşam ezanı akustiği
Tarihi Bab el-Yemen'de akşam ezanı akustiği

İnsanlık tarihinde bilinen ilk ''site şehri'' olma özelliği taşıyan ve Hz. Nuh'un oğlu Sam tarafından kurulduğu rivayet edilen Bab el-Yemen şehrinin tarihi dokusu içinde, onlarca minaresinden aynı anda yükselen akşam ezanlarının akustiği dinleyenleri adeta büyülüyor.

Tarihi 2 bin 500 yıl öncesine uzanan ve bazı kaynaklarda ''Altmış dört minareli şehir'' olarak isimlendirilen, İslam'ın 3'üncü mescidini de barındıran, Osmanlı öncesi ve sonrasından kalma onlarca caminin minaresinden yüz yıllardır, beş vakitte ezan sesleri yükseliyor.

Akşam ezanı saatinde şehrin gürültüsünden kısmen olsa da sıyrılabilen şehirde muhteşem bir ''ezan ziyafeti'' yaşanıyor. Yemen'e has ezan makamlarının yükseldiği minareler şehirde yaşayan halk ve esnafı namaza çağırıyor. Şehrin dar ara sokaklarında oynayan çocuklar ve yürüyen insanlar, ''kutsal çağrı'' ile camilere koşarken, esnaf da kepenklerini kapatıp namaza koşuyor.

Okunan ezanların ardından kılınan namazda okunan Kur'an-ı Kerim sesleri ile yankılanan Bab el-Yemen sokakları, görenleri adeta yüz yıllar öncesine götürüyor. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan şehir, her ne kadar son yıllarda tarihi dokusuna uymayan yeni binaların yükselmesiyle bozulsa da Bab el-Yemen, Yemen'in sembolü olmaya ve yabancı turistlerin ilgisini çekmeye devam ediyor.

Kentin son restorasyonu Sultan II. Abdülhamid'den

M.Ö. 6'ncı yüzyılda Gumdan isimli doğal bir tepeye kurulan Sana, geçiş ve ticaret yolları üzerinde bulunması, tarihi ve kültürel zenginliği, denizden 2 bin 400 metre yüksekliğine rağmen, yaz kış ılıman iklimi ve kendine özgü kent mimarisiyle bölgedeki en önemli cazibe merkezlerinden biri.

9. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'in 1517'de Mısır'da hüküm süren Memlüklerin varlığına son vermesiyle Osmanlıların kontrolü altına giren Yemen, 1918'e kadar Osmanlı Devleti tarafından yönetilmiş. İslam dininin doğduğu ve Müslümanların hac merkezi Kabe'nin bulunduğu Mekke ile Hz. Muhammed'in Ravza-i Mutahharasının bulunduğu Medine şehirlerini, deniz yoluyla gelecek saldırılardan korumak için stratejik önemi olan Yemen'de, Osmanlı Devleti asker bulunduruyordu. Osmanlı ordusu, 7. Kolordu Komutanlığının karargahını Sana'da konuşlandırmıştı.

Türk tarihi için önemli bir yere sahip olan Yemen'in gözbebeği Bab el-Yemen de birçok devlete ev sahipliği yaparken, şehrin son bakım, onarım ve restorasyonu ise Sultan 2. Abdülhamid tarafından gerçekleştirilmişti. Bu nedenle Sultan II. Abdülhamid, şehrin sakinlerince hala hayırla anılıyor. Şehri modern dünyadan ayıran surlar, yüksek kerpiç binaları ve kentin kanalizasyon sistemi Osmanlı devleti tarafından yaptırılan son hali ile günümüzde de ayakta duruyor.

KAYNAK : AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR