Mekke'nin fethinde neler yaşandı?
Bir hayli zayiat vererek Mu'te'den geri dönen müslümanların durumunu gören Kureyş, müslümanların yok edildiklerini zannederek Benî Bekr (Bekr Oğulları) kabilesini Huzac kabilesinin üzerine saldırttı.
ABONE OLOnlara silah yardımı da yaparak Bekr Oğulları kabilesini Huzae kabilesine karşı kışkırttı. Onlardan bir kaç kişiyi de öldürdü. Huzac kabilesi Mekke'den kaçtı. Amr b. Salim Medine'ye hareket etti. Durumu Peygamber'e anlattı ve kendisinden yardım istedi. Bunun üzerine Resul (sas"Ey Amr, yardım olunmuş bulunuyorsun" dedi.
Resulullah (sas), Kureyş'in giriştiği bu ahdi bozma işinin karşılığının ancak Mekke'nin fethi olabileceğini kararlaştırdı. Kureyş ise ahdi bozduğundan dolayı korkuya kapılmıştı. Antlaşmayı uzatmak ve akdi sabitleştirmek üzere Ebu Süfyan'ı Medine'ye elçi olarak gönderdi. Ebu Süfyan Medine'ye gidince Resulullah ile görüşmeden önce doğrudan kızı ve aynı zamanda Peygamber'in zevcesi olan Ummu Habibe'ye yöneldi. Kızının odasına girip Resulullah'ın döşeğine oturmak isteyince Ummu Hatibe döşeği dürdü. Ebu Süfyan, babasını mı döşeğe tercih ettiği için yoksa döşeği mi babasına tercih ettiği için onu dürdüğünü sorunca, Ummu Habibe'nin cevabı şu oldu: "O, Allah Resulü'nün döşeğidir. Sen ise necis/pis bir müşriksin. Senin onun üzerinde oturmanı istemiyorum." dedi. Ebu Süfyan; "Ey kızım, vallahi benden sonra sana şer dokunmuş bulunuyor" deyip öfkeli olarak çıktıktan sonra antlaşma ve müddetin uzatılması için Resulullah (sas) ile görüştü. Resulullah ona hiç cevap vermedi. Resulullah (sas)'in kendisiyle konuşmasını temin için Ebu Bekir ile görüştü. Fakat o bunu red etti. Ömer ile konuştu. Ömer şiddetli bir şekilde cevap verdi. Bunun üzerine Ebu Süfyan; "Ben sizi Allah Resulü'ne aracı kılıyorum ha? Vallahi beraberimde yalnız kum taneleri bulsam bile sizinle mücadele edeceğim" diyerek Ali b. Talib'in evine gitti. Ali’nin yanında Fatima da vardı. Medine'ye geliş sebebini Ali'ye anlattı ve Resulullah'a aracı olmasını istedi. Ali (ra); Resulullah'ın verdiği bir karardan hiç bir kimsenin kendisini geri çeviremiyeceğini, yumuşak bir dil ile Ebu Süfyan'a söyledi. Ebu Süfyan'da bu sefer Fatima'ya oğlu Hasan'ın kendi himayesinde olacağını söyleyerek ondan yardım istedi. Fatima, "Hiç kimse Allah Resulü'ne bu konuda tesir etmez" dedi.
Dünyanın başına dar geldiğini anlayan Ebu Süfyan, Mekke'ye döndü ve Medine'de başına gelenleri kavmine anlattı. Resulullah (sas)'e gelince; süratle herkesin hazırlanmasını emretti ve Mekke'ye doğru yola çıktı. O, kan dökülmeden ani bir baskın ile kavminin teslim olmasını ümid ediyordu. İslâm ordusu, Medine'den Mekke'ye doğru yürüdü. Ordu, Mekke'ye dört fersah mesafede bulunan Zahran'a ulaştı. İslâm ordusunun sayısı onbini bulmuştu. Fakat Kureyş'in bundan haberi yoktu. Kureyş, yaptıklarına karşı Muhammed'in girişeceği harekati hesaba katmıştı. Sonra Ebu Süfyan, hissedilen tehlikenin boyutlarını anlamak için Mekke dışına çıktı. Yolda müslüman olan Abbas'a rastladı. Abbas, Resul (sas)'in katırına binmiş, Resulullah (sas)'den eman dilemelerini sağlamak için Kureyş'e haber vermek için Mekke'ye doğru gidiyordu.
Abbas, Ebu Süfyan ile karşılaşınca; "Bak insanlar arasında görünen şu zat Resulullah'tır. Mekke'ye eğer zor kullanarak girerse Kureş'in vay sabahına" dedi. Ebu Süfyan, "Çare nedir?" dedi. Abbas, Ebu Süfyan'ı katırının arkasına bindirdi ve beraberinde götürdü. Ömer'in ateşinin yanından geçerken Ömer (ra) Peygamber'in katırını gördü ve Ebu Süfyan'ı tanıdı. Abbas'ın onu korumak istediğini anladı, koşarak Resulullah'ın çadırına gitti ve Ebu Süfyan'ın boynunu vurmak için Resulullah'tan izin istedi. Abbas, "Ya Resulullah, ben onu korumama almış bulunuyorum" dedi. Ömer ile Abbas arasında çok şiddetli münakaşalar geçti. Bunun üzerine Resulullah (sas) şöyle dedi: "Ey Abbas, onu çadırına götür. Sabahleyin bana getir" dedi. Sabah olunca Resulullah'a getirilen Ebu Süfyan müslüman oldu. Abbas, Resulullah'a hitab ederek dedi ki; "Ya Resulullah, biliyorsun ki Ebu Süfyan övünmeyi seven bir kimsedir. Ona bir şey ver." Bunun üzerine Resulullah (sas) şöyle dedi: "Evet, kim Ebu Süfyan'ın evine girerse emin olur. Onun kapısını kendi üzerinde kapayan kimse emindir. Mescid'e giren emindir." Resulullah (sas), Ebu Süfyan'ın dağın girişinde Mekke'ye giden vadinin dar yerinde durdurulmasını, İslâm ordusunun oradan geçişini görmesini ve ordunun gücünü kavmine gidip anlatmasını emretti. Resul (sas), Mekke'ye girmek için elden gelen bütün tedbirleri almıştı. Bütün kabileler, Ebu Süfyan'ın bulunduğu yerden geçtikten ve İslâm ordusunun haşmetini kendi gözleriyle gördükten sonra Ebu Süfyan kavmine döndü ve şöyle seslendi: "Ey Kureyşliler! Bu Muhammed hiç karşı koyamıyacağınız bir güç ile size gelmiş bulunuyor. Kim Ebu Süfyan'ın evine girerse emin olmuştur. Kim kapısını kendi üzerine kapatırsa emindir. Kim Mescid-i Haram'a girerse kendini emniyetti hisssetsin." Bunun üzerine Kureyş karşı koymayı durdurdu. Resulullah (sas) Mekke'ye yürüyerek girdi. Silahlarını kuşanmış olarak Mekke'ye girirken ordunun dört kısma ayrılmasını emretti. Kan dökmeye mecbur bırakılmadıkça adam öldürmemeyi emretti. Halid b. Velid'in birliğinden başka bütün ordu herhangi bir mukavetmetle karşılaşmadan Mekke'ye girdi. Halid'in birliği ufak tefek mukavemetle karşılaşmış ise de az zamanda bertaraf edilmiştir. Resulullah (sas), Mekke'nin en üst tarafına çıkıp orda konakladı. Orada az bir müddet kaldıktan sonra Kaâbe’ye varıncaya kadar yürüdü, onu yedi defa tavaf etti. Sonra Osman b. Talha'yı çağırdı. Kâbe'yi açtı. Resul (sas) Kâbe'nin kapısında kalabalık bir cemaatle birlikte durdu ve şöyle hitab etti:
“Allah’tan başka ibadet edilmeye layık ilah yoktur, O tekdir, eşi ortağı yoktur. O vadini yerine getirdi ve kuluna yardım etti. Bütün düşmanları tek başına bozguna uğrattı. İyi bilin ki cahiliyye çağına ait her şey mal ve kan davaları, Beytullah’ın perdedarlığı ile hacılara su dağıtma adetleri dışında hepsi de şu iki ayağımın altındadır, kaldırılmıştır. İyi bilin ki, kamçı ve sopa ile yapılan yarı kasıtlı (şibhul amd) hataen adam öldürmenin ağır bir diyeti vardır. Bu da kırkı hamile olmak üzere yüz devedir.” (Ahmed b. Hanbel. Ensar 22395)
“Ey Kureyş topluluğu! Muhakkak ki Allah cahiliyye gururunu, cahiliyye atalarıyla övünüp büyüklenmeyi sizden kaldırmıştır. Bütün insanlar Adem’den, Adem de topraktan yaratılmıştır.” (Tirmizi. K.Tefsiril Kur'an 3193)
Sonra şu ayeti okudu: Ey insanlar! Biz, sizi bir erkek ve dişiden yarattık ve tanışasınız diye kabile ve halklar halinde ayırdık. Şüphesiz Allah katında en üstün olanınız, Allah'tan en fazla korkanınızdır. Şüphesiz Allah Alimdir ve Habirdir." (Hucurat 13) Daha sonra şöyle dedi: "Ey Kureyşliler, benim size ne yapacağımı biliyor musunuz?" Onlar; "Keremli bir kardeş ile keremli bir kardeşin oğlu olarak ancak senden hayır bekliyoruz" dediler. Bunun üzerine Resulullah (sas);"Haydi gidiniz, hepiniz serbestsiniz" dedi. Bu sözü ile Kureyş ve Mekkelilerin affedildiği ilân olunuyordu. Resul (sas) Kâbe'ye girdi, duvarlarında melek ve nebilerin resimlerinin olduğunu gördü. Bu resimlerin silinmesini emretti ve silindi. Duvarda od ağacından yapılmış bir güvercin süreti gördü, onu eliyle kırdı ve yere attı. Sonra elindeki kılıç ile putlara işaret etti ve şu ayeti okudu:
"De ki; Hak geldi, batıl yok oldu. Zaten batıl yok olmaya mahkumdur." (İsra 81)
Bütün putlar yere serildiler. Kâbe böylece bunlardan temizlenmiş oldu.
Resul (sas) Mekke'de onbeş gün kaldı. Bu müddet zarfında Mekke'nin işlerini tanzim ediyor, bilenler İslâm'ı öğretiyorlardı. Böylece Mekke fethi tamamlandı ve İslâm Davetine karşı koyacak güçler, bu feth ile ortadan kaldırılmış oldu. Bununla Zafer-i Mübin tamamlandı. Böylece Taif ve Huneyn de kolaylıkla yok olabilecek ufak tefek engeller hariç dahilî hiç bir direnç kalmamış oldu.