İskenderpaşa’da itikaf!
İskenderpaşa’daki itikaf günlerini kaleme alan Şükrü Ulutaş o günlerini, “O on gün belki de ömrümün en verimli günleriymiş” sözleriyle anlattı.
ABONE OLRamazan ayının son 10 günü icra edilen itikaf ibadetinin tek gayesi, kişinin kendisiyle baş başa kalması, daha fazla ibadet ve dua ile meşgul olarak Allah'a daha çok yakınlaşmasıdır. Şükrü Ulutaş yazısında, Peygamber Efendim’in (s.a.v) sünnetlerinden olan “itikaf” ibadetini, kendi tecrübesini anlatarak, hem önemine hem de bizlere neler kazandırabileceğini kendi penceresinden çarpıcı bir şekilde aktarıyor.
İşte Şükrü Ulutaş’ın " İskenderpaşa’da itikaf" başlıklı yazısının tamamı;
“Bu ı̇ş adamı ı̇şı̇nı̇ bı̇lı̇yor...”
Ankara İlahiyat Fakültesinde ikinci ya da üçüncü sınıftayken, çok kıymetli bazı arkadaşlarımızla birlikte Ramazan ayının son on gününde itikaf için İstanbul Fatih'te bulunan İskenderpaşa Camiine gitmiştik. Lise mezunu olarak hatırladığım bir itikaf çavuşumuz vardı.
Yüz kişi civarındaydık. İtikafa girerken tanışma programı yapılmamıştı. Sadece Ankara'dan birlikte geldiğimiz arkadaşlarımızı, itikaf çavuşunu bir de "Ben zaten aşçıyım. Sahur'u da iftarı da ben hazırlarım" diyen aşçımızı tanıyoruz. Tabi ki bir de Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan (rh.a) Hocamızı…
Hocamız itikaf boyunca, gün içinde hatmi hacegân sonrası çok önemli konulara değindiği, tadına doyum olmayan sohbetlerle itikafa katılanlara manevi ziyafet sunuyordu. Birçok konunun ustalıkla islendiği bu sohbetlerde en çok etkilendiğim iki konu: Emperyalizme Karşı Cihad ve Ümmet Olma Bilinci... Ümmetin derdi ile dertlenen, nezaket dolu, mücahid bir mürşidi kamil ile geçirdiğim o on gün belki de ömrümün en verimli günleriymiş. Tabii o vakitler bu çok büyük nimetin tam olarak farkında olduğum söylenemez.
İtikafta ilk iftar benim için çok tatsız. Çünkü̈ iftarda menü tuzsuz ve yağsız bir kepçe çorba ile biraz ekmek. İçinde yağ ve tuz bulunmayan bu çorbayı ilk içtiğimde, nerden geldim ben buraya diye etrafa müşteki bir ruh hâli ile bakındığımı çok iyi hatırlıyorum. Kendi ruh hâlimden dolayı olsa gerek herkesi kendim gibi huzursuz olarak algılıyorum.
Bu itikaf biraz ağırlaştırılmış bir eğitim. Normal itikaftan daha farklı. Halvet ve çile misali. İftardaki menüden az önce bahsetmiştim. Sahurda ise 21 adet Besni üzümü, biraz ekmek ve çay yer alıyor. (İyi ki de çay var. Çay olmasa işimiz çok daha zorlaşırdı.) Bu şekilde beslendikçe bir süre sonra lavabo ihtiyacı oldukça azalıyor.
İtikafta kesinlikle konuşmamamız gerekiyor. Bu sebeple sesimi özlediğimi itiraf etmeliyim. Bir yere dayanmak, aynaya bakmak da yasak. Aynaya on gün sonra bakınca kendinizle uzun bir süre sonra yeniden tanışmış gibi oluyorsunuz. Parça parça ve çok az uyku var. Uykunun birazı gece, birazı gündüz.
Her gün artan, günlük çekmemiz gereken bir zikir programı var. Ayrıca tefekkür etmemiz gereken bazı ayetler. Bu arada günlük bir cüzü geçmeyecek şekilde Kur'an okuyoruz. Camide mukabele takip ediyor, beş vakit namazı caminin üst katında cemaatle kılıyoruz. Ayrıca çeşitli nafile namazlarla da vaktimiz dolu dolu geçiyor. Bütün programın üzerinde yazılı olduğu bir kitapçık var. Bize verilen bu çok faydalı kitapçığı nereye koyduysam şimdilerde bulamıyorum.
İftar ve sahuru hazırlama, sonrasında her şeyi toplama işini aşçımız yapıyor. Onun seçtiği bir ya da iki kişi de ona yardım ediyor. Simsiyah sakallı, her zaman güler yüzlü, üzerinde cübbe, başında takke olan bu kişi bu kadar işi yaparken ben "zaten bu kişi aşçıymış, işini de severek yapıyor" diye düşünerek üzerinde fazla durmaya gerek görmüyorum. Çokça karşılaştığımız gibi "
Siz öğrencisiniz, şu işleri siz yapın" diye bize bir görev de tevdi edilmiyor. Bizden tek istenen Allah'a ibadet..
Ülkemizde Kadir gecesi olarak ihya edilmeye çalışılan Ramazan ayının 27. gecesi bir farklılık oluyor. Hayatımda görmediğim kadar çeşitli ve bereketli bir iftar sofrası hazırlanıyor. Midemiz de gözümüz de adeta bayram ediyor. Allah o sofrayı hazırlayanlardan razı olsun.
Aşçımız bir yandan uzun süre iftar ve sahur hazırlamakla meşgul olurken diğer yandan ibadetlerini de hiç aksatmıyor. Merhum Es'ad Coşan (rh.a) Hocamız sohbetinde bir kitap tavsiye edince hemen o kitabı bulup getirtiyor ve bizlere hediye ediyor. Biz konuşamıyoruz ama itikaf çavuşu ile aşçı az da olsa konuşabiliyor. Cemaatten birine sipariş verebiliyor.
Bu arada Mahmud Es'ad Coşan Hocamız bir gün sohbet ederken şöyle bir olay yaşanıyor. Önemine binaen bu kısa hatırayı da anlatmak istiyorum. Hocamız sohbetin bir kısmında "Kardeşlerimizden birisi askerlik yaparken üst rütbeli bir komutanını her cuma günü cuma namazına davet edermiş. Komutanım! Cuma namazı farzdır, gel bu hafta namazı birlikte kılalım, hadi cuma namazına gidelim. Ölümlü dünya... Gel ölmeden namaza başla, geçen hafta davet ettim gelmedin, bari bu hafta gel. Bak Allah sana bir hafta daha mühlet verdi vs. dermiş. Birkaç ay her hafta davet ede ede o komutanını namaza götürmeyi başarmış. "Hocamız böyle deyince İtikafta olanlardan biri: "Hocam o bahsettiğiniz kişi benim. O komutanı davet eden, anlattığınız o kişi benim" dedi. O da çok ilginç biriydi ama ismini maalesef hatırlayamıyorum.
Ve artık itikafta son gün tanışma programı yapılıyor. Meğer birlikte itikafa girdiğimiz bir çok kişi öğretim görevlisiymiş. Herkes kendisini tanıttıkça ben daha çok şaşırıyorum. Hepsi son derece mütevazi olan, bir battaniyenin içine kıvrılıp yatan bu kişilerin çoğu Doçent ve Profesörmüş. Ama asıl çok şaşırdığım şey ise bizim aşçı kendisini tanıtırken oluyor. Bizim aşçı meğer çeşitli fabrikaları olan bir iş adamıymış. Davranışlarında zerre kadar kibir olmayan bu kişiyi tanımaktan son derece mutlu olduğumu belirtmeliyim. Sonralarda da bu kardeşimizle birçok defa görüşme imkânım oldu. Onu hep yardım ederken, hürmetli davranırken hatırlıyorum.
Kendisini bize aşçı olarak tanıtıp hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan bu iş adamı işini biliyor.. İtikaftakilere iftar ve sahur hazırlarken aslında kendisine manevi bir ziyafet hazırlıyormuş.. Allah ondan razı olsun. İşi hep bereketli, hayatı huzurlu olsun..
Bu hatıramı niye paylaştım. Bu günler itikaf günleri. Biz de evlerimizde bir nevi itikaftayız. Benim için hayat İtikaf Öncesi ve İtikaf Sonrası olmak üzere ikiye ayrılır. Herkes mutlaka itikaf tecrübesi yaşamalı. Birkaç gün geçtikten sonra ilk iftardaki ruh halim yerini tarifsiz bir mutluluğa bıraktı. Çevremde gördüğüm her yüzde de büyük bir huzur hemen fark ediliyor.
İtikaf biter bitmez Köyceğize gittim. Aileme itikafta yaşadığım bu manevi tecrübe sonrası bazı tavsiyelerde bulundum. Hayatımda sözlerimin bu kadar etkili olduğu başka bir zaman dilimi hatırlamıyorum. Annem de bazı kardeşlerim de o sözlerim üzerine düzenli namaz kılmaya başladılar. Hayatlarında çok önemli değişim ve azim gerektiren kararlar aldılar. Oysa o zamana kadar onlara defalarca namaz kılmaları gerektiğinden bahsetmiş ve tevbenin önemini anlatmıştım.
Ama sözün hayat verici olması için, yaşayan bir kişinin ağzından çıkması şart.
Allah bizleri daima istikamet üzere olanlardan eylesin. Ümmetin birliği ve beraberliği için çalışmaktan mahrum etmesin. Allah sizlere de huzur, rahmet ve bereket ihsan eylesin.
Şükrü Ulutas