Oruçluyken azan hastalıklar!
Özellikle sıcak yaz aylarına rastlayan Ramazan'da, susuz kalma nedeniyle oluşabilecek böbrek taşı risklerine, safra asidine, kan şekerindeki iniş ve çıkışlara karşı dikkatli olmak gerekiyor
ABONE OLDr. Eren Eroğlu'nun yazısı
Kimine geç kalmış bir yazı gibi gelebilir ama öyle hastalıklar var ki Ramazan'ın ilerlemesiyle sorun yaratmaya başlar. Hemen herkes yüksek tansiyon ya da kalp hastalığı gibi düzenli ilaç almak gereken hastalıkların pek oruç tutmaya gelmediğini, şeker hastalığı gibi açlık ve tokluğun metabolik denge için önemli olduğu durumlarda kontrolsüz oruç tutulursa, kantarın topuzunun kaçtığını bilir. Peki bu yazıda geçen durumlardan kaç kişinin haberi var dersiniz?
İFTARDAN SONRA DAYANILMAZ BİR UYKU BASTIRIYOR
Bu sorunu birçok kişi sıklıkla yaşar. Nedeni ise kan şekerindeki iniş ve çıkışlardır. Normal yaşamda insan bedeninde kan şekeri belirli seviyelerde bulunur. Yukarısına hiperglisemi, aşağısına hipoglisemi denir. Kan seviyesini ayarlayan birçok hormon bulunmasına rağmen bunların içerisinde en önemlisi insülindir. Şeker yükseldiğinde insülin seviyesi artarak kan şekerini düşürür, düştüğünde ise azalarak şekerin yükselmesine fırsat tanır. Şikâyet genellikle bol kalori içeren ve yüksek oranda şeker gibi basit karbonhidratların tüketildiği iftarlardan sonra olur. Oruç nedeni ile kan şekerini normal seviyede tutmak için insülin düzeyi düşüktür. İftarda vücuda bol miktarda şeker girince, kan şekeri çok yükselir. Bunun üzerine şekeri düşürmek için insülin gereğinden fazla üretilir. Bu fazla insülin kan şekerini normale indirmekle kalmaz çok düşürür; yani insanı hipoglisemiye sokar. İşte iftar sonrası ani bastıran uykunun sebebi ortaya çıkan düşük kan şekeridir. Buna engel olmak için yapılması gereken en önemli şey birden bol miktarda karbonhidrat, daha doğrusu şeker ve şekerli gıdalar içeren gıdaları çok yememek.
ÜLSERİM KANADI
Hepimizin iyi bildiği gibi besinlerin sindirilmesindeki en önemli görevi mide üstlenir. Ağızda çiğnemeyle başlayan bu işin çoğu midede halledilir ve bağırsaklarda tamamlanır. Mide, sindirim işlemi sırasında mekanik hareketlerin yanında asıl olarak yüksek derecede asit içeren öz suyunu kullanır. Bu öz suyun asitliği öyle kuvvetlidir ki çiğnenmeden yenilen etleri bile tamamen sindirip bulamaç haline getirebilir. Bu gerçek karşısında akla hemen, bu kadar kuvvetli asitliğe karşı kendisini nasıl koruduğu sorusu gelir. Bunun cevabı midenin içini döşeyen özel kıvrımlı doku ve onu kaplayan aside dirençli kalkandır. Romatizma için kullanılan ilaçlar, helikobakter pilori denilen bir mikrop ya da tek başına stres, aside dirençli bu bariyerin kurulmasını bozarak midenin savunmasında önemli gedikler açar. Bunun üzerine orucun getirdiği beslenme düzeni değişikliği ve açlık stresi eklenince, kalkan iyice bozulabilir. Bu nedenle Ramazan ayı boyunca kronik mide hastalıklarında alevlenmeler, kanama ve delinmeler sık görülür.
SAHURDA YEDİKLERİM SABAH AĞZIMDA
Mide reflüsünde midenin içindekiler yemek borusuna geri kaçar. Bu da asitli maddelere dirençli olmayan yemek borusunda yanıklara sebep olur. Hasta, mideden göğse doğru çıkan yanma, şişkinlik, gaz gibi şikâyetlerden yakınır; ağzına gıdalar ya da acı bir su gelebilir. Reflünün sebebi, mideden yukarı doğru kaçışı önleyen kapağın bir nedenle tam görev yapamamasıdır. Özellikle fazla kilolularda sık görülür. Yapılması gerekenlerin başında mide içi basıncı çok artırmamak gelir; bunun için tek seferde fazla yememek, sıkı kemer bağlamamak gerekir. Bunun yanında kimyon, susam, kahve ve sigara gibi bazı gıdalar, mide kapağının tam kapanmamasına sebep olabilir; dolayısıyla şikâyeti olanların bunlardan kaçınmasında fayda var. Mide asidini düşürerek, yemek borusundaki tahribatın düzelmesine fırsat tanımak için hekimler tarafından bazı ilaçlar önerilebilir. Şikâyeti olanlara önerebileceğim, iftarda tek seferde çok yememek. Orucu açtıktan iki saat sonra tekrar bir şeyler yiyebilir ve bunu belirli aralıklarla tekrarlayabilirsiniz. Az yeme tavsiyesi, sahur için de geçerli. Bunun yanında sahurda tok karnına hemen yatmanız gerektiği için uygun olan yüksek yastık kullanmak. Böylelikle yer çekiminin yardımıyla midedekilerin midede kalması sağlanır.
POSALI GIDA YEMEK ÖNEMLİ
Hemoroid yani basurun sebepleri arasında daha önce geçirilmiş damar hastalıkları, müzmin kabızlık, ıkıntı ile dışkılama, sık tekrarlayan ishal, hamilelik, siroz, devamlı ayakta çalışmak sayılabilir. Tedavinin temelini bağırsak hareketlerini ve dışkılamayı düzenli hale getirmek gelir. Hastalığın alevlenmesi durumunda, ağrı kesici ve kortizon içeren kremler ile ağrı ve şişliğin azaltılmasına çalışılır. Ameliyat da bir çözüm olabilir. Ramazan ile bu hastalığın kesiştiği nokta kabızlıktır. Oruç nedeni ile beslenme düzeninin değişmesi sonucu Ramazan ayında kabızlığa sık rastlanır ve bu durum hemoroidi azdırır. Çözüm ise anlaşılacağı gibi kabızlıktan korunmaktır. Bu nedenle özellikle Ramazan'da posalı gıdalar yemek ve her zamanki tuvalet alışkanlıklarımızı korumaya çalışmak gerekir.
SAFRA KESEMDE TAŞ, AKLIMDA ORUÇ VAR
Safra kesesi taşlarının genellikle ameliyattan başka çözümü yok. Taşlar zamanla büyür ve oluşturdukları sindirim problemleri nedeniyle ameliyat kaçınılmaz hale gelir. Safra yollarında tıkanıklıklar ve bunlara bağlı ciddi sarılıklar gelişebilir. Bazen safra kesesi iltihaplanır ve akut kolesistit denilen iltihaplı taşlı kese olur. Bu durum önemli bir acil hastalık. Yani kısacası eğer doktorunuz önermişse, uygun bir zamanı kollayarak ameliyat olmak doğru olur. Oruç tutma niyetinde olan safra kesesi hastalarına tavsiyemiz, ani ve çok yememeleridir. Çok yemek çok safra asidi gerektireceği için bu sistemi iyi çalışmayan hastaları sıkıntıya sokar. Bunun yanında kızartmalar, yağlılar, çikolata, yumurta ve yağlı kuruyemiş, sakınılması gereken gıdaların başında gelir. Eğer Ramazan nedeniyle yeterli miktarda sıvı almak ihmal edilirse, safra asidinin kıvamı koyulaşacak ve çamur oluşup, safra kesesinin tabanına oturacaktır.
ORUÇ VE BÖBREK TAŞI
Bildiğiniz gibi böbreklerin görevi kanı temizlemek ve atıkları vücuttan idrar yoluyla atmak. Bunun için de suyu taşıyıcı olarak kullanır. Böbreklerde kandan ayrılan atık ve tuzlar suyla birleşerek idrarı oluşturur, idrar torbasına gelir oradan da dışarı atılır. Oruç nedeniyle eğer yeterli miktarda sıvı alınmazsa, böbrekten süzülen tuzlar çöker ve taş oluşturur. Bunu kısaca şöyle örnekle açıklayabiliriz; çok şekerli çay içenler bilir, bir bardak çaya çok şeker atarsanız miktar çoğaldıkça eritmesi o kadar zorlaşır. Bu, çay suyunun taşıma kapasitesinin dolmasındandır. Aynı şekilde vücuttaki tuzları atmak için her gün belirli miktarda su gerekir. Eğer o sıvıyı almazsanız, idrarın içindeki tuzlar çöker ve taş oluşturabilir. Ramazan ayları hele yaza rastlıyorsa susuz kalmaya bağlı böbrek taşı riski katlanarak artar.
(Sabah)