'Çözüm süreci Suriye'de dengeleri değiştirdi'

PYD Eşbaşkanı Salih Müslim Türkiye'deki çözüm sürecinin Suriye'deki Kürtlere etkisini anlattı: Türkiye'nin muhaliflere baskısı kalktı. 'Kürtsüz koalisyon eksik kalır' fikri yayılıyor.

ABONE OL
GİRİŞ 15.04.2013 14:30 GÜNCELLEME 15.04.2013 14:30 RÖPORTAJ
'Çözüm süreci Suriye'de dengeleri değiştirdi'
'Çözüm süreci Suriye'de dengeleri değiştirdi'

Suriye Kürtleri'nin siyasi temsilcisi ve PYD'nin eşbaşkanı Salih Müslim bugün sadece kendi ülkesi için değil Ortadoğu'daki tüm Kürtler için kilit bir isim. Çünkü Suriye'nin kuzeyinde, yani Rojava'da PYD önderliğinde Kürtlerin demokratik özerkliğini ilan etmesi sadece komşu ülkelerin değil, Suriye muhalefetinin de dengelerini çok değiştirdi. Üniversite eğitimini İstanbul'da tamamlayan Müslim'le demokratik özerkliği, konfederalizmi, Türkiye'deki çözüm sürecini ve Özgür Suriye Ordusu'yla son dönemdeki ilişkilerini konuştuk. 


Öcalan'ın Newroz mektubu Rojava'daki Kürtler tarafından nasıl karşılandı? 

O mektuptaki sözleri ilk defa duymadık. Öcalan'ı iyi takip ettiğimiz için “Silahlı mücadele bitti” demesi şaşırtmadı. Ne demek istediğini çok iyi anladık. 

Ne demek istedi? 

Silahlı dönem bitti demek, silah kullanmayı gerektiren şartlar ortadan kalkacak veya kalkma sürecine girdi demek. Biz Suriye Kürtleri için de birçok anlamı olacak. Şöyle ki… Türkiye devleti kurulduğundan beri Kürtlerin yararına olacak adımlara engel olmuştur. 1929'da Kürdistan'ın dağılmasında, 1949'da (Mahabadlı) Kadı Muhammed'in asılmasında, 1975'te Barzani devriminin son bulmasında hep Türkiye devletinin rolü vardır. Bugün de rejim muhalifleriyle anlaşamamızda payı vardır. 

Nasıl? 

Bakın demokrasiye en fazla muhtaç olan biz Kürtleriz. “Beraber hareket edelim” dedik muhalefete. Onlar, yani Suriye Ulusal Meclisi ve Suriye Muhalefet Koalisyonu “Olmaz” dedi. Yani bizim anayasal varlığımızı kabul etmiyor, kendileri için istedikleri demokratik hakları bize uygun görmüyorlar. İki yıl önce Mısır'daki muhalefet komisyonunda bunu iyice dile getirdiler. O gün toplantıyı terk ettik ve hâlâ farklı noktada olduğumuzu söyleyemem. Suriye muhalefetinin bize olan bu tavrında Türkiye'nin rolü var. Onlara her türlü desteği veriyor, maddi, manevi, askeri. Ayrıca bu tavrı dikte ediyor. 

Türkiye'deki yeni çözüm süreci bu dengeleri değiştirir mi Suriyeli Kürtler lehine? 

Öyle umuyoruz. Türkiye, Suriye muhalefetine Kürtlere baskı yapması için baskı yapıyordu ya artık bu kalkacak. Çünkü muhalefet de şunu diyecek: “Sen bize Kürtlerle işbirliği yapma diyorsun ama sen kendi ülkendeki Kürt liderlerle görüşüyorsun, sen kendi Kürdünle anlaşıyorsun. Öyleyse bizi bırak biz de anlaşalım. Muhalefet Türkiye'ye rahatlıkla bunu diyebilir artık. 

Der mi peki? 

Muhakkak diyecek. Ki koalisyon bizi aramaya başladı. Daha bu sabah (13 Nisan) öyle bir telefon aldım. Birtakım aracılarla haberleşiyoruz bir süredir. ‘Kürtsüz bu koalisyon eksik kalıyor' fikri yaygınlaşıyor Suriye muhalefetinde. Türkiye'nin bu manadaki baskısı kalkınca, yani İmralı'yla çözüm süreci başladığından beri Suriye muhalefetiyle iletişimimiz arttı. Şimdilik endirekt aracılarla ama arttı. 

Başbakan geçen hafta “Türkiye'de bulunan Suriyeli PKK'lıların bir kısmı çekildi. Nereye gittikleri gizli” dedi. Siz nereye gittiklerini biliyor musunuz? 

Bizim tarafa (Suriye'yi kastediyor-eb) gelen olmadı. Onların hepsi bizim çocuklarımız, gelseler emin olun bilirdik. Zaten KCK de henüz Türkiye'den bir çekilme olmadığını açıkladı. Ayrıca bizim PYD olarak böyle bir desteğe de ihtiyacımız yok. 

PYD Esad'la savaşmama-karışmama gibi bir zımni anlaşma içinde miydi? 

Hayır. Bu bir anti-propaganda. Türkiye devletinin aklı Kürtlerin özgür iradesiyle haklarını aramak için mücadele edeceği fikrini almıyor. Mutlaka birilerinin uşağı ya da maşası olacağımız zannediliyor. Böyle değiliz. Türkiye devletinin 2000'lerden başlayarak Esad rejimiyle arası iyiydi değil mi… Biz o zamanlar da Esad'a karşıydık, şimdi de karşıyız. Çünkü bize hep eziyet etmiştir. Ve Türkiye'nin ilişkileri iyiyken Esad iyice bizim celladımıza dönüştü. Adana Antlaşması'nı imzaladılar örneğin. Buna göre Esad 200 PKK'liyi Türkiye'ye teslim etti. İşkencelere maruz kaldık. Adlarını, tarihlerini vererek o dönem ölen Kürtleri listeleyebilirim. O yüzden Esad'ın yanında yer almamız sözkonusu olamaz. Fakat Türkiye'nin istediği rolü de oynamadık. 

Özgür Suriye Ordusu ile savaşmak mı? 

Evet, biz bunu istemedik çünkü Osmanlı döneminden kalan hatıralarımız var. Hep Türkler için savaştık, sonuçta elimiz boş kaldı. Bu kez Müslüman kardeşlerle birlikte hareket etmemeye karar verdik ve kendi haklarımızı ve halkımızı savunma konumuna geçtik. Bunun sonucunda elbette Esad'la savaşmak durumunda kalıyoruz ama ÖSO ile birlikte değil. Rejim bizi tanımıyordu. Muhalefet de tanımıyor şimdi. Renklerinizden, ideolojilerinizden arınıp ÖSO'ya katılın dediler. Biz de kabul etmedik. Ve söylenti çıktı: Demek ki Kürtler rejim yanlısı. Olabilir mi böyle bir şey? Halep'te en son rejime karşı 60 şehit verdik! 

Halep'te son olarak ÖSO ile birlikte mi hareket ettiniz rejime karşı? 

Hayır ama artık olabilir. Yani muhalefet koalisyonu bizi anlayıp tanıdıktan sonra. 

Öyleyse Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun “PYD'nin pozisyonu değişiyor. Artık onları tanıyabiliriz” sözlerinin somut karşılığı var?

Pozisyon değişikliği konusunu açıklayayım: Rejim bizim üstümüze geldi, rejimle çatıştık. ÖSO bizim üstümüze geldi, onlarla da çatıştık. Şimdi rejim hem ÖSO'ya hem de bize aynı anda yükleniyor. Dolayısıyla aynı anda devlete karşı çatışıyoruz ÖSO'yla. Fakat hâlâ tek bir güç olarak değil. Davutoğlu eğer ÖSO ile birlikte hareket etmek üzerine mutabakat sağladığımızı ima ediyorsa, bu doğru değil. Biz Halep'te yine kendimizi savunduk, ÖSO da öyle. Ama ÖSO için adamlarımızı Şam'a filan göndermiş değiliz. Ayrıca ÖSO ile bir daha karşı karşıya gelip çatışıp çatışmayacağımız da Türkiye'nin tutumuna bağlı. Çünkü genelde bize saldıranlar ÖSO'nun içinde Türkiye'nin hâkimiyetinde olan gruplardır. Ama Türkiye'nin de Suriye'deki muhalefetin tamamına söz geçirebildiğini söyleyemem. 

Biraz açar mısınız? 

Türkiye'nin ilişkisi siyasi bir oluşum olan muhalefet koalisyonuyladır. Fakat onların gerisindeki birçok grupla ilişkileri yok. Aslında koalisyonun da yok. Bu gruplar kendi başlarına hareket ediyor. Örneğin Koalisyon (Suriye Ulusal Meclisi) devamlı “Demokrasi ve çoğulculuk istiyoruz” diyor. Fakat sahadaki güçler neden bahsediyor? Hilafetten. Türkiye basını Arapça yayınları takip etmediği için bunun farkında olmayabilir ama adamlar bar bar bağırıyor. İslami hilafet tahayyüllerini saklamıyorlar. Dolayısıyla Koalisyon'un söylemiyle hiç uyuşmuyor, sahadaki söylem.

El Nusra'nın bu tür sözlerini biliyoruz… 

Sadece El Nusra değil, neredeyse ÖSO içindeki bütün gruplar. Esad düştüğünde de Suriye'deki iç savaşın devam edeceğini öngörmemin sebebi budur. Arap Ligi'nde alınan son kararlara bakarsak, Esad'dan sonra herkesin kendi gücünü destekleyeceğini görebiliriz. Zaten şu anda dünyanın tüm cihadistleri Suriye'de toplanmış vaziyette. Tora Bora'dan bile adam var. 

Kürtler ne yapacak o zaman? 

Hiç. Yine devletlerin hırslarının arasında kalacağız. Kendimizi, bölgemizi savunmaya devam edeceğiz. Yüzyıllardır alışığız, ne yapalım. 

Esad'ın bu kadar dayanacağını kimse hesap etmemişti, siz bekliyor muydunuz? 

Evet, çünkü biz rejimi çok iyi tanıyoruz. 1960'lardan beri Baas rejimi ülkenin köklerine işlemiştir, Libya ve Mısır gibi kolay kolay çözülmez. Devletin tüm önemli noktalarına adamlarını yerleştirerek oligarşi kurdu Esadlar. Bu sistem tamamiyle Alevilerden ya da Baasçılardan da oluşmaz. Bu sistemin çok vahşice davranabileceği Batı tarafından bilinmiyordu. Biz tecrübe ettiğimiz için biliyorduk. Rejimi adam öldürmekten alıkoyacak hiçbir şey yoktur. Esad'ın dayanmasının bir sebebi de Suriye'nin konumu. Suriye'deki istikrar tüm Ortadoğu'nun istikrarı demektir. Neden NATO yanaşmıyor müdahaleye bu kez? İsrail'in güvenliği yüzünden. Çünkü Suriye'nin 300 km. menzili olan kimyasal başlıklı Scud füzeleri harekete geçtiği anda, İsrail'in ‘Demir Kubbe' dediği savunma sistemi mükemmel işlese bile kimyasal başlık İsrail tarafına düşecektir. Dağlık tarafta mesafe 50 km. kadardır. Bu da büyük kıyım demektir. Esad bunu yapacak deliliktedir. O yüzden Batı müdahale edemiyor.

KAYNAK : DHA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR