Memdoğlu: HDP silahı güçlendirme partisidir

Mehmet Memdoğlu Müjdat Gökçe'nin sorularını yanıtladı.

ABONE OL
GİRİŞ 31.01.2016 15:54 GÜNCELLEME 31.01.2016 17:55 RÖPORTAJ
Memdoğlu: HDP silahı güçlendirme partisidir
Memdoğlu: HDP silahı güçlendirme partisidir

Müjdat GÖKÇE ;

Sayın Memdoğlu! Öncelikle, bir kez daha röportaj yapma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyoruz.

Türkiye çözüm beklediği bir süreçte maalesef bir kez daha çatışmaları bir dönemle karşı karşıya kaldı? Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Memdoğlu ; Bildiğiniz gibi, 7 Haziran seçimi öncesinde askıya alınan “Çözüm Süreci”  maalesef, KCK’nın 11 Temmuz’da “çatışmasızlığın sona erdiğini” açıklamasıyla son buldu.

Kamu düzenini hiçe sayan PKK, “demokratik özerklik” ilan ettiği ve güvenlik güçleri ile çatışmaya girdiği bölgelerde, sivil vatandaşları tehditle ve zorla kendilerine kalkan yapmıştır. Arkasından, kontrolü altındaki medya araçları üzerinden, hem iç, hem de dış kamuoyuna özelde Erdoğan’ın genelde Türkiye’nin, Türkiye’deki Kürtlere yönelik gerçekleştirdiği katliamların Beşer Esed’in Suriye’deki katliamlarından daha büyük olduğunu -Türkiye’nin Suriye’den kaçan yüz binlerce sığınmacıya kucak açtığını görmezden gelerek- iddia ediyor.

PKK’nın 22 Temmuz’da Ceylanpınar’da evlerinde uyurlarken şehit ettiği iki polis memurunun ardından yeniden başlayan çatışmalar sonrası PKK eylemlerine bakıldığında:

PKK, 22 Temmuz sonrasında kırsal alanlardaki askeri hedeflerden ziyade, şehir merkezlerinde polis noktaları hedef almış,  “Çözüm Süreci”nin devam ettiği dönemde, cephe faaliyetleri olarak adlandırılan şehir faaliyetlerine ağırlık verdiği görülmüştür. Bölgedeki enerji kaynakları ve iletişim hatlarına yönelik sabotaj eylemleriyle kamu idaresini zayıflatmak istenmiş, Şehir merkezlerinde kazdıkları hendekler ve kurdukları barikatlarla devleti zayıf göstermeyi hedeflemiştir. PKK, bölgede bunları hedeflerken, kendi kontrolündeki medya üzerinden “Devlet topyekûn Kürtlere savaş açtı” propagandasını yaymaya çalışarak, Kürtler devletten uzaklaştırılmak istenmiştir. PKK, saldırılarıyla ilk anda çatışmaları derinleştirmeyi ve halkı sokağa çıkartmayı (PKK jargonunda demokratik serhildan olarak adlandırılıyor)  amaçlamıştır. KCK o dönemlerde Halklarımızı beklenti ve oyalama içinde tutan büyük hayal kırıklıkları öfke patlamaları ortaya çıkararak daha büyük çatışmaların yolunu döşeyecektir'' ifadesi, PKK’nın “Devrimci halk savaşı” ilanının davetiyesi olmuştur. Hâlbuki 23 yıl önce (1992 Nevrozu) Şırnak, Cizre, Nusaybin ve Kızıltepe’de yaşanan ve PKK’nın büyük bir “serhildan” olarak adlandırdığı olaylar için Öcalan (yakalandıktan sonra); “İsyan yanlıştı, Kürtler açısından silahlı mücadeleyi gerektiren bir durum kalmamıştı" diyerek pişmanlığını dile getirmişti.

- Nihai hedefleri için ise uluslararası kamuoyuna son olayların bir halk hareketi olduğu algısı oluşturarak, uluslararası hukuku devreye sokarak kanton bölgeler oluşturmaktır.

PKK neyi hedefledi, hendek stratejisiyle ne yapmaya çalışıyor?

Geldiğimiz süreçte, çok bileşenli; uluslararası çıkarları güden bir yapılanma haline gelen ve uluslararası istihbarat örgütlerinin kontrolünde olan Kandil, (Cemil Bayık’ın PKK’nın sınır dışına çekilmesi kararını ne HDP ne de Abdullah Öcalan’ın veremeyeceğini, böyle bir kararı ancak kendileri verebileceğini açıklaması, PKK’nın Öcalan’ın kontrolünden çıkarak, uluslararası istihbarat örgütlerinin kontrolüne girdiğinin delili ve ispatıdır.) şehir yapılanması YDG-H üzerinden özyönetim saçmalığı adı altında bölgeyi yaşanmaz hale getirmek için her şeyi göze aldı. Türkiye’de Suriye benzeri bir iç savaş hayali kuran Kandil, Cizre, Şemdinli, Silvan, Lice, Sur, Nusaybin ve Derik’te özyönetim adı altında savaşı şehir merkezlerine yayarak, bu yerleşim yerlerinde kendilerinden olmayan Kürtlere yaşam hakkı tanımıyor.

PKK’nın yeniden silahlı faaliyetlere başlamasında Size göre Suriye’deki iç savaşın etkisi var mı?

Şüphesiz. Suriye’de devam eden iç savaşın ve belirsizliğin elbette ki Türkiye yansımalarını olmuştur. Yıllardır terör örgütü PKK ile mücadele eden Türkiye, Suriye’deki iç savaşın bölgede oluşturduğu otorite boşluğu -ki bu boşluğu PKK’nın Suriye yapılanması PYD doldurdu- nedeniyle, fiili olarak PKK ile sınır komşusu olmuştur. PYD’nin Suriye’de kontrolünü elinde bulundurduğu kanton bölgeler, PKK’nın iştahını kabartmış, bu oluşumlar PKK için bir model oluşturmuş ve Türkiye’ye karşı başlattığı silahlı faaliyetlerini kırsal alandan şehir merkezlerine indirgemiştir. Suriye’de IŞİD’e karşı verdiği silahlı mücadele ile Batı’nın takdirini kazanan PYD’ye Suriye’de kullanması için Batı’nın gönderdiği silah ve mühimmatın büyük bir kısmımın -ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin IŞİD’e yönelik hava operasyonlarını da fırsat bilerek- PKK-KCK’ya aktardığı ortaya çıkmıştır.

Bu süreçte HDP üzerine düşen sorumluluğu yeri getirebilmiş midir?

Hayır. HDP sivil siyaseti güçlendireceğine, silahı güçlendirmek için elinden ne geldiyse yapmıştır. HDP, 24 Ocak Pazar günü, Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda ikinci olağan kongresini gerçekleştirdi. Bir önceki kongrede Türkiyelileşme iddiasıyla yola çıkmış olan HDP, gelinen süreçte Türkiyelileşme yerine Kandilleşmiştir. Türkiye’de sadece sol kesimlerin değil, marjinal kesimlerin de sıkıştıklarında sıklıkla başvurdukları bir yöntem olan Atatürk posterlerini kullanma alışkanlığı bu kez PKK marşının çalındığı, Öcalan posterlerinin bulunduğu, Kürtleri büyük bir felakete sürükleyen “hendek” siyasetinin sahiplenildiği HDP kongresinde yaşanmıştır. Kimse kusura bakmasın, Atatürk posteri asmakla Türkiye partisi olunamaz.

HDP’nin, kamuoyunu; Türkiye partisi olduğunu ve değiştiğini inandırması için Sur’da, Cizre’de, Silopi’de, Yüksekova’da; hendek ve barikatlarla Kürtlere hayatı zehir eden uluslararası üst aklın ürünü PKK’ya,  şehir merkezlerinden çıkmaları ve Türkiye’ye karşı silahlı faaliyetlerini sonlandırma çağrısı yapması gerekirdi. Yine Uluslararası kurumlardan Türkiye’ye baskı yapmalarını istemek yerine, PKK’ya baskı yapmalarını istemeleri icap ederdi.  Ve İçişleri Bakanlığı’nda bazı HDP’li milletvekillerinin güvenlik güçlerinin PKK’ya yönelik operasyonlarını sonlandırması için başlatmış oldukları açlık grevi eylemini Diyarbakır Büyükşehir Belediye Binası’nda da yapmaları gerekirdi. “Apoizm”i kendilerine rehber edinerek Kürtleri “seküler” bir anlayışın çizgisine dönüştürmeyi hedeflemiş, Kandil’in talimatlarına göre politika üreten “Halkların Demokratik Partisi (HDP), bu mantalite ile değişemez ve siyaseten Kürtlere de hiçbir şey veremez.  

Halen yayıncılık sektöründe çalışan Mehmet MEMDOĞLU, “Türkiye’nin Toplumsal ve Sosyal Sorunları” ile ilgili araştırmalarına devam etmektedir. MEMDOĞLU’nun Fanos Yayınları tarafından yayınlanmış  “Kürt Sorunu Çözüm Önerileri ve 2009-2011 Panoraması” adlı kitabı ile Yakın Plan Yayınları tarafından yayınlanmış “Öcalan’ın Mustafa Kemal Okumaları” ve Anatolia Kültür Yayınlarından çıkan “Abdullah Öcalan’ın Din Okumaları” isimli üç kitabı bulunmaktadır. Çeşitli haber sitelerine gündeme ilişkin yazılar yazan Memdoğlu’nun, Öykü ve şiir çalışmaları da bulunmaktadır.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR