Turan: HDP ve CHP şov peşinde
Bülent Turan, Meclis’te akşama kadar polemiklerle, televizyon karşısındakilere dönük şovlarla zaman geçirildiğini söyledi.
ABONE OLTürkiye'nin özellikle 7 Haziran seçimleriyle birlikte dalgalanan politik temposu, 1 Kasım seçimlerinin akabinde sükuna ermiş görünüyordu ki, Suriye meselesine paralel olarak terörün tırmandığına tanık olduk. Tanık olduğumuz sadece terör örgütünün eylemleri olmadı elbette. Bu eylemler karşısında dengelerin değiştirilmeye çalışıldığının ipuçlarını veren gelişmeler de yaşandı. Geçmişte ulusalcı çizgiyi savunan ve devleti kuran parti olarak tanınmaya özel önem atfeden CHP'nin HDP çizgisinde politika yapmaya başlaması, son dönemde tanık olduğumuz hadiselerden sadece birisi. Yenişafak'tan Nil Gülsüm sorularını, AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale milletvekili Bülent Turan'a yöneltti. Başkanlık sistemi, CHP'nin yeni ve aykırı politik çizgisi, terörle mücadele, içtüzük tartışmaları, söyleşimizin öne çıkan başlıkları arasında.
Meclis çalışmalarının ağır ilerlediği sıklıkla gündeme geliyor bunun sebebi nedir ve çözümü nasıl mümkün olabilir?
Bu soruya düz mantıkla 'iç tüzük' cevabı verilebilir. Fakat ben bu sorunun kaynağının siyasi ahlak olduğu kanaatindeyim. İç tüzük meselesi bir sorundur ancak siyasi ahlak anlayışında sorun varsa önce bunun değişmesi gerekir. Siyaseti millete hizmet etmek yerine polemik, iftira, hakaret tarzıyla yapmaya çalışırsanız, en iyi iç tüzüğü de yapsanız açıklardan istifade ederek aynı yanlışlar yapılabilir.
Nasıl?
Örneğin iç tüzükte 'kürsüyü işgal edemezsiniz' şeklinde bir madde yer almaz. Maalesef kendi istediği kanun geçmediğinde kürsüyü işgal eden, hakaret eden, hatta işi fiili saldırıya kadar götüren bir muhalefet anlayışı var. O yüzden iç tüzükten önce partili seçmenlerin kendi partilerine sahip çıkarak 'Biz böyle bir muhalefet istemiyoruz' diyerek bu olumsuz tabloyu değiştirmeleri gerekir.
DALGA GEÇER GİBİ ÖNERİLER GELİYOR
İçtüzük sorunu peki?
İç tüzük zaten büyük sorun olarak ortada duruyor. 30 küsur yıllık bir iç tüzük uygulanıyor ve bu uygulamalardaki yanlışlıklar kamuoyu tarafından yakından biliniyor. Meclisin yasal gündemi her gün ancak akşam 8 civarında başlayabiliyor. Akşama kadar polemiklerle, televizyon karşısındakilere dönük şovlarla zaman geçiriliyor. Oysa millet bizi meclise iş yapmamız için gönderdi, polemik yapmak için değil. Örneğin ben bu röportaja HDP'nin bir grup önerisini reddinden sonra geldim. Öneri virgül yerine noktalı virgül kullanılsın diye yapılmıştı. Maalesef dalga geçer gibi verilen bu öneri için saatler harcayabiliyoruz.
Önümüzdeki süreçte AK Parti olarak bir İçtüzük değişikliği girişiminiz olacak mı?
Bizim parti olarak daha önce bir önerimiz olmuştu ve diğer partilerle bir araya gelmiştik. Ancak gereken sayıda bir uzlaşı maalesef olmadı. Yeni dönemde bir an önce oturup dört partinin ortak bir metin üzerinde anlaşarak bir tüzük hazırlaması gerektiğini düşünüyorum. Bu da bir an evvel, bütçe görüşmeleri bittikten hemen sonra yapılmalıdır. Anayasa çalışmalarını beklemeksizin iç tüzük değişikliği gündeme gelebilir. Anayasa başka, iç tüzük başka bir konu.
Tüzük değişikliği muhalefeti mecliste etkisizleştirme sonucu doğurur mu?
Biz dengeli ve adil bir yapı oluşturmak istiyoruz. Demokratik bir yarış içinde hem iktidar hem de muhalefet üretebilsin kaygısı ile bu değişikliği işitiyoruz. İlelebet AK Parti iktidarda kalacak diye bir şey söz konusu değil. Demokrasilerde iktidar olmak da var muhalefet olmak da. Uzak da olsa bu AK Parti için de geçerli. Muhalefetin de iktidarın da kendini ifade edebileceği bir ortam olsun niyetindeyiz. İç tüzük değişikliği de kanun değişikliği gibi aynı usule tabidir. Ve biz bunu bir uzlaşı içinde yapmak istiyoruz. Uzlaştık uzlaştık! Eğer uzlaşamazsak AK Parti olarak kendi teklifimizi sunarız.
PARLAMENTER SİSTEM TIKANDI
Hükümet sistemi değişikliğine duyulan ihtiyaç nereden kaynaklanıyor?
Türkiye'nin demokrasiye geçtiği 1950'den AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılına kadarki 52 yıllık dönemde 39 hükümet kurulmuş. Yani ortalama 16 ayda bir hükümet kurulmuş. Böyle bir sistemle daha fazla yol alamayız. En son krizi 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşadık. AK Parti yüzde 41 oy almasına rağmen tek başına hükümeti kuramadı. Koalisyon görüşmeleri sonuçsuz kaldı. Türkiye bir kez daha seçime gitmek zorunda kaldı. Bu durum, parlamenter sistemin tıkanıklıklarını ortaya koyuyor.
Başkanlık sistemine ilişkin tartışmalar ve muhalefetin bu hususta takındığı tavır için neler söylersiniz?
Bugün Türkiye'de meseleleri şahıslar üzerinden değerlendiren bir muhalefet anlayışı var. Bu durum başkanlık sistemi tartışmaları için de geçerli. Bugün Türkiye'de halkın oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var. Bu bile başlı başına başkanlık sistemine gidiştir. AK Parti olarak bizim Başkanlık sisteminden yana olmamızın sebebi, Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili bir talep değildir. Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızla Sayın Başbakanımız arasında bir uyum vardır. Bizim yapmak istediğimiz, bu uyumu kalıcı hale getirecek bir sistem inşa etmektir. Bu sistemin adı da Başkanlıktır ve şahsi taleplerle değil, ülke çıkarı ile ilişkilidir.
ZAMANINDA BAHÇELİ DE BAŞKANLIĞI ÖNERMİŞ
Muhalefet Başkanlık sistemine karşı neden bu kadar katı?
Türkiye'nin temel sorunu siyasi istikrardır. 10. Cumhurbaşkanı Sezer ile Ecevit arasındaki kitapçık fırlatma olayının yarattığı krizi, 367 krizini hatırlamak bile bu durumu ortaya koyuyor. Muhalefetin başkanlık sistemine karşı çıkışının temelinde, % 10-15 oyla iktidar olunabilen eski günlerin özlemi yatıyor. Muhalefet partileri, daha çok çalışıp, halkın taleplerini yerine getirecek söylemleri benimseyerek oylarını artırmak yerine, düşük oylarla iktidar imkanı arıyorlar. Başkanlık sisteminde, muhalefetin bu anlayışının başarı şansı yok ve onlar da bunu çok iyi biliyorlar. Üstelik, geçmişte merhum Erbakan Hoca'nın, Demirel'in, Özal'ın, Türkeş'in ve yine bizzat Devlet Bahçeli'nin Başkanlık sistemini öneren yaklaşımları var. Fakat Sayın Cumhurbaşkanımız bu görüşü savununca, muhalefet derhal karşı çıkmaya başlıyor. Meseleyi tamamen şahsi bir düzlemde ele alıyorlar.
CHP, HDP'nin peşine takılmış
CHP'nin ulusalcı bir çizgiden PKK sempatizanı hale dönüştüğü görülüyor. Bu tabloyu nasıl değerlendirirsiniz?
Geçmişte, kendince milli değerlere bağlılık duyan, ulusalcı tarafı ağır basan bir CHP vardı. Fakat bu yeni dönemde farklı bir CHP profili ile karşı karşıyayız. İsimler de yeni olduğu için zaman zaman kürsüde konuşan kişinin CHP mi yoksa HDP milletvekili olduğunu ayırt edemeyeceğimiz kadar bu iki parti arasında bir söylem benzerliği oluştu. Adeta “utangaç PKK yanlısı” gibi CHP milletvekilleri görüyoruz. Devleti kurduğunu iddia eden bir partinin savrulduğu nokta garip. Bu durum öncelikle, Atatürk diyen, devlet diyen, İnönü diyen CHP seçmenine haksızlık. Deniz Baykal her şeye rağmen milli bir liderdi. Fakat şu anki CHP karmakarışık bir yapı. Demokrasinin en önemli unsurlarından birisi, nitelikli muhalefettir. Bugünkü CHP'nin üslubuna ve yapısına baktığımız zaman maalesef böyle bir durumun olmadığını görüyoruz. İddia ediyorum ki, bütün partiler kapatılsa ve seçime sadece CHP girse, bu kafayla ve üslupla şu an aldığından daha fazla oy alamaz. CHP'nin HDP'nin peşine takılmış bu hali AK Parti için siyaseten avantajlı olsa da, Türkiye için zararlıdır.
Terörden Demirtaş sorumlu
HDP eş başkanı Demirtaş'ın duruşu ve politik söylemi için değerlendirmeniz ne olur?
Selahattin Demirtaş, özellikle parlatılıp cilalanan bir siyasi figür. Kısa sürede de bu anlaşıldı. 7 Haziran'dan 1 Kasım'a kadar geçen sürede partisinin yaşadığı büyük düşüş bunun en açık kanıtı. Diğer yandan HDP'nin temel sorunu, ülkenin bütününü hesaba katan bir siyaset üretememesi. Bunun sebebi ise, Kandil'deki terör odağının güdümünde olmaları. Kandil'i aşamayan bir Demirtaş saz çalan siyasi figür olarak siyasi tarihimizde yerini alacaktır. Bugünkü çatışmanın sorumluları arasında PKK olduğu kadar Demirtaş da vardır. Demirtaş'ın bu tavrından rahatsız olanlar arasında HDP'liler, hatta bazı HDP'li milletvekilleri olduğunu da görüyoruz.
Geçmiş olsun mesajı
Yeni Şafak'a “Geçmiş olsun" dileklerini de ileten Turan şunları söyledi: “Başka medya kuruluşlarına yapılan saldırı sonrası en üst perdeden açıklamalar yapan siyasilerin bu iki gazeteye yönelik saldırılar karşısında da aynı açıklamaları yapmasını bekliyorum. Bir gazetenin camının öyle ya da böyle çatlaması sonrası oraya giderek adeta o kapıyı türbeye çevirenlerin bu saldırıya tepkiyi göstermelerini, hatta ziyaret etmelerini bir vatandaş olarak bekliyorum.”