Baba Güllüoğlu: İnsaf, artık şube açma

İstanbul'u Güllüoğlu baklavaları ile tanıştıran Mustafa Güllü, Karaköy dışında şube açmadı. Peki her tarafta görülen Güllüoğlu için neler düşünüyor. Nursel TOZKOPARAN'ın röportajı.

ABONE OL
GİRİŞ 21.04.2009 21:50 GÜNCELLEME 21.04.2009 21:50 RÖPORTAJ
Baba Güllüoğlu: İnsaf, artık şube açma
Baba Güllüoğlu: İnsaf, artık şube açma

Nursel TOZKOPARAN'ın röportajı

Karaköy Güllüoğlu baklavalarını nasıl bilirsiniz? “Hiçbir yerde şubemiz yoktur” sloganıyla değil mi?  Biz de öyle bildik. Etrafımızda şube aramaya çalışmadık. Canınız istediği zaman adres bellidir: Karaköy’e gidilecek. Baklavanın geleneğidir, Karaköy'deki Güllüoğlu... Kısa süre öncesine kadar da bu böyleydi.

Sonra ne olduysa, bir anda kurallar bozuldu sandık. Nereye baksanız bir şube karşınızda. Yıllarca şubesiz olmanın acısını çıkartıyorlar sandık.  Hani nasıl derler: “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir”… Gerçekten de  öyleymiş. Karaköy Güllüoğlu geleneğini bozmamış, şube de açmamış.

Bazen çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Gökte ararken yerde misali. Ben Nadir Güllü ile röportaja hazırlanmışken baba Mustafa Güllü'yü de karşımda buluverdim. Ben de hikayeyi kahramanından dinlemeye başladım. Önce baba sonra oğul… Siz röportajı okuyun ben de baklava yemeğe gidiyorum. Bu arada size de tavsiye ediyorum.

İŞİ İŞÇİLERE BIRAKIP GAZİANTEP'E DÖNDÜM

- Nursel Tozkoparan: Sizden oğlunuz devralmış mesleği. Hiç başka bir iş yapmak istemediniz mi?

- Mustafa Güllü: Babamın vasiyeti var, “Sakın bu baklavacılığı bırakmayın, benim sanatımı devam ettirin” diye. Bana kullanşimdi dünyaları verseler ve “bu işi bırak” deseler, bırakmam. Ben mutlaka o hamuru yoğurmalı ve o emeği çekmeliyim.

Ben 1926 doğumluyum, hamur yoğurmaktan dizlerim aşındı. O vakitler hamur yoğurma makinesi de yoktu. (Hamur yoğurma makinesi 54’te, hamur açma makinesi ise 71 senesinde alındı). Elimizle yoğuruyorduk.Ondan sonra tek tek fitil yapılır, tek tek baza açılır sonra merdaneyle hamur yapılır.

Çok zorluk çekerdik. Gece yarısı herkes sinemadan tiyatrodan gelir, biz de işe giderdik. Saat 11’den sonra başlardık işe. 10 sene İstanbul’da ancak dayanabildim. Nefes darlığı, terleme, üşütmeden astım oldum. 5 seneye yakın da yine ilaçlarla, iğnelerle devam ettim. Fakat o kadar çok arttı ki ağrılar, geceli-gündüzlü, daha fazla dayanamadım ve mecbur kaldık Gaziantep’e göçmeye. Yetiştirdiğim işçiler vardı. Onların üzerine bıraktık işi.

- Siz şu hikayeyi bize en baştan bir anlatır mısınız?

- Ben babamı küçük yaşta kaybettim. Baklavacılık aslında dededen kalma bir meslek bize.  Mesleği amcalarımın yanında öğrendim. Hem okuyor hem de ara tatillerde amcalarımın yanında çalışıyordum. İlk kez İstanbul’a üniversite için geldim. İki yıl sonra, nefes darlığından rahatsızlanınca, okulu yarım bırakıp memlekete, yani Gaziantep’e geri döndüm.

- Sonra…

- Antep’te, amcamın baklava dükkanı vardı. 1949 yılına kadar amcamın yanında çalıştım. Ama, günde üç tepsi baklava yapıyorsun gün boyu onu satmaya çalışıyorsun. Ee para kazanmak kolay değil. Halamın oğlu bir gün dedi ki “Gel İstanbul’a,  burada da baklava satılıyor” diye aklıma girdi. Bir hesap kitap işi yaptık…

MEVCUTLARI BİR YİYEN BİR DAHA YEMİYORDU

- Hikayede burada başladı o zaman…

kullan- Evet. İstanbul’da baklava yapıp, satışı olan yerler var ama bir yiyen bir daha yemek istemiyor. Oturup hesap kitap yaptık. Bu işin altından nasıl çıkarız diye… Baklavanın tüm malzemelerini Gaziantep’ten getirerek işe başladık.  Adnan Menderes dönemi, işler durgun, ekonominin iyi olmadığı bir süreçten geçiyoruz. Hayatı ucuzlatma kampanyasına dahil olduk. Fiyatlarımızda indirim yaptık.“Temiz malzeme kullanılarak, itina ile yapılan Güllüoğlu baklavalarından yiyin” sloganıyla reklam filmi hazırlatıp, Atlas Sineması’nda yayınlattık… Güllüoğlu’nu marka yapmak için çok fedakârlıklarda bulunduk.

- İstanbul’a gelince dükkânı nerede açtınız?

- İlk dükkânımızı halaoğluyla birlikte Karaköy’de arka sokaklarda açtık.

- Planlı bir tercih miydi Karaköy?

- Bildiğimizden değil, bilmediğimizden ara sokaklardan aldık dükkânı. Ama Allah yardım etti. 

- Kaç çocuğunuz var?

- 6 çocuğum var. 5’i erkek 1’i kız. 5 erkeğin biri doktor diğerlerinin de hepsi baklavacı.

- Peki diğer Güllüoğlu diğer zincirleri çocuklarınıza mı ait?

- Yok. Amca çocukları da var. Amcakızı da var.

ŞUBE AÇMAYA HEP KARŞI ÇIKTIM

- İlk bu işe başladığınızda 4 oğlunuz sizinle birlikte mi çalışıyordu?kullan

- Evet. 4 oğlumla beraber bu işe başladık. Fakat daha sonra, oğullarım ille başka bir şube daha açalım diye ısrar etti. Ben de şube açmaya taraftar değilim. Çünkü, şube açmamız için bir fabrika kurmamız lazım. Ben de krediyle, faizle iş yapmak istemiyordum. Daha sonra bütün birikimlerimle ve borçlanarak fabrikayı kurduk.

- Şimdi fabrika da kuruldu. Alt yapı da oluştu. Hala şube açılmasına karşı mısınız?

- Ben, hala, şube açılmasına karşıyım. Gelen hangi talebi karşılayacaksınız. Güllüoğlu ismi altında birçok şube açıldı. Bizim işimiz, Elhamdülillah, eskisinden daha iyi gidiyor. Eğer onlar, çok iyi kaliteli işler yapsalardı bizim işimiz yarıya düşerdi. Biz, onların kötü yapmasını istemeyiz. Fakat onlar kendilerini engelliyor. Engelledikleri gibi bizim firmamıza da zarar veriyorlar.

'BABAMI SEVERİM AMA SÖZÜNÜ TUTMAM' OLUR MU?

- Anladığım kadarıyla, çocuklarınız arasında, Nadir Bey sizin için daha özel birisi…

- Evlatlar arasına ayırım olur mu?Olmaz. Ama, hangisi senin sözünü daha çok dinliyorsa onu başka seversin. "Ben babamı severim ama sözünü tutmam."böyle bir şey olur mu hiç? Hatta, diğer kardeşlerinin yardımına koşan çocuğunu, daha bir başka seversin. Birisi kendi nefsini düşünüyorken, diğeri de kardeşlerinin yardımına koşar. Tüm bu güzel meziyetler Nadir’de daha fazla.. 

- Nadir Bey işi sizden teslim aldığında, neler önerdiniz? Hangi tavsiyelerde bulundunuz?

- Nadir’le beraber çalıştığımız için aynı düşünceleri paylaşıyorduk. Hem ehliyetli hem de tecrübeli ve iyi niyetli olması önemli.

- Nadir Bey hiç "Biz de şube açalım" demedi mi?

- Yok. Hiç demedi. O da benimle aynı düşüncede. Yaptığımız işten mükâfat görüyoruz. Hem maddi hem manevi kullanbaşarıya ulaştığımız için, başka bir şeye lüzum yok. Misal, bir adam bir berbere gider memnun kalırsa başka bir berbere gider mi? Gitmez. Şimdi, o da bu yapılan uygulamadan zarar görmüyor hatta menfaat görüyorsa niye lüzumsuz ısrarlarda bulunsun. Bir adam yanlış yolda olursa, düzeltmeye çalışırsın. Hatalı bir yolda değiliz ki…

- Üretimi hala siz mi denetliyorsunuz?

- Hayır, ben denetlemiyorum. Hasta olduğum için çok nadir geliyorum…

- Peki diğer çocuklarınızın dükkânıyla böyle ilgileniyor musunuz?

- İlgilenemiyorum.

KARAKÖY'DE, BİZ, 3 KİŞİ UĞRAŞIYORUZ, BİR KİŞİ 30 ŞUBE AÇIYOR
 
- Sizin, bu Karaköy Güllüoğlu’nu diğer Güllüoğlularından ayıran en büyük fark nedir?

- Şimdi biz bir dükkânla üç kişi uğraşıyoruz. Bir kişi 20–30 şube açıyor. Artık aradaki farkı siz görün. Oğluma “İnsaf oğlum daha açma şube” dedim. “Olmaz! Benim danışmanlarım var, ekonomistlerim var. Müdürlerim var” diyor.

- Diğer oğullarınızın dükkânlarına gidiyor musunuz? Baklavalarından tadıyor musunuz?

- Tatmaya gerek yok. Kıyamet gibi şikâyet geliyor. Bir adam 20–25 şube açarsa idare elden gider. İster istemez müşterilerden şikâyet gelir. Yapılması ne kadar marifetse, satması da bir o kadar marifet ister. Çoluk çocuk tezgâhta, müşterilere hürmet gösterilmiyor.

- Peki, niye isim hakkını verdiniz? Engel olsaydınız o zaman?

kullan- İsim hakkı bizim şahsımıza ait değil. Zaten bütün meselede bu. Bize şube açtınız mı diyorlar? Herkes bizi şube açıyor zannediyor. Biz şube açmadık. İşte gelenlere broşürlerimizi gösteriyoruz üçümüz bir aradayız. 

- Ayrışmak için bu kadar uğraşırken isim değiştirmeyi düşünmediniz mi?

- Yok düşünmedik. Riske atar bizi.  200 yıllık bir isim Güllüoğlu. Amcamın çocukları var, Gaziantep’te şu anda çok güzel devam ediyor. Karaköy yazdık, yüzde 5 değişti. Şimdi, birden bire marka ile oynarsanız kendinize zarar verirsiniz.

Ondan sonra, Galata Kulesi'ni koyduk yüzde 30 oldu. Bu sefer de yurt dışında patent olmada problem oldu. Markamızı anlatmak için Nadir Güllü markası koyduk. Nadir Güllü yan yana duruyor. En azından üreticinin kimden aldığını bilme hakkı var. Aile markamızı ayırdık. Yavaş yavaş anlatmaya da çalışıyoruz. Biz adres markası yaptık Karaköy’ü.

NADİR GÜLLÜ, LEZZETİ NASIL KORUYOR?
NADİR GÜLLÜ İLE YAPILAN RÖPORTAJI
ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE YAYINLAYACAĞIZ

 

KAYNAK : Haber 7
YORUMLAR 15 TÜMÜ
  • Yasemin Güngör 15 yıl önce Şikayet Et
    Muhalefet olacağınıza takdir edin..... Arkadaşlar ben ve eşim baklava yemek istediğimiz zaman tek adresimiz vardır gideceğimiz...O da Karaköy'deki Güllüoğlu. İmalathanelerini görme fırsatı bulduğum bu hijyenik mekanda, baklavanın nasıl yapıldığını görmek beni hem duygulandırdı, hemde gururlandırdı. Şimdi sorarım size, bu denli kaliteli, hijyenik ve lezzetli bir baklavayı siz diğer markalaşmış dediğiniz burgercilerle kıyaslayabilirmisiniz hiç... Baklavayı çoluk çocuk yapmıyor, el emeği göz nuru ile 30 yıllık ustalar yapıyor... Dikkat edin...
    Cevapla
  • Ahmet KAYA 15 yıl önce Şikayet Et
    Engin Azaklı. Engin bey kardeşim amcamızın şube açmamasının bir nedenide başkalarınında bu işten ekmek yemesine engel olmamak.Yani diğer tatlıcıların.Bir ropörtajında okumustum.
    Cevapla
  • kenan oz 15 yıl önce Şikayet Et
    sorun bu babaya. kım daha zengın dıye sorsan oglum der cunku adamın amacı zengınlık degıl agız tadı helal olsun oylelerı artık parmakla sayılır oldu cok degıstık cok ulke olarak
    Cevapla
  • ersin soytorun 15 yıl önce Şikayet Et
    markalaşmanın önemi. Dünyada da birçok gıda devi markalaşarak ülkesine girdi sağlıyor bizdeki ülker gibi. güllüoğlu baklavadan yola çıkıp diğer gıda ürünlerini de yanına katıp ikinci ülker olmaya çalışırsa milli tavır budur derim.
    Cevapla
  • Gazi Antep 15 yıl önce Şikayet Et
    Gaziantep in Baklavacılarının Şah'ı. Gerçektende baklava denince akla ilk gelen isim güllüoğlu oluyor. Antep'dede bayaa şube var ama her biri 'de lüks mimariye sahip.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR