Bayar: Muhafazakarlar iktidar olmadı
"Belki de istifa ettiğime inanamamışlardır" diyen Atılgan Bayar, Akşam'dan niçin ayrıldığını, İsmail Küçükkaya'ya bakışını anlattı. Muhafazakarların iktidar olamadığına inanan Bayar, medyada değişim bekliyor.
ABONE OLNursel Tozkoparan'ın röportajı
Seveni de sevmeyeni de fazla bir yazar. Çünkü yazdığı yazılarla sinir uçlarına dokunan bir isim Atılgan Bayar.
Bir bakıyorsunuz dindar kesime ayar vermiş yazısında. Tam bu galiba laik bir yazar diyeceğiniz zaman laik kesime "aslında laikliğin ne olduğunu anlatan" bir yazıyla çıkıveriyor okurun karşısına.
Uzun lafın kısası, liberali de nasibini alıyor, muhafazakarı da... Ak Parti de CHP'de...
Bir dönem CHP üzerine öyle yazılar yazdı ki CHP için oldukça ufuk açan yazılar idi. "laik demokratik" kavramını da CHP'nin "cumhuriyetin kuruluş felsefesine uygun olarak davranırsa "iktidara" yürüyeceğini de onun kaleminden okuduk.
Bir bakıyorsunuz bu sefer Ak Parti için aynı minvalde yazılar yazmış.
Çağrıldığı televizyon programlarından "madem benden istifade edecekseniz, sonuçta fikirlerimi yazdığım bir köşem var o halde programınıza gelmem tarifeye bağlı" deyip oldukça yüksek rakamlar isteyerek şaşırttı.
Ben Atılgan Bayar'ın öyle Harfin isimli şiir kitabını bilmem ama bildiğim birşey Akşam gazetesinde yazılarını büyük bir merak içerisinde okuduğum. Şimdilerde de twitterden takipçisiyim…
Yaklaşık 20 gündür Atılgan Bayar gazetede yazmıyor. İstifa ettiğini twitterden okurlarına "gördüğüm lüzum üzerine Akşam gazetesindeki işimden istifa ettim" diyerek duyurdu. Ama başka hiç bir açıklama yapmadı… Benim gibi birçok okuyucusun istifanın perde arkasını merak ettiğinden eminim.
Aslında uzunca zamandır röportaj yapmayı düşünüyordum kısmet bugüneymiş... Hem de tarifesiz…
BU HALİYLE AKŞAMIN BANA BİR KATKISI OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜM
Akşam’dan ikinci defa ayrıldınız. Ayrılma nedeniniz patronaj mı? İsmail Küçükkaya mı? Yani Akşam’la yaşadığınız sorunlar neye dayanıyor?
Akşam Gazetesi’nden, İsmail Küçükkaya üzülmesin kendisi çok çalışkan bir gazetecidir, Akşam’ın yönetim anlayışı dolayısıyla, artık bana vereceği bir şey olmadığı için ayrıldım. Daha önceki ayrılışımın sebebi farklıdır tabi.
İlk ayrılma sebebiniz neydi?
Benimle müzakere etmeden sayfamı değiştirdiler. Bu tutumdan hoşlanmadığım için ayrıldım. Sonra yazmamı ısrarla istediler, kıramayacağım insanlar telkinde, İsmail Küçükkaya ise şimdi yerine getiremeyeceğini anladığım vaatlerde bulundu, geri döndüm. Sanırım son bir yıldır da nefsimi terbiye ediyordum.
Son ayrılığınızın sebebiyle ilgili hiç konuşmadınız. Sadece Twitter’dan bir açıklama yaptınız, Neden ayrıldınız hakikaten?
Bu haliyle Akşam’ın bana bir katkısı olmadığını düşündüm.
Yani İsmail Küçükkaya ile bir sorununuz yok mu?
Kişisel bir sorunum yok, yönetim anlayışıyla ilgili vardı. Çünkü bu mümkün değil.
AKŞAM GAZETESİNDEKİ POZİSYONUMUN BENİ AŞAĞI ÇEKMEYE BAŞLADIGINI DÜŞÜNDÜM
Gazetenin daha önceki haliyle şimdiki arasındaki fark nedir? Gazete bir değişime mi uğradı?
Akşam Gazetesi’nin bir değişim geçirdiğini düşünmüyorum, kötü bir gazete olduğunu da düşünmüyorum. Fakat söylediğim gibi, benim istifam tamamen kendimle ilgili bir karar…. Yazarlar kendi kariyerlerini belirlerler. Bugünkü Akşam Gazetesi’ndeki pozisyonumun beni aşağı çekmeye başladığını düşündüm. . Bu gazetenin iki yılın sonunda bana artık bir şey veremeyeceğini düşündüm. Yani bir yıl önce bana bir şey vermiyordu demiyorum. Bir yıl önce bana bir şey veriyordu. Altı ay önce de bana bir şey veriyordu. Ama bugün bana bir şey verebileceğini düşünmüyorum. Gazete değişmedi ama benim beklentilerim değişmiş olamaz mı yani?
ERTUĞRUL ÖZKÖK ÇARPTI DİYEBİLİR MİYİZ?
En son Ertuğrul Özkök ile ilgili bir yazı yazmıştınız. Yani Ertuğrul Özkök çarptı sizi diyebilir miyiz?
Benim istifa etmemim Ertuğrul Özkök yazısıyla ilgisi yok. Çünkü istifa ettikten sonra yayınlanan bir yazı o. Belki de istifa ettiğime inanamamışlardır...
"Yazar kendi yazısından mesuldür. Hangi gazetede yazdığın eğer senin yazını belirliyorsa yani yazdığın gazeteye göre pozisyon alıp yazı yazıyorsan orada zaten bir problem vardır." |
Peki, teklifler var mı?
Bazı teklifler var ama başlamak için biraz erken.
“Asla şurada yazmam” dediğiniz gazete var mı?Her gazetede yazar mısınız?
Bir yazarın kendi yazısından mesul olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla; “Şu gazetede asla yazmam” diyebileceğimi zannetmiyorum.
BİR GAZETENİN ORGANİK KOMPOZİSYONU ONUN YÖNETİCİLERİNE AİT,YAZARINA DEĞİL
Zaman’da yazar mısınız? Ya da Sözcü’de yazar mısınız?
Beni tolore edebilirler ve beklentilerimi karşılamak isterlerse, her ikisinde de, hem de aynı anda yazarım. Şunu söylemeye çalışıyorum; “Bu gazetelerde asla yazmam” diyemem. Çünkü gerek yok böyle bir şeye. Bir gazetenin organik kompozisyonu onun yöneticilerine ait bir şey, yazarına değil. Yani yazarının tasarrufu olacak bir şey değil. Yazar kendi yazısından mesuldür. Hangi gazetede yazdığın eğer senin yazını belirliyorsa yani yazdığın gazeteye göre pozisyon alıp yazı yazıyorsan orada zaten bir problem vardır. Yani yazarlık mesleği ile ilgili bir problem var demektir.
Peki yine insanlar araya girse tekrar yazar mısınız Akşam Gazetesi’nde?
Hayır yönetim anlayışında bir tashihe gidilmeden yazmam.
İSTANBULDA VAROLMAYA ÇALIŞAN HEVESLİ BİR GAZETECİ İSMAİL
"Türkiye’de muhafazakârlar siyasal anlamda iktidar oldular. Ama kültürel ve entelektüel anlamda iktidar olamadılar. Mesela biz televizyonları açtığımız zaman Ak Parti iktidar olmadan önce izlediğimiz figürleri izliyoruz" |
İsmail Küçükkaya ile bir toplulukta karşılaşsanız, görüşüyor musunuz?
Tabi tabii. Benim bir kişesel kırgınlığım yok. Sonuçta İstanbul’da var olmaya çalışan hevesli bir gazeteci İsmail. Yani ben o gazetedeki yönetim yazar ilişkilerini beğenmedim ama bu yönetimin kararı. Benim kararım da; Akşam’da yazmamak.
MUHAFAZAKÂR MEDYADA BEN BÜYÜK BİR DEĞİŞİM BEKLİYORUM
Medya üzerine de yazılar yazdınız. Mesela yazar tasfiyelerin konuşulduğu dönemde asıl tasfiye bunlar değil başka tasfiyeler olacak, özellikle muhafazakâr medyada diye yazdınız…
Muhafazakâr medyanın kendi içerisinde bir değişim, bir atak yapacağını yazmıştım.
Şu anda nasıl görüyorsunuz?
Aynen öyle görüyorum yani muhafazakâr medyada ben büyük bir değişim bekliyorum. Çünkü muhafazakâr medya benim gördüğüm noktada aslında muhafazakâr medya değil.
Muhafazakâr medya, yandaş medya gibi bir tanımlama yapmak doğru mudur?
Her gazetenin konumu vardır, perspektifi vardır. O perspektif ve konum içinde farklı görüşlere yer verebilir. Ama her kurumun da bir bakışı ve bir perspektifi vardır. Dolayısıyla ben doğru buluyorum bunu. Muhafazakâr medya da denebilir, yandaş medya denebilir, CHP medyası da denebilir. Bu lafların hiçbirisinde bir sorun görmüyorum.
MUHAFAZAKARLAR KÜLTÜREL VE ENTELEKTÜEL ANLAMDA İKTİDAR OLAMADILAR
“Muhafazakâr medya muhafazakâr değil” dediniz. Ne demek istediniz?
Türkiye’de muhafazakârlar siyasal anlamda iktidar oldular. Ama kültürel ve entelektüel anlamda iktidar olamadılar. Mesela biz televizyonları açtığımız zaman Ak Parti iktidar olmadan önce izlediğimiz figürleri izliyoruz. Medyalar patronaj değiştirdi, yani muhafazakâr sermaye bu işe girdi ama Ak Parti iktidar olmadan önce o gazetelerin o köşelerinde duran insanların yine aynı yerlerde durduğunu görüyoruz. Dolayısıyla siyaset alanındaki iktidar değişimi medyaya ve entelektüel alana yansımadı. Bu iktidar değişimini muhafazakârlar biraz sermaye ile yapmaya çalıştı ama bunda başarılı olduğunu düşünmüyorum. Şöyle bir sonuç çıkıyor ortaya; Türkiye’de medya işletmecileri var ve medya işletmecileri aynen işte kafe işletmecisi, bar işletmecisi falan gibi. Patron başka, işleten başka.
MUHAFAZAKAR KESİM KENDİ İÇİNDE BİR MEDYA AKLI ÜRETEMEDİ
"Dolayısıyla muhafazakar kesim de kendi içinden entelektüel üretmeye, kendi içinden gazeteci üretmeye, medyacı üretmeye özen göstermedi, çalışmadı bu konuda." |
Yanlış işletmecilere mi veriyor medya patronları?
Evet öyle diyebiliriz. Benim gördüğüm şu muhafazakar kesim kendi içinden bir medya aklı üretemedi. Dolayısıyla bir medya aklı ödünç aldı.
Kimlerden ödünç aldı?
Liberallerden ödünç aldı. Bu liberaller aynı medyalarda ve aynı pozisyonlardaydılar. Ak Parti hükümeti gittiği zaman onlar yine kalacaklar. Bu sefer Ak Parti ile olan ilişkileri atıyorum CHP ile olan ilişkilerinde devam edecek. Dolayısıyla muhafazakar kesim de kendi içinden entelektüel üretmeye, kendi içinden gazeteci üretmeye, medyacı üretmeye özen göstermedi, çalışmadı bu konuda. Çalışmadığı için de bu ödünç sistemle devam ediyor.
MEDYADA LİBERALLER İKTİDAR POZİSYONUNDA KONUŞUYORLAR
Medya muhafazakarlaşsın da demiyorum. Demokrasi şöyle birşeydir; iktidara bir kesimin ideolojik aygıtı gelir ve iktidarın nimetlerinden doğal olarak o kesimin insanları biraz daha yararlanır. Ondan sonra başka bir parti iktidara gelir demokrasinin nimetlerinden o yeni partinin temsil ettiği kesimler yararlanır. Şimdi bu medya düzeninde gerçekleşemiyor. Hem medyada hem siyasette bugün seçilmeden iktidar olanlar var. Mesela Doğan medyası diye çok kızılıp, eleştirilip, halkın hissiyatına tercüman olmayan bir elitist bakış açısı var, şikâyeti haklı bir şikayet. Ama bugün mesela Ak Parti iktidarında bile hiçbir şekilde seçime girmeyip, halktan oy almayıp, halktan teveccüh görmeyip, muhafazakar kesimin medyalarında okunmadığı halde iktidar olan bir kesim var. Tırnak içinde iktidar diye söylüyorum. Bu da medyada yaşanan anomali halinin öteki yüzü diye düşünüyorum. Bunun da gözardı edilmemesi gerekiyor. Yani liberaller bugün iktidar gibi konuşuyor Türkiye’de. Ama liberaller seçime girip halktan oy almadılar. Medyada da liberaller iktidar pozisyonunda konuşuyorlar. Liberaller seçime girip oy almadığı gibi medyada da okunur değiller. Ama buna rağmen iktidar pozisyonundan konuşuyorlar. Bu bir anomali hali. Bu anomali hali başlangıçta Ak Parti’nin lehine gibi görünmüş olabilir fakat burada önemli olan temsil sorunudur yani halkın tercihlerinin temsili sorunudur. Dolayısıyla bir liberal vesayet Türkiye’nin değişik alanlarında şu anda var. Hem medyada var hem siyasette…Bu liberal vesayet de diğer vesayetlerden kurtarmaya çalıştığımız Türkiye’deki siyasal sistemin önündeki sorunlardan biri.
CHP’nin başına Kemal Kılıçdaroğlu geldikten sonra yazılarınızdan danışmanlığını yapıyorsunuz gibi bir algı oluştu? Bu algı doğru mu?
Tamamen yanlış.
Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen, yol gösteren yazılarınız vardı.
Bir kere bir yazarın yol gösterme gibi bir misyonu olamaz. Ben gazeteciyim ve önceliğim mesleğim. Aynı zamanda yurtsever bir gazeteciyim.Şimdi böyle bir insanın siyasal sisteme bir partinin bakış açısıyla bakması mümkün değil. Ben ne isterim? Tabii ki Türkiye’deki bütün siyasal partilerin iyi olmasını. Bu iyi başarılı, faydalı, halleriyle bir diyalektik içerisinde birbirleriyle rekabet etmelerini isterim. Farklı siyasal partileri düşman olarak görmem, rakip olarak görürüm. Bu rakipler birbirleriyle zaman zaman müttefik olabilirler, zaman zaman rekabetlerini kızıştırabilirler ama asla düşman olarak görmem siyasi partileri. Dolayısıyla ben bir siyasi partinin bakış açısından bakamam. Mesela bir siyasi partiye muvafık olamayacağım gibi muarız da olamam. Aynı şekilde bir yazar sürekli bir partinin lehine bir perspektifle işini yapıyorsa o ‘gazeteci yazar’ değildir. O siyasetin medyadaki uzantısı, bir ‘kanaat yazarı’dır. O da lazım medyaya... Ama bugünkü oranlarda değil.
"Yani demokratik Atatürkçü bir partiye dönüşmesinden yanaydım CHP’nin. Bu konuda tabii ki bir umut oldu. Bunun için halka dönmesi gerekiyordu. Fakat son bir buçuk ayda yaptığı hataları tashih etmediği sürece bu umutlar kısa vade içinde yeşerecek gibi görünmüyor CHP için." |
CHP'NİN DEMOKRATİK ATATÜRKÇÜ BİR PARTİYE DÖNÜŞMESİNDEN YANAYDIM
Kemal Kılıçdaroğlu CHP için bir ümit vaat etti mi?
Elbette ümit vadetti. Çünkü CHP’de bir normalleşmenin ip uçlarını verdi. Benim normalleşmeden kastım asla CHP’nin muhafazakarlaşması veya CHP’nin liberalleşmesi değil.
Neyi kastediyorsunuz?
Tam aksine ben CHP’nin Atatürkçüleşmesini kastettim. Atatürkçüleşmesinin yanındaydım. Ama demokratikleşmesinin de yanındaydım aynı zamanda. Yani demokratik Atatürkçü bir partiye dönüşmesinden yanaydım CHP’nin. Bu konuda tabii ki bir umut oldu. Bunun için halka dönmesi gerekiyordu. Fakat son bir buçuk ayda yaptığı hataları tashih etmediği sürece bu umutlar kısa vade içinde yeşerecek gibi görünmüyor CHP için.
DOĞAN OPERASYON YAPACAK OLSA CEOSUNU GÖNDERMEZ
CHP’nin son yaptığı çıkışlardan birisi de Aydın Doğan’ın ekibinden birtakım insanları kendi ekibine alması. CHP Aydın Doğan’ın kontrolüne geçiyor deniliyor. Buna katılıyor musunuz?
Ben Aydın Doğan’ın vasat bir zekaya sahip olup bu kadar vasat bir operasyon yapacağına ihtimal vermiyorum. Aydın Doğan eğer CHP üzerinden bir operasyon karar vermiş olsa oraya CEO’ sunu göndermez. Bunu herhalde daha farklı yapar. Orada başka bir süreç vardır. Onlar hakikaten Doğan CEO’ sunu CHP’li görmüş ve öyle görevlendirmiş olabilirler. Fakat bunun halk nezdinde okunuşunun ne anlama geleceğini kavrayamamış olduklarını düşünüyorum. Aynı şekilde Oktay Ekşi’nin CHP üyesi olmasında bir problem görmüyorum. Ama CHP üyesi olup CHP Genel Başkanı’nın yakasına rozet takması, açıkça yazısında hakaret etmiş ve bu yüzden özür dilemiş bir insanı akredite etmek anlamına gelir ki bu da alerjik bir şeydir. Ben bu açıdan değerlendiriyorum.
Peki, gazetecilerin siyasete atılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her meslek erbabının siyaset yapmasını desteklediğim gibi gazetecilerin de siyaset yapmasını isterim ve desteklerim ama o zaman mesleklerini bırakmaları gerekir. Yazar olabilirler, yazı yazmayı sürdürebilirler o da bilinen bir şeydir. “Altına not düşsünler” diyor insanlar ama herkes biliyor yazarlık biraz daha farklı bir şey. O ‘gazeteci yazar’ olmaz, yazı yazan bir siyasetçi olur. O ilişki bazen siyasetten medyaya doğru bazen medyadan siyasete doğru çalışıyor ama ben onları gazeteci yazar katagorisinde değerlendiremiyorum.
TAYYİP BEY ORTAYA YEMLER KOYUYOR, CHP DE BU YEMLERİ İŞTAHLA YİYOR
Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili ümidiniz kırıldı mı?
CHP de entelektüel bir yoksulluk var.Bir sürü şeyi hızlı ve doğru okuyamadığını düşünüyorum CHP’nin. Mesela son iki tane olay önemli göstergedir. Bir tanesi heykel meselesi, ikincisi de içki meselesi. Tayyip Bey ortaya yemler koyuyor CHP bu yemleri çok büyük bir iştahla ve hızla yiyiyor. Mesela heykel meselesi çok komik bir mesele. Tipik CHP’linin kafasındaki Ak Parti’li imajı heykellere düşman bir şeriatçı imajı var. Fakat Tayyip Bey’in rahatsız olduğu söz konusu heykel hep politik yanlışlar içermekle birlikte yani politik olarak o heykelin orada durması milli çıkarlara yönelik yanlışların yanı sıra çok kötü bir heykel o. Ve Türkiye Cumhuriyeti’nde değil dünya üzerinde o heykelin bir sanat eseri olduğunu söyleyebilecek bir sanat eleştirmeni bulabilmek neredeyse mümkün değil. Mesela CHP onun bir sanat eseri olduğu varsayımıyla hemen pozisyon alan bir parti.
CHP YAŞADIĞI ENTELEKTÜEL ZAFİYET YÜZÜNDEN AK PARTİYİ BÜYÜTÜYOR
İkincisi içki konusunda da aynı şey yaşanıyor. Ak Parti’nin içki konusundaki düzenlemesi bir şeriatçı düzenleme değil. Avrupa’daki, Amerika’daki uygulama, üstelik Amerika’daki uygulamalardan daha geri bir uygulama, daha özgürlükçü bir uygulama. Fakat CHP buna bir şeriatçı düzenleme refleksiyle saldırıyor. Dolayısıyla Ak Parti muhafazakar kamuoyundan bir destek alıyor CHP bu desteği onaylamış oluyor aynı şekilde pekiştiriyor. Türkiye’de içki içen insanlar bile içki içmenin propogandasının yapılmasını istemez ki. Onun için böyle bir diyalektik var CHP ile Ak Parti arasında ve CHP yaşadığı entelektüel zafiyet yüzünden Ak Parti’yi sürekli tahkim ediyor, sürekli destekliyor, sürekli büyütüyor.
Peki CHP yönetimi Kılıçdaroğlu ile bir yol katetti mi? Deniz Baykal’a göre gelinen nokta neyi gösteriyor?
Bir yenilik arzusu var CHP tabanında. Yüzde 30’a çıkması oyların bir yenilik arzusunu olduğunu gösteriyor. Ama yenilik arzusu sadece CHP’de değil MHP tabanında da var. Fakat bu yenilik doğru yapılmadığı zaman gelen oyların hemen gideceği de görüldü. Yani yüzde 30’a çıkan oylar birden bire gerilemeye başladı son bir buçuk aydaki hatalar dolayısıyla. Sonuç olarak CHP’nin şunu görmesi gerekir; biz yenilik yaptığımız zaman başka bir partiye dönüşürüz, Ak partiye dönüşürüz anlayışı var CHP’de. Aksine niçin yenilik yapan CHP Ak partiye dönüşsün ki. Zaten şöyle bir gerçeklik var bir ülkede değişim denklemin bir tarafında başlamışsa öbür tarafı bu değişime bigane kalması mümkün değil. Dolayısıyla CHP’nin bunu doğru okuması gerekiyor. Ben bir süre doğru okuduğunu fakat entelektüel zafiyet yüzünden artık doğru okuyamayacak, seçime yaklaştıkça doğru okuyamayacak bir noktaya doğru gittiğini ve sürekli refleks gösterdiğini düşünüyorum.
CHP İÇİN İDEAL BİR KADRO BU DEĞİL
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu son kadrosu (parti meclisini ve İstanbul İl Başkanı) doğru seçim mi?
Bana kalırsa CHP için ideal kadro bu değildir. Ama bir de bir parti gerçekliği var ve elde malzeme diye bir şey var. Mesela belki siz CHP için daha doğru bir isim olabilirsiniz ama siz CHP’de değilsiniz. Onun için yani bir yemek yapılabilmesi için eldeki malzemeler kullanılıyor.CHP belki eldeki malzeme yüzünden halkın katılımının önünü açamadı. Ama halkın katılımının önünü açsaydı CHP’nin % 30’ları bana kalırsa %38’lere falan ulaşabilecek potansiyel taşıyordu. Ama halkın katılımının önünü açamadı.
LİBERAL OLMAYAN İNSANLAR DEMOKRAT OLAMAZLAR GİBİ BİR ALGI VAR
Şimdi ben son günlerde tartışılan liberaller konusuna gelmek istiyorum. Türkiye’deki liberalleri tarif eder misiniz?
Bunları ben yekpare bir liberal grup diye tanımlamak istemiyorum. Birbirinden farklılıklar gösteren, çeşitlilikler gösteren, pozisyon farklılıkları gösteren insanlar var. Fakat Türkiye’de demokrat olmanın koşulu olarak liberal olmak gösteriliyor, yani liberal olmayan insanlar veya liberallerle yan yana bulunmayan toplum katmanları demokrat olamayacakmış gibi bir algı yerleştiriliyor. Bu nasıl oluyor? Dindarlar demokrat olamazlar, dindarlar kendi işlerine baksınlar, liberallerle yan yana dururlarsa liberaller onları demokrat yapar. CHP işine baksın, Kemal Derviş modeli birilerini alsınlar yanlarına o zaman demokrat olurlar, zaten işlerini yürütürler falan gibi… Şimdi bu demokratlık ve liberalliğin anlam alanlarını kaydıran ve bir liberal vesayet yaratan bir sisteme dönüştü.
TÜRKİYENİN LİBERAL VESAYETE MARUZ KALMAMASI GEREKİYOR
Türkiye’deki çeşitli vesayetlerden kurtulan ve demokratikleşen Türkiye’nin de aynı zamanda bir liberal vesayete maruz kalmaması gerekiyor. Çünkü bu bir liberal vesayetin zararı liberal oldukları için değil. Yani ben liberal oldukları için onlara muhalif değilim. Ama bu vesayet sistemi, örneğin Müslümanların Müslüman demokrat bir düşünce üretmesine mani oluyor. Örneğin Atatürkçülerin demokratik Atatürkçü bir düşünce öğretilerine mani oluyor. Onları kendi alanlarına hapsediyor ben sizin yanınıza gelirim, ben sizi demokratikleştiririm, yanınıza gelerek böylece bu işi çözeriz diyerek medyada başarılı gazetecilik yapmayarak var olan, siyasette de seçime girip oy almayarak iktidar olabilen bir elit oluşuyor benim itirazım bu noktada. Yoksa liberal olmalarına itirazım yok.
AHMET ALTANI LİBERAL OLARAK DEĞERLENDİRMİYORUM
Ahmet Altan liberal midir?
Kendisini liberal olarak değerlendirmiyorum. Onun radikal demokrat olduğunu düşünüyorum. Liberal politikalara esir bir zihni olduğunu düşünmüyorum. Son dönemde Başbakan’a yaptığı muhalefetin Başbakan’ın yanında durup onun iktidarından nemalanan bazı liberallerden daha samimi olduğuna inanıyorum.
Liberallerle Ak Parti arasına kim girdi?
Ak Parti tabanı Müslüman hassasiyetleriyle şu soruyu sordu kendilerine; bizim demokrat olmamız için sermayeye biat etmemiz gerekiyor mu? Önemli bir sorudur bu. Hayır efendim insanın demokrat olması için sermayeye biat etmesi gerekmiyor. Yani insanın demokrat olması için liberal olması diye bir zorunluluk yok. Birinci gerçeklik bu. İkinci gerçeklik Türkiye’de liberal diye adlandırdığımız kesim veya kesimlerin büyük özelliği organik olmamaları.
TÜRKİYEDEKİ LİBERAL KESİMLERİN ÇOĞU YERLİ DEĞİL
"Türkiye’de muhafazakârlar siyasal anlamda iktidar oldular. Ama kültürel ve entelektüel anlamda iktidar olamadılar. Mesela biz televizyonları açtığımız zaman Ak Parti iktidar olmadan önce izlediğimiz figürleri izliyoruz" |
Organik olmamaktan kastınız nedir?
Türkiye’deki liberal kesimlerin çoğu yerli değil. Yani yabancı düşüncelerin mümessili kesimler. Dolayısıyla Türk halkının içinden bir liberalizm üretmiş, Türk halkının değerlerinden bir liberalizm üretmiş, organik bir liberalizm yazabilmiş kesimler değil. Sonuçta liberallerin tümünü kastetmiyorum. Liberallerin içinde yurtsever olanları da ağırlıktadır. Ama tamamen dünyadaki konjonktürün Türkiye’deki bayiliğini yapan liberal yazarlar da vardır Türkiye’de. Bunların bir kısmı Türkiye’de turkuaz devrim, yeşil devrim, sarı devrim v.s arzuluyorlardır muhakkak. Fakat onlar da anladılar ki Türkiye’de Ak Parti iktidarının temsil ettiği kesimler ve Ak Parti iktidarı Türkiye’de böyle bir isyana izin verecek organizasyon değil. Bilakis buna direnecek bir yapı Ak Parti ve Türkiye’deki dindar hassasiyeti yüksek seçmen de direnecektir. Dolayısıyla böyle bir isyanın Ak Parti ile gerçekleşemeyeceğini anlayıp aralarından bazılar da başka yönlere, örneğin Beyaz Türkler’e bakmaya başladılar. Başka bir şey daha eklemek istiyorum buna; Türkiye’de siyaset yaşam biçimine endekslenir bir hal aldı. Özellikle CHP yaşam biçimi üzerinden bir siyaset kurmaya başladı. CHP’yi ilgilendiren kısmı şu; yaşam biçimi üzerinden siyaset geliştiren yaşam biçimi kadar oy alır. Ama bu arada başka bir şey daha ortaya çıktı. Yaşam biçimleri olarak Türkiye’de dindar bir aile ile Atatürkçü bir ailenin yaşam biçimi birbirlerine daha yakındır ve her ikisi de liberallerin yaşam biçimine eşit uzaklıktadır.
Liberallerin, Ak Partinin özellikle Tayyip Erdoğan’ın ani çıkışları için bir fren olduğunu düşünen bir kesim var. Buna katılıyor musunuz?
Peki liberaller bunu Ak Parti’lilere empoze edip ikna edebiliyorlar mı dersiniz? Mesela, ‘ ya bu liberaller olmasa biz işin suyunu çıkarırız, tuhaf tuhaf şeyler yaparız. Allah’tan bu liberaller var,’ diye düşünen Ak Parti’liler var mıdır?
LİBERALLERİN TÜRKİYEDE BİR OYU YOKTUR
Peki Ak parti liberallerin desteğini kaybettiği zaman oy kaybeder mi?
Ak parti liberallerle bağlantısını kopardığı zaman kendisi demokratik bir içerik üretip bir üst seviyeye çıkma iddiasını seslendirdiği anda liberallerle ilişkisini koparmasından dolayı oy kazanacaktır, oyunu arttıracaktır. Çünkü liberallerin Türkiye’de bir oyu yoktur ve asıl beklenen ‘Müslüman demokrat’ figürlerdir.
Ak Parti’nin önümüzdeki seçimlerde oyu artacak mı?
Eğer CHP gerçekten laik olup halkın değerlerini merkeze almazsa ve sermaye temsilcileriyle siyaset etme hatasını sürdürürse ve Ak Parti üzerindeki çeşitli vesayetleri, demokrasinin üzerindeki çeşitli vesayetleri kırdıktan sonra kendi üzerindeki liberal vesayeti de kırmayı başarabilir ve yaşam biçimi olarak kendi tabanına çok yakın olan demokratik Atatürkçüler ile de yakınlaşabilirse Ak Parti’nin oy oranını geçen seçime göre arttıracağını düşünüyorum. Ben bu seçimde, büyük oranda ‘demokratik Atatürkçü’nün, AK Parti’ye oy verebileceğini düşünüyorum.
AK PARTİ BİRLİK SİYASETİNİ TAM ANLAMIYLA YAZABİLİRSE TÜRKİYE UÇAR
Seçim sonucunu nasıl tahmin ediyorsunuz?
Bu seçimden sonra Türkiye’de hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. Bölücü düşünce, uzun yıllardır bölücü siyaset üretiyor. Ancak, Türkiye’nin siyasi partileri bir ‘birlik siyaseti’ yazmak konusunda çalışmadılar, birbirleriyle uğraşmak yüzünden.
Bir tek AK Parti müstesna. O, bir ‘birlik siyaseti’ yazmak için girişimlerde bulundu. Eğer bu seçimde, AK Parti bu girişimlerini geliştirebilir ve bir ‘birlik siyaseti’ni tam anlamıyla yazabilirse... Yani birliğin, ulusun unsurlarına ne kazandıracağını gösterecek hedefleri merkeze alırsa... Türkiye uçar...
Seçimlerden sonra da yeni anayasa, başkanlık sistemi yoluna girmiş olur Türkiye... Unutulmaması gereken de, bu seçimin Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son seçimi olduğu.... Büyük müdahaleler olmaz ise, AK Parti büyük hatalar yapmaz ise, seçmenin büyük oranda başbakanın başlatttığı ‘sıçrama’ sürecini tamamlaması için destek vereceğini düşünüyorum.Yani, AK Parti’nin oyu artacaktır.
AK PARTİ VE DİĞER PARTİLERDEN SİYASETÇILER YÜKSEK BİR TAHAMMÜLLE BENİ DİNLİYORLAR
Siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?
Hayır, öyle bir düşüncem yok. Ama dinlemek isteyen siyasilerle analizlerimi paylaşıyorum, saklamıyorum. Ve şunu söyleyeyim: Bunlar arasında artık hiç CHP’li yok.... Bir müddettir benim düşüncelerimi duymaktan hoşlanmıyor olmalılar. AK Parti ve diğer partilerden siyasetçiler ise yüksek bir tahammülle dinliyor...
Şimdi siyaset yapmak gibi bir düşüncem yok. Ama yaparsam, siyaset yapmaya başladığım andan itibaren bir ‘gazeteci yazar’ olarak değil, bir ‘kanaat yazarı’ olarak anılacağımı biliyorum. O da fena birşey değil, ama farklı birşey.
(Haber 7)
-
BURHAN YILDIZ 13 yıl önce Şikayet Etdaha kaliteli yazı bekliyorum. bu güzel sayfalarınızı okunmaya değecek gazetecilerin röportajına ayırırsanız sevinirim.gündeme hiç bir katkısı olmayanlarla okuma zevkimize darbe vurmayınız.saygılarımla.Beğen
-
Ademoğlu 13 yıl önce Şikayet EtCHP ve Kılıçdaroğlu. Atılgan bey, iyi analistçilerdendir. Pek çok değerli görüşü vardır. Bazen de takıntıları oluyor. Anlam vermekte zorlanıyoruz. CHP deki değişimin Kılıçdaroğlu ile başarılacağını iddalı bir şekilde savunuyordu. Şimdi ise görüşü tam tersi. CHP`nin çıkmaza girdiğini belirtiyor. Bunu Atılgan beye başta belirtmiştik o da ` fikir edinmeden bilgi sahibi olanlar ` diye tersliyordu. Ama haklı olduğumuzu gördü. Evet, CHP`de bir değişim isteği var, bu değişim oy olarak %34 de getirebilir. Ama bunu Kılıçdaroğlu yapamazBeğen
-
Ademoğlu 13 yıl önce Şikayet EtAtılgan Bayara. Atılgan beyin bazı iddialarına yani liberallere o takıntısına Mehmet Barlas bugün güzel bir cevap vermiş. Okumanızı tavsiye ederim.Beğen