Ekonomide kriz var mı, yok mu?

Nursel Tozkoparan 'Aykırı ekonomi yazarı' İbrahim Kahveci'ye mikrofon uzattı. Kahveci ekonomide ciddi önlemler alınması gerektiğini söyledi. Yazar 'asıl şike reklam sektöründe'dedi.

ABONE OL
GİRİŞ 29.07.2011 10:00 GÜNCELLEME 29.07.2011 10:00 RÖPORTAJ
Ekonomide kriz var mı, yok mu?
Ekonomide kriz var mı, yok mu?

2008 yılına kadar Türkiye ekonomisi ile ilgili felaket senaryoları çizilirken; rakamlar vererek, veriler göstererek tüm bu iddialarını çürütüyordu…

Kimden mi bahsediyorum?

Ekonomist, hatta ‘aykırı ekonomist yazar’ İbrahim Kahveci’den…

Namı diğer adı ‘Ekonominin kanlı kalemi’nden…

2007 in son çeyreğinden itibaren ısrarla küresel krizin geldiğini ve Türkiye’nin bundan etkileneceğini, tedbirler alınması gerektiğini söylüyordu.

Şimdi de ekonomi kabinesi ile hatta Başbakan ile ter düştü…

Hükümetin ‘kriz yok, teğet bile geçmeyecek’ açıklamalarına rağmen, İbrahim Kahveci tedbiri elden bırakmıyor.2009 un ortasından itibaren Türkiye’nin ekonomik yapısının dayanılmaz derecede tehlikeli bir boyuta gelmeye başladığını savunuyor… Israrla büyük temel reformların olması gerektiğinin altını çiziyor…

VATANDAŞIN KAFASI DOĞAL OLARAK KARIŞIK

—Geçen hafta iktidar kanadından ekonomiye ilişkin farklı sesler cıktı. Kriz geliyor mu? Bu açıklamaları nasıl okumamız gerekiyor?

Evet, farklı açıklamalar geldi, zaten asıl kafaları karıştıran da farklı açıklamaların gelmiş olmasıydı. Acaba ekonomi kabinesi krizin gelip gelmediğine karar verdimi de vatandaş karar verebilsin. Bakın şimdi bir kronoloji yapalım: İlk açıklama 13 Temmuz günü ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan geliyor. “Avrupa’daki soruna çözüm bulunmalı, aksi halde dünya 2008 benzeri tabloyla karşılaşabilir ve bu bizi etkiler” diyor. Aynı açıklamada ihracatımızda en büyük pazarımızın Avrupa olmasına dikkat çekerek hazırlıklı ve temkinli olmamız gerektiğinin üstünü çiziyor.

Ardından 18 Temmuz günü ihracat beklenti anketi düşünce Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan Avrupa’nın olması nedeniyle ihracat beklentisinin düştüğünü açıklıyor.

Ardından Bülent Gedikli “tasarruf edin, temkinli olun” diyor. Bülent Gedikli de açıklamasına neden olarak Avrupa’dan gelen kara bulutları gösteriyor. Bir gün sonra Babacan’a Gedikli açıklaması sorulunca bir hafta önceki cevabını yineliyor, küresel risklerin artışına dikkat çekiyor.

Terslik işte tam bu noktada başlıyor. Ekonomi Bakanı çıkıyor ve tıpkı 2008 yılında en popüler Bakan olan Unakıtan gibi kriz miriz yok, çöpe attık onları diye adeta olayların üstünü örtüyor. Aslında kendisinin de üç gün önce söylediği gerçeği, Babacan’ı Gedikli’yi terse düşürüyor. Oysa Merkez Bankası Başkanı da çıkıp Avrupa riskine dikkat çekip önlem almaya çalıştıklarını söyleyince vatandaşın kafası doğal olarak daha fazla karıştı.

AVRUPADA YABANCI DÜŞMANLIĞI VE SALDIRILARI BU KRİZLE BERABER ARTACAK

Daha Avrupa ve Dünya’da ne olup bittiği noktasında anlaşamayan ekonomi kabinesi, nasıl bizi bu çalkantılı dönemden kurtaracak? 

Bir kere şunu belirtelim ki Türkiye ne olursa olsun Avrupa’nın hemen dibinde. Komşusu aç iken tok uyuyamaz. Ve gerçekten komşularımız açlıkla karşı karşıya. Avrupa halkı zengin fakir dinlemiyor sokaklara dökülüyor. İnanın birkaç yıl içerisinde sokaklar daha fazla taşabilir. Çatışmalar artabilir. Yabancı düşmanlığı inanılmaz boyutlara varıp Avrupa da faşizm yeniden hortlayabilir. Yabancı düşmanlığı ve saldırıları bu krizle beraber bekleyebiliriz. Hatta 70’li yıllardaki gurbetçi göçü bile tersine dönebilir.

Çok ama çok büyük tehlike ile karşı karşıyayız. 2008 veya 2009 ekonomik kriz bunların yanında çok hafif kalabilir. Bir istatistiki krizden çok Avrupa ve aslında şimdi bir insani krizle karşı karşıyadır.

Sokağa dökülmüş insanları dahi göremiyor, değerlendiremiyorsak korkarım ki kriz 2008’deki gibi bizi etkiler. Neden 2008’de bizi etkiledi diyorum: Eğer az bir önlem alsaydık biz 2008-2009 da yüzde 25’lik sanayi çöküşleri bile yaşamazdık. Oysa Unatıkan vari “ne krizi, kriz miriz yok” deyip üstüne kriz tamda kapımıza geldiğinde ekonomiyi soğutmak için faiz artıran bir Merkez Bankası olmasaydı biz gerçekten teğet bile geçmeden o dönemi atlatabilirdik.

Nitekim o örtücü, göremeyen aktörler artık sahneden silindi. Umarım yeni örtücüler olmaz.

BASINIMIZDA BİRÇOK REKLAM RÜŞVET GİBİ İŞLEMEKTEDİR

—‘Rüşvet yerine reklâm olmaz mı? ‘başlıklı yazında medyayı çok ağır eleştiriyorsun… Neden?

Bu çok önemli. Futbolda şike diyoruz ve özel savcılar olaya el atıyor. Futbol bir zevk ve sonuçta oyundur. Oysa ben o yazımda çok daha vahim noktalara değindim. Açık söyleyeyim futboldan daha beter şike basında reklamlar üzerinden sağlanabiliyor. POAŞ olayı bir basın tehdidine örnek olarak incelenmelidir.

Reklam ile birçok şirketler aleyhine haberler basında yer almamıştır, haberler saptırılmıştır. Hatta reklam ile  habercilik yapmaya çalışan birçok gazeteci şirketlerin baskısı ile işlerinden olmuştur. Erman Toroğlu’nun başına gelenlerin fazlası maalesef basında da yaşanmaktadır.

Maalesef diyorum ki basınımızda birçok reklam rüşvet gibi işlemektedir. Bunu çok net söyleyebiliyorum.

—Türkiye, küresel krizden nasıl etkilenecek? 2008 deki gibi teğet geçer mi?

Eğer geçekleri görürsek ve erken önlem alırsak teğet bile geçmez. Ama korkarım ki önlem konusunda da kafalar karışık. Mesela seçim esnasında biz cari açığa para politikası ile önlem alacağız, maliye politikasını kullanmayacağız diyen bakan vardı. Eyvah dedim; yine faiz lobisi iş başına geçecek Başbakan’ın sıfır reel faiz dediği dönemde faizler yükselecek. Nitekim kısmen de öyle oldu.

Ama Hükümet programında ne olduysa cari açık yapısal denildi ve yapısal önlemler dile getirildi. Kısaca ben ekonomide ustalık kabinesini her kafadan ayrı sesin çıktığı, herkesin farklı usta olduğu koordinasyonu zaaf içerebilecek bir tarzda görüyorum.

MÜSİAD bu konuda çok önemli bir rapor yayınladı. Gerçi sonra MÜSİAD Başkanı dahi hareketli günlerde bir de Ankara’da olunca raporun tersi açıklamalarda bulundu ya, anlamak zor işte.

Türkiye’nin aslında çok sağlam bir zemini var. Bu zeminde çok yüksek katlı gökdelenler yapılabilir. Ama bu sağlam zemine 5-10 katlı bir bina düşünülerek temel atılmış. Oysa biz 20 katı geçtik ve temel taşımıyor. Yeni güçlendirmeler yapmak lazım.

Bakın paraya değer vererek çok değerli TL yaptık. Oysa insana değer veremedik; yani insanımızın yüksek değerli üretim yapısına uygun eğitimini sağlayamadık ve bağ koptu.

—Neden bu hale gelindi?

Dünya ve biz ne kadar tersini söylersek söyleyelim gelişmeleri parasal, istatistiksel değerlendirdik. Oysa ekonominin temelinde insan vardır. Ve maalesef Türkiye’de Dünya konjonktürüne uyarak insani yatırımlarını geri planda bıraktı. Mesela orta kesim diyoruz ama kurumlar vergisini indirip vergi yükünü fazlası ile alt gelir gruplarının üstüne yüklüyoruz. Tüketimi teşvik edip, tüketim vergisi ile bütçeyi besleyip sonra cari açıkla ayazda kalıyoruz.

Zaten bugün bütçe fazla veriyorsa bu bütçe disiplininden ziyade cari açık rüşveti olarak alınan ithal vergilerdeki artış sayesindedir. Önemli olan cari açık vermemek. Önemli olan cari açıksız dönemde bütçe fazlası vermek.kullan

Sahi bütçe fazla veriyor da halk kamu hizmetini yeterince alabiliyor mu? Güvenlik mesela, yeterli mi sizce? Güvende misiniz?

EĞİTİM SİSTEMİ İLE 2023 EKONOMİ HEDEFLERİ HİÇ Mİ HİÇ UYUŞMUYOR

—Ama büyüme, bütçe, istihdam vb gibi rakamlar da sorun yok görünüyor… Hatta büyüme oranlarında dünya birincisi olduk… Buna rağmen nasıl kötü bir senaryo çiziyorsun? Felaket tellalı mısın?

Burada bir ayrıntı vereceğim. Özellikle 2006-2007 yıllarında Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler yaklaştıkça Türkiye’de olmayan kriz senaryoları, olmayan ekonomik riskler kamuoyuna sunuldu. Nerede ise her şey başarısızlık olarak gösterilmek istendi. Oysa gerçekler farklıydı ve yaşanan süreç bu felaket tellallarının çoğunu bugün ters cepheye taşıdı. Artık onlar iyi bir övücü oldular. Her şeyi övüyorlar. Nerede ise hiçbir risk taşımıyor, muhteşem bir ülke olduk.

Sürekli eleştiri alındığı dönemde kabine dinç ve daha dinamik çalışıyordu. Son yıllarda hem içerden hem dışarıdan öyle bir pohpohlama yapılıyor ki adeta üretimden çok tüketim toplumu haline gelirken gaz ekonomisi oluşturuyoruz.

Neden büyüme sorunu yaşıyoruz? Neden sanayi üretimi dahi artık daha fazla ithal girdi kullanır oldu? İş sadece enerji ve yatırım malı ithalatı değil. Temel reformlar gerekiyor. Bu konuda geç kaldık. Eğitim sistemi hala 28 Şubat sürecine esir. Oysa bu eğitim sistemi ile 2023 ekonomi hedefleri hiç mi hiç uyuşmuyor.

İşte tam bu noktada ekonominin risk ve ihtiyaçlarını uyarma durumundayız. Övgüyle rehavete kapılan bir yapıdan ülkemizin temel ihtiyaçlarına çözüm çıkması zordur. Övgü nefisleri okşadıkça ekonominin de ayakları yerden kesiliyor.

Bence derin yapılanmanın bu taktik değişikliği çözülemedi. Flaşlar karşısındaki söz değişiklikleri maalesef ekonomide medya hastalığının acısını ağırlaştırıyor. Birilerinin gözleri açması gerekiyordu ve bu uyarı yine kabine ve iktidarın kendisinden geldi. Kendi kendilerini uyardılar. Maalesef muhalefette bu noktada derin yapılanma gibi uyarısız kaldı, risklere dikkat çekmedi.

Dünya birincisi büyümemiz de aslında bu gaz ekonomisi eşliğinde tüketim çılgınlığının beslemesi ile oluştu. Altını yeterince doldurmadık. Üretim kapasitemiz neden hala yüzde 75’leri aşamıyor? Isınma üretimde değil, tüketimde olduğu için.

İNSAN ODAKLI YENİ YAPILANMA KAÇINILMAZ

—Peki o zaman ekonomi politikalarında en acil yapılması gerekenler ne?

Birinci sırada her şeye parasal-finansal bakmayı bırakmamız gerekiyor. İnsan odaklı yeni yapılanma kaçınılmaz. Yeni anayasa derken ekonomide insanı geri plana itemeyiz.

Yapısal reformlar çok acil bekliyor. İlk başta eğitim sistemi. Sendika yasası, AVM yasası, perakende yasası gibi yasalar da. Vatandaşın refahını artırıcı reformlar bunlar. Ülkemizde maalesef gelir artışının refaha yeterince yansıdığını iddia etmek zor.

Daha fazla mali politika araçları kullanıp Merkez Bankası’nı bu yükten biraz geriye almak gerekiyor. Geçmişin yüksek faiz politikasının zararları hala sırtımızda çünkü. Türkiye ve Ak Parti Merkez Bankası dolayısı ile en az üç yıl kaybetti. Ekonomi kurumlarının bağımsızlığı değil de yeniden yapılanma ile sorumlulukları artırılmalı. Artık hedef tutturamayan Merkez Bankası’nın mektup yazması zoruma gidiyor.

Bağımsız devlet-sorumlu hükümet sistemi yürümüyor. Herkes bağımsızlığı kadar sorumlulukta üstlenmeli. SPK’sı TMSF’si gibi ne yaptıkları bence belli olmayan bu kurumlarda yaptıklarının hesabını vermeli. Kargadan başka kuş, krediden başka finans bilmiyoruz. Olmuyor, olmuyor, olmuyor….

-Takip ettiğim kadar ekonomist yazarlar senin kadar sert eleştirmiyorlar senin kadar karamsar değiller… Senin gördüğünü onlar görmüyorlar mı?

3-4 yıl önce olsaydı MÜSİAD’ın ekonomi raporu inanın manşetlerden düşmezdi. Günlerce manşet yapılırdı. Kimse neden görmedi? Neden bize her şeyi tozpembe gösteriyorlar? İşin altında çok derin başka hesaplar var bence. Maalesef iktidara yakın diye bilinen medya yönetmenleri de “ne güzel dize getirdik, artık gerçekleri gördüler” sanıyorlar. Bana da sende sorun çıkarma, sermayeyle barış, bak her şey çok güzel diye telkinde bulunabiliyorlar.

O zaman neden 1,5 yıl dolmadan büyümede tıkandık? Gaz ekonomisi yaşatıyorlar, içerden ve dışarıdan aşırı gaz verilip bizi destekliyor gözüküyorlar. Ama aslında biraz da altımız boşalıyor, yere sağlam basamıyoruz.kullan

TÜRKİYE POTANSİYELİ İLE DEGERLENDİRİLMELİ 

—Küresel kriz Avrupa’nın birçok ülkesini iflas etmiş duruma getirmişken Türkiye hala dimdik ayakta… Haksızlık yapmıyor musun?

Burada bir ayrımı yapmak gerekiyor. Avrupa felaket haberlerine rağmen, halkı sokaklara dökülmesine rağmen hala bizden daha yüksek refaha sahipler.

İkincisi biz kendimizi 2001 ve öncesi ile sürekli kıyaslıyoruz. O yıllar bir ülke nasıl yıkılır diye düşündüğümüzde aklımıza ne geliyorsa yaşanan yıllardı. Sadece bir örnek vereyim: Kamu bankalarına en fazla borçlu kişiyi kamu bankalarından sorumlu bakan yaptık, yetmez mi. Gerçi şimdi de aklanması-paklanması için ne gerekiyorsa yapılıyor. Çok vahim çok…

Üçüncüsü Türkiye potansiyeli ile değerlendirilmeli. O zaman neden eleştirel olduğum daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum.

—Küresel krizlerin sonu gelmeyecek mi?

Bozuk düzenin temeline yönelik reformlar yapılmadan bu iş düzelmez. Vahşi finans canavarı bugün insanlığı açlığa bile sürüklüyor. Pahalılığın temelinde her şeyi para ile değerlendiren dünya ekonomik düzeninin çarpıklığı yatıyor.

Borsalara bir dur demeli. Sermayeye sorumluluk yüklenmeli. Kısaca dünyayı para hâkimiyetinden kurtaramazsak dünya yeni savaşlara, isyanlara, faşizme çok daha açık olacaktır. Ben bunun adına ekonomik krizin insanlık krizine dönüşmesi diyorum. Korkarım ki Norveç olayı daha bir, daha fazla korkabiliriz.

—Dünyada altın ve petrol, Türkiye’de de döviz aldı başına gidiyor… Bu durum nereye varacak?

Avrupa tarafında yangının üstü örtüldü. Şimdi bakalım o örtü yangını söndürecek mi yoksa bir süre sonra örtü altında daha da güçlenen ateş bomba gibi mi patlayacak. Bana göre tıpkı 2008-2009 krizine yapılan müdahale gibi yapıldı. Küresel krize aşırı likidite yol açmışken yine aşırı likidite ile çözüm aranınca aradan üç yıl geçmeden yeniden kriz korkusu başlamadı mı?

Muhtemelen ABD tarafında da sorunlar sadece ötelenecek. Dünya kısa süreli bir bahar daha yaşayacak ama bu bahar sanırım gerçekten sonbahar olacak…

(Haber 7)

YORUMLAR 3
  • m. acar 13 yıl önce Şikayet Et
    RESİMLER????. resimlerle ilgili yorumlara katılıyorum.liseli aşıklar gibi poz vermeye gerek yok.kahveciye açık sözlülüğnden dolayı tebrik.
    Cevapla
  • efe dedeler 13 yıl önce Şikayet Et
    Doğru söze ne denir.. Kredi kartsız ay sonunu getirebilen var mı? Ekonomi iyi toz pembe gibi gösteren medya grupları korkularından gerçekleri yazamıyorlar bile.İş bulamayıp aylarca boşta gezen gençlerimiz yok pahasına askeri ücrete yasal sınırların iki katı kadar çalıştırılıyorlar. Mecburlar yoksa aç yatacaklar.Neresi iyi ekonominin neresi.
    Cevapla
  • kadir duman 13 yıl önce Şikayet Et
    bakış.. haber resmindeki bakışlar hiç hoşuma gitmedi.kötü örnek oluyorsunuz beyler ve henımlar.biraz daha dikkat lütfen...
    Cevapla

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR