PKK'ya yönelik operasyonlar işe yarıyor mu?

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Başkanı Süleyman Şensoy, son zamanlarda PKK'ya yönelik operasyonları ve PKK'nın yaptığı saldırıları Haber A'ya değerlendirdi.

ABONE OL
GİRİŞ 17.10.2011 10:59 GÜNCELLEME 17.10.2011 10:59 RÖPORTAJ
PKK'ya yönelik operasyonlar işe yarıyor mu?
PKK'ya yönelik operasyonlar işe yarıyor mu?

Dün artık bıçak kemiğe dayandı dendikten sonra sabır da tükendi. Son saldırının ardından hemen misli ile karşılık verileceği söylendi. Uçaklarımız Diyarbakır’dan kalktı, kandili ve diğer kampları bombaladılar. Nasıl bir sonuç doğurur sizce? Son günlerdeki azarak devam eden bu terör faaliyetlerine bundan sonraki daha güçlü, daha sıkı müdahalelerle nereye ulaşırız, nasıl bir ortam var sizce?

Şimdi iki açıdan bakmak lazım… Bir tanesi; var olan bu işi demokratik süreç içinde bu şekil operasyonlara gerek kalmadan, sivil bir konsept içinde çözme iradesi. Büyük ölçüde yara aldı bu süreçle birlikte. Belki görülmesi gereken en önemli yer burası. Bundan sonra da oldukça bunalımlı bir süreç olacağı gözüküyor.

Taktik açıdan bakarsak da benzer operasyonlar, PKK ile olan mücadelede geçmişte çok defa yapıldı. Nihai bir sonuç getirmedi. Bu da getirmeyecek. Bu, “yapılmaması gerekir” anlamında değil! Çok yerinde bir karar; devletimizin, hükümetimizin vermiş olduğu bu karar. Bunu daha çok, psikolojik üstünlüğü Türkiye Cumhuriyeti lehine sürdürmek açısından çok önemli bir operasyon olarak nitelendiriyorum. Ama bu operasyondan çok büyük sonuçlar beklemenin de gereksiz olduğunu düşünüyorum. Yani Türkiye son yıllarda belki eleştirilebilecek düzeyde, belki abartılı bulunabilecek düzeyde iyi niyet gösterdi bu sürecin iyileştirilmesi yönünde. Ama bu iyi niyetin karşılığını bulamadı, alamadı. Dolayısıyla bu noktaya gelmiş olmasının da çok doğal olduğunu düşünüyorum.

Bundan sonra sizce peki güvenlik güçleri hükümetin de isteği ve desteği ile bu operasyonları sürdürmeliler mi yoksa sizin de belirttiğiniz gibi o eski yapıya gelmesi için her hangi bir şey yapılmadan devam mı edilmeli?

Terör sorununun nereye varacağı, Türkiye’nin nereye varacağıyla doğru orantılı. Yani Türkiye ne kadar güçlenecek, ne kadar etkin bir ülke olacak. Hem dünyada hem Bölge’de etkili bir yere varırsa, terör sorunu da o kadar azalacak. Bir kere bu orantıyı önceden, en baştan mihenk taşı olarak koymak gerekiyor. Tabi güvenlik tedbirlerinin daha ağırlık kazanacağı gözüküyor.

Son birkaç yıldaki göreceli sessizlikten dolayı terör örgütü de oldukça toparlanmış durumda. Yirmi bin kişi civarında tam zamanlı olarak çalışan diyelim terör örgütü içinde savaşan, örgüt mensubu olduğu, belki birkaç yüz bin kişilik de hem kuzey ırakta hem bizim toparlarımızda bu sürece destek verebilecek insanlar olduğu gözüküyor. Dolayısıyla güvenlik tedbirlerinin her zamankinden daha fazla gerektiği gözüküyor. Dünkü ve bugünkü operasyonlarda bunu teyit ediyor. Ama diğer sosyal, ekonomik, kültürel alanlardaki bütünleşme ve farklılıkların azaltılması yönündeki çalışmaların da çok yoğun olarak devam etmesi gerektiği kanaatindeyim. Yani psikolojik ortam değişti diye bunlardan vazgeçmek ya da bunları ötelemek, öncelik sırası değiştirmenin geçmişte yaşadığımız acı günlerin çok daha fazlasıyla geri geleceği anlamına gelir. Dolayısıyla Bölge halkı ile olan uyum çalışmalarının her parametrede daha da güçlendirilerek devam etmesi gerektiği önümüzde duruyor.

Birde önümüzde; devletler halkın, milletin hâletiruhiyesini cevaplamak isterler, dolayısıyla “misli ile cevap verilecek” denildi ve veriliyor. Ama bu arada duygularımızı ve heyecanlarımızı da kontrol etme ihtiyacı her zamankinden daha fazla ki, ben devletimizin bu refleksi koruduğu kanaatindeyim. Yani daha sofistike, daha bilgece bir yaklaşım ile güvenlikten de taviz vermeden bu sürecin Türkiye’nin kontrolünde ve inisiyatifinde yürütülmesi gereken bir süreç olduğunu söyleyebilirim.

Bugün MGK toplanıyor, yaklaşık 10 dakika sonra toplantı başlayacak ve bundan sonra neler yapılacağı en fazla konuşulacak konulardan biri olacak Suriye de ele alınacak büyük ihtimalle ama en çok bundan sonra yeni strateji, “terörle mücadele yeni dönemi” konuşulacak. Sizce bu MGK'nın sonunda çok sert tedbirler mi çıkacak yoksa sadece duruma göre sonuçlandırılmış yeni operasyonlar mı çıkacak? Nasıl bir ortam bekliyorsunuz bu MGK'nın sonuncunda?

Dünden bu tarafa oluşan, var olan güçlü konjöktörün devam edeceğini düşünüyorum. Ama geçmişe yönelik eleştiriler de olabilir, hem Toplantı’da hem dışarıda bugüne kadar gösterilen iyi niyetin gereksiz olduğu ya da fazla olduğu noktasında eleştiriler de gelebilir hükümete. Ama gelinen noktada birlik ve beraberlik içerisinde bu konunun çözümü çok önemli. Tabi Suriye'nin şu anda taze olarak gündemde olması ve Türkiye'nin bu süreçte aktif rol alması da terörle mücadele anlamında uluslararası açıdan Türkiye’nin elini çok güçlendiriyor. ABD 'nin dünden bu tarafa yaptığı açıklamaları siz de takip ediyorsunuz; süreci desteklediğini ifade ediyor. Aslında Türkiye'nin uluslararası meşruiyet anlayışında bir hata yapmaksızın bu mücadeleyi sürdürmek noktasında inisiyatifi elinde tutan ve zararların minimize edildiği bir “kontrollü bunalım” politikasına ihtiyaç var. Aslında bunu birkaç yıldır söylüyoruz.

Hocam “kontrollü bunalım” politikası ne demek?

Şimdi bu süreci - geçmiş birkaç yıldan beri söylediğimiz gibi - sıfıra indirmek şu an teknik olarak mümkün değil! Yani Bölge’nin durumu, Türkiye'nin konumu, dünya dengeleri, dünyadaki çok boyutlu rekabet... Henüz taşlar yerine oturmadı! Bu süreci sıfıra indirmeyi, nihai bir boyuta getirmeyi siyasetçilerimiz hep isterler, bu yönde çalışırlar. Cesaretlendirmek de lazım ama teknik olarak bu mümkün değil. Dolayısıyla burada büyük devlet psikolojisiyle yapılması gereken şey; inisiyatifin her zaman Türkiye Cumhuriyeti’nde olduğu, zararların minimize edildiği bir süreci yönetmek… Dış etkenlerin terör üzerindeki kontrolünün ve etkinliğinin kontrol altına alınacağı zamana kadar sürdürülmesi gerekiyor. Çünkü hep söylediğimiz gibi bu, terör örgütü ya da onlara sempati duyan Kürt kökenli vatandaşlarımızla bizim aramızda bir sorunsa bu çok çabuk ve kolaylıkla çözülebilir. Burada süreci çıkmaz hale getiren dış etkilerdir. Bu dış etkiler kontrol edilebilir noktaya gelinceye kadar, Türkiye'nin; zararların minimize edildiği ve Ülke’nin kalkınmasının ve refahının sürdürülebilirliğinin yara almadığı bir kontrollü bunalım sürecini yürütmesi kanaatindeyim.

Bir yandan da İran'ın hava operasyonu sahasını açtığına dair iddialar var. Suriye bir anda karışıyor, İran’ın onunla yakınlığı biliniyor. Suriye - Türkiye ilişkilerindeki hafif gerilimli havanın, Türkiye - İran ilişkilerine yansıyacağı söyleniyordu ama önce Karayılan’ın yakalandığına dair İran'dan bir haber geldi, sonra PKK'nın ikinci adamı olarak değiştirildi. Türkiye ve İran sizce samimi bir şekilde teröre karşı birlikte hareket ediyorlar mı, eğer hava sahalarını açtılarsa bu neye işaret?

İran çok pragmatik bir ülkedir. Yani politika belirleme ve uygulama noktasında Batılılardan daha pragmatiktir. Hem İran dini söylemleri kullanır ve bu anlamda daha duygusal olması beklenir ve öyle zannedilir. Ama İran politika kullanmasında pragmatik bir ülkedir. Çok uzun vadede bir öngörüde bulunulamaz İran’la ilgili ama İran ve Türkiye için Kürt meselesi yada Kürt meselesinin tahrik edilmesi noktasındaki tehdit ortaktır. Bu anlamda fikir birliğine sahipler. Özellikle son birkaç yıldır bizden önce de onlar İran tarafından Kandil’e birtakım operasyonlar yaptılar geçen hafta içerisinde. Dolayısıyla şu an İran ve Türkiye arasında güçlü bir iş birliği mekanizması çalıştığı gözüküyor. Bunun devamını diliyoruz… Tabi dediğim gibi çok uzun vadede devam edeceğine dair bir öngörüde bulunmak, İran’ın geleneksel çizgisi açısından mümkün değildir.

Tasam.org, yayın tarihi: 18 Ağustos 2011

KAYNAK : Haber7
YORUMLAR 1
  • bgungor 12 yıl önce Şikayet Et
    borozanlar. fravunun bile sonu olduğuna göre yorummu var.
    Cevapla

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR