D vitamini eksikliği kanser nedeni olabilir
Uzmanlar, D vitamini eksikliğinin vücutta birçok tahribata yol açtığını belirterek, Kanser, D vitamini eksikliği ile ilişkilendirilmektedir uyarısında bulundu.
ABONE OLD vitamini dışarıdan alınsa dahi cildin güneş ışınlarına maruz kalması sonucu üretilen bir vitamin olduğunu kaydeden Üroloji ve Fitoterapi Uzmanı Op. Dr. Ömer Fatih Çelik, “Güneş ışınlarından uzak duruyorsanız, süt alerjisi gibi bir probleminiz varsa, sıkı bir vejeteryan diyet yapıyorsanız D vitamini eksiliğine yakalanmanız muhtemeldir. D vitamini dışarıdan alınsa dahi cildin güneş ışınlarına maruz kalması sonucu üretilen bir vitamindir. Özellikle bazı balık ve balık yağlarında, yumurtanın sarısında ve takviyeli bazı ürünlerde bulunur. D vitamini önceleri güçlü kemik yapıları ile ilişkilendirilmesine rağmen günümüzde sadece bununla sınırlı kalmayıp önemi gittikçe artmaktadır” dedi.
D vitamini eksikliğinin birçok olumsuzluklara neden olduğuna dikkat çeken Çelik, “Kemik ağrıları ve kas zayıflığı D vitamini eksikliğinden kaynaklanabilir. Kardiovasküler rahatsızlıklara bağlı ölüm riski, yaşlılarda bilişsel beyin problemleri, çocuklarda şiddetli astım, kanser D vitamini eksikliği ile ilişkilendirilmektedir. Bütün bunlara rağmen D vitamini eksikliği hiçbir şikayet unsuru olmadan da görülebilir. Çünkü araştırmalar göstermektedir ki D vitaminin Tip 1 ve Tip 2 diyabet, hipertansiyon, glukoz intoleransı ile multpl skloroz (MS) hastalıkları ve tedavisinde rol oynadığı gösterilmiştir” diye konuştu.
"D vitamini eksikliğinin birçok nedeni vardır"
D vitamini eksikliğinin birçok nedeni bulunduğunu ifade eden Çelik, “Burada en önemli maddelerden biri D vitaminin yeterli alınmamasıdır. Bu maddede en önemli şey şiddetli yapılan vejeteryan diyet. Balık, sığır karaciğeri ve yumurta alımının çok kısıtlanması veya doğal ürünlerden veya fıtrata uygun olmayan ürünlerin tüketilmesi en önemli sorunlardan biridir. Özellikle güneşin tepede, yani öğle vakitlerinde güneşe maruz kalmanın kısıtlı veya hiç olmaması başka önemli nedendir.
Vücudumuzun ihtiyacı olan D vitaminini sentezlemek için kısa bir süre güneş altında olmak yeterlidir. Güneş ışınlarının dünyaya çarpma açısına Zenith açısı diyoruz. Kış mevsiminde bu açı uygun olmayıp güneş ışınları dünyaya eğik açıyla girdiğinden ozon tabakasında daha uzun yol katetmekte ve buradaki emilimi daha fazla olmakta ve pek az miktarda UVB ışını dünyaya ulaşabilmektedir.
Yazın öğle vakti dahi güneşin UVB ışınlarının sadece yüzde 1 kadarı dünyamıza ulaşabilmektedir (kalanı ozon tabakası tarafından emilmektedir). Bu yüzden de saat 10.00'dan önce ve 15.00'den sonra deride D vitamini yapılamamaktadır” şeklinde konuştu.
Koyu cilt rengine sahip kişilerin daha şanssız olduğunu kaydeden Çelik, “Maalesef koyu cilt rengine sahip kişiler bu konuda daha şanssızlar. Çünkü melanin pigmenti güneş ışığına maruz kalma ile oluşan tepkiyi azaltır. Yani koyu renkli insanlar güneş ışınından bu konuda daha az faydalanırlar. Böbreklerimiz D vitaminini aktif formuna dönüştürmez. Yaşlandıkça veya böbrek rahatsızlıklarında D vitamini eksikliği riski artar.
Bağırsaklarımızdan yeterince D vitamini emilemez. Çölyak hastalığı, kistik fibrozis ve crohn hastalığı da D vitamini emilimini etkiler. Eğer obezseniz yağ hücreleri dolaşımdaki D vitaminini dolaşımdan alır. Vücut kitle indeksi 30 ve üzeri olanlarda D vitamini eksikliği sıktır” dedi.
"Kan testi ile mümkün"
D vitamini eksikliğini tespit etmenin basit kan testleri ile mümkün olduğunu belirten Çelik, “D vitamini eksikliğinde tedavi her zaman yerine koyma şeklinde, yani eksik olan D vitamini dışarıdan alma şeklinde yaklaşılmakta ve buna güneş ışınlarına maruz kalınmalı şeklinde tavsiyelerle de takviye edilmektedir. Ancak atlanmaması gereken bir durum normal şartlar altında D vitamini eksikliği çok görülebilecek bir şey değildir, mutlaka altında yatan bir neden vardır. Nedene yönelik olmayan tedavilerin uzun süreli başarı şansları düşüktür.
Mesela normal şartlar altında bizler dengeli beslenme ile vitamin eksikliği yaşamayız. Ancak insanlar yeterince beslendiklerini iddia etseler de alınan besinlerin besin değerlenin veya bizleri hastalıklardan koruyacak sekonder (ikincil) metabolitlerinin ne kadar uygun olduğu hep tartışmalıdır.
Tıpkı zamanımızın yumurtaları gibi; aslında bir tavuk 2-3 günde yumurtlaması gerekirken tavuğa yapılan işkence tarzı fıtratına uygun olmayan besin ve yaşam şartları ile her gün yumurtlamaya zorlanmakta. Sonuç itibarıyle olması gerekenin dışında bambaşka, vitamin ve besin değeri düşük yumurtalar yiyoruz. Yumurtada olan bu durum diğer gıda maddelerinde de değişik şekillerde olmakta, bu da değişik hastalıklara davetiye çıkarmaktadır.
Zamanımızda bağırsak rahatsızlıkları çok olup, bu da vitaminlerden yeterince faydalanmamızı engellemektedir. Bağırsak problemlerinin altında yatan nedenler ise doğallıktan tamamen uzaklaşmış besinler ve bağırsak mikrobiyatasını veya doğal florasını koruyamamasıdır. Yaptığımız en önemli yanlış eksik olanı yerine koymak şeklinde, aslında bizim yapmamız gereken sorunun kaynağına inip onu çözmek olmalı. Yani D vitamini eksikliğinde elbette dışarıdan D vitamini alınabilir ancak D vitamini eksikliğine neden olan etkenleri de ortadan kaldırmak doğrusudur.
Eğer böyle yapılmazsa dışarıdan D vitamini alımına bağlı ve aşırı D vitamini alımına bağlı başka problemlerle ve başka hastalıklarla karşılaşılabilir. İşin doğrusu fıtratta, fıtrata uygun beslenmekte ve yaşamakta. Eğer maliyetini düşürelim diyerek tavukların genetikleri ile oynanıp tüysüz tavuk oluşturma ve ardından bunu yetiştirme mantığı sonrasında birçok anlamsız yeni keşfedilecek hastalıklara davetiye çıkarmak demektir. Kaşıkla biriktirdiklerimizi kova kova vermek demektir” diye konuştu.