Macar şef Türk mutfağını dünyaya tanıtıyor

Macar şef Agnes Toth, ilk kez 2005 yılında geldiği Türkiye'de hayran olduğu Türk kültürünü ve mutfağını öğrenerek İstanbul'a düzenlediği gastronomi turlarıyla zengin Türk mutfağını dünyayla buluşturuyor.

ABONE OL
GİRİŞ 06.09.2021 14:52 GÜNCELLEME 07.09.2021 11:08 SEYAHAT
Macar şef Türk mutfağını dünyaya tanıtıyor
Macar şef Türk mutfağını dünyaya tanıtıyor

İlk kez 2005'te geldiği Türkiye'de, ülkenin kültüründen ve yemeklerinden etkilenen Macaristanlı şef Agnes Toth, aldığı dil ve gastronomi eğitimlerinin ardından İstanbul'a düzenlediği gastronomi turlarıyla zengin Türk mutfağını dünyayla buluşturuyor.

Yunus Emre Enstitüsü Budapeşte ofisi açıldıktan sonra yaklaşık 3 yıl Kültür Koordinatörü olarak görev yapan Toth, Türkiye ve Macaristan arasında 15 yıldır "kültür ve turizm elçisi olarak" çalışmalar yürütüyor. Türkçeyle birlikte öğrenmeye başladığı Türk yemek tariflerini İstanbul'a sık sık düzenlediği gastronomi turlarıyla pekiştiren ve Türk şeflerden eğitim almaya devam eden Toth, gastronominin kültürler ve ülkeler arası dostlukların pekişmesindeki rolünde önemli bir aracılık üstleniyor.

Toth, yaklaşık 20 kişilik bir Macar grupla İstanbul'a düzenlediği son gastronomi turunda, Türk mutfağına hayranlığını ve İstanbul sevgisini AA muhabirine anlattı.

"BUDAPEŞTE'DE ÖNEREBİLECEĞİM İYİ BİR TÜRK RESTORANI OLMADIĞI İÇİN MACARLARI TÜRKİYE'YE GETİRMEYE KARAR VERDİM"

Toth, ilk kez 15 yıl önce turizm amaçlı Türkiye'ye geldiğini belirterek, "Türk kültürünü ve dilini çok sevdim ve böyle bir alanda ilerlemeye karar verdim." dedi. Agnes Toth, o yıldan sonra Macaristan ve Türkiye arasında sık sık yolculuklar yaptığını ifade etti. Özel derslerle Türkçe öğrenmeye başladığını, Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Budapeşte ofisi açıldıktan sonra 3 yıl Kültür Koordinatörü olarak çalıştığını anlatan Toth, "Ben bu süreçte Türk kültürü ve mutfağıyla ilgili programlar düzenledim. Hem YEE'de hem de gönüllü olarak birçok çalışma yaptım. Oradan ayrıldıktan sonra Türk gastronomisi hakkında bir blog yazmaya başladım. Maalesef o yıllarda Budapeşte'de iyi bir Türk restoranı yoktu. Macarlar döner ve baklavanın dışında pek bir şey bilmiyordu. Yemek kursları vermeye başladım. Bana Budapeşte'de nerede iyi bir Türk yemeği yiyebiliriz diye soruyorlardı. Budapeşte'de önerebileceğim iyi bir Türk restoranı olmadığı için Macarları Türkiye'ye getirmeye başladım. Aynı zamanda Türkiye'ye gelip gittim, yemek kurslarına katıldım, Youtube'dan faydalandım, birçok Türk şefle tanıştım. Onlar da gerçekten bana çok yardımcı oldu. 15 yıl boyunca kendimi çok geliştirdim. " diye konuştu.

Türk ve Macar kültürünün benzer yanları olduğu gibi farklılıklarının da olduğuna dikkati çeken Toth, Türk mutfağını zengin kılan özelliklere ilişkin şunları kaydetti "Türkiye, coğrafyasından dolayı inanılmaz zengin bir gastronomi kültürüne sahip. Her bölge inanılmaz zengin ve birbirinden farklı. Ege, Güneydoğu birbirinden farklı ve kendi özellikleri var. Bu yüzden Türkiye'de her şeyi bulabilirim. Doğuda et, zengin ev yemekleri ve baharat kullanımı, Ege'de hafif yemekler, zeytinyağlı ve sebzeli yemekler. Herkes damak tadına göre bir şey bulabilir. Macar mutfağı zengin olsa da Türk mutfağı kadar zengin değil. Biz daha küçük bir ülkeyiz. Bununla birlikte Türk mutfağı biraz ağır. Baklava mesela inanılmaz tereyağlı ve şekerli. Her zaman tüketilmesi çok sağlıklı olmasa da bayılıyorlar. Bizde meze kültürü yok ayrıca. Burada yemekler ortaya geliyor ve paylaşıyoruz bu Macarlar için yeni bir şey. Buraya gelen Macarlar mutfağı çok seviyorlar."

Macaristan ve Türkiye arasındaki benzerliklerin Osmanlı döneminden geldiğini anımsatan Toth, patlıcan ve kırmızı biber kullanımının o dönemden miras kaldığını söyledi.

"İSTANBUL HEM MODERN HEM GELENEKSEL YÖNÜYLE TÜRKİYE'NİN BİR ÖZETİ GİBİ"

Hem gezi hem de gastronomi turları için İstanbul'a sık sık geldiğini anlatan Toth, İstanbul sevgisini şu sözlere anlattı "İstanbul inanılmaz büyük bir şehir. Şimdiye kadar yaklaşık 30 kere geldim artık saymıyorum çok seviyorum, her mahallesi birbirinden farklı. Arnavutköy'e geldik bugün mesela. Buradaki balık restoranları çok güzel. Ahşap binalarına bayılıyorum. Sultanahmet civarının tabii ki ayrı bir atmosferi var, camilerle, binalarla müzelerle. Kadıköy Moda'yı da çok seviyorum. Oradaki pazar, kafeteryalar en sevdiğim yerler. İstiklal Caddesi eskisi gibi olmasa da orayı da çok seviyorum. Kuzguncuk'u çok seviyorum, eskiden Musevilerin kaldığı bir yer. Harika bir yer. Karaköy, inanılmaz güzel kafeleri ve sahili var. Baklava yemek için oraya gidiyoruz. Balat da kafe ve kiliseleriyle muhteşem. İstanbul Türkiye'nin bir özeti gibi. Azınlıklar, farklı dinler, farklı diller bulabiliriz. Hem modern hem geleneksel yüzünü gösteriyor. Üsküdar mesela. Burada her şeyi bulabildiğim için çok seviyorum."

KAYNAK : AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR