'Kanlı Pazar'da sorumluluğum yok'
İslami faaliyetlerinden hiç pişmanlık duymadığını söyleyen Mehmet Şevket Eygi, kanlı pazar olayları için 'yine aynı şeyi hiç tereddütsüz yapardım' diyor
ABONE OLFadime Özkan'ın röportajı
Mehmet Şevket Eygi'nin adını duyduğunda ceketinin önünü ilikleyenlerden misiniz, tüyleri diken diken olup aman uzak olsun diyenlerden mi? 1960'lı yıllarda Türkiye'deki İslami hareketi ateşleyen, Bugün adında günlük, Büyük Gazete ve Yeni İstiklal adında haftalık gazeteler çıkaran ve son 15 yılı Milli Gazete'de olmak üzere 46 yıldır yazan bir isim Mehmet Şevket Eygi. Yazılarında keskin ve sert bir dille Marksistleri, Kemalistleri, Milliyetçileri ve İslamcıları eleştiriyor. Toplumun taşralı kaldığını, 'Müslümanların' ise oturup kalkmayı, ev döşemeyi bilmediklerini söylüyor. O 'tecrit edildiğini' düşünse de, durumu 'Bir farz-ı kifayeyi yerine getirmek' olarak açıklıyor.
İslam klasiklerini basan Bedir Yayınları'nın sahibi olan 73 yaşındaki Eygi, aynı zamanda sıkı bir Sabetayist avcısı. Sabetayist seçkin bir azınlığın ülkeyi ele geçirdiğinden yakınıyor ve 'hizaya gelsinler' istiyor.
Eygi ile Cafer Ağa Medresesi'nde güzel bir bahar gününde buluştuk; Kanlı Pazar'dan İslamcılığa, estetik kaygılarından neden evlenmediğine kadar geniş bir alanda üç saat konuştuk. Hayli cömert davrandı ve doğrusu tebessüm yüzünden hiç eksilmedi.
Estetik eleştirilerinizi terör boyutuna vardırdığınız söyleniyor. Ne diyorsunuz?
Türkiye yakın tarihte son derece çirkinleştirildi. Benim gözümde çirkin bina, şiddet hareketidir. Hiç sanatlı değiller. Belediyelerin ehil olmayan kadroları da buna göz yumuyor. İçim kararıyor. İsyan etmekten başka ne yapabilirim ki!
73 yaşındasınız. Geriye dönüp baktığınızda pişmanlık duyduğunuz bir şey olmadı mı hayatınızda?
Prensip olarak yaptığım İslami faaliyetlerden hiç pişman değilim. Ama metotlarında, üsluplarında hata yapmış olabilirim. İnsan yaşlanıp durulunca keşke şöyle yapmasaydım diyor tabiî.
Bu pişmanlık Kanlı Pazar'ı da kapsıyor mu? Kendinizi vicdanen sorumlu hissetmiyor musunuz?
Yo, vicdanen hiçbir rahatsızlık, sorumluluk hissetmiyorum. Bugün aynı şartlar olsa yine aynı şeyi hiç tereddütsüz yapardım.
Olay iki kişinin ölümüyle sonuçlanmış olsa bile mi?
Bundan kesinlikle sorumlu değilim. Haberim bile olmadı. Yazdığım yazının gazetede o gün çıkacağını bilemezdim. Suudi Arabistan'daydım. 15-20 yazıyı postayla gönderiyordum gazeteye. Yazı o gün basılmış.
SOVYETLERE KARŞI AMERİKAN EMPERYALİZMİ EHVEN-İ ŞERDİ
16 Şubat 1969'da solcular Amerikan 6. Filosu'nu protesto ediyorlardı. Siz Sovyet emperyalizmine karşı Amerikan emperyalizmini tercih ettiniz.
Türkiye büyük güç olmadığı için mecburen Amerikan tarafındaydı. Bu Amerikan emperyalizmini desteklemek manasına gelmez. Seçim zorunluydu. Ben tabii ki ehven-i şer olanı seçtim.
Amerika ehl-i kitap olduğu için mi ehven-i şer?
Amerikan emperyalizmi yumurta üretimine mahsus bir tavukçuluktur. Tavukları besler, hastalandıklarında tedavi eder ve yumurtalarını alırlar. Sovyet emperyalizmi ise tavuk eti üzerinedir. Tavuğun gırtlağını keser ve et üretirler. Eğer tavuksanız neyi seçeceksiniz? Tabiî ki yaşamak için yumurtayı.
Ama biz tavuk değiliz!
Tavuğa benziyoruz efendim. Bazı benzetmeler aslına uygundur.
TV İZLEYECEK KADAR DÜŞMEDİM
Modayı takip edebilmek için Fashion tv mi izliyorsunuz?
Televizyonum yok ki izleyeyim.
İyi ama beğeniniz nasıl oluşuyor?
Kendime değer vermesem de tv takip edecek kadar düşmedim.
Kanal 7'de program yaptınız ama!
Efendim teklif ettiler yaptım. Yaptıklarımdan hiç de hoşlanmadım.
EVLENMEM MÜMKÜN DEĞİLDİ
Hiç evlenmediniz. Evlilik dinin tavsiyesidir oysa. Hanımların giyim kuşamına, oturup kalkmasına çok dikkat ettiğiniz, kimseleri beğenemediğiniz için mi böyle oldu?
Ondan değil efendim. İslami yayın hareketine, İslami aksiyona paldır küldür öyle bir girdim ki, uygun biriyle karşılaşamadım. Dinde evlilik tavsiye edilir ama hicri ikinci asırdan sonra hafif haz olmak vardır.
Bu ne demek?
Yalnız yaşamak. İstisnai bir durumdur. Binaenaleyh ben evlenmemekle iyi bir şey yaptığımı kesinlikle iddia etmiyorum.
Pişman mısınız?
O da yok efendim. Geçimsizlik, kadınların daha fazla söz sahibi olmak istemesi, erkekleri avuçlarının içine alması... Kendime bakıyorum da rahatım. Karışanım, söylenenim yok. Sağlığımı da zindeliğimi de buna borçluyum gibi geliyor.
ÂŞIK DA OLAMADIM
Âşık oldunuz mu?
Hiç âşık da olamadım. İnsanların matematiğe, müziğe farklı boyutları vardır. Bazılarında yoktur. Benim bu sahalarda boyutlarım olduğunu iddia etmiyorum.
Psikolojik tahlili uzmanlar yapsın
Osmanlı beğenisine sahipsiniz ama taşrada bir köyde doğdunuz.
Zonguldak Ereğlisi ile Devrek ilçesi arasındaki bir yolun kenarındaki tek bir evde doğdum. Tek çocuktum. Bitişikte hiç ev olmadığı için de 7 yaşına kadar hiç arkadaşım olmadı efendim.
7 yaşında anneniz sizi Galatasaray Lisesi'nin ilk mektebine yatılı bıraktı. Bu bana çok acıklı ve hatta ürkütücü geldi.
Hep içine kapanık yaşadım. Arkadaşlarım teneffüslerde oynarken ben bir şeyleri okumakla meşgul olurdum. Yahut denize bakardım.
İşte bu resim, içime dokunuyor.
Ama ben de arkadaşlarımla şakalaşır, itişip kakışırdım. Hâlâ hatırlıyorum bazı şeyleri.
Yıllar süren bu yalnızlığın kişiliğinizde, eleştiri dilinizde etkisi ne olmuştur sizce?
Bu tahlili ben yapabilir miyim bilmiyorum. Göz her şeyi görür bir tek kendini göremez. Bu tahlili gerçekçi, bilgili, insaflı, geniş ufuklu birtakım psikologların yapması lazım.
Mezar taşımı hazırlatacağım
Mirasçınız var mı? 50 bin kitaplık kütüphaneniz de dahil mal varlığınızı kime, nereye bırakacaksınız?
Kütüphanemdeki kitapların bazıları değerli değil. Onları vakfetmek için yer bakıyorum. Ölünce malım mülküm de satılıp parası fakirlere dağıtılsın. Mezar taşımı da hazırlatacağım. İsmim Latin harfleriyle yazılmayacak ama. Zevksiz taşlara benzemesin. Basit olsun. Kefenimi de hazırlamak istiyorum.
Allah gecinden versin, ölüme hazırlanıyorsunuz?
Hep hazırlandım. İnsan yaşadıkça veballer altında kalıyor. Nasıl telafi edeceğinizi bilmiyorsunuz. Bunları düşünüp üzülmemek mümkün değil tabiî.
(Yeni Şafak)