Kanadoğlu'ndan bir 'bomba'(!) daha

Cumhurbaşkanlığı seçimi için '367 şartını' ortaya atan Kanadoğlu, 'Gül Cumhurbaşkanı seçilmekle dokunulmazlığı kalkacağı için, kişisel suçlarından dolayı yargılanabilir' dedi.

ABONE OL
GİRİŞ 31.07.2007 10:47 GÜNCELLEME 31.07.2007 10:47 SİYASET
Kanadoğlu'ndan bir 'bomba'(!) daha
Kanadoğlu'ndan bir 'bomba'(!) daha

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde, 'Toplantı yeter sayısı için 367 milletvekili şart' görüşünü ortaya atan  Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmekle dokunulmazlığı kalkacağı için, kişisel suçlarından dolayı yargılanabileceği görüşünü savundu.


Milletvekili Genel seçimlerinin yapılmasının ardından gözler Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) çevrildi. TBMM'nin açılmasın ve milletvekillerinin yemin etmesinin ardından Cumhurbaşkanı adayları ortaya çıkacak.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, Cumhurbaşkanlığı adayı olması, yargı çevrelerinde ‘kişisel suçlarından dolayı Cumhurbaşkanları yargılanabilirler. Gül, hakkında açılan davalar Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde devam eder. Gül, Cumhurbaşkanı dahi seçilse kişisel suçlarından dolayı yargı önüne çıkabilir” tartışması başladı.
Görüşlerini almak üzere aradığımız Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, ANKA’ya 25 Nisan 2007 tarihinde yayınlanan 'Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu' makalesinde bu konuyu irdelediğini belirtti. Kanadoğlu, söz konusu makalesinde, 'Anayasada herhangi bir düzenleme olmadığı için Cumhurbaşkanı hakkında, sade bir vatandaş ya da dokunulmazlığı kaldırılmış milletvekili gibi işlem yapılması gerekir ' görüşünü dile getirdi.

İŞTE, KANAOĞLU'NUN TARTIŞMA YARATACAK GÖRÜŞLERİ
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yeni bir tartışmaya imza atan Kanadoğlu, makelesinde Cumhurbaşkanlarının kişisel suçlarından dolayı yargılanmalarını savunduğu makalesinde şu görüşleri dile getirdi: 'Cumhurbaşkanının bu görevi sırasında işlediği kişisel suçlarından doğacak cezai sorumluluğuna gelince; Cumhurbaşkanının kişisel suçlarından sorumlu olduğuna ilişkin Anayasada herhangi bir hüküm yoktur. Ancak bu yokluk onu sorumsuz kılmaz. Sorumluluk, ceza kurallarının eşitliğinin ve zorunluluğunun doğal sonucudur. 1921 Anayasasında bu konuda bir düzenleme yapılmamıştır. 1924 Anayasasının 41/2 nci maddesinde, Cumhurbaşkanının kişisel suçlarında yine Anayasanın 17 nci maddesinde yer alan milletvekili dokunulmazlığı ile ilgili hükümlere göre hareket edileceği öngörülmüştür.


1961 ve 1982 Anayasalarında bu konuda bir düzenleme yapılmaması ise Cumhurbaşkanı makamına duyulan saygıya bağlanmıştır. Ülkemizin Anayasa ve Ceza Hukuku öğretisinde, Cumhurbaşkanının kişisel suç işlemesi durumunda sorumlu tutulacağı yolunda, açık ve kesin bir görüş birliği vardır. Ancak bu sorumluluğun hangi konularda ne sonuçlar doğuracağı konusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür. Anayasada herhangi bir düzenleme olmadığı için Cumhurbaşkanı hakkında, sade bir vatandaş ya da dokunulmazlığı kaldırılmış milletvekili gibi işlem yapılması gerekir. Cumhurbaşkanı makamına duyulan saygıya bağlanan boşluk, kıyas yoluyla doldurulamaz. Yukarıda sıralanan ilk üç görüş Anayasa hükmü haline gelinceye kadar Cumhurbaşkanı herhangi bir dokunulmazlığı bulunmayan sade vatandaş kimliğindedir. İşlediği suçlardan dolayı hakkında genel hükümlere göre soruşturma veya kovuşturma yapılması olanaklıdır”

CUMHURBAŞKANI SEÇİLMEDEN ÖNCE İŞLENMİŞ OLAN SUÇLAR
'Konuyu, Cumhurbaşkanı seçilmeden önceki göreviyle ilgili suçlar ve yine Cumhurbaşkanı seçilmeden önceki kişisel suçlar olarak iki başlık halinde irdelemek gerekmektedir.
I- Cumhurbaşkanı seçilmeden önceki göreviyle ilgili ve o görevi sırasında işlenen suçlar, önceki görevin gerektirdiği soruşturma ve kovuşturma usulüne tabidir. Bu konuda Anayasada bir hüküm yer almamaktadır. Ancak İçtüzüğün 107/1 maddesi uyarınca görevinden ayrılmış Başbakan ve Bakanlar hakkında da meclis soruşturması hükümlerinin uygulanacağının belirtilmesi ve uygulamanın da bu yönde olması karşısında, Cumhurbaşkanı seçilen ve dolayısıyla görevinden ayrılan bir başbakan ve bakanın, Başbakanlığı veya bakanlığı döneminde işlemiş olduğu göreviyle ilgili suçlarının soruşturulabilmesi için, TBMM üye tamsayısının onda biri olan en az 55 milletvekilinin soruşturma önergesi vermesi gerekmektedir. Bu konuda Anayasanın meclis soruşturmasına ilişkin 100 ncü maddesi hükümleri uygulanacaktır. Yüce Divana sevk kararı için TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğu olan 276 oy yeterlidir.


CUMHURBAŞKANI SEÇİLMEDEN ÖNCE İŞLEMİŞ OLDUĞU KİŞİSEL SUÇLAR
“Cumhurbaşkanı seçilmeden önce işlemiş olduğu kişisel suçlarda ise, Anayasada ve İçtüzükte bir hüküm yer almamaktadır. Dolayısıyla genel hükümlere göre işlem yapılması gerekmektedir. Son olasılık, seçilmeden önce işlediği kişisel suçlarından dolayı, yasama dokunulmazlığı nedeniyle, kovuşturulması dönem sonuna bırakılan bir milletvekilinin Cumhurbaşkanlığına seçilmesi halidir. Her üç olasılıkta da, hukuki sorumluluğunun olmadığı yolundaki bir hukuk mahkemesi kararının, maddi gerçeği arayan ve delilleri serbestçe değerlendiren ceza mahkemesini bağlamayacağı unutulmamalıdır.

'HİÇBİR ÜLKE SAHTECİLİK SUÇUYLA İTHAM EDİLEN BİRİNİN CUMHURBAŞKANLIĞINA ADAY OLACAĞINI DÜŞÜNMEZ'
'Hiç bir ülke, yargı önünde aklanmadan, mahkümiyeti halinde milletvekili seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran zimmet, rüşvet, irtikap, sahtecilik, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma vs. gibi suçlarla itham edilenlerin Cumhurbaşkanlığına aday olacağını ve seçileceğini tahmin ve tasavvur etmediği için Anayasalarına bu yolda bir düzenleme getirmemiştir. Bizim Anayasamızda da bu olasılığın gerçekleşmesi öngörülmemiştir.
Ancak Anayasanın 101/4 maddesi uyarınca, Cumhurbaşkanı seçilen milletvekilinin TBMM üyeliği sona ereceğinden, yapılması gereken, ilgili yargı mercilerinin TBMM'nde bekleyen dosyayı istemesi ve TBMM Başkanının da -böyle bir istem olmasa bile-, o üye hakkındaki dosyayı ilgili yargı merciine göndermesidir. Belirtilen suçlardan yargılanmakta olan Cumhurbaşkanının, görevine devam etmekte direnmesi çağdaş bir demokraside düşünülemez. Demokrasi etiği, bu düşünceye engel olmalıdır'

İŞTE, GÜL HAKKINDA TARTIŞMA YARATAN DAVALAR
Yargı çevreleri, REFAH-YOL döneminde Kalkınma Bankası'ndan sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan Abdullah Gül'ün, bu görevi sırasında kişisel harcamaları nedeniyle hukuk mahkemesinde tazminata mahküm olduğunu ve söz konusu meblağı ödediğini belirterek şu görüşleri ifade ettiler: 'Bu eylem Bakanlık sıfatından kaynaklandığı için, zimmet ya da görevi kötüye kullanmak suçu nedeniyle ancak TBMM de soruşturma önergesi verilip, Meclis soruşturması açılalarak ve TBMM Genel Kurulu'nca üye tam sayısının salt çoğunluğu ile Yüce Divan'a sevk ile bu suçtan yargılanması mümkün. Çünkü, bu suç seçilmeden önce işlenmiş olsa da, Bakanlık sıfatı ile ilgilidir. Eski Bakanlar da bu prosedüre tabi. Ancak kamuoyunda kayıp trilyon davası olarak bilinen ve Necmettin Erbakan’ın da aralarında bulunduğu bazı kişiler, kayıp trilyon davasında “sahtecilik” suçundan yargılanarak mahküm oldular. Gül ise bu davanın sanıkları arasında bulunmasına rağmen, milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmadığı ve en son 22. yasama döneminde ise Gül hakkındaki dosya, TBMM’de dönem sonuna bırakıldığı için yargılanamadı. Bu davadaki suçlama, bütünüyle parti örgütündeki görevinden kaynaklanmakta olup, kişisel suç niteliğindedir. Suçlama sahteciliktir.


Cumhurbaşkanı seçilmekle, seçilmeden önceki kişisel suçları yönünden dokunulmazlığı söz konusu olmayacağı için, kayıp trilyon davasından yargılanacak ve mahkeme önüne çıkacaktır. Bu konuda hukuk mahkemesindeki davanın Gül lehine sonuçlanması, mevzuatımız uyarınca hukuk mahkemeleri şekli gerçekle yetindiği için, bu karar ceza mahkemesini bağlayıcı nitelikte değildir. Milletvekillerinin aksine Cumhurbaşkanlarının kişisel suçlardan dolayı dokunulmazlığı yok. Bu olayda, milletvekilliği nedeniyle duran soruşturma ve zamanaşımı ise Cumhurbaşkanı seçilmesiyle ortadan kalkacağı için, bu dava yürümeye devam edecek. Cumhurbaşkanı seçilse de bu davadan yargılanacak. Sahtecilikten hüküm giyerse Cumhurbaşkanı seçilme şartları ortadan kalkacak. Çünkü, Cumhurbaşkanlarının Anayasa uyarınca ayrıca milletvekili seçilme şartlarına da sahip olmaları gerekiyor. Cumhurbaşkanı seçilenler, Cumhurbaşkanlığı görevi süresince işledikleri suçlardan ise, sadece vatana ihanet suçundan yargılanabiliyorlar'


(ANKA)


20 Nisan 2007 Vatan Gazetesi'nde yayınlanan haber şöyle:

GÜL, KAYIP TRİLYON DAVASI'NDA AKLANDI


Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün avukatı Ömer Küçükozan, müvekkilinin kamuoyunda 'Kayıp Trilyon Davası' olarak bilinen olayla hiçbir ilgisinin olmadığının, dünkü mahkeme kararıyla ortaya çıktığını bildirdi.

Küçükozan, yaptığı yazılı açıklamada, kapatılan Refah Partisine Hazine yardımı olarak verilen paranın partinin kapatılmasından sonra Hazineye devrinin engellenmesi amacıyla kapatılma tarihi öncesinde usulsüz olarak harcanmış gibi gösterilip Hazinenin zarara uğratıldığı iddiasıyla açılan davanın Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldüğünü anımsattı.

Ağır ceza mahkemesindeki yapılan yargılama sonunda partinin genel başkanı da dahil bazı sanıkların mahkumiyetine karar verildiğini kaydeden Küçükozan, bazı sanıklar hakkında ise milletvekili oldukları için sadece suç duyurusunda bulunulduğunu belirtti.

Müvekkili Abdullah Gül hakkında suça konu eyleme iştirak etmediği gerekçesiyle herhangi bir işlem yapılmadığına işaret eden Küçükozan, Abdullah Gül ile aynı konumda olan kişiler hakkında beraat kararı verildiğini vurguladı.

Küçükozan, daha sonra Maliye Bakanlığı tarafından Hazinenin kaybının tazmini amacıyla Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın da aralarında bulunduğu parti yöneticileri ile bazı il başkanları aleyhine alacak davası açıldığını hatırlattı.

Davaya ilişkin haberlerde Gül'ün mal varlığına tedbir konulduğu şeklinde ifadelere yer verildiğini belirten Küçükozan, şunları kaydetti:

'Alacak davasının görüldüğü mahkemece, davanın özüne aykırı haberler yapılmış olması sebebiyle verilmiş gizlilik kararı, bugüne kadar tarafımızdan resmi bir açıklama yapılmasına engel teşkil etmiştir. Ancak mahkemenin dünkü
oturumunda gizlilik kararı da kaldırılarak dava hükme bağlanmıştır. Verilen hükümle müvekkilim Abdullah Gül'ün söz konusu olayla ve kayıp olduğu iddia edilen parayla bir ilgisi olmadığı gözetilerek, açılan davanın müvekkilim yönünden
reddine karar verilmiştir. Bu kararla, Gül'ün kamuoyunda 'Kayıp Trilyon Davası' olarak da bilinen olayla hiçbir ilgisi olmadığı ortaya çıkmıştır.'

ANKARA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN KARARI
Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde dün görülen davaya sanık avukatları ile Maliye Bakanlığı avukatları katıldı.

Sanıklardan Necmettin Erbakan, Ahmet Tekdal, Oğuzhan Asiltürk, Recai Kutan, Şevket Kazan ve Musa Demirci'nin avukatları, 'reddi hakim' taleplerini içeren yazılı dilekçelerini mahkemeye sundu.

Maliye Bakanlığının avukatları ise 'reddi hakim' taleplerinin yargılamayı uzatmaya yönelik olduğunu savunarak, sanık avukatlarının taleplerinin reddedilmesini istedi.

Yargıç Hürriyet Yıldırım, sanık avukatlarının taleplerini yargılamayı uzatmaya yönelik olduğuna kanaat getirildiğini belirterek, 'reddi hakim' taleplerinin reddine ilişkin ara karar verdi.

Erbakan'ın avukatı Yaşar Gürkan, bazı konularda dava dosyasında eksiklikler bulunduğunu ileri sürerek soruşturmanın genişletilmesini istedi ve esas hakkındaki savunmasını hazırlamak için süre talep etti.

Yıldırım, avukat Gürkan'ın bu taleplerinin de yargılamayı uzatma amacında olduğunu ifade ederek, taleplerinin reddedildiğini belirtti.

Duruşmaların gizli yapılmasına ilişkin daha önce verilen ara kararı kaldıran Yargıç Yıldırım, sanıklar Ahmet Tekdal, Oğuzhan Asiltürk, Aydın Menderes, Recai Kutan, Şevket Kazan, Fehim Adak, Abdullah Gül, Musa Demirci, Abdülkadir Aksu,
Abdurrahim Bezci, Özkan Öksüz, İbrahim Aktaş ve Muttalip Tatar aleyhine açılan davanın reddine karar verdi.

Yargıç Yıldırım, kapatılan Refah Partisinin Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile parti yöneticisi Rıza Ulucak'ın, Hazine zararının 2 milyon 644 bin 616 YTL'lik kısmından sorumlu olduklarını belirterek, bu miktarın yasal faiziyle birlikte sanıklardan tahsil edilmesine karar verildiğini açıkladı.

Kararda, aralarında halen milletvekili olan bazı sanıklarında bulunduğu 73 parti yöneticisinin de imza attıkları belgelerdeki miktarlar doğrultusunda 2 bin 40 YTL ile 100 bin YTL arasında değişen oranlarda Hazine zararından sorumlu tutuldular. Bu kişilerin söz konusu tutarları yasal faiziyle birlikte ödemelerine
hükmedildi.

Yargılama sırasında konulan ihtiyati tedbirlerin, karar Yargıtayda kesinleşinceye kadar devamına karar verildi.

YORUMLAR 318 TÜMÜ
  • ALİ GÜNGÖR 17 yıl önce Şikayet Et
    BİR DEFA YETMEDİ Mİ?. Kanadoğlu, senin aklınla yola çıkan CHP+DSP\'yi halk yerden yere vurdu. Şimdi Baykal seni dinlediği için saçlarını kökünden yoluyor. Halka rağmen halk için olmaaaaaz. Daha anlayamadın mı? Anayasa mahkemesi bile eminim ki verdiği 367 kararından dolayı pişman. Belki de seni Dünya\'ya getirdiği için anan ve baban bile pişman.
    Cevapla
  • Cevahir Derzah 17 yıl önce Şikayet Et
    Bu adam Mason. Ve Gül mason olmayan ilk Cumhurbaskani olacak. Ortaligin ververeye verilmesinin sebebi bu. Ülkeyi bu asalaklardan temizlemeden önümüzün acilmasi malesef mümkün degil.
    Cevapla
  • Bumilletin Birferdi 17 yıl önce Şikayet Et
    21 TEMMUZ 2007 TARİHİNE KADAR MUHALİF YORUMLAR YAPAN TÜM ARKADAŞLARA SELAMLARIMI SUNUYORUM. Sadece kural dışı güreşip ağzından sinkaf çıkanlar harıç. Eminim ki muhalif yorumlar yazdığı halde, seçim sonuçlarını görüp Bu Asil Milletin Büyüklüğünü anladılar ve kuru sıkı atan partilere, liderlere prim verilmeyeceğini anladılar. Sonra da Milletin önünde saygı ile eğildiler. Allah\'a şükür edip, Millete saygı sunanlara selam olsun.
    Cevapla
  • AHMET YİĞİT 17 yıl önce Şikayet Et
    Allah layığınızı versin. arkadaşlar adamın suratuna bakarmısınız Allah nurunu almış resmen.gece görsem korkarım.ama bide sayın Abdullah GÜL ile sayın başbakanın yüzlerine bakın adamların yüzleri sanki nura gark olmuş gibi parlıyor gülümsüyor ne derseniz diyin.siz şimdi bu şahsiyetle onları nasıl kıyaslayabilirsiniz.Allah\'ım sabır ver vatandaşıma milletime devletime.böyle şahsiyettler oldukca biz halk olarak komple.....anlatabiliyormuyum belirli bir kanada evlatlık yapaqn şahıs...
    Cevapla
  • cihan cihan 17 yıl önce Şikayet Et
    BUNAMA BELİRTİLERİ. beyin küçülmesi bu olmalı eski cumbşk lerinde böyle durumları vardı ozaman sen neredeydin behey adam ilaçlarının saatini geçirdin galiba BU LAFLAR YAKIŞMIYOR SANA.otur oturdugun yerde sizin zamanınızda ampül yoktu biliyorsun degilmi...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR