Özlem Zengin: Kaybediyorlar ama tuhaf bir ukalalık
Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı görevinde ayrılıp memleketi Tokat'tan milletvekili adayı olan Özlem Zengin, yazar Esra Elönü'nün sorularını yanıtladı.
ABONE OLEsra Elönü - Haber7.com
Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı görevinde ayrılıp memleketi Tokat'tan milletvekili adayı olan Özlem Zengin, seçime, yeni sistemin artılarına, sosyal medyadan iktidar olan muhalefete kadar birçok soruda Yazar Esra Elönü'nün sorularını yanıtladı.
Türkiye Arafta mı?
15 Temmuz çok ıstıraplı bir süreçti. Ama buna rağmen Türkiye’nin arafta kalmasına sebep olabilecek birçok şeyin sonuna gelmesine sebep oldu. Türkiye çok zor bir şeyi başardı. Referandum gibi bir süreçten geçti. Ancak 24 Haziran ile birlikte Türkiye arafta mı? Sorusuna bir nokta koyacak.
"SORUNSUZ BİR ŞEKİLDE KAZANACAĞIZ"
Final nasıl olacak?
Hayatta büyük ve iddialı laflardan hoşlanmıyorum. Hayatın en önemli yüzlerinden birinin tevazu olduğunu düşünüyorum ve buna dayanarak söylüyorum ki inşallah, Sayın Cumhurbaşkanımız bu seçimden çok rahat bir şekilde geçecek. Cumhur ittifakı için de bu şekilde düşünüyorum. Ancak çok çalışmamız gerekir, kendimizi doğru bir şekilde anlamamız gerekiyor. Bu şekilde bakıldığında sorunsuz bir süreç olacağı kanaatindeyim.
"SOSYAL MEDYAYA BAKARAK TÜRKİYE'Yİ ANLAYAMAZSINIZ"
Sosyal Medyanın sokakta karşılığı var mıdır? Sanal ortamda gerçeklik yarışı verilir mi? Tamam ve Devam kampanyasından mülhem soruyorum.
Sadece sosyal medyaya bakarak Türkiye’yi anlamak mümkün değil. Ancak artık olup bitenler sadece Türkiye’de değil, dışarının da meselesi haline geldi. Aynı şekilde dışarının meselesi de Türkiye’nin sorunları haline geldi. Bu şekilde bakıldığı zaman ciddiye alınmalı ancak oraya bakarak ne mutlu oluyorum ne de panik oluyorum. Paylaşımlara bakıp Türkiye’nin resmini görmeye çalışıyorum. (Dışarıda ve içeride nasıl bir algı var) tamam / devam konusuna gelecek olursak seçimlere doğru giderken dışarıdan ve FETÖ’cülerden gelen destek ile yapılan bir kurgu olduğunun neticesine varıyorum. Yapılan tweet sayısı üzerinden seçiminin kazanıldığı ya da kaybedildiği algısı oluşturuluyor. Bunu doğru bulmuyorum. Bu konuya sakin bir şekilde bakmak lazım. Oradan seçim kazanılmıyor. Seçim sandıktadır. Sandıktan gelen sonuçla birlikte sevinebilirsin.
MUHALEFET KAYBETMESİNE RAĞMEN TUHAF BİR UKALALIK
Her seferinde kaybeden bir parti seçmenini mi dikkate almıyordur yoksa siyaseti mi? Ve bu kaybetmelere rağmen kazanacağız motivasyonu nereden geliyor?
Ben AK Parti dışında başka bir partide görev yapmadım.2002’den beri AK Parti’de çalışıyorum. Pek çok noktasında bulunmaya gayret ettim. Doğrusu bu sürecin hiçbirini kaybetmedik, hep başarılı bir sonuç elde ettik. Ama buna rağmen muhalefetin hiç kazanmayan bir ekip olarak hal ve hareketlerini enteresan bir ukalalık olarak görüyorum. Senelerdir kazanmak kelimesinin yanından geçmemiş bir ekip için ukalalık yapmasını sakil buluyorum. Kazanma iddiası içerisinde olmak çok önemlidir. Ancak bu hal ve hareketler kazanma iddiasını ortaya koymuyor. Çünkü eğer siz iddia sahibiyseniz, siyasi parti olarak kendi iddianızı ortaya koyacak bir şeylerinizin olması gerekir. Ancak kelimelere ve hareketlere bakıldığında tezat bir görüntü ortaya koyduğunu düşünüyorum. Seçmen açısında da aynı şekilde.
MUHALEFETİN OLUŞTURDUĞU İTTİFAKIN EN TEMEL ÖZELLİĞİ ,TAYYİP ERDOĞAN KARŞITLIĞIDIR
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte Türkiye siyasal hayatı bambaşka bir yere gidiyor. Şu anda o sürecin başladığını görüyoruz. Biz referandum kampanyası yaparken, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin demokrasi için çok önemli açılımı olduğunu, Türkiye’de artık siyasi partilerin konumlanmasının farklılaşacağını, sadece tek bir siyasi partinin dilini kullanarak bu seçimin imkânsız olduğunu (çünkü %50 artı bir dediğin zaman tek bir siyaset alanı kazanmak için az geliyor.), herkesin önünden geçilmesi gereken bir atmosfere gittiğimizi uzunca anlattık. Fakat bu sistemi kabul etmeyen muhalefet, sistemin getirdiği ne kadar iyi şeyler varsa bunlardan yararlanmak istiyor. CHP, başından beri ‘eğer bunlar seçimi kazanırlarsa parlamenter sistemi geri getireceklermiş’ bunu anlatmaya çalışıyor, burada bir tezatlık var. Sen bu sisteme karşısın ama sistemin getirdiklerine en çok istifade eden CHP. Örnek verecek olursak ağaca karşısından ama meyvelerini en çok sen yiyorsun. Eğer ağaca karşıysan sen meyvesini yemezsin. Şu anda nimetlerden faydalanırken hayatlarından çok memnunlar. Ama diğer taraftan da fikri olarak itiraz ettiklerini söylüyorlar. Bu görüntünün de çok ciddi bir çelişki ortaya koyduğu kanaatindeyim. Bu yüzden bana inandırıcı gelmiyor.
Türkiye kamuoyu; muhalefetin kendini ortaya koyarken yapacakları üzerinden değil de önüne engel olabilecek ve yapmayacakları üzerinden kendini ortaya koyduğunu gördü. Muhalefetin oluşturduğu ittifakın en temel özelliği Tayyip Erdoğan karşıtlığıdır. ‘Tayyip Erdoğan’ın kaybetmesi için nasıl birliktelik lazım, Cumhur ittifakının kaybetmesi için nasıl olmazlar bir araya gelir?’ işte bunu görmek açısından muhalefetin oluştuğunu o yapıya bakmak gerekiyor. Bu kadar fikri olarak tezat, kendi varlıklarının tamamen birbirlerinin karşıtlığı üzerine kurmuş olan siyasi partilerin bir araya gelerek ittifak yapmaları daha yolun başında saik itibariyle çok sorunlu. Gelecekteki problemler bir kenara, daha oluşum sırasında ne kadar ters bir mantık kurgulandığını gösteriyor. Bir tarafta olumlu tezler üzerine Türkiye’nin geleceği üzerine olumlu şeyler hayata geçirme hayaliyle bir araya gelen bir birliktelik var. Bir tarafta da olmazlar üzerinden geriye gideriz, tamamen negatif bir yaklaşım üzerinden oluşan bir yapı var. Böyle bakıldığı zaman resmi görmek mümkün. Bir taraf artılarla diğer taraf da eksilerle şekillenmek istiyor.
"CUMHURBAŞKANIMIZ RİSK ALDI"
Sayın Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerken çok önemli bir risk alarak buraya geçti. Neden; çok daha kolay kazanılması mümkün olan parlamenter sistemde Türkiye’nin geleceği ve daha iyi olduğuna inandığı için, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmiş oldu. Bu sistematiğin kendi içerisinde kolaylıkları ve zorları var. Kendi içerisindeki zorluğu, bir taraftan zorluk ama bir taraftan Türkiye’nin geleceği açısından da hem kolaylık hem de çok büyük bir kazanım; aynı anda iki sandık koyuyor olmasıdır. O yüzden seçmene giderken aslında tek bir soruyla değil, aynı anda iki farklı soruyla gidiliyor. Bunlardan biri ‘Cumhurbaşkanınız kim olsun?’ biri ise parlamento aritmetiğimiz nasıl olsun?. İki soru iki ayrı cevap oluyor. Seçmenin cevap vermesi açısından başka parametrelerle muhakeme ederek sandığa gelmesine sebep oluyor. O yüzden ben seçmenin sandığa gelirken Cumhurbaşkanı seçerken ki iradesi ile parlamentoyu seçerken olan iradesini ayrı ayrı değerlendirmesini ve AK Parti için zorluk olarak görmekle beraber Türkiye’nin geleceği açısından çok kıymetli bir soru olarak görüyorum. Burada seçmenimize anlatmamız gereken şeyler var. Muhalefetin anlattığı gibi değil.
GÜÇLÜ MECLİS GÜÇLÜ CUMHURBAŞKANI
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde evet, cumhurbaşkanının yetkileri var. Ama çok ciddi bir denetim mekanizmasına tabi. Fakat bu yetkilerini kullanabilmesi için Cumhurbaşkanının seçildiği siyasi parti ile veya kurduğu ittifak ile parlamentonun aynı güce sahip olması gerekiyor. Aynı ağırlıkta olması gerekiyor ki beraber yürüyebilsinler. Aksi taktirde bir bocalama hali ortaya çıkar. Bu yüzden ben seçmenin çok rahat bir şekilde bunu anlayabileceğini düşünüyorum. Eğer bu ön görülüm bu şekilde hayata geçerse işte o zaman Cumhurbaşkanını seçtiğinizde istediğiniz neticeyi alamayacaksınız. Çünkü Cumhurbaşkanını güçlendirecek şey aslında sadece sandıktan çıkması değil, aynı zamanda parlamento da onu güçlü kılacak olan bir meclis aritmetiğiyle var olmasıdır. Bu anlamda çok önemlidir. ‘Birine veririm birine vermesem de olur’ gibi keyfilik durumda bakılacak bir konu değildir. Doğal olarak da muhalefet bu konuda devreye girecek ve bir şey değişmeyeceği gibi bir söylem içerisinde olmaya gayret edecek. Ancak bizim bunu çok iyi bir şekilde anlatmamız gerekiyor.
"MESELEYİ DOĞRU ANLATMAK LAZIM"
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tercihimiz Erdoğan lakin parlamento seçimlerinde Ak partiden yana tercih kullanmayacaklarını dillendirenlere ne diyeceksiniz? Bu, iradesini muhterisliğine kurban etmiş bir takım gazetecilerin de dillendirdiği durum , fiiliyatta ne kazandırır ne kaybettirir?
Bir ihtimal üzerine bunlar anlatılıyor ve kati irade olduğunu görmüyorum. İnsanlar bulundukları yerdeki milletvekillerinden memnun değil belki, bazen yapılan işlerden bazen de hal ve hareketlerden memnun olmayanlar var. Bu durumda bir ayırma imkânı doğuyor. ‘Cumhurbaşkanımızı çok seviyorum. Ama buradaki milletvekilleriyle meselem var.’ Bunu kendini ifade etmek için de kullanabilir. Bu noktada bize düşen seçmeni memnun edecek, görmekten mutlu olacağı milletvekili listesini oluşturmak da çok önemli olduğunu düşünüyorum. O dengeyi kurmak. Fakat Cumhurbaşkanında verdiğin partiye diğerinde vermediğin zaman kendini cezalandırmış oluyorsun. Fiilen yapılan bu davranış anlamsız hale geliyor. Bu manada meseleyi doğru anlatmak çok ama çok önemlidir. Kamuoyuna baktığımda vahim bir tablo görmüyorum.
TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ BİR SEÇİM
Bu yeni sistemde hükümet kurma diye bir problemimiz olmayacak.
7 Haziran’ı da doğru okumak lazım. 7 Haziran’da AK Parti birinci çıkan bir partiydi. Hükümet kurmayla alakalı bir sorun oldu. Bu yeni sistemde hükümet kurma diye bir problemimiz olmayacak. Cumhurbaşkanını sandığa gidip oyumuzu kullandığımız andan itibaren Cumhurbaşkanı aslında hükümeti kurmuş olacak. Bu sistemin en önemli özelliği budur. Sonuçta sistem açısından baktığında sistem ‘tak tak’ işleyecek. Ama sistemin daha güçlü ve rahat olabilmesi için seçilen Cumhurbaşkanı, onun geldiği siyasi parti ile parlamento aritmetiği arasında bir orantı bir denge olması gerekiyor. Anlatmak istediğimiz durum bundan ibaret. Her seçimde seçmeni yeniden ikna etmen gerekiyor. Burada çok önemli bir alt yapımız yani Cumhurbaşkanımızın siyasal yüzü var. Bize düşen hem Cumhurbaşkanımızı hem de AK Parti’yi Cumhur ittifakını hem de nasıl bir sistem bizleri bekliyor bunları anları anlatmak gerekiyor. Çünkü daha önce hiç uygulaması olmayan bir sistem. Biz referanduma giden süreçte bir hayali anlattık ve hayır diyenler mevcut sistemin kalmasını istiyorlardı. Bu çok kolaydı. Ama bizler bir hayal anlattık. Türkiye’yi böyle bir gelecek bekliyor. Türkiye insanı bu geleceğe inandı. Bu geleceğin daha iyi uygulanması nasıl olacak? Bununla ilgili seçmenimizi ikna etmemiz gerekiyor. Bu yüzden kendi içerisinde zorluk barındırmakla sistemin tabiatı gereği bir zorluk barındırmakla beraber buradan geçildiğinde Türkiye’nin geleceği açısından fevkalade önemli bir dönem bizleri bekliyor.
TÜRKİYE İÇİN İYİ HAYALLER KURAN KAZANACAKTIR
Güzel bir aydayız, hırslarımızı, nefsimizi, sessize aldığımız oruç ayında. Bu süreçte ve şu güzel günler içinde Türkiye için duamız ne olmalı?
İbadetlerin her biri çok kıymetli ancak bence oruç tutmak diğerlerinden daha kıymetlidir. Çünkü kişinin oruç tuttuğunu yalnızca kendisi bilir oruçlu musun? Değil misin? Bir de yalnızca Rabbi bilir. Başka hiç kimse bilmez. Namaz kılarsın görürler ama oruç tuttuğunu insanın kendinden başkası bilemez.
OY KULLANMAKTA AYNI ORUÇ GİBİ ÇOK DEĞERLİ BİR ŞEY
Oy kullanmakta aynı oruç gibi çok değerli bir şey. Sadece sen verirsin ve kime oy verdiğini sen bilirsin. Sadece senin özgür iradenle verdiğin bir şeydir.
Bu yüzden demokrasi için oy vermek çok değerlidir. Seçmen de o yüzden çok değerlidir. Türkiye’deki muhalefet kendine verilen oyu değerli sanıyor ama iktidara verilen oyu daha az değerli sayıyor. Cumhurbaşkanımızın manifestoda bahsettiği gibi bu oyu veren her kişi oyu verenden dolayı değerlidir. Yani seçmenin iradesi değerli olduğu için bir önem arz ediyor. Bu seçimi geleceğe dair ümit verenler, Türkiye için iyi hayaller kuranlar kazanacaklar.
-
vatandaş 4 yıl önce Şikayet EtSonuna kadar ERDOGAN sonuna kadar REİSİMİZ leyiz yine yeniden bir daha.....Beğen
-
msfr 5 yıl önce Şikayet Etözlem zengin siyasette kadın olması ve siyasette güçlü bi kadın olması hasebiyle çok beğendiğim birisi. özellikle konuşma tarzı da hoş bi bayan.Beğen
-
kantarlar 6 yıl önce Şikayet Etoy oruç gibi olamaz . biri ilahi diğeri beşeriBeğen Toplam 1 beğeni
-
Okur 6 yıl önce Şikayet EtEvet tuhaf bir ukalalık var. 17-25 Aralık sürecinde de Fetöcülerde tuhaf bir ukalalık vardı. Peşinde 15 Temmuzu yaptılar. Dikkatli olmak lazım.Beğen
-
Mehmet hoca 6 yıl önce Şikayet EtÖzlem hanımı denk geldikçe tv den takip ederim. Konuşmaları ve olaylara bakış açısını çok beğeniyorum. Allah yar ve yardımcısı olsunBeğen