Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ'dan Haber7'ye önemli açıklamalar

2002'de göreve geldikten sonra birçok önemli reforma imza atan Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ sorularımızı yanıtladı. Sağlıkta güçlü altyapının koronavirüsle mücadelede sağladığı faydaların altını çizen Akdağ, Türkiye'deki sağlık sisteminin Avrupa ve ABD'dekinden çok daha iyi olduğunu belirtti. Akdağ ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'doğru dürüst ambulans yoktu' açıklamasıyla ilgili de değerlendirmeler yaptı.

ABONE OL
GİRİŞ 27.04.2020 16:43 GÜNCELLEME 27.04.2020 17:08 SİYASET
Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ'dan Haber7'ye önemli açıklamalar
Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ'dan Haber7'ye önemli açıklamalar

Haber7 - İbrahim Can

Türkiye, koronavirüsle mücadelesinde dünyaya örnek olmaya devam ediyor. Son olarak İsveç'te tedavi edilmeyen Türk'ün özel uçakla alınıp Türkiye'ye getirilmesi uluslararası kamuoyunda geniş yankı buldu. 

Türkiye'deki sağlık sisteminin altında imzası bulunan isimlerden biri olan Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ ile konuştuk. Önce 2002-2013, ardından 2016-2017 olmak üzere yaklaşık 12 yıl Sağlık Bakanlığı yapan Akdağ, AK Parti iktidarında yapılan en önemli sağlık reformlarında görevin başındaydı. Genel sağlık sigortası, hastanelerin modern hale getirilmesi, şehir hastaneleri, hava ambulans ve daha birçok önemli projeyi gerçekleştiren Akdağ'ın Haber7.com'a özel açıklamaları şöyle:

"VATANDAŞI ÖNCELEDİK"

Türkiye, koronavirüsle mücadelede başarısıyla dikkat çekiyor. Sağlık sistemimizin bu başarıdaki yeri nedir? 

Türkiye koronavirüsle mücadele birçok Avrupalı ülkeden ayrışarak daha başarılı bir tablo sergiledi. Bunda elbette sağlık sistemimizin büyük yeri var. Daha doğrusu sağlıkta dönüşüm programıyla geldiğimiz noktanın büyük yeri var. Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde biliyorsunuz 2002’den itibaren özellikle ilk 10 yılda çok büyük bir sağlık dönüşüm programı gerçekleştirdik. Bu Türkiye’nin sağlık sistemini tamamen değiştiren bir yaklaşımdı. Vatandaşı önceleyen, kimsesizlerin kimsesi olmayı hedefleyen, herkes için sağlık prensibine sıkı sıkıya bağlı bir program yürüttük.

 

AK Parti’den önce sağlıkta durumumuz çok kötüydü. Vatandaşlarımız ya bir sağlık sigortasına sahip değildiler ya da sahip oldukları sağlık sigortası onlara yeterli ve kaliteli hizmet vermekten acizdi. Hatırlayalım; SSK’lı işçilerin aldığı hizmeti esnaf alamaz, esnafın aldığını SSK’lı alamaz; memurla emekli birbirinden ayrı hizmet alır; ve hepsinden önemlisi devletin herhangi bir hastanesine giden vatandaşlar ayrıca muayenehaneye gitmeden asla hizmet alamaz durumdaydı. Bunların hepsini değiştirdik. Öncelikle genel sağlık sigortası oluşturduk. Kamu sağlık sigortası olarak vatandaşlarımızın bütününü, bu ülkenin birinci sınıf vatandaşları olarak bu sağlık sigortası çatısının altına yerleştirmiş olduk. Yoksulların primlerini devlet bütçesinden sağladığımız ve bu sigorta kurumunun, buna genel sağlık sigortası dedik biliyorsunuz, bir şekilde finansal eksiğini de bütçeden sağladığımız bir sistem oluşturduk. Tamamen kamucu, tamamen insanı önceleyen, hiç kimseyi açıkta bırakmayan bir sigorta sistemi.

"PANDEMİ PLANLARI YAPTIK"

Bununla birlikte sağlık hizmeti veren kamu sağlık kurumlarının altyapılarını güçlendirdik. Mesela ambulans hizmetlerimizi geçmişte kıyaslanamayacak kadar güçlendirdik. Bunun yanısıra birinci basamakta toplum sağlığı hekimliğini ve aile hekimliğini birbirinden ayırarak herkesin istediğinde değiştirebileceği bir aile hekimi olmasını sağladık ve toplum hekimliği tarafında da bugünkü salgınlarda olduğu gibi gerektiğinde sahada filyasyon yapacak ekipleri mükemmel biçimde yetiştirdik, eğittik, sayılarını artırdık ve ayrıca pandemi planlarını yaptık. Özellikle kuş gribinden sonra pandemi planlarımızı geliştirdik ve hatırlayın 2009-2010’daki domuz gribi salgınına biz çok hazırlıklı girmiştik. Onun için domuz gribi salgınında 600’ün biraz üstünde bir sayıyla vatandaşımız hayatını kaybetti. Oysa dünyada, Dünya Sağlık Örgütü’nün ve Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi’nin hesaplarına göre 150 binle 600 bin arasında insanın domuz gribinden öldüğü tahminleri yapıldı. Yani o salgından da biz büyük bir başarıyla çıktık.

Şehir Hastanesi.

"O HASTANELERLE SALGINA YAKALANSAK DURUMUMUZ FELAKET OLURDU"

Proje aşamasındayken şehir hastaneleriyle ilgili çok farklı iddialar vardı ancak salgın süresince yatak sayısının önemi bir kez daha ortaya çıktı. Böyle bir pandemi durumunda şehir hastanelerinin Türkiye'ye faydası ne oldu? Ve şehir hastaneleri yapılmamış, sağlıkta özellikle bakanlığınız döneminde atılan temel olmasaydı şu an Türkiye'de nasıl bir tabloyla karşı karşıya olurduk? 

Hastaneler tarafına gelince, eski hastaneleri hatırlayalım gerçekten durumumuz perişandı. Bugün Allah korusun biz o eski hastanelerle salgına yakalansaydık bizim için felaket bir durum olurdu. Neden? Çünkü bir defa bütün yataklar koğuş şeklindeki odalardı. Yani bir odada 8-10 kişi yatar, banyosu, tuvaleti odanın içinde değil ta uzakta bir yerde. Böyle şartlar altında siz bulaşıcı hastalıkları nasıl yöneteceksiniz? Bakın bugün hasta odalarımızın yüzde 74’ü müstakil olarak bir yatağı ve içinde banyosu tuvaletiyle uygun bir durumdadır. Bu oran biz iktidara geldiğimizde yüzde 6 civarındaydı.

Şimdi bazıları diyorlar ki siz yeni hastaneler yaptınız eskilerini kapattınız. Aslında böyle bir şey yok. Biz nerede ne kadar yatak ihtiyacımız olduğunu belirledik ve o duruma göre bazı hastaneleri kendi yerinde yeniledik, bir kısım hastaneyi kendi yerinde yenileme imkanı olmadığı için onlara uygun daha geniş alanlar bularak yeniledik. Bütün yenilediğimiz hastaneler modern, bu çağın gereklerine uygun hastanelerdir. Biz 500’ün üzerinde yeni hastane yaptık. 60 binin üstünde yeni yatak oluşturduk. Eski hastanelerin revizyonla düzeltilebilecek olan küçük bir kısmını revizyonla modern bir hale getirdik. Türkiye’deki hastaneleri hızla modernleştirdik, çağın gerekliğine uygun hale getirdik. Bu yoğun bakım yatakları açısından da böyledir. Bahsettiğim gibi özellikle kuş gribinden sonra yoğun bakım ihtiyacını net olarak bütün memlekette belirledik ve buna göre kapasitemizi artırmaya başladık.

AK Parti olarak iktidara girdiğimizde Türkiye’de 2 bin 200 civarında yoğun bakım yatak sayısı vardı. Devlete ait hastaneler, SSK hastaneleri dahil, üniversite hastaneleri, özel hastaneler bütününü kast ediyorum. Bugün bu sayı 39 binin üstüne çıkmış durumdadır. 2 binlerden 40 binlere gelmişsiniz. Yani 20 kat artırmışsınız. Bunların aşağı yukarı 25 bini erişkin yoğun bakım yatağıdır ve Türkiye’de yoğun bakım yataklarında 17 binin üstünde de solunum cihazımız bulunmaktadır. Bunlar Allah korusun hazırlanmamış olsaydı bugün bu salgında perişan duruma düşerdik, inanın ağlardık. Hem sağlık çalışanları ağır derecede mağdur hale gelirdi hem de hastalarımız ve yakınları ileri derecede mağdur hale gelirdi.

Tabii ki hastanelerin bu hale getirilmesi çok kolay değil, yıllarımızı aldı. Yıllarımızı aldı ama gerçekten birçok Avrupa ülkesinin başaramadığını başarmış olduk. Bugün Avrupa ülkelerinin karşılaştığı problem bu. Onlar bu şekilde bir hazırlık yapamadılar. Hastanelerini birçok yerde yenileyemediler. Yoğun bakım yataklarını pandemiye yetecek şekilde çoğaltamadılar. Türkiye’yi bu uluslararası salgında diğer ülkelerden ayıran önemli bir özelliği altyapısının çok kuvvetli olmasıdır.

Tomografi, MR cihaz sayımızı çok artırdık. Buna karşı çıkanlar vardı. Nerede onlar? Herkes görüyor ki bugün o tomografi cihazları olmasaydı, bu salgını göğüslemekte inanılmaz zorluk çekecektik.

Türkiye’de geldiğimiz noktanın önemine tekrar işaret etmek isterim. Şehir hastaneleri aslında bizim hastaneleri modernleştirme sürecimizin adeta nihai aşamasıdır diyebilirim. Biz birçok hastaneyi genel bütçemizden finansman sağlayarak yeniledik. Şehir hastanelerine sıra gelince, bunların büyük çoğunluğunun finansmanını farklı bir modelle sağladık.  

Biliyorsunuz klasik ihalelerde bir hastaneyi yaptırırsınız, yükleniciye parasını ödersiniz, yüklenici gider. Daha sonra bir problem çıkarsa bu yükleniciyi bulmak da zordur, onu mesul tutmak da zordur. Zaten parasını vermiş durumdasınız. Oysa şehir hastanelerinde, biz hastanenin finansman bedeli de içinde olmak üzere yapımıyla ilgili bütün 25 yıllık maliyetini ihaleyi kazanmış olan firmaya yaptırıyoruz ve ödemeyi 25 yıl içinde yapıyoruz. Böylece, yeni bir finansman modeliyle bütçemizin üzerine ani bir yük bindirmeden bu yükü 25 yıla yayarak vatandaşımıza dünyanın en modern hastanelerini kazandırmış olduk.

Şehir hastanelerinin bu finansman modeliyle yapılmasının iki önemli unsuru var. Bir söylediğim gibi ilave bir finansman buluyorsunuz ve bunu 25 yıla yayarak ödüyorsunuz. Aksi takdirde bütçeden bu hastaneleri karşılamak çok zor olurdu. İkincisi de şehir hastanesini yapan ve adeta 25 yıl için vadeli olarak bu hizmeti devlete veren bir yüklenici, eğer kalitesiz bir hastane yaparsa bunun ceremesini çekeceğini biliyor. Dolayısıyla bu hastaneleri çok kaliteli biçimde inşa ediyorlar.

Diyelim ki hastanenin ameliyathanelerinde bir problem çıktı ve bir müddet ameliyat yapılamadı. Ya da MR cihazlarında arıza çıktı ve MR çekilemedi. Bunlara ilişkin ödemeler firmaya yapılmadığı gibi, bu süre içinde işletmenin kayıpları da firmaya ödettiriliyor. Dolayısıyla bu işi yüklenen özel sektör her şeyi kaliteli yapmak ve eksiği en kısa zamanda tamamlamakta kendisini zorunlu hissediyor. Peki burada patron kim? Patron elbette devlet. İşi özel sektöre yaptırıyorsunuz, 25 yıl boyunca sorumluluğu alıyor. Siz yüklenicinin peşinden koşmuyorsunuz, o sizin peşinizden koşuyor. Her ödeme döneminde hastaneyi mükemmel bir şekilde işlettiğine dair kayıtlarınız mevcutsa ödeme yapıyorsunuz. Aksi takdirde ödemelerden kesinti yapıyorsunuz. Hem burada kalite artıyor hem de kamu güçlü bir biçimde vatandaşa en modern hastanelerle en erken zamanda hizmet etmiş oluyor.

Avrupa ve ABD salgının merkezi haline geldi. Gelişmiş ülke sınıfındaki bu ülkelerin koronavirüsle mücadelede eksik kaldığı şey sizce nedir?

Amerika’nın sıkıntısı Avrupa ülkelerinden de farklı. Amerika’da paran yoksa öl derler. Hemen hemen bütün hastaneler özel hastanedir. Devlete ait hastanelerin sayısı azdır. Sigorta özel sigortadır, çok büyük para ödersiniz. Sigortaya para ödediğiniz halde hastaneye işiniz düştüğünde ilave çok yüksek paralar ödersiniz. Amerika’nınki bir felakettir ve çok da başarısız.

Avrupalı ülkelerde hazırlıklar yetersiz ancak yiğidi öldür hakkını ver kabilinden onların bir dezavantajı var, onu da söylememiz lazım; nüfusları bizden çok yaşlı. Ve bu kadar yaşlı bir nüfusla salgınla karşılaştığınız zaman hastanelere binen yük çok çok yüksek oluyor. Senelerdir Sayın Cumhurbaşkanımızın ailelere 3 çocuk tavsiyesini gelecek açısından da böyle anlıyoruz. Türkiye’de yaşlı nüfus yüzde 8’dir. İtalya’da yaşlı nüfus yüzde 22-23 civarındadır. Dolayısıyla bu ülkeler biraz hazırlıksız yakalandılar.

Ercüment Ovalı.

Ercüment Ovalı mevzusunda neler söylemek istersiniz?

Meseleyi magazinleştirmek ne toplum sağlığına yarar verebilir ne de vatandaşlarımızın için bunun tek tek bir yararı olur. Bu yanlış yapılmamalı. Meseleyi magazin meselesi haline getirmek yanlıştır. Meselenin kişisel popülaritenin artırılması için kullanılması çok yanlıştır. Bir konuda popülerleşme arzusu gerçeğin önüne geçerse orada yanlışlar yapılmaya başlanır.

Ercüment Ovalı da dahil olmak üzere hiç kimse bu meseleyi magazin konusu, popüler konu haline getirmemelidir. Elinde bir ürün olan bunu bilim dünyasına sunar, bilim dünyası ve ilgili bakanlıklar ilgilenir ve faydalı bir şey olması için katkı verilir. Ama elinde ürün olanın bunu bilimsel yollarla ortaya koyması lazım. Popüler bir şekilde değil.

ADANA’DAKİ SAHRA HASTANESİ

Adana'da yapılan "sahra hastanesi" sizce gerçekten hizmet verebilir miydi?

Adana’da bir sahra hastanesi kurulmadı, depo mahiyetinde bir binanın içine bölmeler yapılarak belediye tarafından sahra hastanesi olarak takdim edildi. Bu yanlış bir yaklaşımdır. Bir hastane sahra hastanesi de olsa özellikle böyle bir salgına karşılık verebilmesinin için altyapısının çok güçlü olması gerekir.

Adana Büyükşehir Belediyesi şunu yapsaydı anlardım: Böyle boş bir alanımız var, bu alanı biz maliyetini karşılayarak hastaneye dönüştürebiliriz, ya da bu alanı Sağlık Bakanlığına tahsis edeceğiz, Sağlık Bakanlığı maliyeti karşılasın burada bir sahra hastanesi yapabiliriz deseydi bunu anlardım. Ama "sahra hastanesi yapacağız" deyip de vatandaşın karşısına depo gibi bir bina çıkarmak ciddiyetle bağdaşan bir durum değildir.

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın kalp krizi geçirdikten sonra taşındığı 1970 model ambulans.

"CUMHURBAŞKANIMIZIN O SÖZÜ GERÇEĞİN TA KENDİSİ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Biz göreve gelmeden önce doğru dürüst ambulans yoktu" ifadeleri çok başka yerlere çekildi. Türkiye'de uzun süre Sağlık Bakanlığı yapmış biri olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Sayın Cumhurbaşkanımızın, ‘Biz göreve gelmeden önce doğru dürüst ambulans yoktu’ ifadesi gerçeğin ta kendisidir. AK Parti iktidarlarını ısrarla eleştirmeyi, doğru yanlış demeden adet haline getirmiş bir gazetecinin bir televizyonda konuşmasını dinliyorum. Diyor ki: Ben baktım, 2002 yılında AK Parti iktidara geldiği zaman Türkiye’de 618 ambulans varmış. Hani Cumhurbaşkanı ambulans yoktu diyordu. Cahilliğini sergiliyor tabii ki bu arkadaş. Cumhurbaşkanımız doğru dürüst ambulans yoktu diyor. Evet, yoktu.

O zamanlar nüfus 70 milyonlar civarındaydı 2002’de; 618 ambulans bu kadar nüfusa nasıl yetebilir, mümkün mü? Kaldı ki bunların hemen hemen hiçbiri tam teşekküllü ambulans değildi. İçindeki malzemeler yetersizdi, kırsala ambulans hizmeti hiç verilmiyordu. Hamile anneler ambulans çağırdığında, ‘Biz hamile annelere hizmet vermiyoruz. Siz bir araca binip gideceksiniz’ deniyordu. O gün sayısı 618 olan ve büyük çoğunluğu da teşekküllü olmaktan uzak ambulans sayısı bugün tam teşekküllü 5 bin 469 ambulansa yükselmiş durumdadır. Belki bu sayı biraz daha artmış olabilir, ben birkaç ay öncesinin sayısını veriyorum. Neredeyse 10 katı yapıyor. 2002’de Türkiye’de toplam 383 bin kişi ambulansla taşınmış. Bu sayı 2019’da 5 milyon 700 bin. Bunlar birbiriyle kıyaslanabilir mi? Sayın Cumhurbaşkanımız doğru dürüst ambulans yoktu derken yanlış bir şey mi söylemiş oluyor? Elbette doğrunun ta kendisini söylemiş oluyor.

Sayın Sağlık Bakanımız alakadar oldu, İsveç’ten koronavirüslü bir kardeşimizi Türkiye’ye getirdik. Peki neyle getirdik bunu? Bir yerden hava ambulansı falan mı istedik? Hayır, bizim kendi sistemimiz. 10 yılı aşkın süredir hava ambulans sistemimiz şahane bir şekilde çalışıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir imkanı AK Parti iktidarı olarak biz, Sayın Cumhurbaşkanımızın büyük destekleriyle ortaya koymuş durumdayız. Hava ambulans sistemimiz bütün vatandaşlarımız için ücretsiz. Bu öyle çok ucuz bir hizmet değil. Ve hava ambulans sistemimiz o tarihten bu tarihe 50 bine yakın vatandaşımızı taşıdı. Bunun içinde İsveç’ten getirilen kardeşimiz gibi yurt dışından getirilenler var, yurt içinde taşınan vatandaşlarımız var. Bütün bunlar bize şunu söylüyor: Türkiye’de AK Parti iktidarlarıyla, Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde büyük bir sağlık dönüşümü gerçekleşmiştir ve bu sağlık dönüşümü tamamen vatandaşlarımızın en yoksulundan orta hallisine, yedisinden yetmişine, hatta anne karnındaki bebekten mezara kadar vatandaşların sağlığını önceler, hedef olarak vatandaş bir numaradır. Ve bu yüzden hem bu salgında hem de Allah korusun bundan sonraki problemlerde Türk sağlık sistemi güçlü, esnek yapısıyla hizmet vermeye devam edecektir.

Vakit ayırdığınız ve sorularımızı cevapladığınız için çok teşekkür ediyoruz. 

Ben sizlere teşekkür ediyorum. Haber7 vasıtasıyla gerçekleri vatandaşımıza aktarmamıza vesile oluyorsunuz. 

KAYNAK : HABER7 | ÖZEL
YORUMLAR 47 TÜMÜ
  • Vatansever. 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun Sayın Recep Akdağ bey.Rabbim ecrinizi en güzeli ile versin amin.
    Cevapla
  • Yusuf 3 yıl önce Şikayet Et
    Sayın Recep AKDAĞ'ın sağlık alanında ülkemize kazandırdıklarını asla unutmayacağız . böyle kişilerin kabine çokça olması gerekiyor.
    Cevapla
  • Hamza 3 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkür ediyoruz , ancak örnek vereyim ; 2005 işe giren ve 2030 da evrak olarak emekli olan bir erkek ve yaşını doldurana kadar bekliyor ya, kişi 1980 doğumluysa bu yaş sınırı 2040 yapar , bu tarihe kadar maaş alamıyor ve 2030 ile 2040 arasındaki 10 yıllık süreçte de sağlık sigortasından faydalanamıyor. Amerikadan beter oluruz bunun çözülmesi lazım. Şimdi evlatlarınızı düşünün bu yazdığım 60 yaş içindi , evlatlarımız 65 yaşında bu hakka kavuşacak yani süreç oldumu 15 yıl ....dediğim gibi çözülmesi lazım , emekli hakkı kazandıktan sonra çalışsa da çalışmasa da ya her koşulda sağlık sigortasından faydalanması lazım.
    Cevapla
  • YOZGAT 3 yıl önce Şikayet Et
    Maalesef sizin döneminizdeki disiplin yok şuan hastanelerde. Ayvalık Devlet hastanesi resmen dökülüyor, Ortalığı adam gibi temizleyen bile yok. Bir kaç doktorun özverisi ile gidiyor. Dahiliye başta olmak üzere.
    Cevapla
  • Hasan Ergün 3 yıl önce Şikayet Et
    Türkiye'de sağlık sistemini mükemmel hale getirdiniz Eski durumu bilmeyenler nerden nereye geldiğimizi bilmiyor Fakat yapılan bu hizmetler akılda kalıcı şekilde halka anlatılamadı maalesef Burda anlatılanlar bile laf kalabalığı içinde kaybolmuş ne yazık ki
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR