Bozdağ'dan Sinan Ateş açıklaması: Her yönüyle aydınlatılacak
Adalet Bakanı Bozdağ, Sinan Ateş cinayeti hakkında, "Konu her yönüyle aydınlatılacaktır. Tetikçi de yakalanıp adalete teslim edilecek" açıklamasını yaptı.
ABONE OLSON DAKİKA HABERİ: Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 Yazarı Mehmet Acet'in de olduğu gazete, televizyon ve ajansların Ankara temsilcileri ile 2022 yılı değerlendirme toplantısı yaptı.
Bozdağ, Acet'in sorusu üzerine başörtüsü teklifiyle ilgili, "Bu düzenlemeye kökten karşı çıkmayı tarif affetmez" dedi.
SORU-CEVAP KISMI
BAŞÖRTÜSÜ DÜZENLEMESİ
MEHMET ACET: Başörtüsü düzenlemesi ile ilgili muhalefet randevu vermedi. Önce HDP sonra CHP, İYİ Parti şuanda da bu düzenlemeyi yapacak bir çoğunluğu yok Cumhur İttifakı'nın. Süreç nasıl ilerleyecek? Kilitlendi mi?
Şimdi tabii randevu vermemeye ilişkin gerekçelere baktığımızda esasında kamuoyuna yansıyan gerekçelere Anayasa teklifinin içeriğine ilişkin bir ret içermiyor. Komisyon görüşmelere başladığında komisyonda göreceğiz. Ya da siyasi partiler ayrıca ve özel bir açıklama yaparlarsa orada kararlarını göreceğiz. Ben şu andaki tutumlarını doğrudan bir ret olarak işin doğrusu görmek istemem. Öyle bile olsa görmek istemem. Çünkü bu konu meclisten büyük bir uzlaşmayla geçmesi için tam uygun bir zeminde ve zamanda gelmiş durumda. Gündeme getiren de biz değiliz. Sayın Kılıçdaroğlu'dur. Yasal güvence istediği bir konuya, anayasal güvence geliyor diye karşı çıkacaklarsa çıkmak isteyeceklerse onları bileceği iş. Yani herkes sorar. Sen yasal güvence istedin. Anayasal güvence geliyor. Daha büyük bir güvenceye niye karşı çıkıyorsun? Derler. Ama şu ana kadar yansıyan bir şey olmadı. Fakat geçen altılı masanın açıkladığı bildiriye bakarsak bir takım önerilerimiz olacak. Turnusol kağıdı falan olacak diyorlar. Benim anladığım kadarıyla ipe un sermek için bahane mi arıyorlar? Yoksa destek vermek için bir şey mi yapmak istiyorlar? İkisi arasında gidip geliyorum. Yani umarım ipe un sermezler. Umarım bu konuda herhangi bir bahane üretme şeyine girmezler. Çünkü çok açık. Yani ailenin korunmasıyla ilgili maddeye hangi saikle karşı çıkacak? Merak ediyorum. Onlar görelim ne diyecekler. Veyahut da başörtüsü hem başını açan, hem başını örten kadınların hakkını, anayasal düzeyde koruyan bu düzenlemeye nasıl karşı çıkacaklar? Onun görelim, teknik bazı şeyleri olabilir. Onlar elbette değerlendirmeye açıktır. Ama bu düzenlemelere kökten karşı çıkmayı Türk halkı affetmez.
SORU: Sayın Bakan sunum için teşekkürler. Efendim yüzde yirmi beş kira sınırlamasından kaynaklı olarak bazı adil vakalar ülke genelinde yayıldı. İşte kiracılarla ev sahibi arasında kavgalar çıkması bunlarla ilgili elinizde bir istatistik var mı? Ne kadar olay çıktı bu kira anlaşmasından kaynaklı mesele, adli vaka bir onu soracağım efendim. Bir de dezenformasyon yasası geçmişti. Bununla ilgili şu ana kadar dava sayısı nedir? Bazı siyasi meselelerde bu konuyla ilgili savcılık atıf yaptığını gördük haberlerde ama tam bir rakam yok. Tam bir rakam nedir? Bir de Sezgin Baran Korkmaz konusuyla ilgili bir gelişme var mı? Ve Halkbank davasındaki son durum nedir?
Şimdi tabii bu kira çıkan uyuşmazlıklar hepimizi üzüyor. Hele suç niteliğinde birtakım fiillerin işlenmesi bundan hepimiz rahatsızız. Gönlümüz arzu ediyor ki olmasın. Bildiğimiz gibi o yasa bir yıllık bir yasaydı. Şimdi bu bir yılın sonuna yaklaştık. Yakında bu yasa bitecek. Tabii yasa ihtilaf halinde uygulanacak şeyi öngörüyor. Yani taraflar anlaştığı takdirde farklı bir meblağ üzerinde diyelim isterse o anlaşmayı yasaklamıyor. Ama diyelim ihtilaf ettiler. ihtilaf ettiğinde uygulanacak hukuku ortaya koyuyor, ihtilaf halinde uygulanacak hukuk yüzde yirmi beşten fazla bir artırıp yapamaz. Konu yargıya gittiğinde yargı onu değerlendirir. Yüzde yirmi beşin üzerinde olan artışları iptal eder. Hukuka aykırı görür. Kanun çok açık, çok net ama taraflar farklı bir değerlendirme yaptığında o tarafları bağlar. Yargıya intikal ettiğinde yargı buna kanun neyi emrediyorsa o çerçevede gereğini takdir ederek kararıyla bir hüküm vererek neticelendirir. Şimdi tabii rakamlar şu anda arkadaşlar çıkarıyor. Bütün şeylerin rakamları davalarla ilgili 2022 elimde şu anda kesin hani şu kadar bundan oldu, bu kadar bundan oldu. Ayrı bir, ayrıntı yok. Bu özel bir çalışma da gerektiriyor. Çünkü bunlar daha çok darptan geliyor. Ya da işte mesken şeyini ihlalden geliyor. Yani hangi alandan geldiğine bakmak lazım. Biz bunu bizim strateji buna bir baksın Tahir, Neşat Bey'e ve burada bulunan heyete verileri böyle bir çalışalım onlara iletelim. Yani bu biraz istatistikten de tam görünmüyor. Çünkü genel darp diye gidiyor veya işte komşuluk hukukun ilanıyla ilgili ama onun içinde gürültü yapma var, efendim bir sürü şey var. Bunların içinden bir seçelim bir bakalım. Bu konuda kaç ihtilaf var? Onu görelim. Ben çok bir ihtilaf olduğunu düşünmüyorum işin doğrusu. Ama kamuoyuna yansıyan ihtilaflar var, onlar rakama döktüğümüzde daha net konuşabileceğiz. Arkadaşlarımız bunu size inşallah versinler. Şimdi Halkbank davasıyla ilgili süreç hem Halk Bankası hem büyükelçiliğimiz hem Dışişleri Bakanlığı tarafından devam ediyor. Yakında da onlarla ilgili bir orada şey var dava var. Onu da arkadaşlar takip ediyorlar, onu biz de yakından takip ediyoruz. Şu ana kadar mevcut durumda bir değişiklik yok. O kadar söylüyorum. Sezgin Baran Korkmaz'la ilgili iade talepleri var. Bildiğiniz gibi şu anda bize Sezgin Baran Korkmaz'ın iadesi yönünde bir karar yok. Daha önce bir başka ülkede hem Türkiye'ye hem ABD'ye iadesi yönünde karar çıkınca onlar ABD'ye iadesi yönünde karar aldılar. Ama Türkiye'ye henüz iadesi konusunda bir gelişme yok, Türkiye olarak biz takip ediyoruz. Türkiye iadesi sağlandıktan sonra da yasal süreç kaldığı yerden elbette devam edecektir. Bir tane daha söyleyeyim. Dezenformasyon yasası çok haksızlığa uğrayan bir yasa. Sanki öyle bir dezenformasyona uğradı ki çıkış sürecinde herkese bu yasa uygulanacakmış gibi. Halbuki dezenformasyon yasasına baktığınız zaman ne diyor? İşte kamu güvenliği, genel sağlık, ülkenin iç ve dış yararları. Bunlarla ilgili bir bilgiyi ama yalan, gerçek dışı bir birliği aleni bir şekilde bir de kamu barışını bozmaya elverişli olacak tarzda yaymak. Şimdi bir de özel kast, sırf bu maksatla yani bu tür ülkenin iç ve dış güvenliğiyle ilgili bir bilgi ve kamu düzeniyle ilgili bir bilgi genel sağlıkla ilgili bir bilgi değil mi Niyazi Bey? Burada üçü, üçü özel kast. Burada yalan olan bir şey doğruymuş gibi millete aleni bir şekilde anlatacak. Amacı da kamu barışını bozmak ve bu anlatım da kamu barışını bozmaya elverişli hale gelecek. Yani bu suçun unsurları itibariyle oluşması o kadar zor şartlara bağlanmış ki. Yani öyle bir kişi bir yazı yazdı. Kamu barışı bozdu denemez o yüzden de buradan böyle beklenti yükselttiler herkese soruşturma açılacak şu olacak bu olacak ama ben buradan fazla bir soruşturma çıkacağı kanaatinde değilim. Şu ana kadar da çıktığını tahmin etmiyorum. Yansımış olabilir. işte buradan gidecek diye ama savcılıklarda şu anda var mı bizim elimizde? Ne kadar? Ali bey Ceza İşleri Genel Müdürümüz bu işleri takip ediyor. Şu anda elimizde bir veri var mı burada? Yok Şimdi yani şu ana kadar kamuya yansımış ama bu konuya da bir bakalım. Biz şimdi Ali Öztürkmen Bey bu konuyu bir araştırsın bir bakalım. Çünkü spesifik bir konu olduğu için benim elimde bir bilgi yok. Ama ben tahminimi söylüyorum. Ben olduğunu şu ana kadar kamuoyu sizin kadar yakın görmesem bile böyle bir soruşturma olduğu kanaatinde değilim.
KILIÇDAROĞLU HAKKINDA SUÇ DUYURUSU VAR MI?
SORU: Siyasilerle ilgili Kılıçdaroğlu ile ilgili suç duyuruları olduğu söyleniyor?
Ya o suç duyuruları kim yapıyor ona da bakmak lazım. Yani o buradan bir soruşturma çıkar mı? Yani buradan benim gördüğüm kadarıyla kolay kolay soruşturma açılması yasal şartlar açısından zor gözüküyor. Yani bu ne zaman? Kamu barışını işte Gezi olayları gibi ülkenin içinde kriz, kaos, kargaşa ve bunları arttırmak bunları çoğaltmak gibi bir şeyle herkesi sokağa döküp şunu bunu yapmak gibi yani böyle şartlara baktığınızda kamu barışının bozulması şartı öyle kolayca oluşan bir şart değil. Yani birisi aleyhine bir şey yazdı veya bir konuda gerçek dışı bir beyanda bulundu diye kamu barışı bozulmaz. O yüzden bu madde değil Ceza Kanunu'nun başka maddeleri burada uygulanır. Onu da zaten savcılarımız bunu takip ediyorlardır ama demin dedim bu kanun çok dezenformasyona uğradı. Hak etmediği kadar eleştiri aldı. Eleştiri alacak kısımları eleştirilmedi. Eleştiri kısmı eleştirildi. Bunun oluşması unsurlar itibariyle neredeyse imkansıza yakın denecek kadar zor olan bir suçu sanki herkese oluşacakta, herkese de uygulanacakmış gibi bir algı yaratıldı, bu algının boş olduğu muhtemelen rakamlarla da teyit edilecektir. Kısa sürede anlaşılmış oldu.
SORU: Hakaret suçlarında cezai yaptırımın siyasi yasakla bağının kesilmesine ilişkin beklenti, talep, yorum ve değerlendirmeler var. Malum karar bağlantılı. Bu konuda güncel herhangi bir adım atılması söz konusu mu? Bir de yargıya duyulan güven ve yargıya duyulan güvenin yanı sıra tam memnuniyet, aslında ikisi farklı ama çok sık birbirinin yerine kullanılıyor. Bu güven ve memnuniyete ilişkin bir katsayı, bir oranı, güncel bir çalışma var mı elinizde? Yani adliyeye işi düşmese bile yargıya duyduğu güven, adliyeye işi düşenlerin duyduğu memnuniyet, dönemsel bir ölçünüz var mı? Bir de şu an için hayır cevabını beklemiyorum ama hakim başına, mahkeme türüne göre düşen dosya sayısıyla bu davaların yine mahkeme türüne göre sonuçlanma süresine ilişkin de daha sonra tabii istatistik ulaştırılırsa yani bir hakim mahkeme kararına göre kaç pozitif görüyor bir yılda? Ve aynı zamanda da ne kadar sürede dava türüne göre sonuçlandırılıyor bunlar? Varsa şu anda yoksa daha sonra rica ediyorum.
Şimdi Tahir Bey bu istatistik güvenlik istatistikleri şu anda en son olanı bir getir bana. Şimdi hakaret suçuyla ilgili müstakil bir şu anda çalışmamız yok. Ama şunu söyleyeyim ben daha önce açıkladım. Cezasızlık algısını ortadan kaldırmak maksadıyla bizim bakanlık olarak yürüttüğümüz bir çalışma var. Onun esas amacı da şu, ceza miktarı düşük olan suçlarda farklı bir yöntem belirledik, çünkü miktar çok düşük şu anda diyelim hakaret bir suç cezası da var ama yatarı yok, yani çok az diyelim ki şey olduğu zaman kamu görevlisi olduğu zaman çok az başka suçlar da var böyle ve belli şuana kadar bizim infaz sistemimize bir bölü iki infaz. Normal adil suçlar dediğimiz suçlarda. Bir bölü iki olduğuna göre iki yılın infazı yok. Yani cezasını alıyor. Sadece cezaevine giriyor, çıkıyor. iki yıl üzerinde olduğunda da o da gene çok düşük bir şey oluyor. Ve bizim gördüğümüz şey de şu. Cezası düşük suçlar işlendiğinde caydırıcı bir yaptırımla karşılanmadığında daha nitelikli bir suçla karşı karşıya kalınıyor. Örneklendirmek gerekirse bir kadına karşı tehdit yaptı. Üç ayın yatarı falan yok, tutuklama yasağı da var. Tutuklaması da yok. Şikayet ettiğiyle kalıyor. Üç ay mı? Altı ay. Altı aydan iki yıla kalır. Yani altı ay sayalım. Yatarı yok. Tutuklama yasağı kapsamında iki yılın altında tutuklamak yasak. Şimdi kadın ne yapıyor? Şikayet ettiğiyle kalıyor. Bu sefer öbürünün öfkesi artıyor, geliyor darba, darpta da böyle itekleme diyelim basit bir müdahaleyle tedavi gibi bir şeyse onun da şeyi yok. Cezası çok düşük. Onun cezasını biraz artırdık alt sınırını ama şu anda ne kadar basit yaralama cezası dört ay. Ama kademeli olarak işte o nitelikli hali. Ama öyle yapmıyor. Şimdi diyelim ki basit bir yaralama gibi oluyor. Ama bayağı bir şiddet uyguluyor. O gidiyor bu sefer oradan da tutuklama yok, oradan da bir ceza yok. Bakıyor, tehdit etti yok, darp yaptı yok. Ondan sonra gidiyor, daha büyüğünü işlemeye, cüret ediyor. O yüzden biz batı uygulamalarına da baktık. İngiltere'de, Hollanda'da ve başlıca ülkelerde de benzer uygulamalar var. Bazı suçları ille hapisle karşılamak yerine başka yaptırımlarla karşılamak küçük, cezalı, az cezalı daha doğrusu suçları, başka yaptırımlarla karşılamak ama infazı deliksiz yapmak. Yani tam infaz. Üç ay alıyorsa üç ay infaz. Şimdi bizde şöyle seçenek yaptırımlar var. Özetle infaz sürecinde denetimli serbestlikle ilgili kısımda bizim CTE burada Enis Bey diyor ki kamu yararına falan yerde çalışma diyor. Değil mi? İki saat çalışıyor. Bir gün çalışma sayılıyor. Ama şimdi ikincisi bu denetim serbestlik aşamasında. Ama diyelim ki yargılama aşamasında hakim dese ki kardeşim sen bu suçu işledin işte diyelim ne yaptı? Gitti, çimleri söktü, kamu malına ciddi şekilde zarar verdi, cezası çok düşük. Sen belediye park bahçelerinde çimleme işinde tamam mı? Üç ay çalışmasına diyecek üç ay sekiz saat her gün gidecek. Orada çim bakımı, dikimi, yetiştirilmesi, böyle yani birtakım hapis dışında yeni yaptırımlar konusunda bizim yani pek çok suçu hapisle karşılamanın artık bir anlamı olmadığını, özellikle cezası düşük tehdit suçunun basit halinin, hapisle karşılamanın bir karşılığı neredeyse yok. Öyleyse biz buna diyelim ki birisi yaptı bunu. Gel bakalım sen bir ay şunu yap, İşte onu kanun yazacak, suç ve ceza kanununda yazılı şekilde olacak. Hakim bunlardan birine karar verdiğinde bunlar olacak. Onun dışında yan yaptırımlar olmayacak. Sadece gidecek onu ama üç aysa üç ay, bir yılsa bir yıl, iki yılın altındakiler de böyle bir uygulama. Belki bir yılda bunu bağlayabiliriz. Ama bütün suçları da inceleyeceğiz. iki yıla kadar da olabilir yani cezasız bir suç kalmayacak ama hapis cezalı gereken suçlar nitelikli suçlar olacak. Bizim o ülkelerden gördüğümüz bu basit ceza gerektiren suçların yaptırımının hapis cezası dışında bu tür yaptırımlar olmasının diğer suçların işlenmesini ciddi oranda azalttığını görüyoruz. Ben Türkiye'de de bunun çok caydırıcı ve cezasızlık, bir de bunun tabii yargılanmasını da öyle aylarca falan olmayacak. Ya bu istinaf da bitecek. Toplam işte biz de şimdi basit eseri yargılama usulleri var yasamızda. Gerekiyorsa oralara da müdahale ederek. Böyle bir iş oldu mu? Toplam iki üç ay hepsi anında görecek. Yani vatandaş tehditle karşı karşıya kaldığında tehdit eden yaptırımı sıcağı sıcağına hem de kesinleşmiş mahkeme kararıyla görebilecek şekilde bir seri veyahut basit veya daha farklı bir usulle biz bunu usul açısından da bağlayacağız. Tabii hakaret de bu açıdan değerlendirilecek konularda bir tanesi ve diğer bazı suçlar da bu açıdan değerlendirilecek. İkinci bir şey daha söyleyeyim. Tabii hakaret konusuyla alakası var ama şey bağlantısı var. Şimdi bizim Anayasamızın 76. Maddesinin ikinci fıkrası diyor ki taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis cezası alan kişi milletvekili olamaz diyor. Siyasi yasağa bu, Anayasa koyuyor. Kanun koymuyor, Anayasa koyduğu için hakaret suçu diyelim, cezası işte alt sınırdan üst sınırdan hiç fark etmiyor. Bir yıl olduğu zaman siyasi yasağı Anayasa koyuyor. Hakim sadece Anayasa’nın bu hükmünün kararını yazıyor. Sanki kamuoyunda şöyle bir şey var. Kanunda yok da, hakim, siyasi yasak verdi. 53. madde kanunun hapis ceza zorunlu sonucu olarak uygulanan bir madde. Farz edin yazmadı hakim, uygulanmayacak mı? Gene uygulanır. Çünkü o hakimi yazmasına bağlı bir sonuç değil. Kanun yazdığı için şimdi buda nereden kaynaklanıyor? Anayasadan kaynaklanıyor. Anayasa yazıyor, dolayısıyla hakaretin dışında bir yıl ve fazlası ceza aldığı zaman o darp olur, tehdit olur, başka başka suç olur bilemeyiz. Şimdi burada bu hakarete bağlı bir şey olarak değil, cezaya bağlı bir yaptırım olarak Anayasa öngörüyor. Ceza Kanunu'nda Anayasa’nın bu hükümlerine uygun bir düzenlemeyi içeriyor. Hakimin yaptığı da Anayasa ve yasaya uygun bu düzenlemeyi kararını tekrar etmekten ibaret. Yoksa hakimlerin hiçbiri kendisinden kanunda yazmayan Anayasa’nın emretmediği bir şeyi kararına yazamaz. Elli üçüncü maddenin birinci fıkrası diyor ki kişi kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasının mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak diye başlıyor. A, B diye sıralıyor. Şimdi dolayısıyla böyle bir ceza aldığı zaman bu cezanın doğal bir sonucu. Sadece hakaretle sınırlı değil. Bir yıl ve daha fazla hapis cezası alan herkesle ilgili uygulanan cari bir hüküm sanki bunu özel seçilmiş, özel uygulanmış, özel uygulanıyormuş gibi bir algı yaratmak doğru bir şey değil. Bu herkese uygulanan Türkiye'de bir yıldan fazla hapis cezası almış binlerce vatandaşımız var. Her vatandaşımıza uygulanan genel bir hüküm. Sanki bunu hiç kimseye uygulanmıyor da birine özel uygulanıyormuş gibi takdim etmek de doğru değil ama yeni dönemde şunu söyleyeyim bu cezasızlık algısının ortadan kaldırmak için atacağımız adımın Türkiye'de pek çok tartışmayı sona erdireceğine de ben inanıyorum. Şu anda niye yapmıyorsunuz derseniz çalışma sürüyor. Biz bir dünyayı da inceliyoruz. Şu anda aldığımız veriler çok güzel ama bir görev başka neler var ne yok bir de kendi mevzuatımızda tarıyoruz. Bu konuda da bir bilim komisyonu kurduk. Komisyonumuzda Türkiye'nin saygın akademisyenleri, Yargıtay'dan, ilk dereceden çok yetkin hakimleri, üyeleri var, beraber çalışıyorlar şimdi onların çıktılarını alacağız ve bu konuda seçimden sonra atacağımız önemli adımlardan birisinin olacağını buradan ifade etmek isterim. Yargıya güvenle ilgili 2022 yılı sonuçları çıkmadı, 2021 yılı verilerini verebilirim. Benim aklımda kaldığı kadar yargı hizmetlerinden memnuniyet 2021’de yüzde elli dört gözüküyor ama arkadaşlarım getirdiğinde onu verelim. Yeni çıkan sonuçlar da artış çıktığında açıklayacağız.
SORU: Efendim bu sosyal medyada bazen görüyoruz bunu tabii özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik yapılan tacizler sonrası. Gözaltına alınıp sonra serbest bırakılanlar oluyor. Fakat sonra tekrar hani bırakılmamasına yönelik hükümler vardır ya da neden bırakılıyor? Ya da niye tekrar gözaltına alınıyor, bunu sormak isterim. ikincisi HDP davasıyla ilgili anayasaya göre kapatılmalı mı siz ne düşünüyorsunuz merak ediyorum?
Şimdi tabii çocuklarımız hepimizin evladı, bu ülkenin çocukları burada olan herkesin evladıdır, onların haklarını hukuklarını korumak bizim vazifemizdir. Anayasamızda hem çocuklarla ilgili pozitif ayrımcılığı koyduk. Hem çocuk haklarını ilk defa Anayasaya koyduk, hem çocuk koruma kanunu ilk defa çıkardık, uygulamaya koyduk. Hem çocuk mahkemelerini ilk defa çocuk ağır cezaları koyduk. Adli görüşmeleri onun için getirdik. Çocuk teslimini onun için getirdik. Biz çocuklarımızla ilgili çok önemli reformlara imza attık. Ancak soruşturma süreçleriyle ilgili şunu söylemekte fayda var. Soruşturma delille işler. Şimdi siz herhangi biriyle ilgili cinsel taciz ya da cinsel saldırı iddiasında bulunuyorsunuz. O zaman soruşturma makamı size deliliniz ne diye soruyor. Şimdi iddia varsa onu teyit eden delil yoksa savcı karşı tarafta bunu reddediyorsa, şimdi ne yapacak? iki tane iddia var, biri diyor yaptı, öbürü diyor yapmadı. Böyle bir durumda savcı ne yapıyor? Elinde bir delil olmadığı için ona göre bir tedbir kararı talep ediyorsa adli kontrol edebilir. Veyahut da başka bir şey düşünür, ama daha sonra kolluk savcı şikayet üzerine orada kalmıyor. Sonra bunu kolluğa havale ediyor. Şikayeti araştırtılıyor. Başka şeyler aile de savcılığa yeni deliller sunuyor. Gerekirse hekime, adli tıpa gönderimler yapılıyor. Sonra delilleri topluyor. Delilleri topladığında bakıyor ki daha doğru, o zaman da gereğini yapıyor. Yani burada bırakılması himayesi değil veya bir mağdurun korunmaması değil tamamıyla benim bildiğim kadarıyla söylüyorum. Delil durumuyla alakalı tabii daha sonra deliller ortaya çıkınca sosyal medyada bunu yazınca bu sefer de diyor ki işte sosyal medya bir şey tepki koydu. Bu sefer o yaptı ama dosyada delil yoksa savcının yapabileceği bir şey yok. Savcı delille bağlı. Ama çocuklara ilişkin şimdi yeni düzenlemelerde bizim bildiğimiz kadarıyla tedbir kararları alabiliyor, verebiliyor. Özellikle bu 6284 kadınlar… Birisi benim çocuğum cinsel istismara uğradı dediğinde başka bir delil sunamadığında iddia dışında savcı başka bir tedbir talep edebiliyor mu burada? Ne edebiliyor?
SORU: Tutuklamaya yönelik olarak gözaltı kararı alabilir. Eğer çocuğun beyanı adli görüşme odasında ya da çocuk İzleme merkezinde zaten çocuk olduğu için alındığında çocuğun beyanı da bizim çocuk suçun mağduru ama olayın da en önemli tanığı. Burada alınan ifade, sağlıklı bir ifadeyse güvenilebilir bir ifadeyse bununla ilgili koruma tedbirleri alınabilir tabi.
Şimdi bizim çocuğun adli görüşme odalarımız dediğimiz yerler var. Bir de çocuk izleme merkezleri var. Orada çocukların ifadesi alınıyor. Ve o ifadede de efendim çocuk beyanına itibar ediyor. Anneninki iddia oluyor. Çocuğun ki delil oluyor. Onun durumuna göre bakıp karar veriyor. Ama biz tek tek olayları değerlendirirsek hata ederiz. Somut olaya göre bakmak lazım ama şu kadarını söyleyeyim. Savcılarımız, hakimlerimiz bu konuda emin olun en az buradaki yer kadar duyarlı ve hassasiyet gösteriyor. Yani dosyada delil varsa yani iddia şüphe bile hani şüphe bile varsa ona göre de davranıyorlar ve genelde aleyhte bu konuları değerlendiriyorlar. Bu konuda hassasiyetin yüksek olduğunu bilmenizi isterim. Yani münferit bazı olaylar üzerinden hassasiyet yokmuş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Bu doğru değil. Rakamlar ortada. Tabii bu konudaki rakamlar kamuoyuyla fazla paylaşmadık ama keşke hiç olmasa. Ama rakamlarda maalesef iyi değil. Şimdi memnuniyetle ilgili arkadaşlar şeyi getirdiler. 2021 yılı, 54,8 memnuniyet. Efendim adalet hizmetlerinden. Orta diyenler 10.0, memnun değilim diyenler 11,2, fikri yok diyenler 24. 2021 yılı bu TÜİK'in verileri. Yani şunu ifade edeyim. 2022i yılı henüz yayınlanmadığı için burada paylaşamıyorum.
HDP'NİN KAPATILMASI DAVASI
Şimdi ben o soruda ne cevap versem yanlış olur. Çünkü görülen bir dava olduğu için Adalet Bakanlığı olarak görülen bir davada şu karar verilirse doğrudur. Bu karar verilirse eğridir demem, anayasaya aykırı. Ben bir kanaatim var. Ama ben kamuoyuyla değil özelde paylaşayım. Fakat kamuoyuyla bu kanaatim Adalet Bakanı olarak buradaki yüksek heyet takdir eder ki benim bu kanaatimi paylaşmam bu yargılama sürecini etkileme sonuçları açısından da değerlendirilebilir. Verilecek bir karar diyelim. lehte olur, aleyhte olur. Bizim görüşümüzle de irtibatlandırılabilir. Bu sefer de çıkan karar ayrıca bir tartışma konusu olur. O yüzden bizim Adalet Bakanı olarak ben hem söylüyorum görülen davalarda ne tür karar çıkar konuları üzerine ben hiç daha bugüne kadar görüşüm olmadı. Bundan sonra da olmayacak. O hakimin işi yargının işi. Biz süreçlerle ilgili bir değerlendirme yapabiliriz. Benim bir kanaatim var. Ama bu kanaatimi kamuoyuyla görülen bir dava hakkında açıklamam Adalet Bakanı olarak kimse hoş görmeyeceğini düşünüyorum. Ben kendim de doğru bulmuyorum. Anayasayı ihlal etmiş oluruz. Beni buradan çok vuruyorlar. Eleştiriyor. Bunda da mı söylemeyeceksin diye ama ben şimdi bir konuşmaya başlarsam bu sefer herkes gelecek. Ya bir de bizim davayla ilgili konuş. Ya sizi demiyorum ben. Bu konu genel söylüyorum. Ama ben anayasaya göre de ben değerlendirme anayasaya göre de görülen bir dava var. Kapatma iddiası var. Savcı dün sözlü en son efendim mütalaasını vermiş. Şimdi bizim kalkıp burada şöyle olur dediğimizde olmadı. Bu sefer bak işte Adalet Bakanlığı da bu işi bilmiyor diyecekler. Veyahut da şöyle oldu. Benim dediğim gibi oldu. Bak işte Adalet Bakanı talimat verdi. Hakimler de baskı kararı diyecek. Yani ben nasıl konuşursam her halükarda sıkıntı. Onun için değerli arkadaşlar her bakan konuşabilir bu konularda. Aslında konuşmaması lazım da. Ama konuşabilir. Ama Adalet Bakanı konuşması fevkalade yanlış olur. Yani beni bu konuda mazur görün ama birebir de ben size kanaatimi söyleyeyim.
SORU: Dava süreci ne kadar sürecek Seçimden önce biter mi sizce?
Tabii şimdi süreler var. Tarafların talepleri, mütalaa verdi savcı. Şimdi Savunma sunacak. O savunma için ne kadar süre istedi? Ne zaman yapacak? Ve davanın görülme gününü de gündemini de karar konusunda mahkeme başkanı belirler. Yani bizim bir tahminimiz olsa bile mahkeme başkanı görülme gününü kendi tayin ettiği için onu ondan başkası bilemez. Yani şu anda başkan karar verdiyse biliyordur açıklamadıysa. Ama karar vermediyse onun da bilgisi yoktur. Yani tamamıyla mahkeme başkanının takdirine bağlıyım. Ama ne zaman takdirine bağlı? Davalı parti temsilcileri, savunmalarını, sözlü savunmalarını yaptıktan sonra o savunmayı yaptığı gün de karar verebilir. Karar için ayrı bir güne de duruşmayı tehlil edebilir . Bu tamamen mahkeme başkanı takdirinde. Onun için bir takvimlendirme yapmak o da ayrı bir sıkıntı. Yapamayız da zaten.
SORU: HDP diyor ki seçim öncesi karar verilmemesi için başvuracaklar galiba. Seçim öncesi kararın çıkması adil bir seçim süreci geçirme bakımından sakıncalar yaratır. Anayasa Mahkemesine gideceğiz kararı seçim sonrası…
Beni hiç zorlamayın. Ben şerbetliyim bu işlerde. Oradan zorlarız, buradan zorlarız. Hayır ben şunu söylüyorum. Bu konuda ben şimdi değerli arkadaşlar Mithat Sancar öyle diyor, öbürü böyle diyor. Yani davayla bağlantı kurulmayacak olsa ve konuşurum diyorum. Ama bu davayla ilgili efendim konuşmam benim doğru değil. Ben bu konuda konuşacak doğru adam değilim. Yani doğru soru sorulacak, doğru adamda ben değilim. Ama konuşursam tabii elbette bundan herkes farklı değerlendirecek. Yani ama yargı süreci devam ediyor. Bu konuda bizim söyleyeceğimiz şey o. Mahkemenin kararı her ne yönde olursa olsun bizim yapmamız gereken o karara saygı duymaktır. Bundan daha fazla söylememiz de yanlış olur.
"BİZE KAPIYI KAPATANA BİZ DE KAPIYI KAPATIYORUZ"
SORU: Biz bir süredir uyuyoruz. Bu cezaevlerinde yatan hükümlülerden ücret falan talep ediliyormuş. Elektrik ücreti, su yemek ücreti gibi ben çok şaşırdım ama böyle bir uygulama var mı? adamların hayatı kaymış zaten. Özgürlükleri sınırlandırılmış. Bir de ücret mi alıyorlar? Şimdi bir soru daha soracağım. Almanya'dan birkaç ay önce bir darbe girişimi önlendi biliyorsunuz. Bunlardan firari olarak çeşitli ülkelere gittikleri gibi Türkiye'ye de gelenler olursa. İade talep ederlerse bu mütekabiliyet uygulanır mı? Bizim FETÖ'cüler oraya gidiyor, orası FETÖ kuluçkası oldu ya.
Şimdi şöyle söyleyelim. Tabi burada cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin elektrik ücretleri devlet tarafından karşılanıyor. Isınma ücretleri devlet tarafından karşılanıyor. İki, sıcak su giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Yemek giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Orada şöyle bir durum var. Cezaevleri ticari durumdan hani harcama tarifeye tabi. Biz ticari tarifeden bakanlık olarak bunu ilgili firmalara ödüyoruz. İçeride tutuklu ve hükümlünün bu dediğim ihtiyaçları dışında kullandığı özel bir takım elektrikli aletler, araç gereç, malzemeler var. Onlar kullanınca onlardan da ticari anlamda bir tahsilat yapılıyor. Sadece bunlarla sınırlı. Ama şimdi yeni bir genelge hazırladık. Yakında yayınlayacağız. Yönetmelik değişikliği yapıyoruz. Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin özel olarak kullandıkları araç gereç ve malzemenin elektrik ücretinin mesken tarifesi üzerinden onlardan biz tahsil edeceğiz. Ama bakanlık olarak ilgili yere yine ticari şeyden ödemesini biz yapacağız. Bundan sonra elektrik ücretleri ne olursa olsun hepsi mesken tarifesine tabi olacaktır. Burada önemli bir değişiklik yaptık bunu özellikle ifade etmek isterim. Tabi bize gelirse Almanlar ne yaparız? Henüz gelmediler. Ama onlar kaçacakları yeri iyi biliyorlardır. Ama bize gelirse bakacağız değerlendireceğiz. Elbette bunu Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanımız ülkemizin ilgili görevlileri hep beraber değerlendireceğiz ama ben şu kadarını söyleyebilirim. Biz bu konularda adi suçlar dışındaki konularda mütekabiliyeti esas alıyoruz. Adi suçlarda da pek çok ülke zaten iade de zaten biz Amerika’da başka ülkelerde de aynı şeyler söz konusu. Ama böyle bir konu söz konusu olduğunda bize nasıl davranıyorlarsa biz de onlara öyle davranıyoruz. Yani İsveç’te biliyorsunuz. En son aldığı kararla maalesef oradaki FETÖ’cüleri iade etmeyeceğini son olarak Bakanlar Kurulu da bu konuda karar verdi. Bizim yaklaşımımız şu. Kim bize nasıl davranıyorsa Türkiye’den de aynı davranışı görecektir. Bize bir adım gelene bir adım gideceğiz. Bize kapıları kapatana biz de kapılarımızı kapatıyoruz. Bizim taleplerimizi iade konusunda yerine getirmeyenler benzer konularda taleplerini yerine getirmemizi bizden beklememelidir.
SORU: Türkiye’nin hem Avrupa’dan hem Amerika’dan FETÖ’cülerin iadesine dönük talepleri vardı. Son durum nedir? Rakamlar nedir?
İlave olarak şunu söyleyeyim. Özellikle Amerika ve Avrupa Konseyi ülkeleri AB ülkeleri FETÖ, PKK, DHKP/C ne kadar terör örgütü varsa bunlardan Türkiye’nin iadesini istediği kişilerin bu güne kadar bize bu ülkelerden doğrudan iadesi söz konusu değil. Çok açık söylüyorum. Bunları özel olarak bu ülkeler himaye ediyorlar. Kim Türkiye’ye düşmanlık ediyorsa onlar özel himayeye mazhar devlet statüsü diye uluslararası hukukta bir şey var. Yani özel himaye ye mazhar devlet, onlar özel himayeye mazhar terörist muamelesi görüyorlar. Onlar da ilişkin kararları hukuk diyorlar, hep yargı diyorlar. Ama biz onalar siz yargıya da gönderin bizimkileri oraya da göndermiyorlar. Ama biz biliyoruz ki iadeler konusunda bu konuların nasıl işlediğini gayet iyi biliyoruz. O ülkelerin siyasi iradesine rağmen bu süreçler farklı işlemez. Dünyanın her ülkesinde, aksi takdirde dış politikayı yargı karar verir. Yargı belirlemiş olur. Ülkenin dış politikasını hükümet ve Dışişleri Bakanlığı hükümetin politikalarına göre yönetir. Amerika’da da bu böyle, Avrupa’da da bu böyle . hiçbir ülkede yargı dış politikayı belirlemez. O yüzden de siyasi irade bunu verme taraftarı olmadığı için topu yargıya atıyor. Biz Amerika’ya şunu da söyledik FETÖ başta olmak üzere ele başı başta olmak üzere diğerlerinin dosyalarını siz gönderin yargıya. Amerika bir tanesinin dosyasını yargıya bile bizim talebimize rağmen dahi göndermedi. Çünkü Amerikan yönetimi bu konuda Türkiye’ye karşı tutumu aramızdaki ikili anlaşmalara da aykırı ve dayanaksız bir tutum. Türkiye çok haklı. Gönderdiği dosyalar yeterinden fazla delille dolu. Şu kadarını söyleyeyim. FETÖ ile ilgili bizim gönderdiğimiz dosyalar dünyada iadesi talep edilen başka ülkelerden veya başka ülkelerin birbirinden iadesi talep edilen bütün dosyaları şöyle yan yana koyun delil bakımından en kuvvetli dosyalar. Buna rağmen iade yapılmıyor. Yani burada çok açık bir şekilde ülkeleri bu konuda himayesi var. Biz bunu görüyoruz. Ona göre de politikaları üretiyoruz. Israrlı bir şekilde Türkiye bu iade taleplerini somuta dönüştürüp, bunların iadesini sağlamaya devam edecektir. Onlar reddetti diye biz vazgeçmedik, vazgeçmeyiz.
SORU: Özellikle kamuoyunun yakından takip ettiği davalarda muhalefetin bir iddiası var. Bu davalarda hakimlerin değiştirilmesi suretiyle yargıya müdahale edildiği yönünde eleştirileri var. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Yani bu davalarla ilgili hakimlerin yerleri değiştirilerek yargıya müdahale söz konusu mu? Bir de coğrafi teminat da beklentiler konusundaki düşünceler nedir?
Şimdi coğrafya teminatı hayata geçireceğiz. Onunla ilgili zaten İnsan Hakları Eylem Planımızda da var. Çalışmalarımızda da var. Bunun adımını atacağız. Bu bir. İkincisi, İstanbul'da yani somutlaştıralım yani bu olayı. Çünkü kaça kaça kaçamıyoruz da. Şimdi açıklıyorum. Hakimi kim değiştirmiş? Adalet Bakanı'nı mı değiştirmiş. Hakimi kurul değiştiriyor. Defalarca söylüyoruz. HSK birinci dairesi değiştiriyor. Bizim bir alakamız yok. Siyasetle irtibatlandı. İki, bu hakimi Sayın İmamoğlu ve avukatları reddettiler. Hani savundukları hakimi bize karşı adil değil. Bize karşı tarafsız değil. Dolayısıyla bu hakimin bizim davamıza bakmasını karar vermesini doğru bulmuyoruz. Tarafsızlığından taraflılığı konusunda netiz diye hakimi reddettiler. Üç defa reddetti. Red kararı reddedilince bir de itiraza götürdüler. Şimdi kendi reddettikleri hakim tarafsız değil dedikleri hakimi şimdi göklere çıkarıyorlar. Ondan sonra yerine gelen hakim karar verdiğinde de onu da yapmadıkları hakareti, yapmadıkları saygısızlığı bırakmıyorlar. Bu hakimi de reddettiler. Ne yapacağız? CHP Genel Merkezi'nden hakim mi bulacağız? Böyle şey mi olur? Yani hakimler bu milletin hakimleridir. Karar verirken bu milletin hakimleri anayasaya, kanuna ve hukuka bağlı vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Burada hukuka uygun davrandı. Kanunları uyguladı diye linç edilen bir hakimi görüyoruz. Yani böyle bir şey olmaz. Bunu biz kabul edemeyiz. Sekiz buçuk milyon dava görülüyor neredeyse yılda. Bunların içerisinden kamuoyunun tartıştığı işte iki elin parmağını hadi diyelim yüz tane dava üzerinden yargı görevi yapanlara yapılmadık hakaret kalmadı. Bak şimdi ne yaptılar? Üç duruşma hatırlarsanız şu karardan önce bundan önceki duruşmada binlerce insanı illerden taşıdılar. Billboardları döşediler. Sonra ondan önceki duruşmada da aynı şeyleri yaptılar. Son duruşmada da aynı şeyde, yani her duruşmada yargıyı etkilemek için, uğraş veren bir yaklaşımı görüyoruz. Elbette yargıyla ilgili konularda sağlıklı bir şekilde işleyecek. Ama öte yandan da kamuoyunun önünde. Her duruşma öncesi İstanbul Adliyesi'nin önünde binlerce insan toplandı, daha doğrusu topladılar. Sadece İstanbul'dan değil civar illerden, son üç duruşmanın üçü de böyle karar çıktı, çıkacak şeklinde her defasında hazırlıklı ve billboardları da döşeyerek hakimlere, savcılara karşı da saygısız bir dilde kullanarak bunu yaptılar. Bu hoş bir şey değil. Yani biri hepimizin bu konularda dikkatli olması lazım. Siyaseti bu işe bulaştırmak isteyenler bu işin üzerinden siyasi rant peşinde koşanlar. Yani ben daha önce de söyledim. Halk mağduru destekler mağdura destek olur. Ama mağdura yatanı desteklemez. Bunlar bu çok net söylüyorum. Mağdura yatıyorlar ama mağdura yatmayı da beceremediler. Samimiyetsizlik, istismar paçalarından akıyor. Yani böyle şark, kucaklaşma, şöyle bir bakın o fotoğrafa hiçbir muhabir fotoğrafı ona benziyor mu? Ya ben sunuculuk yapan bir mağdur görmedim. Yani siz gördüyseniz söyleyin, birisi mağdur olmuş da mağduriyetiyle ilgili toplantı yapılıyor, bir sürü insan yapılıyor. Sunucu mağdur olan. Siyasi istismar yapıyorlar. Halk bunu gördü. Senaryoyu gördü, senaristi gördü, oyuncuları gördü. Samimiyetsizliği oyuncular kendi rollerini gereğini yapamadıkları için millete kendileri ispat ettiler. O yüzden de bir bekledikleri siyasi rant orada olmadığını düşünüyorum. Ben hep şöyle söylüyorum bunu. Bizim Yozgat'ta bir laf var. Kalburla su toplamak. Kalburla su toplanır mı? Kalburu belki herkesin gelir ama elek diyelim. Kalbur ıslanır. Toplayan yorulur. Ama bir damla su toplayan onlar burada havuz doldurmak istediler ama samimiyetsizlik, havuzu boşalttı. Ya suç bizde mi? Samimiyetsiz davranan da mı? İstismar eden de mi? Hem istismar edeceksiniz hem samimiyetsiz davranacaksınız. Hem rol kesemeyeceksiniz. Hem mağdura yatacaksınız, sonra da bütün suçu hakime yükleyeceksiniz. Yetmedi siyasete yükleyeceksiniz. O ahlaki bir şey değil. Doğru bir şey değil. Bunu daha fazla uzatmaya gerek yok. Ama en fazla konuştuğum konuda bu konu oldu.
SİNAN ATEŞ CİNAYETİ
SORU: Sayın Bakanım kısa süre önce Ankara'da işlenen bir cinayet söz konusu. Sinan Ateş cinayeti. Bununla ilgili olarak şu ana kadar yetkili ağızlardan herhangi bir açıklama net olarak yapılmadı. En azından yargıya intikal eden noktalar açısından sizin bu konuyla ilgili bizimle paylaşacağınız bilgiler var mı?
Yani şu ana kadar bana arkadaşlarından intikal ettirilen bilgilerde on üç kişi hakkında tutuklama kararı verildi ve şu anda tutuklandılar. Üç kişi hakkında adli kontrol kararı verildi. Bir kişi hakkında da ifadesi alındı. Şu anda şey bir kişi de daha henüz aranıyor. Yani adı geçenlerde. Bir kişi de aranıyor. Şu an iddia edilen kişi aranıyor. Ama kimlik bilgileri net ve onunla ilgili kolluk kuvvetleri, Cumhuriyet Başsavcılığı birlikte çalışıyorlar. İnşallah yakın bir zamanda o da kolluk güçlerimiz tarafından yakalanıp adalete teslim edilecek. Yani bu konuda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve kolluk güçleri büyük bir titizlik ve itinayla soruşturmayı yürütmektedir. Kısa süre içerisinde soruşturmayla ilgili adı geçenlerin tamamına ulaşıldı. Biri de ismi tespit edildi. Şu anda ulaşılmayan şey ismi tespit edilmeyen yok. On üçü hariç. On üçüncüne ulaşıldı. Biri ait ulaşılmayan da yok. O birine de yakın bir zamanda ulaşacaklarını tahmin ediyorum. Bu konu bütün boyutlarıyla soruşturuluyor. Karanlıkta kalan hiçbir yön olmayacaktır. Ve konu her yönüyle aydınlatılacaktır. Bundan da kimsenin şüphesi olmamalıdır. Yargı işliyor Burada yargının ilk günden beri yaptıklarına bakılırsa, kolluğun yaptıklarına bakılırsa meselenin üzerine ciddiyetle gidildiği çok açık ortada. Ama buna rağmen bu konu üzerinden de bir istismar siyaseti üretiliyor. Bu da fevkalade yanlış bir şey. Yani burada kolluğu yapması gerekip, veyahut da yargının yapması gerekip te Yapmadığı bir şeyi kimse iddia edemez. Şunu yapması lazım da yapmadı. Şunu araştırması lazım da araştırmadı. Şöyle yapması lazım da yapmadı. Hiç kimse böyle bir bulunamaz. Çünkü araştırılması gereken her konu araştırılır ve elde edilen delillere göre de soruşturma yürüyor. Önümüzdeki günlerde de inşallah bu tetikçide olduğu iddia edilen kişi de yakalanıp adalete teslim edilecektir.
Yani şu anda bir bilgi yok bu yönde elimizde. Ama yani resmi yollardan çıkması mümkün değil. Zaten tabii hakkını da yakalama kararı olduğu için resmi yollardan çıktığına dair hiçbir veri yok. Ama kaçak yollardan çıkmış olabilir mi? Onun dahi de şu anda bir bilgi elimizde yok. Yani o yüzden arama, tarama, kolluk tarafından titizlikle yürütülüyor. Ben yakın bir zamanda kolluğun ona da ulaşacağına inanıyorum.
SORU: Kesinleşen FETÖ davalarına ilişkin bilançoyu paylaşmanızı rica edeceğiz eğer mümkünse. Bir de sosyal medya mesajı iletmek için görüş hakkı var mı FETÖ hükümlülerinin? Bu soruyu neden soruyorum? Terör suçlarıyla ilgili pek çok ismin dijital yollar yani yine liderlik yaptığını görüyoruz. Yani hapsedilen iş aslında hapsedilmemiş oluyor. Örneğin Selahattin Demirtaş sosyal medya üzerinden yine örgütünü yönetmeye ve Türk siyasetine müdahale etmeye çalışıyor. 6-7 Ekim olaylarında olduğu gibi örgüt üyelerinin talimatlar verebiliyor. Bu dijital yollarla hapsetmenin de aslında bu konuya ilişkin bir yasal boşluk olduğunu düşünüyor musunuz? Yani tutuklu, hükümlü bir kişinin sosyal medya üzerinden yine örgütünü yönetmesi, yine siyaseti dizayn etmeye çalışması gibi durumların önünü kesmek için bir yasal boşluğun olduğu kanaati sizde de var mı? Buna ait bir çalışma söz konusu olacak mı ki diğer adli suçlarda da çocuk tacizde, telefon üzerinden, sosyal medya üzerinden yapılan tacizlerin de bunun gibi cezaevinde olan kişinin sosyal medya üzerinden yine devam etmesi gibi sonuçlarla da karşılaşabiliriz. Bununla ilgili bir yasal düzenleme olacak mı? Tutuklu ve hükümlerin sosyal medyadan mesaj vermesinin önünü kesmek için. Teşekkür ederim.
Ben teşekkür ediyorum. Şimdi tabii FETÖ silahlı terör örgütüyle ilgili adli işlemlerle alakalı böyle bir şeyimiz var. Arkadaşlara Bilal Bey, onu arkadaşlarımıza dağıttık mı, dağıtırsak isabetli olur. Buradaki verileri arkadaşlarımız alsınlar. Yani burada bayağı rakamlar var. Ben şimdi size burada söylersem bayağı bir zaman alacak. Böyle anlatırken de şey olacak. Ama şu kadar söyleyeyim. Fiili darbe davalarına ait istatistik verilere baktığımızda 289 dosya var ve bu kapsamda 8 bin 725 kişi yargılanmış. Bunlardan bin 634’ü ağırlaştırılmış müebbet, bin 366 müebbet, bin 891’i süreli olmak üzere toplam 4 bin 891 kişi ceza almış. 2 bin 870 kişi beraat etmiş ve 964 kişi hakkında da ceza yer verilmesine olmadığına dair karar verilmiştir. Fiilin darbeye karışanlarla alakalı bu verdiğim rakamlar. Burada çok rakam var. Onu söyleyeyim. Onlarla ilgili arkadaşlarımız size bu rakamlar Bilal Bey paylaşırsan arkadaşlarımız istifade ederler. Onu size söyleyeyim. Burada tabii ciddi de, siz analiz yaparsınız burada. Örgüt üyeliği de var bunların içerisinde. Örgüt üyeliği ile ilgili 203 bin 511 dosya gözüküyor şu ana kadar, karara çıkan dosya var. Elde derdest dosya sayısı 64 bin 58 dosya şu anda FETÖ'den derdest. Karara çıkmış 203 bin 511 dosya var. Derdest dosyalarda 107 bin 492 kişi yargılanıyor. Karara çıkan dosyalarda da 577 bin 616 kişi hakkında karar verilmiş. Şu anda tutuklu bin 299 kişi var. Adli kontrol altında 22 bin 636 kişi var. Hakkında yakalama kararı bulunan 29 bin 93 kişi var. Hükümlü ve hüküm özlü, hükümlü 12 bin 909 kişi var. Hüküm özlü 3 bin 303 kişi var. Yani hükümlü diyelim 16 bin 212 kişi olduğunu görüyoruz. Hakkında adli kontrol verilen 161 bin 282 kişi var. Yani belki tam özetlemiş olmayabiliriz ama buradaki rakamlar bunlar. Sosyal medya konusu maalesef hükümlülerin böyle bir şeyi yok. Hükümlerin bu avukat görüşü şeyi var. Avukat görüşünde, avukatların onlardan aldıklarını ya da ailelerinin onlardan aldıklarını sosyal medyaya yansıtmaları var. Yoksa hükümlüler kullanmıyor. Yani sosyal medya kullanmıyorlar ve orada herhangi bir doğrudan kendileri bir yayın yapamıyorlar. Ama onların adına olan hesaplarda avukatlarıyla, aileleriyle görüşme hakkı olanlarla görüştüklerinde onlara söyledikleri, dışarıda onlar tarafından yayınlanıyor. Biz bunu önemsiyoruz ve bu konuyu şu anda çalışıyoruz. Yani dünyaya da bakıyoruz, ne yapabiliriz? Çünkü bir yandan hükümlü, öte yandan da sosyal medya ve diğer medya mecralarıyla farklı farklı işler yapıyor. Dünya buna nasıl bakıyor? Çünkü sosyal medya yeni. Başka ülkeler ne yapıyor? Biz de bunu çalışıyoruz. Yani burada bir değerlendirme ihtiyacı olduğunun farkındayız. Arkadaşlarımız hazırlıklarını bitirince dünyaya bakıp ona göre bir karar vereceğiz inşallah.
SORU: Sayın Bakanım, Sayın Davutoğlu'nun bir açıklaması oldu. Biz altı lider kararlarda ortak imzayla karar alacağız dedi. Bu parlamenter sisteme de benzemiyor. Başkanlık sistemine de pek benzemiyor. Yeni bir sistem önerisi midir efendim bu?
Vallahi sistemsizlik önerisi. Sistem yok ortada. Çünkü bizim Anayasamızın 8’inci maddesi çok açık. Yürütme yetkisi ve görevi Anayasa ve kanunlara göre Cumhurbaşkanı tarafından kullanılır diyor. 104’üncü maddede Cumhurbaşkanı, devletin başıdır, yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanına aittir. Şimdi bu iki hüküm diğerlerini de koymuyor. Onları da koyduğumuzda zaten Anayasal çerçeve ortaya çıkıyor. Yürütme yetkisinin münhasıran Cumhurbaşkanı'na ait olduğunu gösterir. Çünkü Cumhurbaşkanı bu sistemde yürütme organıdır. Halkın seçtiği daha önceki parlamenter sistemde olduğu gibi adı Cumhurbaşkanı olan, Cumhurbaşkanıyla şimdiki Cumhurbaşkanı adı dışında benzer hiçbir yönü yok. Çünkü o temsili görevi olan bir Cumhurbaşkanı. Bu doğrudan yürütme organı Cumhurbaşkanı. Eskiden Bakanlar Kurulu Kararı olurdu. Her bakanın, şimdi Cumhurbaşkanı kararı var. Sistem bambaşka bir yerde. Dolayısıyla Cumhurbaşkanına ait yetkileri başkalarının kullanmak istemesi ve kullanacağız, imzamız olmadan olmaz. Protokole yazacağız demesi bana darbecileri hatırlatıyor. Ya hatırlarsanız 27 Mayıs Darbesi’nde Milli Birlik Komitesi vardı. 12 Eylül darbesinde Milli Güvenlik Konseyi vardı. 15 Temmuz darbe teşebbüsünde Yurtta Sulh Konseyi vardı. Şimdi bu bunlar darbecilerin 27 Mayıs’ta ve 12 Eylül'de yaptıklarını demokratik bir seçimle eğer mümkün olursa ki öyle bir şey de gözükmüyor. Boş yere kendi kendilerini yoruyorlar. Ama halk çok net bu konuda. Cumhurbaşkanı adaylarına şimdiden kabul ettirmeye çalışıyorlar. Yani biz konsey kuracağız, eşgüdüm konseyi dedi Sayın Karamollaoğlu. Sayın Davutoğlu daha ileri götürdü yani. Biraz şey gibi imzamız, ıslak imzamız olmadan iş yapamayacak noktasına götürdü. Biz ne dersek o olacak. Ben şimdi merak ediyorum. Cumhurbaşkanı adayı halkın önüne çıktı. Taahhütte bulunurken kim adına taahhütte bulunacak? Yani kendi adına taahhütte bulunsa adamlar diyor ki bulunamazsın. Bizim imzamızda ne diyecek? Beni seçin. Ben Cumhurbaşkanı olursam, altı kişinin rızasını alacağım. Sizin dediklerinizi yerine getireceğim yani kendi, benim sözüme güvenmeyin mi diyecek? Arkamdakilerin sözüne mi güvenin diyecek? Bana itibar edin. Ben arkamdakileri atarım mı diyecek? Şimdi ben merak ediyorum. Ne diyecek vatandaşa? Vatandaşa verdiği sözleri nasıl yerine getirecek? Getiremez. Çünkü altı kişi o söze hayır derse nasıl olacak? İstanbul Sözleşmesi'ni nasıl getirecek? Veya başka başka bir sürü konu var. Bakın işte başörtüsü konusunda dahi bir sürü kafadan ses çıkıyor. Herkesin kabul etmesi gereken konuda iktidar çıkıyor. O yüzden eğer Sayın Davutoğlu'nun dediği olursa dün de Cumhurbaşkanı'nın söyledi. Bu Anayasa’nın yürütmeye ilişkin hükümlerinin, kısmen askıya alınmasıdır ve hükümetin, hükümetin görevinin başkaları tarafından Anayasaya aykırı, fiilen gasp edilmesidir. Ve o anayasayı ihlal olur ve sivil bir darbedir. Bu darbe teşebbüsü değil sivil darbe. Hükümeti etkisiz kılmakla efendim, hükümeti yetkisiz kılmakla hükümeti kenara atmak arasında hiçbir fark yoktur. TCK 312 herkesin okumasını tavsiye ederim. Yani hukuka aykırı bir davranıştır. Cebir, tehdit yok ama resmen açık açık öyle diyor. Biz yapacağız. Halkın yetki vermediği yetki kullanamaz. Yani şimdi resmen sıfır buçuk. Yüzde 51’i yönetim yetkisine çökmek istiyor. Yani gasp etmek istiyor. Halkın verdiği yetkiyi gasp etmek istiyorlar. Bu anayasal bir suç. Millet bunlara itibar etmez. Şimdiden her şey garantiymiş gibi paylaşımlara girdiler. Biraz da halka baksınlar. Masanın etrafında kavga edeceklerine. O anketleri de iyi okusunlar. Kendilerini yaptırdığı anketleri de okusunlar. Seçim birinci turda bitmiş gözüküyor. Bunlar neyin kavgasını veriyor anlamıyorum. Daha şu anda bir hayal için bu kadar kavga veriyorlar. Allah muhafaza ellerinde bir şey olsa ne tür kavgalar çıkacak? Onu da bilemiyoruz. Bakalım göreceğiz.
SORU: Aslında siz FETÖ iadeleriyle konuşurken bu soruyu sormak istemiştim. Hani iadeleri işte Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri iade etmiyor FETÖ üyelerini dediğinizde. Bir iki yıldır yürütülen görüşmeler vardı hem Amerika'yla, FBI ile özellikle. Hani silahlı terör örgütü olduğunu Türkiye bu tezi anlatmaya devam ederken bir yandan da aslında bu aynı zamanda mali suçlar işleyen de bir örgüt. Bu ülkelerde de kara para aklayan, vergi kaçıran. Bu yönde iş birlikleri yapılıyordu özellikle Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri ile. Hatta bir takım soruşturmalarda bir somutlaşma aşamasına yaklaşmıştı ama sonra ne oldu bu konuda bilgi verebilir misiniz? Okullarla vesaireler?
Amerika'da bu konuyla ilgili açılan davalar var. Kazanılan davalar var. Soruşturmalar var. Özellikle bu mali yükümlülüklerle alakalı orada yürüyen davalar var. Daha önce bir Robert, Amsterdam bu konuda bir de kitap yayınladı. Ve orada süren, hala süren birden fazla şey var. Aynı şekilde başka yerlerde de bu açıdan da FETÖ'nün gerçek kimliğini ortaya çıkaran adli süreçler işletildiğini, işlediğini bilmenizi isterim. Yani FETÖ'nün silahlı terör örgütü olduğunu bizden daha iyi ABD bilir. Yani onlar bildikleri bir şeye zaten delilleriyle de ortaya koyduk. Aynı şekilde Avrupa'da da böyle iadeler olan ülkelerde bu konularda da koyduk. Yüz yüze geldiğimizde de bunu çok net bir şekilde hem Sayın Cumhurbaşkanımız, hem Dışişleri Bakanımız, hem bizler yüzlerine ifade ettik. Ama dediğimiz gibi Türkiye düşmanlarını ve Türk düşmanlarını özel himaye, mazhar terörist statüsünde koruyorlar.
SORU: Sayın Bakanım, çok az bir süre kaldı özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın hukuken tekrar aday olamayacağı yönünde bir takım tartışmalar da sürüyor. Bu konuyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Yani bunlar hukuk uydurmaya çalışıyorlar. Ya böyle bir şey yok. Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığı Anayasaya da, yasalara uygundur. Aday konusunda hukuken herhangi bir şüphe yoktur. Adaylık Anayasaya göre Cumhurbaşkanımızın anayasal hakkıdır. Çünkü bakarsanız Anayasanın 101’inci maddesi, 75, 77’nci maddesini yürürlüğünü düzenleyen o kanunun 18’inci maddesi der ki Anayasa’nın 75, 77 ve 101’inci maddelerinin, ilk seçim takviminin ilan edildiği tarihte yürürlüğe girer. İlk seçim ne zaman oldu? Bu 17 değişikliğinden sonra 2018’de oldu. Dolayısıyla bu maddelerin yürürlük tarihi 2018’dir. Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman ilk defa yürütme organı devletin başı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk başkanı olarak seçilmiştir ve 2023’te ki seçimi ikinci seçimdir. Anayasa çok açık. Hiç yoruma ihtiyaç yok. Yoruma da izin vermiyor. Bu maddelerini yürürlüğüne koyuyor. Siz yürürlüğünü 2018’de başlatan Anayasa hükmüne rağmen geçmiştekinin adı da Cumhurbaşkanıydı, o da iki defa seçiliyordu. Sizin bu yeni hakkınızı geçmişteki hakkınızdan mahsup ederiz diyen bir yorum yapılıyor. Bu kabul edilemez. Hiçbir hak bir defa geçmişte kullanıldı diye mahsup edilemez. Daha bir şey daha söyledik. CHP hatırlarsanız 2007 değişikliğinden sonra, 2011’de Cumhurbaşkanı seçimi kanunu biz çıkardık. Orada da önceki Cumhurbaşkanlarının bundan yararlanamayacağına dair bir değişiklik yapıldı orada. Anayasa Mahkemesi'ne CHP götürdü. O zaman iddiası şu. Efendim bu yeni bir hak. Dolayısıyla mevcut ve önceki Cumhurbaşkanları bundan yararlanabilir. Önceki Cumhurbaşkanı'ndan görev süresi 7 yıl, 10 yılda buradan geliyor 17 yıl. Halbuki mevcut değişikliğe göre de Cumhurbaşkanı iki defa seçilir önceki hale göre. Ama görev süresi 10 yıl, 10 yılı aşamaz. Ama CHP tam o zaman tersini iddia etti. Aşar. Bu yeni değişiklikten de iki defa mevcut Cumhurbaşkanı, öncekiler de yararlanır dedi Anayasa Mahkemesi'ne gitti. Anayasa Mahkemesi de haklı gördü. Ve dedi ki orada yani sonuç olarak. Bir dedi, bu siyasi haklarda yeni bir hak vermiştir. Siyasi haklarda yeni bir hak verilirse bu olumlu bir gelişmedir. Bu geleceğe doğru haklar doğurur. Siz bu haktan hiçbir vatandaşı mahrum edemezsiniz. İki; Anayasa koyucu, mevcut ve önceki Cumhurbaşkanlarının bundan yararlanmasını istemeseydi geçici hüküm koyardı. Mevcut Cumhurbaşkanları bundan yararlanamaz diye açık açık yazardı. Anayasa koyucunun muradı da bu değildir. Üç, geçmişte bir kişi Cumhurbaşkanı oldu. Bu hakkı kullandı diye siz bu haktan gelecekteki hakkı mahsup edemezsiniz. Ve dolayısıyla iptal etti. Seçilme hakkı vardır dedi. Orada Anayasa Mahkemesi. Şu anda Anayasa Mahkemesi'nin kararı kapı gibi duruyor orada. Ya o da bu konuyu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor ve oradan çok farklı hani efendim sadece adı değil bir de şunu söyleyeyim. 101’inci madde baştan sona değişti. Bunu yanlış anlıyorlar. Değişti efendim. Kavramlar tekrar edildi. Kavram tekrar edilse dahi bazı kavramlar maddenin tamamının yeniden yazılması yeni madde demektir. Dolayısıyla o açıdan da herhangi bir sorun yok. Bize göre hiçbir sıkıntı yok. Yani yarın zaten bu konuda sıkıntı olmadığını herkes görecek. Herkes bence aday olup olamama şeyine göre, kendini konumlandırma yerine artık Cumhurbaşkanımızın adaylığını tartışma konusu yapmayı bırakıp önüne bakması lazım. Boş yere orada enerji harcamalarına hacet yok. Ama yok şunu diyorlarsa Tayyip Bey meydana çıkarsa biz bunu yenemeyiz. Hiç olmazsa adaylığını engellersek biz avantajlı oluruz diyorlarsa yani uğraşsınlar. Engelleyecekleri bir şey yok. Çünkü Anayasa açık. Yasa açık. Anayasa Mahkemesi kararı açık. Burada herhangi bir Anayasa’ya aykırılık kesinlikle söz konusu değil. Cumhurbaşkanımızın adaylığı hakkıdır. Ha onlara ben daha önce söyledim. 2028’i düşünsünler onlar. Bunu da yanlış anladılar. Yani 2028’de biliyorsunuz parlamento karar alırsa Cumhurbaşkanı üçüncü defa da aday oluyor. Dördüncü defa da aday olma hakkı var. Ama parlamento karar almadığı takdirde ikiyle sınırlamışlar. Ben onlara tavsiyem ileriyi düşünsünler. Şu anda yapacakları bir şey yok. Boş yere yorulmasınlar.
SORU: Sayın Bakanım, Türkiye seçime gidiyor ve yeni bir tartışma var. Biz seçime böyle bir garabet yok ama beş tane ayrı seçim kanunuyla gidiyoruz. Bunları alabildiğine istismar edenler var. Ve TBMM böyle bir karar almayacağı belli erken seçimle ilgili. Yani ya da seçim güncellemesiyle ilgili, erkene alınması söz konusu. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız herhalde öyle bir şey olursa Mayıs veya Nisanda. Bunu da çarpıtanlar var. İki sorum var benim. Bir tanesi bu beş, altı tane kanun var. Kanuni değişiklikler. Bunların tamamını bir araya ne zaman getireceğiz? Birincisi bu. İkincisi; Cumhurbaşkanı da bu konuda meclisteki fesih konusunda yetkisiz olduğunu söylüyorlar. Burada önümüzdeki günlerde yeni bir tartışma çıkacak. Çünkü zannediyorum biraz erkene alınacak gibi görünüyor seçimler. Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi yok diyor.
Şimdi seçim kanunlarının yenilenmesi konusu, siyasi partiler kanununun yenilenmesi konusu bizim hedefimiz. Çünkü hepsi darbe döneminden kalma. Bunlar da maalesef şimdiye kadar bir mesafe alamadık. Ama biz Bakanlık olarak geçmişte bu konuda birleştirme hususunda bir komisyon kurduk. Hem siyasi partiler kanunu, hem seçim kanunu ve önemli de bir çalışma yaptık. Ama kaldı o. Yeni dönemde biz bunları birleştireceğiz, tekleştireceğiz. Bu tartışmaları sona erdiren bir adım atacağız. İkincisi parlamentonun seçim kararı alma yetkisi var. Üç 360’la alabilir. Ama şu anda Cumhur İttifakı'nın böyle bir çoğunluğu yok. Millet İttifakı'nın da böyle bir çoğunluğu yok. Dolayısıyla parlamentonun seçim kararı alma ihtimali de söz konusu değil. Ancak seçimi yenileme kararı Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanımız alabilir. Cumhurbaşkanı seçimi yenileme kararı alma yetkisi var. Bunu kanun, Anayasa değişikliği sırasında fesih olarak anlattılar. Çarpıttılar. Meclisin feshi söz konusu değil. Cumhurbaşkanımızın alacağı karar seçimlerin yenilenmesi kararıdır aldığı takdirde. Çünkü Anayasa seçimlerin yenilenmesi kararı alma yetkisini Cumhurbaşkanı’na veriyor ama onlar şimdiden meclisi feshettiler. Meclisi kapattılar sloganına belli ki bir propaganda malzemesi olarak kullanacaklar. Meclis kapanmıyor. Yeni meclis seçilene kadar meclis görevinin başında. Eğer fesih olsa, fesih edildi ama görevi sona erer. İkisi ayrı şeyler. Yenileme kararıdır. Cumhurbaşkanımızın alacağı, alırsa alacağı karar, yenileme kararıdır. Anayasa’da sadece yenileme konusunda yetki veriyor. Daha önce de vardı biliyorsunuz 1 Kasım'da da Sayın Cumhurbaşkanı seçime götürdü Türkiye'yi. Orada da seçim yenilendi. Şimdi tabii yenilendiğinde hangi seçim kanunu uygulanacak? Onun tartışması yapılıyor. Orada tartışmaya hacet yok. Çünkü milletvekili seçim kanununda 90 günlük takvim var. Cumhurbaşkanı seçimi kanununda 60’ıncı günü takip eden ilk Pazar seçim yapılır diyor. Şimdi çok açık hüküm. Neden? Genel kanun, özel kanun uygulaması var. Bir konuda özel kanun varsa genel kanun uygulanmaz. Bir konuda iki tane özel kanun varsa öncelik sonralık sırasına bakılır. Ona göre uygulanır. Milletvekili seçimi hakkındaki kanun eski bir kanun. Cumhurbaşkanı seçimi hakkındaki kanun, yeni bir kanun ve özel kanun. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı yetkisini kullandığı takdirde, seçim takvimi bakımından uygulanacak süre Cumhurbaşkanı seçimi kanunu hakkındaki kanuna tayin ettiği süredir. 60’ıncı günü takip eden pazar günü seçim yapılabilir. Çok açık. Yani burada bir tartışma şeyi yok. Ama tartışmak isteyenler olacaktır tabii.
SORU: Bu açık cezaevindekilerin kovid izni süresi 31 Temmuz 2023’e kadar uzatılmıştı. Yani uzatılmasına dönük düzenleme yapılmıştı. Ancak bu kesimlerden bazı talepler var. Bu uygulamanın kalıcı bir şekilde düzenlenmesi konusunda bir çalışmanız söz konusu mu? Daha özelde de cezaevlerindeki yoğunlukları da göz önünde bulundurularak yeni bir infaz düzenlemesi söz konusu olacak mı?
Şu anda yeni infaz düzenlemesi çalışmamız yok. Kovid izniyle ilgili konu onu kalıcı hale getirme gibi bir düşüncemizde yok. 31 Temmuz'da bakacağız şartlara. Eğer kovidle ilgili durum varsa ona göre bir değerlendirme yapacağız. Ama şu anda da kovidle ilgili durum oldukça olumlu bir duruma doğru seyrediyor. O 31 Temmuz'da o vakit geldiğinde değerlendireceğiz. Ama şu anda bizim öngörümüz bu alanda yeni bir uzatma yönünde değil.
SORU: Siz gerçi bununla ilgili bir açıklama yapmıştınız daha önce. Yani yaşı büyük olan ve tedavisi olan komutanlarla ilgili bunlarla ilgili bir gelişme var mı, Cumhurbaşkanı ile de alakalı? Bir bunu sorayım. Bir de Taksim’de ki saldırı ile ilgili son durum nedir? Aranan bir kişi vardı. Onunla ilgili bir gelişme var mı onu merak ediyoruz.
Tabii birinci soruyla ilgili bir sıkıntı var bizim uygulamada. Cumhurbaşkanımızın Anayasa’nın 104’üncü maddesine göre sürekli hastalık, sakatlık ve engellilik halinde hükümlülerin cezasını hafifletme ve kaldırma yetkisi var. Fakat bizim Bakanlığın bir iç yazısı var, genelgesi. Burada yazımda bir takım yanlışlıklar var. Adli Tıp’ın uygulamalarında bir yanlışlıklar var. Adli tıp raporları adeta Cumhurbaşkanının yetkisini kullanır gibi. Raporda şu ifadeyi kullanıyor. 10. Madde kapsamına girmez. 104. Madde kapsamına girer. Halbuki kanun Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi şu anda bu konuda var. Yasalarımız var. Adli tıpa sadece bilimsel ve teknik görüş sorulmuş diyor. Ama onlar öyle bir yetki kullanıyorlar ki yüz dördüncü madde kapsamına girip girmeyeceğine karar veriyor. Halbuki bu kararı verme yetkisi Sayın Cumhurbaşkanımıza aittir. O yüzden biz genelgemizi güncelledik. Ve bir İnfaz Kanunu'nun 16. maddesine göre infaz tehiri de bu genelge içinde düzenleniyordu. İkisi bir gidince de daha çok infaz tehiri yönünde karar veriyor. Öbür kısmı biraz ikisi varken ondan yararlansın diyor. Belki aynı kişi öbüründen de imkan var. Onu biraz tehir edebiliyordu. Şimdi biz ayırdık. Cezaların tek başına cezaevinde infazını yapılamayacak kişiler hakkında ayrı rapor ama Cumhurbaşkanı'nın özel şey olarak cezaları kaldırarak hafifleten, yetkisini kullanmak istediğinde ayrı rapor verecek. İki iki konu tek raporda görüşülmeyecek. Bir defa bunu ayırdık. İkincisi de çok net yaptık. Adli Tıp Kurumu sadece sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali olup olmadığına dair teşhis ve tespit yapacak. Derecesini de yazmayacak. Kocama vardır o kadar. İşte sakatlık vardır, o kadar. Efendim sürekli hastalık vardır o kadar. Onun dışında geri kalan konu Cumhurbaşkanının takdirine aittir. Onu affeder etmez veyahut cezasını azaltır, azaltmaz onun takdirinde. Şimdi bizim yargıladığımız bu yeni genelge bu konudaki kargaşayı ortadan kaldıracaktır. Adli Tıp Kurumu da kendisi de bu genelgen değişikliğini bizden istediler. Şimdi ben çağırdım, konuştum. Kocama hali olan insan var kendi de bize söylüyor. Niye kocama hali olana kocama hali var diye rapora yazmıyorsunuz. Yani şeyi işte bir takım örnekler bana anlattılar. Burada söylemeyeyim. E peki raporda niye bunlar çıkmıyor? Eee onlar da genelgeyi adres gösterdiler. Biz de genelgeyi de değiştirdik. Şimdi bir bahane de bu konuda kalmamış oldu. Bundan sonraki süreçlerle ilgili konu devam edecek. Şu anda iki kişiyle ilgili raporlar çıktı. Kocama haline ilişkin rapor da çıktık. İsimleri de belli, Kenan Deniz'le İlhan Kılıç hakkında rapor adli tıp öyle bir rapor verdi. Kocama haline ilişkin raporlar adli tıptan çıkmış durumda. Yani bu süreç devam ediyor. Tabii o Ceza İşlerine gelecek, Ceza İşlerinden Cumhurbaşkanına iletecek bu bir süreç tabii. Yani o yüzden henüz daha bu şey tekemmül etmiş değil süreç işliyor.
Taksirle ilgili şu anda yeni gelişme var mı? Mevut dosyada olanların dışında. Dün İçişleri Bakanımız bir açıklama yaptı. Bugün Bulgaristan Başsavcımız da burada misafirimiz. Hazni Gölge Emniyet Müdürlüğüne teslim edilmiş. Evet. Onunla ilgili şey devam ediyor.
Yani şimdi bir şeyi arkadaşlar benim notlarıma koymuş ama ben atlamışım. Şu anda cezaevinde bulunan çocuklarımız var. Bunların ihtiyaçlarıyla ilgili A'dan Z'ye bütün ihtiyaçları devlet tarafından. Bundan sonra karşılanmayan çok az şey vardı. Bundan sonra çocuklarla ilgili ne varsa tamamı devlet tarafından karşılanacak. Bunu da bilmenizi isterim. Zaten şu anda da maması işte bezleri diğer şeyleri bedava devlet tarafından karşılanıyordu. Ama bundan sonra ne kadar şey varsa annenin yanında her şey yani değişik bir say bakayım bunları sen. Enis Bey mevcut durum ve şimdi yeni düzenlemeye göre.
SORU: Şu ana kadar efendim çocukların ihtiyaç halinde ihtiyaç duyan aileler için anneler için çocuk bezlerini çocuk maması veriyorduk. Ayıca iaşe bedeli de anneler için daha fazla düzenlenmişti. Fakat bundan sonra talimatınızla yönetmeliğe konuldu. Çocuğun bezi, maması, oyuncakları, beşiğini, kişisel eşyaları anne yanında kalan çocuk için devlet tarafından karşılanacak.
Yani şurada ben bir izninizle okuyayım. Ceza infaz kurumlarında annesinin yanında kalan çocukların tüm ihtiyaçları bundan sonra devlet bütçesinden karşılanacaktır. Yapılan düzenleme kapsamında annesinin yanında kalan çocuklar ile çocuk ve emzirilen, emziren annenin ihtiyaç duydukları gıda maddeleri, biberon, süt pompası, beşik ve diğer oyuncak ne kadar ihtiyacı varsa çocuk için hem bütün araç ve gereçler çocuğun gelişimi ve eğitim için ne lazım geliyorsa hepsi devlet bütçesinden karşılanacaktır. Eğitim ve öğretim masrafları zaten biz karşılıyoruz ama ihtiyaç gözetmeden bundan sonra hepsi bütçe tarafından karşılanacaktır. Şu anda rakam Enis Bey kaçtı? 520 çocuk var 470 anne var.
Bir de tabii bizim önemli bir şey daha var. Ben tabii bunları hep es geçmişim. Bizim aile içi kadına karşı şiddetin önlenmesine ilişkin bir genelgemiz var. Bunu güncelledik. Burada iki hususu öne çıkarmak istiyoruz. Birincisi ihtisaslaşmayı sağlamak amacıyla aile içi ve kadına yönelik şiddet suçları soruşturma bürolarında görevlilik, Cumhuriyet savcılarının zorunlu durumlar dışında farklı işlerde görevlendirilmemesi ve bu amaca aykırı iş bölümü değişikliği yapılmaması. Şimdi bu büroda savcı sadece bu işe bakacak. İstisnai zorunlu hal dışında başka bir büroda bu savcılara görev verilemeyecek. Cumhuriyet başsavcılıklarına doğrudan yapılan şikayet başvurularında mağdurun beyanı bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından alınacak. Yani kolluk, mağdurun beyanını almayacak. Savcıya müracaat ettiğinde bu da yeni bir gelişme. Ama karakola müracaat ettiğinde tabii karakol sıcağı sıcağına ifade alacak. Ama savcıya müracaatta savcı bizzat kendi ifadesini alacak. Ve burada daha önemli değişiklikler var ama bu ikisi bence amaca kafidir diye düşünüyorum.
YARGI PAKETİ
Ben işte şimdi size Yargı Paketini anlatmadım 7. Yargı Paketini. Orada başlıkları söyleyeyim. Şimdi bundan sonra evde haciz uygulaması için hakim kararı gerekir. Hakim kararı olmadan evde haciz uygulaması yapılamayacak. Yani iş yeri diye gittiler, ev çıktı bu durumda da haciz işlemi durdurulacak. Yine hakim kararı alınıp öyle gidilecek. Tabii bu özel hayatın gizliliği ve evdeki mahremiyetin korunması bakımından son derece önemli. Bir suç soruşturmasında bile hakim kararı ararken bir borç alacak ilişkisinde hakim kararı alınmadan eve gidilmesi doğru olmadığını değerlendiriyoruz. Yeni bir adım atıyoruz.
İkincisi uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili önemli burada değişiklikler var. Bir tanesi şu. Sentetik katinon ve türevleri sentetik opiat ve türevleri ile amfetamin ve türevleri cezayı arttırıcı neden olarak geliyor. En az 15 yıla çıkıyor. Çünkü şu anda Türkiye'de amfetamin maalesef bayağı arttı. Bu bir defa cezayı arttırıcı nedenler. İkincisi denetimli serbestlikte kural getiriyor, eskiden var kontrolü yoktu. Bundan sonra disipline eden sürekli kontrol getiren haberli habersiz kontrolü alan bir adım getiriyoruz. Üçüncüsü cezaevleri içerisinde uyuşturucu bağımlılarının tedavisi için yeni bir düzene geçiyoruz. Yani sırf bu maksatla tedavi ve rehabilitasyon uygulanacak müstakil cezaevleri kuracağız. Veyahut da bunu yetiştirene kadar mevcut cezaevlerinden birini bu amaçla birkaçını bu amaçla düzenleyeceğiz. Bu tedaviye katılmada zorunlu. Yani ben katılmıyorum falan yok. Herkes bu tedaviye katılacak. İkincisi de Sağlık Bakanlığımız bağımlılıkla mücadele ve rehabilitasyon konusunda özel hastaneler kuracak ve bunlarla ilgili yakından onlar da on tane bu işle ilgili adım atacak. Ve bunlara ilişkin de düzenleme, bu şeyin içerisinde yatıyor. Bu da şu. Dışarıda bağımlı olan vatandaşlarımız şimdi AMATEM'e gidiyor. Bu konuda özel hastaneler, uzmanlar, bilirkişiler, özel eğitimli kişi sadece işi bu olanlar olacak. Tedavi olmak isteyen gidip tedavi olabileceği gibi suç soruşturması sırasında ilk defa yakalanan ve kullanıcı olduğu anlaşılan kişilerde zorunlu onlarda oraya tedaviye gönderilecek. Yani sadece hapse atma değil, bunların tedavisi için hem dışarıda hem de içeride Sağlık Bakanlığıyla bizim Bakanlıkta yapacağımız cezaevinde protokolü Sağlık Bakanlığıyla yapacağız. Onların önerileri doğrultusunda tedavi konusunda çok ciddi bir adımı, büyük bir reformu hayata geçireceğimizi ifade edebilirim. Hem müstakil, bağımlılıkla mücadele için, müstakil hastaneler kurulacak. Yani yakında onunla ilgili açıklama yapılacak. Hem de müstakil tedavi ve rehabilitasyon cezaevleri oluşturacağız ve burada bütçeden de şu anda bütçe kanunu geçtiği için kaynak aktarılması konusunda da özel hüküm koyduk ki bu süreç hemen başlasın.
Avukatlık ve adli yardım sisteminin ilk beş yılında avukatların baro aidatı ödememesine ilişkin bir düzenleme getiriyoruz. Adli yardımda şu anda yüzde 2’si harçların adli yardıma ayrılıyordu. Şimdi bunu yüzde 3’e çıkarıyoruz. Adli yardıma ayrılacak parayı arttırıyoruz. Öte yandan bir de burada avukatlar, yeni avukatlar, büro kurmada sıkıntıları var onlara büro kurmaları için destek verecek yeni bir düzeni kuruyoruz. Bunun içerisinde var.
Arabuluculuğun kapsamını genişletiyoruz. Kira, ilişkisi, ilamsız, haciz işlemi hariç arabulucu ticari dava ve işlerde itirazın iptali, menfi, tespit ve istirdat arabulucuya, uyuşmazlığın asıl tarafı arabulucu olursa tarafa da ara bulucu anlaşmayı bildirecek. Ve Singapur Sözleşmesi'nde ara buluculuğun içerisine alıyoruz. Ortaklığın giderilmesi davasına arabuluculuğa alıyoruz. Kat mülkiyetini arabuluculuğa alıyoruz. Komşu hakkıyla ilgili kısımları arabuluculuğa alıyoruz. Demin de söyledim. Bundan sonra arabuluculuğun kapsamını adım adım genişleteceğiz. Vatandaşımızı davacı davalı haline sokmadan uzlaşarak sorunlarını çözecek mekanizmaları güçlendireceğiz. Göçmen kaçakçılığıyla mücadele bakımından cezayı arttırıyoruz. Alt sınırı üç yıldan beş yıla çıkarıyoruz. Kaçakçılıkta kullanılan araç, gereç malzemenin el konulması ve bunun emniyet jandarma, sahil güvenlik Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanılmasına da imkan getiriyoruz. Bunlar kullanılabilir cinstense. Yurt dışına eğer bir yabancı suç işlediyse Türkiye'de adli kontrol kararı varsa yurt dışına çıkamıyor ama valiliklere itiraz hakkı veriyoruz. Bunları yurt dışına çıkmaları için valilik bu karara itiraz edebilecek, itiraz ettiğinde mahkeme karar verdiğinde adım atacak.
Savunma sanayine ilişkin bir düzenleme var. Biliyorsunuz Türkiye savunma sanayinde çok büyük reformlara imza attı ve dünyanın marka ülkelerinden biri haline geldi. Tabii bizim savunma sanayinde çalışan mühendislerimiz, teknik elemanlarımızda başka ülkelerin hedefi haline geldi. Yani transfer ederek daha iyi imkanlar vererek veyahut başka şekillerde onları yurt dışında çalıştırmaya götürüyorlar. Şimdi bu açıdan, bu bizim gelişmişliğimizi de gösteriyor. Bir tedbir alma ihtiyacı doğdu. Bu nedenle savunma sanayi tesislerimizde çalışanların üç yıl süreyle yurt içi ve yurt dışında herhangi bir firmada çalışmasına yasak koyan bir düzenleme getiriyoruz. Ama yurt içi ihtiyaçlar için bu yasağı Savunma Sanayi Başkanlığı isterse azaltabilecek, kaldırabilecek, kısaltabilecek. Yani içerideki ihtiyaçlarımız için bir kullanma ihtiyacı olduğunda sözleşmede bu yasak olacak ama ihtiyaç halinde bu kısaltılıp uzatılabilecek. Bunun amacı da yerli gelişen sana önünü tıkamamak için ama şartlara göre belki dışarı gitmesine de izin...
SORU: Kamu için mi geçerli?
Kamu için geçerli ama şu kadarını söyleyeyim kamu için geçerli sözleşme böyle olacak bundan sonra ama diyelim ki yurt dışına biz göndermek istiyoruz bazı alanlarda. Onlar da istiyor. Onları kaldırabilir. Devlet ihtiyaç duyduğunda. Yurt içinde de diyelim özel sektörün ihtiyacı var bizde de eleman var özel sektörde zaten bizim taleplerimizi devletin ihtiyaçlarını karşılıyor. Ona da kaldırıp oraya gitmesine izin verebilir. Yani bu işi biraz zapturapt altına alan bizim kazanımlarımızın dışarı gitmesini biraz engellemeyi amaçlayan bir şey. Yani geçmişte üniversitede denk görmediği için bizimkileri almazlardı. Ama şimdi denklik meklik hiç bakmıyorlar. Siz Türk Savunma Sanayindeyseniz buyurun gelin diyorlar, alıyorlar. Onun için önemli.
Bireysel başvuru dosyalarının tazminat komisyonuna aktarıyoruz bir kısmını. Makul sürede yargılanmamayla ilgili dosyaları olduğu gibi Adalet Bakanlığı Tazminat Komisyonuna. Ama en önemli şeylerden birisi de şu. Biz süreleri eşitliyoruz. Temyiz sürelerini, istinaf sürelerini. Hani bazen yedi gün diyor, bazen işte on beş gün diyor, bazen bir hafta diyor, bazen şu diyor, iş mahkemesinde ayrı, ceza da ayrı. ne zaman başlıyor kargaşa hepsini iki hafta yapıyoruz. Bütün istinaf ve temyiz süreleri de tebliğden sonra başlayacak. Yani adam neyi temyiz edeceğini bilerek temyiz etsin. Gerekçeyi de görsün ve burada bir birlik sağlıyoruz. Ayrı süre yok artık. Avukatlığımda ben bütün süreleri çetele yapıp masama koyadım. Müvekkil gelip sorduğumda bilememiz olmasın diye. Hemen buradan bakardım. Ya çok zor. Bulmaca bilmece gibi. Şimdi şimdi tek süre. İki hafta tebliğden itibaren başlayacak. Bir de istinafın adını Bölge Adliye Mahkemesi. Şimdi adını adı fiilen kullandığımız isme dönüyoruz. Adli İstinaf Mahkemesi, İdari İstinaf Mahkemesi olarak değiştireceğiz. Zaten adı o. Bu konuda da bir isim değişikliği yapacağımızı anlattık.
SORU: Bugün yarın mı sunulacak?
Şimdi daha henüz Meclise sunmadık. Sayın Cumhurbaşkanımıza da kısa bir arzumuz olacak. Ama bunun bütün görüşmeleri tekamül etti. Sayın Cumhurbaşkanımıza arzımızdan sonra onun Meclise sunacağız. Ceza infaz kurumlarında, biliyorsunuz Bursa'da bizim bir görevlimiz şehit oldu ama Şehit haklarından yararlanamıyordu. Ceza infaz kurumu memurlarını da görevdeyken eğer şehit olurlarsa diğer emniyet gibi, jandarma gibi TSK mensupları gibi aynı kapsama alıyoruz. Bu düzenlemeyle görev başında bir polisimiz, askerimiz şehit düştüğünde ona devletimiz ne imkanlar veriyorsa bizim cezaevindeki gardiyanlarımızda görev başında şehit olduğunda, çünkü hepsi hedef onlara da aynı imkanları getiriyoruz. Geçmişte epey şehidimiz var. Burada da ciddi bir sıkıntı var. Şu anda bunu da onlara getirdiğimizi buradan yani yeni olan, farklı olan şeylerden biriside bu.
SORU: Sunum bu hafta olacak mı?
Şimdi, olabilir perşembe günü olabilir. Perşembe olursa cuma Meclis’e verebiliriz. Yoksa pazartesi olabilir.
-
Analizci 1 yıl önce Şikayet EtSn bakan başörtüsü kanunu rafa kaldırın secimden onca zarar verir cumhur ittifakına halkın önceliği ekonomi secimden sonraya kalsın.Beğen Toplam 1 beğeni
-
Ünsal 1 yıl önce Şikayet EtMuhsin Yazıcıoğlu gibi, metin yüksel gibi onunda siyasette önünü kestiler Allah rahmet etsinBeğen Toplam 3 beğeni
-
Akif 1 yıl önce Şikayet EtCovid izni uzatılmalıdır.Beğen Toplam 1 beğeni
-
Misafir 1 yıl önce Şikayet EtEmrin olur, hemen uzattım. İstersen komple kapanalımBeğen
-
Ali.Kezkic 1 yıl önce Şikayet Etadalette onları birakacak sayin bakanim , bu hain hakimleri savcilari temizlemedikce bu adalet adalet olmaz benden demesi.Beğen
-
Tual 1 yıl önce Şikayet EtKitap gibi konuşmaBeğen