'Futboldan anlamıyorum, anlayanları anlıyorum'

Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal, futboldan anlamadığını ama futbolu anlayanlardan anladığını söyledi.

ABONE OL
GİRİŞ 06.06.2011 15:45 GÜNCELLEME 06.06.2011 15:32 SPOR
'Futboldan anlamıyorum, anlayanları anlıyorum'
'Futboldan anlamıyorum, anlayanları anlıyorum'

Ünal Aysal, Galatasaray Dergisi'nin haziran ayı sayısında yer alan röportajında, sarı-kırmızılı kulüpteki hedeflerini anlattı.

Başkan Aysal, Galatasaray'ın Avrupa'daki ilk 10 takımın altında bir takım olmadığını belirterek, ''Ben futboldan anlamıyorum ama futbolu anlayanlardan anlıyorum. Benim görevim bu. Ben işin o kısmını etüt ettim. Galatasaray, Avrupa'daki ilk 10 takımın altında bir takım değil. Burada her şeyimiz var. Sadece ahçıya ihtiyaç vardı. Eksiklerimiz de varsa bulur gider alırız. Galatasaray'da futbol yönünden bu sene yapılması gereken şey, güvenin, iletişimin ve takımın imajının iyi bir şekilde oluşturulması'' şeklinde konuştu.

''Galatasaray'ın önünde böyle bir sıkıntı olmasaydı, başka bir bütçe uygulayacaktım'' diyen Aysal, şöyle devam etti:

''Daha uzun vadeli bir program öngörüyordum. O yüzden teknik direktörümüze ve ekibimize verdiğim taahhüt şu; biz bu seneye daha az rasyonel olmakla beraber, güçlü bir giriş yapmamız lazım. Belki ekonomik bakımdan bize ters gelebilir. Ama aklımızdaki plan ve program çerçevesinde, çılgınca değil, sahaya çok iyi bir Galatasaray çıkartmalıyız. Bu Galatasaray'ı çıkartırken de çok iyi bir karışım vermeliyiz. Sahadaki yabancı ve yerli futbolcularımızın arkalarında çok iyi oyuncular olmalı ki, sahadaki futbolcularımızın kafasında 'Ben yerimi kaybetmeyeyim' endişesi taşısınlar. Benim bir tane santrforum varsa ve o adam oynamadığı zaman ben başka mevkiden getirip orada adam oynatıyorsam, o zaman kontrol futbolcuların eline geçer ve zayıflarım.''


-''SUYA ATLADIM VE GÖRDÜĞÜM ŞEY TAM BİR KAOS''-


''Ben şu anda suya atladım, gördüğüm şey tam bir kaos'' diyen Aysal, şunları kaydetti:

''Kaos kelimesinin gerçek anlamı ne derseniz, 'Bugünkü Galatasaray'ın içine girmelisiniz' derim. Resmi iyi çekmek gerekiyor, ilk başta analiz yaptık ve bizim 12 tane ana sorunumuz olduğunu gördüm. Burada ihtisas komiteleri kurup, o sorunları ilk olarak kontrol almak birinci hedefim. Yönetim kurulu arkadaşlarımı belirlerken, bu ihtisas sorunlarına kafaları yatan insanları seçtim. Bir oy kaygısı gütmedim ve seçim sırasında da bana oy verin demedim. Ama özellikle profesyonelleri vurguladım. Bir işi yapmamak için komisyona verirsiniz. Böyle bir alışkanlık vardır. Ama bizim komitelerimiz iş yapmak için varlar. Bunlar gerçek anlamda icra komiteleridir.''


-''DÜZENE SOKMAK İÇİN BİR SENE BANA YETER''-


Komitelerin, kendisi adına gerektiğinde sorunları özümleyip gereken hamleleri yapacaklarını ve kararlar alacaklarını kaydeden Aysal, kendisinin de o kararların arkasında duracağını ifade etti.

Aysal, sadece 1 komite kurmaları halinde 12 sorunu çözmelerinin 12 senelerini alacağını belirterek, ''2 komite ile hep beraber hareket edeceğiz. Ben de 24 saat peşlerinde olacağım ve bu sorunların tamamını bu şekilde, bir senede çözmeyi hedefliyoruz. Tabi, arada başka kontrol ünitelerim de olacak. Bu sorunları çözmek için bir senelik süre dilimi bana yetiyor'' ifadelerini kullandı.


-''HER ŞEY İYİ GİTSEYDİ KİMSE BANA 'GEL' DEMEYECEKTİ''-


Galatasaray'ın UEFA şampiyonluğunu aldığı dönemde ciddi bir başarı kazandığını ve her şeyin kolay olacağına inanan bir kulübün ortaya çıktığını anlatan Aysal, ''Ama kendi içinde bu yükü taşıyamayacak bir organizasyon zaafı da vardı. Eğer bu zaaf o gün düzeltilseydi, yani kurumsallaşma, mali yapının güçlendirilmesi, denetleme mekanizması o gün yapılmış olsaydı, Galatasaray bugün Avrupa'da ilk 10 takım içindeydi. Biz bunu yapamadık'' diye konuştu.

O dönemde neden bunların yapılmadığına da değinen Aysal, ''Neden yapamadık? Çünkü her şey çok iyiye gidiyordu. Çok iyiye gidince, kimse bir şey düzeltmeye çalışmaz. Bugün ise Galatasaray'da her şey iyiye gidiyor olsaydı, kimse bana 'buyur, gel' demeyecekti. Bugün ben Galatasaray'a paraşütle immiş bir insanım. O zaman paraşütle inme imkanımız da yoktu, çünkü dediğim gibi Galatasaray'da sorun yoktu. İhtiyaç talebi doğurur'' şeklinde konuştu.


-NEDEN SEÇİLDİ?-


''Neden Galatasaraylılar büyük bir teveccüh ile beni seçti'' diyen Aysal, nedenlerini şöyle açıkladı:

''İki sebepten birincisi, 2000 yılından beri muhtelif vesilelerle gazetelerde ve mecmualarda Galatasaray'da bu reformların yapılması gerektiğini tekrarladım. Bizim camiamız bu mesajı iyi bir şekilde, ancak zaman içinde algıladı. İkincisi ise herkes şunu biliyor ki, Galatasaray'ın değişime ihtiyacı var. Bu değişimi Galatasaray'ın içinden gelen birisinin yapması zor. Fabrika körlüğü dediğimiz bir şey var: Şirketlerin patronları için geçerlidir bu durum. Zaman içinde şirketlerin eksiklerini görmemeye başlarlar. Bu dönemlerde, Galatasaray'ın içindekiler bu sorunları göremeden geçtiler. Halbuki benim gibi dışarıdan birisi geldiği zaman her sorunun resmini çizebiliyor. Burada karakterinizin iki önemli özelliğine ihtiyacınız var. Analiz gücünüzün olması lazım ama hemen arkasından da senteze ulaşmanız gerek. Sonra neticeyi göreceksinizdir. Bunun için de tecrübe, bilgi, cesaret ve bir parça da şanssa ihtiyacınız var.''


-''SORUNLARLA VAKİT KAYBETMEYİP YAPIYI DOĞRU KURMAM LAZIM''-


Ünal Aysal, Galatasaray'daki sorunlara bakıldığında, bu problemlerin içinde dağılıp gidilebileceğini kaydederek, ''Bu sorunların içinde vakit kaybetmemek lazım. Burada ben arkadaşlarımı bilinçlendirip, yapıyı doğru kurmalıyım. Bir anlamda kendimize karşı, kendimizi doğru kontrol etmeliyiz. Biraz önce de bahsettim. Bir körlük oluşabiliyor zamanla. Bunu aşabilmek çok önemli. Galatasaray'da önüme üç senelik bir dönem koydum. Eğer, altı ya da dokuz senelik bir dönem koyarsam tembel olurum. Üç senede bunları bitirmem gerekiyor. Yani programım üç senelik'' ifadelerini kullandı.


-''SEÇİLME ENDİŞESİ TAVİZ VERDİRİYOR''-


Galatasaray Kulübü başkanını eskisi gibi klasik başkan olarak görmediğini ifade eden Aysal, ''Ben Galatasaray başkanını sistemin CEO'su olarak görüyorum. Galatasaray başkanı; gelecek, kuracak ve yeniden seçilme endişesi olmayacak. Çünkü seçilme endişesi olursa bir yerlere taviz vermek zorunda kalırsınız'' dedi.

Aysal, taraftar yapısına da değinerek, şunları söyledi:

''Ben taraftara şunu vereyim, beni alkışlasın veya tekrar seçsin gibi bir şey düşünmem. Taraftar Galatasaray için var. İsmi üstünde 'supporter', yani taraftar. Taraftar, Galatasaray'a verecek, vermezse ben onun için hiçbir şey yapmam. Bugün daha iyi bir Galatasaray isteniyorsa bütün Galatasaray camiası, taraftarı birleşip, Galatasaray'a ne verebiliyorlarsa vermeleri lazım. Bizim amacımız bunu sağlamak. Evet, sindirilmesi güç olabilir. Biz bunu artık sözle değil, eylemle anlatacağız.''


-''GENEL KURUL DESTEK VERMEZSE BAŞARILI OLAMAM''-


Ünal Aysal, genel kurulun vereceği desteğin önemine de değinerek, ''Genel Kurul desteği vermezse hiçbir şey yapamazsınız. Benim görevim Genel Kurul'a iyi projeleri getirmek, projeleri çok iyi anlatmak ve oradan da gerekli desteği almak. Genel Kurul'dan desteği sağlayamazsam zaten başarılı olamam'' dedi.


-''GALATASARAY'IN DÜŞMANI GALATASARAYLI''-


''Burası bir özel şirket değil, burası halkın malı olan bir kurum. Benim tek riskim de bu'' diyen Aysal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Galatasaray'ın düşmanı, Galatasaraylılardır. Biz bu virüsü çözeceğiz. Hataları ve sevapları ile bizden evvelkiler bir şeyler yaptılar. Doğruları, takdir etmek önemli. Yanlışlara da düşmemek, ders çıkarmak burada bizim görevlerimizden biri. Ben diyorum ki, 'hep beraber maç seyredelim'. Ben kendi Galatasaraylımla yan yana maç seyredemezsem Fenerbahçeli ile nasıl maç seyrederim. Bu örneği evvela kendi içimizde vermemiz gerekiyor.''


-''PROFESYONELE ÜRETMEZSE 'YAPAMIYORSUN' DEME ŞANSIM VAR''-


Yönetim kurulunun, holdinglerin yönetim kurulu gibi planlanması gerektiğini belirten Aysal, şöyle devam etti:

''Yönetim kurulu üyeniz bir hata yaptığında, siz onu savunma durumunda kalırsınız. Siz adamı bu nedenle tam olarak tenkit edemezsiniz. Bu adam başarısız olduğunda da cezalandırma şansınız kalmaz. Ama yaptığı işin karşılığında para kazanan kişi bir şey üretmek zorundadır. Profesyonel çalışan, başarılı olmazsa, ona teşekkür edip, 'kardeşim yapamıyorsun' diyebilme şansım var. Ve her zaman daha iyisini arama şansınız da var. Ama yönetim kurulu üyelerine bunu diyemezsiniz. Beş tane yönetim kurulu üyesini gönderirseniz, siz de gitmek zorunda kalırsınız. O zaman da kendi bindiğiniz dalı kesersiniz. Bu kadar basit. Yönetim kurulunda arkadaşlarımı da bu konudaki eski alışkanlıklarından kurtarmak o kadar kolay değil. Bunun farkındayım. Bunun içinde özel bir çalışma yapmam gerekiyor.''


-''GEREKİRSE, FUTBOLCUYA 10 MİLYON AVRO DA VERİLİR''-


Ünal Aysal, futbolda teknik direktör, lojistik grup, futbolcular ve altyapının bulunduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

''Galatasaray bir holding dedik. Bu holdingde stat işletmeciliği, gayrimenkuller, sponsorluklar iletişim, yeni projeler var. Futbol bunlardan bir tanesi. Galatasaray, futbol kulübü değil. Futbol, Galatasaray içinde buz dağının görünen tarafıdır. Futbolu çok iyi organize etmezseniz, halk desteğini alamazsınız. Burada rasyonel gözükmese dahi bazı kararları almak zorundasınız. Yani bir iş adamı olarak kabul etmeyeceğiniz durumları, burada kabul etmek zorundasınız. Orada yanlış bir netice sizi daha büyük zararlara sokuyor. Mesela stat boş kalıyor, birçok gelirden mahrum oluyorsunuz. Bir futbolcuya 10 milyon avro verilir mi? Verilmez. Ama benim burada 50 bin koltuğum var. Eğer ben bu yatırımı yapmazsam; bu koltuklar boş kalacaksa ve bana bunun senelik getirisi 45-50 milyon avro olacaksa ben o futbolcuya 10 milyon avro veririm.''


-''FUTBOLCULAR ARTİSTLER GİBİ''


Futbolun çok farklı bir rasyonelinin bulunduğunu, anlatan Aysal, ''Futbol özel terapi istiyor. O kadar hassas bir konu ki, futbolcular artistler gibi. Çok çabuk etkileniyorlar dış faktörlerden. Geçmiş dönemde, yönetim kurulunda sorun yaşandı, takım 14'üncülüğe indi. Normalde futbolcunun oradaki kavgayla ne alakası olur. Sen futbolunu oyna. Orada adam kavga da eder, ne yaparsa yapar. Ama öyle değil. Buradaki iletişim topyekun bir iletişim ve futbolcuyu çok yakında ilgilendiriyor. Demek ki, bizim futbolu çok farklı bir izolasyon içinde yaşatmamız ve geliştirmemiz gerekiyor. Bunu yaparken de dışarıdaki görüntümüzü çok net tutmamız lazım. Bunun bedeli biraz daha farklı oluyor ve bunu da ödeyeceğiz'' ifadelerini kullandı.


-''ÖNCELİĞİM EVİMİN ÖNÜNÜ TEMİZLEMEK''-


Galatasaray'da şu an için önceliğinin kendi evinin önünü temizlemek olduğunu vurgulayan Aysal, sözlerini şöyle tamamladı:

''Futbola dair bizim dışımızda kalanlar: diğer takımlar, federasyon, hakemler, kulisler. Hayatta kontrol edebileceğiniz ya da edemeyeceğiniz şeyler var. Bu bizim kontrol edemeyeceğimiz bir konu. Bu durum ülkenin kültürel, politik ve yerel alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Samimiyetle söyleyeyim; şu anda henüz çözümünü bulmadığım şey bu. Ama şu karara vardım. Ben evvela kendi bünyemde kuvvetli olayım. Bana hakem penaltımı vermesin ama takımım o kadar güçlü olsun ki, zaten o maçı penaltıya ihtiyaç duymadan kazansın. Ya da hakem bana hak etmediğim bir gol yedirsin ama benim takımım hakkettiği iki gol atarak, oynadığı oyunla zaten  kazandırsın ve bu tip dış etkenleri caydırıcı olsun. Tek çıkış yolumuz bu. Federasyon seçimi için Galatasaray olarak kısmen ve sınırlı etkimiz olabilir. Doğru adam diye seçtirdiğiniz ya da seçtiğiniz bir adayı, adam oraya oturduktan sonra hangi etkenlerle nasıl değişiyor onu da kontrol edemiyorsunuz. Peki sorun nasıl çözülecek derseniz, diğer büyük kulüpler Galatasaray'ın geldiği, inanç yapısına kavuşurlarsa sorun temelinde çözülür. Sonuç olarak şu an için önceliğim kendi evimin önünü temizlemek. Diğerinin ikinci etapta çözmeye çalışmam gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.''


-''ŞİİR MATİNELERİ DÜZENLERDİM''-


Röportajında özel hayatıyla ilgili soruları da yanıtlayan Aysal, öğrencilik dönemiyle ilgili olarak, ''Ben çok çalışkan bir öğrenci değildim. Hep 10 üzerinden 5-6-7 aldım. İftiharla geçtiğimiz pek olmadı. Ama edebiyat branşlarında çok iyiydim. Hatta üniversiteye geçmeden, lisenin son dönemlerinde Galatasaray Lisesi Edebiyat Kolları Başkanı ve aynı zamanda İstanbul'daki tüm liselerin edebiyat kolları başkanıydım. Şiir matineleri düzenlerdim. O tip sosyal faaliyetlerin içinde çokça bulunurdum. Semih Haznedaroğlu, İzzettin Doğan ve Vedat Çuhadar okuldan arkadaşlarımdı'' şeklinde konuştu.


-''SPİKERLİK YAPTIM''-


Aysal, okul bittikten sonra çalışma döneminin başladığını ve ailesinden para almak istemediğini ifade ederek, şunları dedi:

''İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeyken bir yandan da çalışıyordum. Çok sayıda iş yaptım. Türk Hava Yolları'nda çalıştım, İstanbul Radyosu'nda spikerlik, turizm rehberliği yaptım. Bu tip girişimlerin, insan ilişkileri kurmak bakımından bana son derece iyi geri dönüşleri oldu. Üniversite tahsilim sırasında İsviçre'de Migros'ta çalıştım. Yoğurt ve peynir departmanından sorumluydum. Öğlene kadar çalışıp, öğleden sonra okula gidiyordum. Bunlar insanı zenginleştiren girişimler.''

AA

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR