Mizah, iki ucu keskin bıçak!
Star gazetesinden Bedir Acar tiyatro oyunu "Ziyafet Sofrası" ile ilgili bir yazı kaleme aldı...
ABONE OLStar gazetesi yazarı Bedir Acar, yönetmenliğini Tiyatro Külliyen Genel Sanat Yönetmeni Osman Doğan'ın yaptığı Ziyafet Sofrası oyunuyla ilgili bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı;
20 yıl önceydi. Yönetmen Mesut Uçakan’a ‘Hiç komedi filmi çekmeyi düşündünüz mü?’ diye sormuştum.
Bilindiği üzere Uçakan, din ve inanç hürriyetleri ekseninde toplumsal ve güncel sorunları irdeleyen filmler çekiyordu o dönem. Zira öncelikler meselesi vardı ve ‘toplumsal sancıları’ dile getirmenin aciliyeti söz konusuydu. ‘Misyon sahibi’ sanatçılarımız komediyi kendilerine yakıştıramazdı.
20 yıllık maziye flaşbek yapmamın sebebi bir tiyatro oyunu. Tiyatro Külliyen enteresan bir işe imza atmış. Hüdayi Vakfı’nın kurucularından Osman Nuri Topbaş’ın dini içerikli bir kitabını alıp (Hüdayinin Ziyafet Sofrası) komedi tarzında sahneye uyarlamış. Peki, dini bir eser nasıl olur da mizahi bir piyese dönüşebilir?
Geçmişte, ‘Din ve mizah’ ne zaman yan yana gelse, sanatçılarımız hep sorunlu bir dil tutturmuşken, Tiyatro Külliyen bu algıyı ters yüz edecek sanatsal içerikle çıkıyor karşımıza.
ZİYAFETE GEL
Oyun, iki ayyaş, aynı zamanda çatlak kafadarın karınlarını doyurmak için gittikleri Hüdayi Dergahı’nda yaşadıkları dönüşümü konu ediyor. Eski alışkanlıklar dolayısıyla dönüşüm elbette kolay olmaz. Dergahtaki derviş kültürüyle ‘arsız, çatlakların’ın iki zıt kutbu oluşturduğu düşünülürse, ortaya çıkacak manzarayı varın siz hayal edin...
Ziyafet sofrası mizahın ne kadar önemli olduğunu hatırlatan bir oyun. 90 dakika boyunca oyuncuların bitmeyen enerjisi, güncel, doğaçlama espriler oyuna dinamik bir hava katıyor. Ahmet Kemal karakteriyle Osman Doğan (aynı zamanda yönetmen) oyunda dengeyi sağlarken Mehmet Kemal’i oynayan Kayhan Binnetoğlu, televizyon şovlarını aratmayan esprileri ve oyunculuğuyla seyirciyi gülmekten kırıp geçiriyor. Binnetoğlu’nun doğaçlama oyunu, özellikle günümüz gençlerinin espri alışkanlıkları ile örtüşüyor. Bu da seyirci alkışına yansıyor. Lakin mizah iki ucu keskin bıçak... Esprinin fazlası ‘esas’ın önüne geçerse, ‘mesele’nin rengi açılır, hatta solar. Aşırı ‘komikten’ dini ‘nasihate’ hızlı virajlar oyunun handikaplarından biri olarak göze çarpıyor. Dervişlerin dergah kıyafetleri ile şarhoşların sokak kıyafetleri de bir başka tezat.
Artık dergahlarda bile kıyafetler daha güncel.
Bazen zekice bir espri bütün ağır havayı dağıtabileceği gibi, ironik bir gönderme, sayfalar dolusu eleştiriden daha etkili olabiliyor. Yine de muhafazakar kesimin gözünde mizah ‘hafif’ işler sayılmaktan öte geçemedi. Ziyafet Sofrası bu ağır havayı şöyle bir silkelediği için önemli...