Selda Alkor, Bülent Ersoy'a hak verdi
Güneydoğu'da verdiğimiz şehitlerimiz konusunda Bülent Ersoy'un haklı olduğunu söyleyen Selda Alkor, "bütün şimşekleri üzerine çekmişti, ben çok üzülmüştüm. Aslında söylediği doğru..." dedi.
ABONE OL
1590 ile1651 yılları arasında yaşayan Mahpeyker Kösem Sultan, Sultan I. Ahmet'in eşi ve Sultan IV. Murat ve I. İbrahim 'in annesi.
Osmanlı tarihinin ünlü ve etkili kadınlarından olan Bosna doğumlu Kösem Sultan, uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu'nu tek başına yönetti.
IV. Murat tahta çıktığında sadece 11 yaşındaydı ve Kösem Sultan oğlu adına devleti büyük ölçüde yönetmeğe başlamıştı. Zamanla Sultan IV. Murat olgunlaşarak annesinin faaliyetlerini bir ölçüde engellemeye başlamışsa da genç yaşta ölümü üzerine tahta Kösem Sultan'ın diğer oğlu İbrahim çıktı ve Kösem Sultan'ın nüfuzu tekrar arttı.
İşte bu müthiş kadının hayat öyküsü geçtiğimiz aylarda sinema filmine çekildi. Filmde Kösem Sultan'ın gençliğini Damla Sönmez, 60'lı yaşlarını ünlü oyuncu Selda Alkor oynadı. Ekranların 'Hanımağası' ve 'Sümbül Hanım'ı Selda Alkor ile hem yeni sinema filmini, hem de evliliklerin çok kısa sürdüğü ünlüler dünyasında 38 yıldır mutlu bir evlilik sürdürmenin sırrını konuştuk.
- Yepyeni bir sinema filmi 'Mahpeyker Kösem Sultan'la sinemaya geri döndünüz; duyduğuma göre sonbaharda film vizyona girecekmiş, öncelikle hayırlı olsun!
'Mahpeyker' Kösem'in ilk adıdır. İstanbul 2010 Kültür Başkenti projeleri içerisinde, görsel alanda, yani sinema alanındaki tek projeÖ Dolayısıyla devletin desteğini aldığı için yapabildiler bu filmi. 4 milyon dolar gibi büyük bir bütçeden bahsediyorlar. Ben tabii işin o boyutunu bilmiyorum. İşin yapımcısı daha iyi bilir. Yapımcımız Avni ve Ayfer Özgürel'ler. Avni Bey zaten çok iyi bir tarihçi, hikayeyi de o yazdı. Ayfer Hanım da inanılmaz bir insan. Filmimizi çeken iki yönetmenimiz var, Avustralya'da doğup büyümüşler, ikiz kardeşler. Bir tanesi tamamen animasyon yönetmeni. Çok başarılı olduklarını düşünüyorum.
Dünya pazarında yeri olabilecek bir film. Avantajları da çok büyük. Çünkü biz, nasıl deli gibi İngiltere'nin, Fransa'nın, oranın buranın entrikalarını, hayatlarını merak ediyorsak dünya da bizim Osmanlımızı merak ediyor. Bence güzel temasları da var firmanın. Sanıyorum ki dünya pazarında da bu film yerini bulacaktır. Teklifi hiç düşünmeden kabul ettim.
- Filminizde, Mahpeyker Kösem'in gençliğini kim oynuyor?
Benim gençliğimi 'Damla' adında genç bir oyuncu oynuyor. Çok genç gösteren bir çocuk. Çok da başarılı. Kösem, Kösem olana kadar neler yaşamış, kocasının ona aşkı, müthiş bir aşk var, entrikalar, kötülükler hepsi var. Ben Mahpeyker'in 60 yaşını canlandırıyorum. Birinci Ahmet çok genç ölüyor. Tarkan ve Cem çok güzel çektiler bu filmiÖ Bu filmin en büyük özelliklerinden biri kostümleri. Eğer bu film kostümden, sanattan, saç tasarımdan ödül almazsa başka hiçbir şeyden alamaz.
- Cihat Bey'le 38 yıllık bir evliliğiniz var, maşallah!
Biz 42 sene önce bu yola çıktık, 2 sene flört ettik, 2 sene de nişanlı kaldık. 4 seneyi çıkartırsak 42 seneden, 38 yıllık resmi evliyiz. Tabii o dört sene içinde de hiç ayrılmadık. Cihat okuldaydı, okulun kapılarında beraber bekledik. O üniversitedeyken ben Ankara'da çalışıyordum.
KOCAMIN AİLESİ BENİ İSTEMEDİ
- Evlilik teklifini nasıl aldınız hatırlıyor musunuz?
Ankara'da çalışıyordum, o da talebe. Bir iş adamı olsa, "Evlenirim" der ya da demez. Ben de o psikolojide değildim. Eğleniyorduk, geziyorduk, mutluyduk. Sonra ailesi bana karşı çıktı. Çünkü beni tanımıyorlardı. Çocukları talebe ve sanatçı bir hanımla birlikte, istemediler. Hangi aile olsa bunu yapar. Tanımıyorlar beni, karakterimi, gerçek hayatımı bilemezler ki. Cihat bana bir mektup yazdı, belli ki yan çiziyordu. "İyi tamam. Bak ne güzel hayatımızın çok değişik dönemini birlikte yaşadık. Hadi bakalım herkes yoluna." Ertesi akşam yanıma Ankara'ya geldi. Çok ciddiydim, çok hak verdim ailesine de kendisine de. Ben olgun bir insandım hep. Annemin, babamın erken ölümleri beni biraz olgun yaptı. Ben zaten doğru dürüst çocukluk da yaşayamadım. Dolayısıyla bunlar olgunlaştırdı beni. Evlenmek istediğini söyledi. Önce, "Yok olmaz" dedim, sonra beni ikna etti. Ailesiyle tanıştım, onlar beni çok sevdi, ben de onları çok sevdim. Ve evlendik.
- Ünlüler dünyasında evlilikler sabun köpüğü gibi. Çiftler evleniyorlar ve en çok bir iki yıl için de boşanıyorlar. Hatta bir-iki gün evli kalıp boşananlar bile var. Uzun ömürlü, mutlu bir evliliğin formülünü bize verebilir misiniz?
Ben hep duyuyorum aşk aşk aşk. Aşkın zamanı ve vakti, süresi nedir kimse bunu çözemez. Kimse aşkın süresini bilemez. Bir ömür de sürebilir, bir günde. Bunu bilemeyiz. Cihat'la birbirimizi ilk gördüğümüzde, birbirimizden çok hoşlandık. Geçen zaman içinde aşık olunacak bir kadın durumuna geldim. Baktım, Cihat'ın yanımda olması beni mutlu ediyordu. Bu bir aşktı. Ama biz ilişkimizi götürürken, aşk sevgiye dönmüş. Ama bu sevgi de hiçbir zaman mülkiyetçilik yoktu. Çünkü o mülkiyetçilik işe girerse 'benim' olgusu giriyor araya. Senin niye olsun? Herkesin bir ilgi alanı var. Hiç kimse, hiç kimsenin olamaz! O mülkiyetçilik hissi olmadan ilişkimizi arkadaşlığa dostluğa döndürdük. Şu anda hayat arkadaşıyız. Biz birlikte ölmek zorundayız. Yoksa ben ona kızdım, hadi güle güle, o bana kızdı hadi güle güle olmaz!
- Gençlere bu konuda ne tavsiye edersiniz?
Gençler evlilikleri boyunca birbirlerine karşı çok dürüst olmaları gerektiğini unutmasınlar. Tabii ki namus anlamında değil, her konudaÖ Her şeyi eşleriyle paylaşabilmeliler. Birlikte olup evlenmeye karar verdikleri, anda bunun bir çocuk oyuncağı olmadığını, evlilik müessesi olduğunu, kutsal bir şey olduğunu, onun ciddiyetini korumaları gerektiğini bilsinler. Karşılıklı saygı, sevgi ve anlayışlı olmak çok önemli.
BÜLENT ERSOY DOĞRU SÖYLEMİŞTİ
- Güneydoğu'da kaybettiğimiz şehitlerimiz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok üzülüyorum. Yıllarca biz bu ülkede, bu ülkenin vatandaşı olarak her türlü insanı bağrımıza bastık. Hiç kimseye ne Kürt dedik, ne azınlık dedik, ne çoğunluk dedik, hiçbir şey demedik, onlar hepimizin kardeşiydi. Bu vatanın üstünde ektiler biçtiler, zamanı geldi askere gittiler, bize ne oldu peki? Dış etkenlerin yüzünden niye birbirimize girdik? Bir sanatçı isim kalktı, "Feda olsun bu vatana ama böyle demek kolay değil, yazık bu canlara" dedi. Hakikaten o annelerin canları ne kadar çok yanıyor. O sanatçı bunları söyledi, bütün şimşekleri üzerine çekmişti, ben çok üzülmüştüm. Aslında söylediği doğru, gelmiş 60 küsur yaşına, bir tane evladı var onu da şehit veriyor. Ben onların ızdıraplarını içimde hissediyorum. Ölüp giden genç kızım için de yanıyorum. Yani onun kardeşine burs vermek, "verdim" demek. Demek ki bu ülkede manşet olabilmek için yeterli olabiliyor. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. Ayrıca şunu söylemek istiyorum, benim ve benim gibi olan bir çok arkadaşımın kaç tane çocuğa burs verdiğini kim biliyor? Bir gün de bunu söylemekten hicap duyarım. Bende öyle, tanıdığım diğer arkadaşlarım da öyle. Biz eğer Müslüman'sak ibadet de iyilik de gizli kalmalı. Ama insanların bu hareketlerine engel olamazsınız.
İsmet Paşa’yı mıncıklardım
- Siyasetin içinde var olmayı hiç düşündünüz mü?
Beni siyasetin içine çok çekmeye çalıştılar. Ama olmadı. Daha küçük yaşlarımı hatırlıyorum; İsmet Paşa'nın kucağında oturup yanaklarını mıncıklıyordum. Manisa'ya gelirdi Paşa; o geldiği zaman bende ne yapar ne eder kucağına otururdum. Sonra, çok uzun yıllar sonra garda karşılaşmıştık. Yaşlıydı ama ne zekaydı, gözlerime baktı ve bana, "Selda gel bakayım buraya" dedi. Böyle bir şey görmedim, dizlerim titremişti. Bak, İsmet Paşa hayatının hatasını yaptı. Ne mi yaptı? Dünyanın en mükemmel siyaset adamlarından bir tanesiydi. Bugün dünyaya baktığınızda da İsmet Paşa'nın zirvede olduğunu görürsünüz. Evet, hayatının hatasını yaptı, yerine kendisi gibi bir adam yetiştirmedi. Bizi onsuz bıraktı. Koltuğu boş bıraktı. Ecevit umudumuzdu. Duygusal, iyi hatip ve şairdi ama siyasetin içinde çok yıprandı. Bu arada Celal Bayar ve Süleyman Demirel'i de saymak lazım. Celal Bayar "komiteciyim" dedi hakikaten komiteci yani. Onlar siyeset hayatında büyük kuvvetlerdi. Ben siyasetin içine girmem. Böyle dostça konuşuyoruz işte.
Siyasi hatalar yüzünden asıldılar
- 1960 ihtilalini hatırlıyor musunuz, neler yaşamıştınız?
1960 ihtilalini de yaşadım. Bana göre bu ülkede asılan insanlar tamamen siyasal hatalar neticesinde asılmışlardır. Bence ne Adnan Menderes asılmalıydı, ne de arkadaşları asılmalıydı, ne de Deniz Gezmiş ve arkadaşları asılmalıydı. Asılmamalıydılar. Zaten asılmak ne demek? Yani kimin gözünü yıldırdılar? Kimi korkuttular, ne oldu, neler değişti? Sadece koltuktaki insanlar değişti. Her şey aynı şekilde devam etti. Kimse, ben ülkem için canımı feda ederim deyip de koltuğunu feda etmez.
(Bugün)
-
gökhan 15 yıl önce Şikayet Etanlamıyorum. yazık bu canlara deyip acıyorum şehitlere deyip oturdukları yerden nutuk atanları anlayamıyorum analar ağlamasın demekle anaların ağlaması dinmiyor şehitlere üzülmekle şehitler azalmıyor sadece gündeme gelmek için sanatcılarda bunu bir araç olarak kullanmaya başladı eğer bu şehitler boşaysa çanakkalede sakaryada kıbrısta dumlupınarda verilen şehitlerede yazık onlarında anaları ağladı boşa şehitseler onlarda boşa şehitlerBeğen
-
damaroperasyonu 15 yıl önce Şikayet EtBülent Ersoy Haklıydı. Gün geçtikçe haklı olduğu anlaşılacak. Canlı kalmamıza neden olan da Toprak değildir, Allahtır. Toprağı değil Allahı yüceltin !Beğen
-
AHMET AYDIN 15 yıl önce Şikayet EtBÜLENT ERSOY HAKLI OLABİLİR,YA SEN?. BÜLENT ERSOY ÇOCUK SAHİBİ ASLA OLAMAYACAĞI İÇİN,Kendisine böyle bir bahane uydurdu,laf olsun diye birşeyler söyledi.anne olamayacağı için,vatanı ve evladını karşılaştıramıyor diyelim peki ya siz selda hanım,sizin çocuğunuz varmı? VATANINI ve ÇOCUĞUNU karşılaştırmak,bir yetime burs vermekle kıyaslanır mı?Bunlar iki ayrı şeylerdir.CANINDAN YARATTIĞIN CAN VE CANLI KALMANA SEBEP OLAN VATAN. Halkın sırtından kazanılan paranın 1/1000 nini burs olarak vermek ayrı şeydir ama yine hayırlı iştir selda hanım..saygılarBeğen