İnsanlığın mirası günah mı, mesuliyet mi?
Yoksa değil mi?
Su götürür bir yorum elbet. Lakin tarihin bir aktarım seyri izlediğini tekerrürden ibaret olmasından anlayabiliriz.
Mevzubahis aktarımda başı baba, sonu oğul çekiyor.
Adem Baba'dan geldiğimiz ve en sonuncumuzun da Adem Baba'nın evladı olduğu gerçeği, mesuliyetimizin kadim geçmişine işaret ediyor.
Modern zihinle bakarsak, aktarılan şeyin günah olduğunu da söyleyebiliriz. Bir bakış açısına işaret etmek açısından söylesek de fazlasıyla sığ ve insana haksızlık eden yaklaşımı kabul etmek mümkün değil. Çünkü insanın insana mirasının sadece günah olduğunu düşünmek, insanın insana katkısının da günahtan öteye varamayacağı savını doğurur.
Tam da bu sebepten ne günah, ne sevap değil, insanın insana mirasının/aktarımının mesuliyet olduğunu belirtmek gerek.
Babadan Oğula, yönetmen Derek Cianfrance'in kendine has hikayelendirmesinin son örneği. 2010'da Aşk ve Küller ile dikkat çeken Cianfrance, yeni filminde biçimsel olarak kendi standardını korumuş. Hareketli kamera, özellikle aksiyon ve gerilim sahnelerinde işe yarasa da duygusal tonu yüksek durumlarda yönetmenin eksik kaldığını söyleyebiliriz. En azından Babadan Oğula'da öyle olmuş.
2012 yapımı olmasına rağmen ülkemizde yeni vizyona giren filmde, 140 dakikalık süresiyle cesurca bir şey denenmiş. Zira kovalamaca sahneleri dışında dingin bir gidişatı olan hikayeye bu kadar süre tahammül etmekte zorlanabilirsiniz. Lakin başrolün değiştiği hikaye kurulumu filme üç aşamalı zindelik kazandırmış.
Cianfrance'ı, belki içinden geldiği inanç sistemi fazlasıyla etkilemiş. Malumunuz, Hıristiyan inancında insan doğuştan günahkardır. Çünkü 'Adem Baba', yasak elmayı yiyerek ilk günahı işlemiştir. Babadan Oğula'da da bu bakışı fazlasıyla hissediyoruz. Üstüne bir de aktarılan günah ekleniyor.
Olağan şartların dışında yeteneğiyle motosiklet kullanan Luke, hiç beklemediği bir anda baba olduğunu öğrenir. Evlat sahibi olmak ve dahası evladını bir defa koklamak, yolunu değiştirmesine yeter. Gösteri için sürekli gezen Luke, artık bir yerde kalmaya karar verir. Ve böylece günahın aktarımı için hikaye başlar. Banka soygunundan cinayete, zimmete para geçirmekten yalana kadar günah, maksada ulaşmak için yegane seçenek olmuş ve gayet de sıradan bir hal almış. Günah, hayal edilen güzel hayatın yegane anahtarıdır.
Gayet basit bir modern zaman hikayesi olan Babadan Oğula'nın senaryosu şaşırtmıyor. İlginç bir yanı yok. Hikayenin kendi içinde üçe bölünmesi, genel dingin atmosfer, biçimde tutarlılık ve oyunculuklarda standart üstü hal, filmin de vasatın üstünde olmasını sağlıyor.
Eva Mendes'in oyunculuğu iyi olsa da yaşlandırılmış hali sırıtıyor. 2013 Oscar'ında en iyi film ödülüne aday gösterilen Umut Işığım'da başrol oynayarak kendini gösteren Bradley Cooper, burada da başarılı bir performans gösteriyor. Cianfrance'ın vazgeçemediği oyuncusu Ryan Gosling de karakterin hakkını veriyor.
Adalet kavramını, modern insanın yaşayış şeklinden yola çıkarak bütün bir insanlık tarihini de içine alacak şekilde yorumlayan ve sorgulayan Babadan Oğula, yüzeysellikle sadelik arasındaki ince çizgide dolaşan senaryosuyla dikkat çekiyor. Dikkat çekiyor diyorum. Çünkü haksızlık etmek de istemiyorum.
Cianfrance, çarpıcı senaryo yerine anlaşılır hikayeyi tercih etmiş.
Son tahlilde Babadan Oğula, -isminden de anlaşılacağı üzere- insanlık mirasını 'mesuliyet'ten 'günah'a indirgeme hatasını yapınca sağlam bir film olma şansını kaybediyor.
Abdulhamit Güler - Haber7
abdulhamitguler@gmail.com
twitter: @_hayirlisi_