Abdulhamit Güler
Abdulhamit Güler
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Siz hayatı ne Zenne'diyosunuz?

GİRİŞ 22.01.2012 GÜNCELLEME 22.01.2012 YAZARLAR

 Mevlana Celaleddin Rumi olmasa 'iktidara çakma kaygısı'nda olanlar şu zamanda malzeme olarak ne kullanırdı, gerçekten bilemiyorum. 'Gerici' bir dip dalganın dışa vurumu olarak ortaya çıkan siyasi hareketin hükümette olması ve neredeyse 10 yıldır bir türlü 'gitmemesi' sebebiyle dertlenen çok muhterem 'aydın' cenah, kesinlikle anlamadıkları ve zaten anlamaları mümkün olmayan Mevlana'nın 'sözlerini' kendilerine 'malzeme' etmekten zerre imtina etmiyor. Mevlana'yı şair olarak görmekten öte bir 'mesaj aygıtı' olarak kullanan bu çevreler, gecelerce ibadetini, aşkından aşkınlığını, Peygamber'e muhabbetini dikkate almadan (aslında bilmeden) kafalarına göre takılıyor. Çünkü Mevlana, 'küresel malzeme' olarak kullanılmaya başlanalı çok oldu. 

Aslına bakılırsa meselenin bu yönü, Zenne filmiyle ilgili değerlendirmelerin belki de en az yer kaplaması gerekendir. Memleketimle ilgili olan bir durum değil, bu. Eşcinsellik üzerine bir eser bina etmek durumunda olan her 'Müslüman sanatkar', kendisine Mevlana'yı 'hedef' seçiyor ("Aşk İçin Cihat" filmi küresel bir örnektir. Hint 'Müslüman eşcinsel' Pervez Sharma'nın belgeseli, 'Müslüman eşcinsel olunur' mesajını vermek için 'zorlayan' bir eserdi ve filmde yer alan Türkiyeli kadın eşcinsel, galada konuşurken, Sufizm'in eşcinselliğe cevaz verdiği yönünde bir yorumda bulunmuştu). Zenne de, Mevlana'nın "Dans et, kan içindeyken. Dans et, eksiksiz özgür olduğun zaman" dizelerini daha filmin girişine yerleştiriyor. Böylesine kof ve öylesine lüzumsuz bir yakıştırma hali...

Eşcinselliğin ele alınması, 'eşcinsellik propagandasını yapan' bir filme nasıl bakılacağı konularına, 'İslami hassasiyetleri olan bir yazar' olarak girmek istemiyorum. Eşcinselliğe Kur'an'ın nasıl baktığı aşikar ve hayatını Kur'an üzere inşa etmesi gerekenler kişiler (müminler), sanatla iştigal etse de 'İlahi Kelam'a aykırı davranamaz/bakamaz. 

Film üzerine bir 'sapıklık' tartışması da almış başını gidiyor. Türk Dil Kurumu, 'sapık' sıfatını "Tavır ve davranışları normal olmayan veya geleneklerden, törelerden ayrılan, anormal (kimse), gayritabii, anormal" şeklinde tanımlıyor. Kur'an'ın eşcinselliğe nasıl baktığını düşününce, bu tanım üzerinden 'sapıklık tartışması' hakkındaki fikrimizi de neşrettikten sonra geçelim 'film'e. 

Sinematografik olarak merkez akım sinema argümanlarını kullanarak baktığımızda vasat sınırlarında, kararsız dil belirtileriyle 'riskli' bir konunun 'propagandası' gayet 'başarılı' bir şekilde yapılmış. Kelimenin tam anlamıyla bir 'propaganda' filmi ve 'özgürlük', 'nefret suçu' gibi ucuz modern kaçış kavramlarını 'kullanan' bir piyasa 'işi' Zenne

Hayal/rüya sahnelerinin azlığı ve başarısızlığı; zorlama sahneler ve tokat tokat zihnimize inen diyaloglar; gırla küfür; bolca ucuz metafor; iyi oyunculuğa sığınış çabasının dayanılmaz zavallılığı; iki yönetmenden kaynaklanan bir kafa karışıklığı (dilsel) eşliğinde, 'mesajına kuvvet' zavallı bir 'sanat eseri' olarak Zenne, özgürlüğün kimilerince ne Zenne'dildiğine işaret eden bir başyapıt (!) olarak sinema tarihimizdeki yerini almıştır. 

Ne 'Bangladeşli tanıdık simalar' görmek, ne de Mehmet Emin Ay'ın sesinden bir ilahi 'duymak' hissiyatınızı değiştirmiyor. 'Muhafazakarlık' ve 'töre' kavramları üzerinden 'İslamlık'a göndermeler yapan film o denli 'bîhaber' ki meseleden, yaşlı kadın karakterin 'iftitah tekbiri' getirirken yere değil karşıya (kameraya) bakmasının iticiliği ile kopuyorsunuz istikametten. 

Kendini, kendi içinde tüketen akışıyla sadece maksadına koşan yağız bir katır ilgisizliğinde bağlanan sahneler, konunun, sadece 'esinlenme'den ibaret olduğunu ortaya koyuyor. Kaldı ki moda mod aktarım da olsa 'sinema diline uydurmak' kolay bir iş değildir ve Zenne'nin bunu başarabilmekten çok uzak olduğu da belirgindir. 

En büyük porno koleksiyonunun TSK'da olduğuyla ilgili haberin eklenmesinin maksadını anlayabiliyoruz da, 'bağcıyı dövmek için daha usturuplu bir yol izleselerdi' demekten de kendimizi alamıyoruz. 

Ülke sinemamız adına son dönemde tavan yapan bir hastalığın emarelerini de Zenne'de görmek mümkün. 'Oyunculuk gösterisi' adına yazıldığı aşikar olan sahneler, oyunculuğa yazık etmekten başka sonuca varmıyor. Gerçekten oyunculuklar iyi. Fakat 'heba etmek' ustalığındaki yönetmenlerin elinde acı birer manzaradan öteye gidemiyor. Sanki 'ne kadar iyi ağlayabiliyorsan, o kadar iyi oyuncusundur' gibi bir anlayış hakim olmaya başladı. Çıldırıp deliren, bağırıp çağıran, ağlayıp sızlayan (bunları 'büyük oynayarak' becerebilen) oyuncu başarılı sayılacak ve film ile yönetmen de kendinden bahsettirecek. Son dönem eserlerimizde gördüğüm acı veren hallerden biri bu. 

Siz özgürlüğü ne zannediyorsunuz, bilemiyorum. Ben biliyorum -ve daha da önemlisi hissediyorum- ki, 'özgürlük, değerlerine sahip çıkabilmek'tir. 'Muhafazakarlık' veya 'tutuculuk' ile hiçbir alakası olmayan bu 'sahiplenme' hali, irade beyanı ve ayan beyan özgürlük emaresidir. 

Konunun 'gerçek bir hayat hikayesinden alınmış' olması, hakikatle bağının güçlü olduğu manasına gelmez. İşte sinema o kadar hakikatin içinde ve peşindedir ki, 'gerçek' diye size yutturulmaya çalışılan 'algı aldanması'na karşı metabolizmanızı güçlendirir. Bu bağlamda sinema bir 'direniş' ve 'dile getiriş' aracıdır. Bazı 'sözler', bazı 'dillerde' hoş durmaz. Zenne bu bağlamda 'sinemaya yakışmıyor'

Abdulhamit Güler - Haber7

abdulhamitguler@gmail.com

 

 

 

 

YORUMLAR 2
  • Tuvad Nıdya 13 yıl önce Şikayet Et
    böyle bir yazıya. böyle haince bir yorum yapılabilir mi?yapmışlar işte...Tasavvufçular(bu da onların sonradan yakıştırdığı bir terimdir) eşcinselliğe ne zaman hoş bakmış ki...?...İftiranın kuyruklusu takva ehlinin düşmanlarına yakışırdı zaten.ALLAH sizi bildiği gibi yapsın,yapmış da zaten...
    Cevapla
  • İbrahim Dursun 13 yıl önce Şikayet Et
    ZENNE..HAYAT VE MEMAT!... Denize düşen, boğulacağını anlayınca, tasavvufçuların hoşgörüsüne sığınarak kurtulacağını sanıyor.Zannediyor..Unutmayın! Allah ın (cc) -kur an- daki vadi haktır.Ve Allah cc vadinden caymaz.Bu durumda sizi tasavvuf ve tasavvufçular kurtaramaz....VesSelam
    Cevapla