Herkes sinema yaparsa olacağı budur
Yeryüzünden çok farklı ve uzak bir boyutta bütünlüğünü tamamlamış enerji dolu bir varlık çevresine ışık ve sevgi saçmakta imiş. Bu varlığını dünyaya inip, sürdürmek ister imiş. Fakat dünyada olup-biten kaos bu varlığı ikiye ayırır ve uzaklaştırır imiş. Şimdi sevgi dolu her iki ruh eşini aramakta imiş...
R.Şanal Günseli ve Işık Günseli’nin gerçek hayat hikayelerinden yola çıkarak 2005 yılında yazdıkları Eş Ruhumun Eş Zamanı isimli kitaptan aynı adla sinemaya uyarlanan yapım Türkiye'nin ilk kuantum filmi olma iddiasında imiş.
'İmiş' kısımları dışında kalan ifadeler, filmin kendini tanımlamasıdır. "Eş Ruhumun Eş Zamanı", 95 kopyayla ile vizyona girdi. Bir hata edip, gecenin bir vakti, son seansta, tek başıma izledim. Hata, bu ayrıntılar değildi. Filmin kendisi bir hata. Hayata geçmesi, sinemamız açısından talihsizlik.
Yahu Allah'ınızı severseniz, kuantum meselesi o kadar basit mi ki bu şekilde filme alabilesiniz? bir iki basit cümle ve manasını hiçbir cümleyle satırlara dökemeyeceğiniz gariplikteki kurgunuzla mı 'kuantum filmi' olmanın hakkını vereceksiniz. 2004 ABD yapımı “Ne @#!* Biliyoruz ki!?" filmini izleyeli çok zaman oldu. Kuantum fiziğini enfes bir şekilde anlatan belgesel nitelikli bir filmdi. Animasyonu da, belgesel kısmı da, draması da güçlüydü. Daha önemlisi, bir mantık dahilinde yapılmıştı. Oysa 'Eş Ruhumun Eş Zamanı', herhangi bir mantığa sığdıramadığım, basitliklerle bezeli, 'yanlışlıkla' hayata geçirilmiş bir proje gibi.
"Hayat riskli bir oyun" diyen filmde beyazlar içinde bir adam ve küçük bir kız görüyorsunuz. Kim olduklarını bilemiyorsunuz. Hadi önemli değil dedik.
Ya filmin mesajını sırtına alan ifadeler...
"Kader, yaratanın sunduklarını hayata geçirebilmendir" deniyor, fakat sonrasında 'birey olmak'tan falan bahsediliyor. Rüyaların altı çiziliyor ve hatta rüyalardan 'haber alınıyor'.
'İçten gelen dışa çıkan ses'lerin garipliğiyle 'regresyon' (iki ya da daha çok değişken arasındaki ilişkiyi ölçmek için kullanılan analiz metodu) analiziyle ruh eşi bulma uzmanlığına şahit oluyorsunuz.
İsimler anlamadığınız bir şekilde değişiyor. Meğer 'isim varlıkla uyumlu hale gelince' sorunlar halloluyormuş. 'Geçmiş yaşam terapisi' denilen bir olay var ki, sayesinde bütün karanlık noktalarına ışık tutuluyor, hayatınızın.
Tam, 'kader diyemezsin, sen kendin ettin' diyecek gibi oluyor ki, zihnî sancısına kalbî boğukluğunu eklemiş halde 'kafası karışık' bir 'Secret' çakması senaryonun basitliğine gark oluyorsunuz. Hatta "hayırlıysa mavi at göster Allah'ım" diye dua edince, işaret gecikmeden geliveriyor. Zira 'ya sana sunulanı kabul edersin ya da seçimlerini yaşarsın' mesajını bir şeylere giydirmeleri gerekiyordur.
Duygusal etkiye açık olmama rağmen filmde sık sık -acı acı- tebessüm etmekten kendimi alamadım.
Böyle filmleri izlemek beni çok üzüyor. Kitap bir şekilde 'tutmuş' olabilir. Ama sinema başka bir şey. Edebiyat/kitap uyarlamasının ne kadar zor ve riskli olduğunu bilmemenizi anlıyorum. O halde neden işi ehline bırakmazsınız? Harcanan paraya yazık değil mi? Nice sinemacılar biliyorum ki, bu filme harcanan paranın yarısıyla projelerinin hayata geçirebilir.
Gelin görün ki serbest piyasa ve her kim 'imkanları' sağlarsa 'motor' diyebilir.
Açıkçası filmi yazmamayı da düşündüm. Ancak, bize düşen gerektiğinde 'uyarıcı' olabilmektir. Bu film özelinde -özellikle- belirtmem gerekir ki, sinema, diğer bütün sanat dallarından 'çok farklı' bir alan. Aklına gelen herkes sinema yapmamalıdır.
Abdulhamit Güler - Haber 7
abdulhamitguler@gmail.com
http://twitter.com/_hayirlisi
-
Şanal gunseli 4 yıl önce Şikayet EtOlur bir daha bir sey yapmaya niyet ettiğimizde sana sorarız icazet alırız. BİR filmi eleştirmek başka yahu önüne gelen de film YAPMAMALI demek bambaşkaBeğen
-
musaarslan 13 yıl önce Şikayet Etsinama işte!. bence asıl mesele zeki mürende bizi görecekmi kısmı sinemada... sana katılmamak mümkün değil sevgişi güler malatyadan selam olsun...Beğen
-
İHSAN BULUT 13 yıl önce Şikayet EtEvet..... Herkez de yazar olmamalidir.Her kez bir birine laf atip iftira atip araya fitne sokacaksa kimse yaptigi işi yapmasin.Sen yazarsan yazarligini yaparsin o sinema ile ilgiliyse onu yapar ve sen buna burnunu sokamazsin.Hakkin yoktur.Eyer tabi dediginiz gibi bu ulkede demokrasi varsa...Beğen
-
İbrahim Dursun 13 yıl önce Şikayet EtİMKAN....KADER..TEDBİR VE TAKDİR!-2. -Yapılan her iyi iş sadakadır.-(Hadis meali Buhari)..Mümin kişinin iyi bir niyetle yaptığı her iyi iş amel hükmündedir.Melekler ise NUR dan yaratılmış manevi varlıklardır.Yapılan iyilikleri ve kötülükleri kayıt edenleri vardır.İnsan kendisine verilen CÜZ-İ iradesini DEVAMLI iyiye ve doğruya sarfetmekle görevlidir.Yaptığı işten bu bakımdan sorumludur.Hayır işleri yanın kar,şer/kötü işleride yanına zarar olarak kalacağı unutmamalı ve hareketlerini ona göre ayarlamalıdır...Bu bağlamda dinlenmesi/uyuması da ibadete çevrilebilir.VesSelamBeğen
-
Hasan Seyre 13 yıl önce Şikayet Etaman Senaryo yazmayı bırakmayın ve terketmeyin.. Bu günlerde güzel bir filme gittim. Spielbergin sinemeya uyarladığı. savaş atı. Davenlo bir gencin Dünyayı yerle bir edecek harb-i umumi başlarında çiftliğindeki atıyla savaşa katılışını anlatıyor. Bediüzzamanda bu savaşa katılmış değilmiymiydi. her neyse. konuyu dallandırmayayım. Aslında Spielberg Usta.At üzerinden bize Savaşın iç yüzünü anlatmak istediğini farkettim. Bizi cepheden cepheye sürükledi. İki ezeli düşmanın İngiliz ve Almanın bir at sevgisiyle nasıl bulaşabilecekleri ve barışı umumiyi tesis edeceklerini gösterdiler. Alman subayların davranışlarıda o kadar orjinaldiki. öyle duygulandımki. İnsan işte bu dedim. benim bir müslüman olarak onlardan ne farkım vardı.aynı insandık işte. bende Irwın Shaw gibi derimki "Batı Cephesinde yeni bir şey varmı".Beğen