Abdulhamit Güler
Abdulhamit Güler
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Faust; 'ruh'u arayan 'ruh hali'nin perdedeki ruhu!

GİRİŞ 08.07.2012 GÜNCELLEME 08.07.2012 YAZARLAR

İnsanoğlunun kadim sorusu ve hala içinden çıkamadığı sorunu...

'Yer'ini belirlemeye çabalamanın sürüklediği bataklık ve bizzat soruyu ortaya çıkaran muğlaklık...

Aleme bakışı belirleyen sancı ve aleme bakışa göre şekil alan sanrı...

Aleksandr Sokurov'un son filmi Faust, insanın, kendinde kendini ararken, sadece kendinden yola çıkması gerektiğini bilememenin hikayesi gibi.

Alman edebiyatçı Goethe'nin aynı adlı eserinden serbest uyarlama olan film, elbette büyük oranda Goethe'nin tezlerini takip ediyor.

Filmin kahramanı Profesör Faust, bilim ile ilim arasındaki derin uçurumun, aynı zamanda vazgeçilmez bir birlikteliğin öyküsü olarak sancılarına mağlup bir şekilde 'aradığı şey'i şeytana satar; ruhunu...

Doğa bilimlerinde uzman olan Faust, ruhun nerede olduğunu bulmaya çalişmaktadır. 'Bilim' bağlamında zamanının çok ötesinde bulgulara ulaşsa da tatmin olmayan yanı, artık taşma noktasına varmıştır. Ruhu daralmaktadır da daralan ruhunun nerede bulunduğunu, kaynağının ne olduğunu ve ruha nasıl hitap edileceğini bilememektedir. Zira bilim, bu soruların hiçbirine cevap verememiştir.

Peki 'ilim'...

'Somut'a hapsolmuş 'gerçeği arama' düsturunun karşısında duran, 'soyut'u kullanan 'hakikatin izinde' bir anlayış...

Deney tüplerinin içine alamayacağı bulguların ortaya koyduğu 'ruh hali'...

Faust, 'ilim'i göz ardı etmiştir...

İşte Faust'un (aslında Goethe'nin) aradığı şeyin esas olarak yöntemde olduğu buradan anlaşılabilir...

Goethe'nin yaşadığı dönemin çok öncesinde de olmakla birlikte, aslında o dönem (18. yüzyılın ikinci yarısı) bir 'bilim çılgınlığı' yaşanmaktadır. Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilali'ni getiren şartlar, Faust'un arayıp da bulamadığı 'şey' için kullanılan yöntemlerin tamamen 'somut'a, yani 'bilim'e indirgendigi dönemdir.

Oysa ilim, başkalarının aradığını araç olarak kullanmaktadır...

"Ruh nerede" sorgulaması ile şeytana teslim olan Faust, teslimiyet şartının da aradığı şey olduğunu çok sonraları anlayacaktır.

Belli bir yaşa gelen Faust, bütün dünyevi zevkleri bu yaşına kadar bilim uğruna reddetmiş, sonucunda ise sorularına cevap bulamamıştır. Ve geldiği noktada bir anlaşma karşılığında Şeytan'a (Mefisto) ruhunu satmıştır...

Goethe'nin Mefisto'su aslında 'nefs'imizdir. Mücadele içimizde başlar ve nihai nokta da aynı merkezdir...

İnsanlık tarihi kadar eski olan bir mücadele ve mağlubiyet halinin yorumu olan Faust, neticede ise yine insanın kazanacağını telkin ediyor. Son kertede Faust 'şeytanı taşlıyor' ve çok uzaklara, özgürlüğe/ruha doğru yola çıkıyor...

Goethe'nin Faust'undan yola çıksa da bir serbest uyarlama olarak Sokurov'un Faust'u, yönetmenden de izler taşıyor elbette. Zaten dörtlemesinin son filmi olan Faust, diğer üç filmden (Moloch - 1999, Telets - 2001, Solntse - 2005) çok farklı bir mahiyet ve şekil arz ediyor. Sırasıyla Hitler, Lenin ve Hirohito'yu filmlerine konu eden Sokurov'un 'iktidar dörtlemesi'nin kapanışının Faust ile olması ilginç bir seçim. Asıl iktidarın kimde olduğuna ve iktidar sahibinin ne gibi yetenekleri ile idareyi sağlaması gerektiğine yönelik mesaj barındıran Faust'a göre "dünyada herşeyin bir kuralı var da insan yaşamının kuralı yok"... Bu yakınma elbette başlı başına ontolojik bir sorgulama. Ve aynı zamanda insanı insan yapan temel unsura işaret eden bir ifade; herşey, 'kendisine kural konulan'dır. Oysa insan, akletme yeteneği sayesinde kuralları var eden sorgulamayı ve sonrasındaki aşamaları içselleştirendir. Yani insan, kendi kuralını koyar.

Aynı meseleye aksi yönden de bakmak lazım gelir...

İnsan; yaratılmış olarak, Yaratıcı'nın kuralları doğrultusunda 'kuralı konulan'dır. Ancak insan, cüz'i iradesi çerçevesinde yine bir 'kural koyucu'dur da. İnsanoğlunun özgürlük sınırını da çizen bu yaklaşım, Faust'taki birçok sorgulamanın çıkabileceği bir yol olsa da, sorgulamalar epistemolojik düzeye de varınca, "başlangıçta söz vardı" ve "başlangıçta anlam vardı" tezleri dillendiriliyor.

Ölümün renginin de sorgulandığı Faust'ta, "iyi yoksa kötü de yoktur" aforizması, "eşya zıddı ile kaimdir" algısının dengi olarak perdeden yansıyor.

"Mutsuz insanlar tehlikelidir" der Faust, zira insanın gayesi zaten mutluluktur. Ve aslında burada bahsi geçen mutluluğun kaynağı 'haz'dır. Yani, algısı duyulara indirgenmiş bir 'his' beklentisi.

Hep çekişme içindedir insanoğlu da hemen her meseleden daha baskın gelen hep şehvet olur. Bütün umutlar, birikimler, çabalar şehvet uğruna harcanır. Ruhun nerede olduğuna dair arayışın filminde böyle bir vurgu ise ruhun nerede olmadığına da işaret ediyor denebilir.

İşte bu çelişkidendir ki ruhun nerede olduğu hususu soru olmanın ötesinde ciddi bir sorun olarak Faust'ta önümüze çıkıyor.

Faust, Sokurov'un filmografisinin zirvesi diyemeyiz. Filmlerinin tamamını izlemedim. Zira dörtlemenin diğer üç filmi Türkiye'de vizyona girmedi (festivallerde de kaçırınca, izlemek için fazla seçenek kalmıyor).

İzlediğim filmleri arasındaysa Rus Hazine Sandığı'nın yeri çok ayrı. 2002'de yaptığı 80 dakikalık film 'tek plan'dı. Teknik olarak cesaret isteyen bir işin üstesinden gelmeyi başaran Sokurov için, -sadece bu filmi temel alarak bile- Faust'un 'zirve' olmadığını söyleyebilirim.

Bu değerlendirmeyi elbette "Tarkovsky'nin veliahtı" iddiası temelinde yapıyorum.

140 dakika süren filmde teknik olarak ilginçliklere başvurmuş, Sokurov... Özellikle benzer bazı 'durum'larda görüntünün 'yamulması', yanılsamanın ve Faust'un içinde bulunduğu 'hal'in bir çeşit göstergesi olur.

Ancak film dili ve yaklaşım olarak ele alınca dahi bir Tarkovsky kokusu alamıyorum. Belirti var, belki benzerlik de. Fakat Tarkovsky'nin dünyaya bakışında 'inancı' çok temel bir durumdu. Dindar biriydi Tarkovsky ve hiçbir filminde belli 'sınırları' aşmamıştı (cinsellik gibi). Sokurov ise Faust'unda hem cinsel hem de görsel (otopsi sahnesi) pornografinin sınırlarını zorluyor.

Netice olarak Sokurov bir Tarkovsky değil. Lakin sadece Rus sineması bakımından değil, dünya sineması açısından çok müstesna bir yere sahip.

Faust ise Sokurov sinemasında mühim bir aşama olsa da kendisinin 'ustalık eseri' olmadığı kesin.

Abdulhamit Güler / Haber 7
Twitter: @_hayirlisi_

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL