Abdulhamit Güler
Abdulhamit Güler
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Gergedan Mevsimi; mahiyet, niyet ve kemmiyet!

GİRİŞ 28.10.2012 GÜNCELLEME 28.10.2012 YAZARLAR

Hepinizin malumu, İnkılap sonrası kızı ile birlikte ülkeden 'kaçmaya' çalışan kadının hikayesi anlatılır.

O denli tanıdık, öylesine propagandist ve ayan beyan Batılı gözle çekilmişti ki film, yıllar sonra "Soraya'yı Taşlamak"ı izlediğimde aynı hislere kapılmıştım.

Genelde 'yaşanmışlıklar'dan yola çıkılarak hayata geçirilen bu filmler 'zamanında' bir 'mana' ifade ediyordu etmesine de, 'sene olmuş 2012' babında, hala benzeri filmlerin yapılması artık kabak tadı vermeye başladı. Hele hele böylesi bir filmi, 'İran Sineması' denen olgunun ve üretim alanının oluşmasına katkısı büyük olan bir 'İranlı' yönetmenden görmek şahsımı üzmedi değil. 

Bahsettiğim kişi Bahman Ghobadi, filmi ise Gergedan Mevsimi...

Filmin hikayesi kısaca şöyle:

İran İslam İnkılabı öncesi ve sırasında şair olan Sahel Farzan, muhalif olarak görülür ve politik şiirler yazdığı gerekçesiyle 30 yıl hapse mahkum olur. Karısı Mina (Monica Bellucci) da aynı suçtan 10 yıl hapis yer. Mina'nın, kendisine aşık olan eski şoförü Devrim Muhafızları'ndandır ve aşkının peşini bırakmaz. Mina hapisten çıkınca peşine takılır. Sahel'in öldüğünü söyler. Uydurma bir mezar gösterir. Böylece Mina'ya sahip olmanın yolunu açar. Sahel 30 yıl sonra hapisten çıkar ve karısını aramaya koyulur. Film, iki zamanlı olarak 'flash-back'lerle anlatımı böylece devam ettirir.

Vizyondaki bir filmden bahsederken daha fazla ayrıntı vermek olmaz. Fakat buradan itibaren bazı örneklerle değerlendirmeyi olgunlaştırmaya çalışacağım.

Öncelikle filmin siyasi tutuklulara adanması, maksadı daha baştan ortaya koyuyor. Bugüne kadar İran'da film çeken Ghobadi, -son dönemdeki birçokları gibi- artık İran dışında kamerasının kayıt düğmesine basıyor.

Çekimlerinin bir kısmının İstanbul'da yapılan Gergedan Mevsimi'nin oyuncularına bakınca da Ghobadi sinemasındaki 'değişim'e müşahit oluyorsunuz. Önceki filmlerinde amatör oyuncular, gerçek sanatçılar ve elbette İranlıları tercih eden Ghobadi, -mesajının geniş kitlelere yayılması endişesinden midir bilinmez- Monica Bellucci başta olmak üzere Yılmaz Erdoğan ve Beren Saat gibi 'popüler' isimleri kamera karşısına geçirmeyi tercih etmiş.

Oyunculuklarla ilgili söylenecek fazla bir şey yok açıkçası. Gayet iyi. Uzun zamandır sinemadan uzak kalan İranlı oyuncu Bihruz Vusuki'nin 'dönüş'ü olan film, bu yanıyla da ayrı bir önem arz ediyor.

Bazı 'eleştirmen'lerin oyunculuk değerlendirmesi hakkında kelam etmeden de geçemeyeceğim.

"Başrolde oynayanın neredeyse diyaloğu yok" gibi bir ifadeyi, 'eleştirmen' sıfatlı kişilerin yapmış olabileceğine inanmak istemiyorum (Oyunculuğu 'laf'a bağlayanların sinema değerlendirdiği bir ülkede 'sanat' konuşmanın zorluğuyla ilgili fazla bir şey söylemeden devam edeyim).

"Görsel sanatların en donanımlısı" diye niteleyebileceğim sinemada, söz söylemeden, 'büyük mimikler' kullanmadan 'duygu verme'nin ne denli zor olduğunu hatırlatmak isterim, bu kelli-felli şahıslara. Gergedan Mevsimi'nde bunun ne oranda başarıldığı ayrı mesele. Ancak 'söz söylemeyenin oyunculuğu değerlendirilmez' tarzı bir yaklaşımı kınamadan edemeyeceğim.

Filmin 'mahiyet' açısından yorumuna girmeden önce 'teknik' yönünü ele almak isterim.

Ghobadi, görsel olarak tam manasıyla 'ustalık eseri'ni ortaya çıkarmış. Biçimsel olarak Gergedan Mevsimi 'başyapıt' kıvamında. Müthiş çerçeveler, harika objektif ve kamera hareketlerinin yanı sıra kurgu tercihleri de filme apayrı bir hava katmış.

'İtalyan Yeni Gerçekçilik' akımına yakın eserler ortaya konan 'Yeni İran Sineması'nın üreticilerinden olan Ghobadi, Gergedan Mevsimi ile bu 'statü'den kendini çıkarmış.

Film, biçimsel olarak 'sanat sineması' dediğimiz alanın tam ortasına oturmuş.

Dingin ve uzun resimler, yakın plan yüzler, renkleriyle fazlaca oynanmış görüntü ve kurguda fazlasıyla kullanılmış ses efekti, Gergedan Mevsimi'ni ve elbette Bahman Ghobadi'yi, sinematografik açıdan daha çok Avrupai bir yere koyuyor (Rus Sineması havası da almadım değil, ki, 'orası' da Avrupai diye kastettiğim yerden gayrı sayılmaz).

Bir şairi anlatması ve filmde imgesel anlatıma 'dış ses' olarak sıklıkla şiir eşlik etmesinin dışında Gergedan Mevsimi'nde 'şiirsel bir anlatım'dan bahsedebiliriz.

Ghobadi'nin kamerası çok defa 'resmi' en uygun yerinden, yani tam da 'hissettirecek' noktadan yakalıyor. Kurgu tercihinin de -genel manada- doğru olması sayesinde film dili, şiirsel bir noktaya geliyor.

Peki bu 'şiirsel dil', izleyiciyi ne oranda filmin içine alabiliyor?

Açıkçası bazı noktalarda, Ghobadi'nin bu 'stilistik' yaklaşımı filmin bütün uzuvlarının önüne geçiyor. Birçok manada 'gemilerini yaktığı' anlaşılan Ghobadi, biçimsel olarak 'kendini ortaya koyma' adına, geçmişiyle sorunlu bir tavır sergiliyor.

Fakat sorunun cevabını vermek için Gergedan Mevsimi'nin mahiyetine ve -daha da önemlisi- Ghobadi'nin niyetine bakmak lazım.

Başta da söylemeye çalıştığım gibi, 'İran Sineması' denen olgunun ve üretim alanının oluşmasına katkısı büyük olan Bahman Ghobadi, tipik bir Batılı "Antiiran" propagandası yapan film ortaya koymuş. Maalesef, 'içerden bakan' biri olarak dahi bu karanlık noktadan kendini kurtaramamış.

İran İnkılabı'nın kadınlara, sanatkarlara ve genel manada topluma, daha ziyade de 'özgür düşünce'ye "vurduğu darbe"yi anlatan film, üst metindeki hikayesini bu propagandist mevzua heba etmiş.

Yaşanmışlıklardan yola çıkan filmin ne oranda 'gerçeğe sadık kalarak' yapıldığını bilemiyorum. İranlı Kürt şair Sıddık Kemanger'in günlüklerinden yola çıkılarak yazılan senaryoda özellikle bazı ayrıntılar var ki, 'yaşanmış' değil de 'eklenmiş' ise, Ghobadi'yi ciddi manada 'sorumlu', filmi ise en az o oranda 'sorunlu' kılar.

En basitinden, 'hayat kadınlığı yapmak zorunda kalmak' gibi bir 'tanıdık' durumun bu hikayenin ilginç bir noktasında yer alıyor olması, İran İslam İnkılabı'nı hayata geçirenleri (ya da rejimin) "kırmızı çizgilerinden vurmaya çalışmak" olur. Ki, bu, küresel manada ve tarihi bağlamda çok şey ifade eden, -elbette- birçok şeyin de sonucu olan İslam İnkılabı'nı basit şekilde karalamaktan öteye geçemez. Böylesi bir durumu ise Ghobadi'nin sanat kariyerine yakıştıramam.

Burada biraz da Ghobadi'den bahsetmek gerek sanırım.

Bahman Ghobadi, aslına bakarsanız İran Sineması yapmaktan çok Kürt Sineması yapıyordu (di'li geçmiş zaman kullanmamın sebebi, önceki filmi "Kimsenin İran kedilerinden haberi yok" ile birlikte artık vurgu noktasını değiştirmiş olması). Sarhoş Atlar Zamanı ile tanınan Ghobadi'nin belki daha önemli filmi Vatanımın Şarkıları idi. Belgesel niteliği de olan bu film, Kürt şarkıcıların yolculuğunu konu alıyordu ve sistem eleştirisini de içinde barındırıyordu. Saddam Hüseyin'in düşürülmesinden sonra Irak'ta çekilen ilk film olan Kaplumbağalar da Uçar ise, Ghobadi'nin -belki de farkına varmadan- işgali güzellemesine sebep olmuştu.

Neticede Ghobadi, Kürt bir yönetmen olarak bu minvalde eserler ortaya koyarken, önceki filmi ve Gergedan Mevsimi ile istikamet değiştirdi. Ve aslında yine bu iki film ile Ghobadi aslında dil de değiştirdi. Yine belgesel nitelikte olan Kimsenin İran Kedilerinden Haber Yok filminden sonra son filmi de tamamen rejim eleştirisi üzerine kurulu. Ve -maalesef- Gergedan Mevsimi, propagandist muhalefet tuzaklarının içinde boğulan, harikulade görsellikte 'sakat bir başyapıt' olarak listemizdeki yerini aldı.

Gergedan Mevsimi ve Ghobadi'yi düşünürken, Abbas Kiyarüstemi'nin de son dönemde İran dışında film yaptığını hatırlatmak lazım. Çok önceleri bu yolu tercih eden -İran Sineması'nın mühim isimlerinden- Muhsin Mahmelbaf'ı da düşününce, İranlı yönetmenleri (kalanlar ve gidenler bağlamında) ayrıca ele almak gerekiyor. Lakin oldukça külliyatlı bir husus olması sebebiyle bunun erteliyorum. Sadece şu kadarını söyleyebilirim ki, İran'ı 'terk etmek zorunda kalmak' ile 'her şeye rağmen kalmak' kalmak arasında ince bir çizgi var. Ve tercih noktasından bakılınca aradaki mesafe dağlar ve 'kadim kültürler' kadar.

Özellikle biçimsel olarak İran dışında çekilen filmleri 'İran Sineması' bağlamında değerlendirmek çok zor, hatta imkansız.

Gergedan Mevsimi de, 'Yeni İran Sineması' diye tanımlanan, lakin genel manada İran Sineması diye ele alınması gerektiğini düşündüğüm kategori içine giremeyecek gibi. Buradan çıkan sonuç da şu ki, Ghobadi, -Mahmelbaf gibi- artı İran Sineması yapamama tehlikesiyle karşı karşıya.

Ve bu kısa vuruşlar şeklindeki dokunuşlar sonrasında toparlamak gerekirse, Gergedan Mevsimi, biçimsel olarak Bahman Ghobadi'nin ustalık eseri olmuş.

Ancak hem sinematografik endişe, hem de mahiyet bağlamında film, Ghobadi sinemasından çok uzak, İran Sineması kategorisine ise giremeyecek derecede 'sorunlu'.

Abdulhamit Güler - Haber 7

abdulhamitguler@gmail.com

twitter: @_hayirlisi_

http://www.facebook.com/ahg13

YORUMLAR 1
  • hercaist 13 yıl önce Şikayet Et
    .... filme gitmeyi düşünüyordum ve hala düşünüyorum. ve bence filmi görmeden önce okuyacağım en eksiksiz yazı bu oldu. teşekkürler.
    Cevapla