Abdulhamit Güler
Abdulhamit Güler
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

'Ses'in gücü, politik duruşun güçsüzlüğü

GİRİŞ 04.11.2012 GÜNCELLEME 04.11.2012 YAZARLAR

Günümüz ifadesiyle 'dil', insanın 'kendini ifade etme şekli'dir. 

Sözün gücü, esasında sessizliğin gücüdür. 

Susmayı bilenin izan miktarını artıracak olan sessizlik, sözün varlığı ile kendisini mevcut kılar. 

Ve ses, -sessizliğe hayat veren varlık gayesi ile- insanı, insana anlatır. 

Böylesi bir manzarayı kaleme dökmeye sebebiyet veren 'sanat eseri', 'Babamın Sesi' filmi... 

'İki Dil Bir Bavul' filmiyle 'temiz' bir iş çıkaran ve 'belgesel-kurmaca' diyebileceğimiz tarza dair özel bir eser ortaya koyan ekip, şimdi de 'Babamın Sesi' ile aynı performansa imza atıyor. Hatta, 'sinema' babından bir üst perdede bir uygulamadan bahsedebiliriz. 

Filmin kısa hikayesi şöyle:

Basê Elbistan'da yalnız başına yaşar. Hayatındaki tek beklentisi büyük oğlu Hasan'ın evine dönüp herkes gibi bir hayat kurmasıdır. Eve gelen sessiz telefonların Hasan'dan geldiğine inanmaktadır. Aynı günlerde Diyarbakır'da yaşayan küçük oğlu Mehmet baba olacağının haberini alır. Yeni bir eve taşınır. Eşyaların arasında babasına gönderilmek üzere kaydedilmiş annesinin ve kendi çocukluk sesinin olduğu bir kaset bulur. Mehmet babasının kaydettiği kasetleri bulmak ve annesini Diyarbakır'da yaşamaya ikna etmek için Elbistan'a gider.

Mehmet annesini Hasan'dan başka bir şey düşünmez halde bulduğunda yavaş yavaş onun dünyasına girmeye başlar. Base'nin yapmayı istediği tamiratları; bahçe işlerini yapar. Bir yandan da babasının gönderdiği kasetleri arar. Ancak Basê, geriye kalan kaset olmadığını söyleyerek Mehmet'i kasetlerin varlığından uzaklaştırmak istese de bunu başaramaz.

Mehmet kasetleri ararken ailesiyle ilgili bilmediklerini öğrenmeye başlayacaktır. 

Babamın Sesi, 'kurmaca-belgesel' tarzda bir film. 

Filmin yönetmenlerinden Zeynel Doğan'ın yaşadıklarından ve ailesinin elinde bulunan 'gerçek' bant kayıtlarından yola çıkılarak senaryolaştırılan hikaye, Adana Altın Koza Film Festivali'nde 'en iyi film' ve 'en iyi senaryo' ödüllerini aldı. İstanbul Film Festivali ise 'en iyi senaryo' ödülünü vermekle yetindi. 

Senaryo neyse de, -Altın Koza'da yarışan filmlerin tamamına yakınını izlediğimden- 'en iyi film'i Babamın Sesi'nin almasını anlayamadım. Kararın 'politik' olduğu yönündeki zannıma yenilmek istemiyorum ancak görünen manzara da başka bir şey açıklamıyor. 

Filme dönersek... 

Maraş Katliamı'ndan yola çıkarak Kürt Meselesi ve Alevilerin yaşadıklarına odaklanan film (yoğunluklu olarak Kürtlerin yaşadıkları), 'dağa çıkma' durumunun 'zaruri sonucu'nu ortaya koyan şartlardan birinin Maraş Katliamı olduğu iddiasında. 

Haklılık payı elbette var. Lakin neredeyse 'tek sebep' algısı oluşuyor. 

Ses kayıtlarında, "Alevi öldürünce sevap işlemiş oluruz" gibi akla mantığa uymayan fakat nihayetinde 'gerçekliği' bulunan bir ifadenin altı çiziliyor. 

Annenin, 'sesini duymadığı' evladı için kullanılan 'orada mutlu' ifadesindeki 'ora'nın 'dağ' olduğu filmin sonunda belirtiyor. 

Kürt sorununu Maraş Katliamı'na ve 'dindarlar'a atfedilen yaklaşımlara 'indirgeyen' bir yapım olan Babamın Sesi, belgesel tarafıyla 'gerçeklik' barındırsa da, meseleyi ele alırken 'eksik' bir anlatım yapmanın tehlikesinden de kurtulamıyor. 

Zira 'olduğu gibi anlatma' durumu, ne Maraş Katliamı ne de Kürt meselesini izah edebilmek için yetmez. 

Artık sağır sultanın bile 'duymaktan bıktığı' üzere, Maraş Katliamı 'derin yapılar'ın bir oyunuydu ve kışkırtma sonucu hadiseler meydana geldi. 

Eğer 'olduğu gibi verme'yi ele alacak olursak, sünnilerin de sırf 'sünni' olduğu için katledildiği olaylardan bahsetmek gerekir ki, bu da her halükarda 'eksik' kalacak bir anlatım olur. 

Buradan, 'Kürt Meselesi'nin sebepsiz, keyfi, sadece ve sadece politik, derin plan unsuru olduğu sonucu çıkmaz elbet. 

Bu memlekette Kürtler'in uzun süre nasıl ezildiğini, bilinçli politikalarla 'ikinci sınıf insan' (vatandaş kavramını özellikle kullanmıyorum) muamelesi gördüğünü inkar etmekten Allah'a sığınırım. 

Bugün 'doğuştan gelen hak' diye dillendirilen her maddenin, benim ahlakımda adı 'kul hakkı'dır. Bu minvalde bakarken -bir Müslüman olarak- 'ana dil' meselesine milliyetçi-militarist yaklaşamam. 

Fakat 'Babamın Sesi' özelinde mesele şu ki, film, -durduğu yer bağlamında- kendini aşırı politize ediyor ve karşı taraftan bir 'milliyetçi', 'ırkçı' damar ortaya koyuyor. 

Filmi 'politize eden' şey filmin kendisi değil, -daha çok- eser sahiplerinin tutumu ve açıklamaları. 

Televizyonda, Başbakan Erdoğan'ın Almanya'da yaptığı bir konuşma yer almaktadır. Anne ile oğul konuşurken ara ara bu konuşmayı duyarız. Erdoğan, 'ana dilde eğiti' hakkından bahsetmektedir. Almanya'da yaşayan Türkler için bunun doğuştan gelen bir hak olduğunu söylemektedir. Tıpkı, şu an Türkiye'deki Kürtler için BDP siyasetinin dillendirdiği gibi. 

'İdare eden' olarak sorumlulukları gereği 'eleştirilme makamı'nda olsa da, Türkiye'deki Kürtler'in durumuyla Almanya'daki Türkler'i bir tutmanın 'tutarsızlığı'nı hissetmeden edemiyor insan. 

Filmin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin desteği ile yapılmış olmasını garipsemedim de, galasına BDP Eşbakanı Selahattin Demirtaş'ın katılmasını ve konuşmasında 'destek sözü' vermesini ve yönetmenin, Demirtaş'ı 'başkan' diyerek çağırması yakışık almadı. 

Daha baştan filmi politize eden bu tutum, yapımcı ve yönetmenin yine galada yaptığı açıklamalara da yansıdı.  Çok kısa devam eden konuşmalarda 'ölüm oruçları'na destek ifade edildi. 

Sinematografik olarak başarılı bir performans ortaya koyan yönetmen, 'İki Dil Bir Bavul' filmindeki performansını bir üst perdeye çıkarmış. 

Uzun ve sakin planlar, 'sesi vurgulayacak' sessizliğin görsel işlevini üstleniyor. 

Neredeyse tamamen 'doğal ses'e kulak verdiğimiz filmde 'ses kayıtları', bir anlatım tarzı olarak hem 'dış' hem de 'iç ses' vazifesi görüyor. 

Netice-i kelam... 

Sinematografik olarak başarılı bir yapım olan Babamın Sesi, politize olmuş manzarası ile 'sadece sanat eseri' olma hüviyetinden uzak kalmış. 


Abdulhamit Güler - Haber 7

abdulhamitguler@gmail.com

twitter: @_hayirlisi_

http://www.facebook.com/ahg13

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL