Abdulhamit Güler
Abdulhamit Güler
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Oscar almamız mucize!

GİRİŞ 06.01.2013 GÜNCELLEME 06.01.2013 YAZARLAR

Öncesi ve sonrasıyla, ilk aşamadan sonuna kadar aylarca sinema haberlerin parlak manşetidir, Oscar...

Son dönemde de sinemacılarımızın hedefleri arasında, Oscar...

Peki ne yapabildik Oscar'da bugüne kadar?

Cevap; son aşamaya hiç kalamadık...

Oscar almak ne kadar mühim?

Oscar alan bir film neyi başarmış olur?

Öncelikle Oscar, dünya sinema endüstrisinin merkezi olan ülkenin kalbi.

Devasa sektörün ürünleri 'kıyasıya' yarışır ve aslında oyunculukların en güzeli o sahnede sergilenir.

Oscar'da ödül almaya hak kazanan filmlerin esasında bir değeri olmadığını söyleyecek kadar gerçeklere gözümü kapamış değilim.

Oscar'a hiç ama hiç değer vermiyor da değilim.

Lakin 'Hollywood', sinema çerçevesinde ne ifade ediyorsa, Oscar ödülleri için de değerlendirme o bağlamda oluyor.

Bu sebepten dünya festivallerinin neredeyse tamamı birbirinden farklılık arz eder. Zira her biri zihni olarak bir yerde durur ve filmler de o minvalde elemeden geçirilerek ödül verilir.

Oscar'a dönecek olursak...

Bir film Oscar ödülü alarak dünya çapında 'kendini ispat etmiş' olur. Aslına bakarsanız bunu yapan aslında yönetmendir. Ve lakin filmler hem ülkelerini hem de 'anlayış'larını da temsil eder.

Görüleceği üzere bir filmin herhangi bir yerde ödül alması, sadece şekil ve temsil açısından bile kıymete sahiptir.

Lafı buralara fazla gömmeden asıl meseleye gelmek istiyorum.

Türkiye'nin bu seneki Oscar aday adayı, İsmail Güneş'in son filmi Ateşin Düştüğü Yer idi.

Film, son 9'a kalamadı...

ABD'de filmlerin değerlendirilmesi ile ilgili bazı hususları bilmesek, filmin 'beğenilmediğini' düşüneceğiz.

Nedir bu hususlar?

Şöyle ki...

ABD'den döndükten sonra geçtiğimiz gün bir dost meclisinde yaşadıklarını anlatan İsmail Güneş, yazılmaması şartıyla birçok şeyden bahsetti.

Elbette 'yazmayın' dediklerini yazmayacağız.

Benim dikkat çekmek istediğim nokta ön eleme süreci...

Oscar'ın ilk aşamasında 400 kişilik bir grup, onlarca filmi değerlendiriyor. Film sayısı tamamının izlenmesine yetmeyecek kadar çok olabiliyor. Dolayısıyla da akademi üyeleri filmlerin çoğunu izleyemeyebiliyor.

Örneğin Ateşin Düştüğü Yer'i yüzde 10 oranında üye izleyebilmiş.

Düşünün ki, 400 üyenin 350'si filminizi izlemiyor. Bu filmin elemeyi aşıp son 9'la kalmasını nasıl bekleyeceksiniz!

Üyelerin çoğunun filmi izleyememesinin birçok sebebi var elbet.

Misal, ilgili şehirdeki kültür ataşemiz dahi filmin ilk gösterimine gitmiyor. Dolayısıyla okyanus ötesinde herhangi bir diaspora etkisinden söz etmek mümkün değil.

Diaspora aşamasında bir oluşum şart değil. Sadece ve sadece birkaç bürokratın bu tür durumlarda aktif olmadığı bir manzarada, filmimizin Oscar almasını beklemek galiba hayalden öte bir beklenti.

Ateşin Düştüğü Yer bütün üyeler tarafından izlense durum ne olurdu bilemeyiz. Lakin ABD'nin hemen yukarısında, Montreal'de en iyi iki ödülü alan filmin etki alanının geniş olacağını tahmin etmek zor değil.

Ve aslında mesele de bu değil.

Mevzu -maalesef- Ateşin Düştüğü Yer'in sinemasal değeri değil.

Bir sinema insanının kesinlikle düşünmemesi gereken, sinemanın dış faktörlerinden sorumlu şahısların/kurumların yapması gereken 'PİAR', filmlerimizin en görünür 'noksanlarından'.

Bu durumu aşamadığımız müddetçe, herhangi bir filmimizin Oscar alması hakikaten mucize olur.

Sinema, mucizelere bırakılacak bir mesele olmadığına göre, mesul kişiler elini artık taşın altına koysa iyi olur.

Abdulhamit Güler - Haber 7

abdulhamitguler@gmail.com

twitter: @_hayirlisi_

YORUMLAR 1
  • Hasan Seyre 12 yıl önce Şikayet Et
    kendimizi dünya yerine koymak... bela tarrın karanlık armonileri. tamda buna işaret eder. her şeyin bizim etrafımızda döndüğünü, dolayısıyla bize tabi olduğu gerçeği yalınsız ruhumuzu esir aldığından, yeni güneşler yaratmakta eksik kalırız. halbuki amerikan film endüstrisi kendi güneşi etrafında dönmektedir. bizde onun etrafında dönen bir peykiz sadece. bu tam teslimiyet olarak algılanmamalıdır. sadece propaganda araçlarındaki yetersizliğimizin bizleri pazarlamada ne kadar eksik bıraktığının göstergesidir. ancak bunu aşan ve amerikadan ta ortadoğudaki toprakları için diasporayı kuran tehcirin evlatları kadar projelere asılmak şart. bela tarrın aslında kozmik zamanı doğru yönetmekten bahsetmektedir. bizde osacara giden yoldaki araçlarımız ile eşyanın ruhunu yansıttığı kozmik zamanı..film endüstrisindeki ürettiğimiz her metrajdan film ve senaryolarla esir almalı ve diaspora yolcularının bindikleri vagona paralel bir türkiye treninden izlemeliyiz.
    Cevapla