Abdullah Şanlıdağ
Abdullah Şanlıdağ
ALINTI YAZAR

Kudüs’süz aşk yoktur

GİRİŞ 17.05.2021 GÜNCELLEME 17.05.2021 YAZARLAR

Yedi Güzel Adam’dan Nuri Pakdil’in gönül dünyasında Kudüs ve Mecid-i Aksa’nın ayrı bir yeri vardır. Bu sebeple edebiyat çevresi, merhum Pakdil’i “Kudüs Şairi” olarak anar. Nuri Pakdil’in Kudüs sevgisi çocukluk yıllarına dayanır. Mütedeyyin bir ailenin büyük mütefekkir ve şairi Pakdil’e Kudüs sevgisini ilmek ilmek aşılayan, annesi Vecihe Hanım olmuştur. Pakdil, Filistin ve Kudüs için şunları söyler:“Benim dünyamda, İstanbul’un özel bir yeri, Kudüs’ün daha özel bir yeri vardır. Mekke, Medine, Kudüs ve İstanbul sevilmeden hayatın, yani varoluşumuzun hikmeti kavranılamaz. Bizim için özel bir konumu vardır Kudüs’ün. Ezelî ve Ebedî Ulu Önderimiz Hz. Muhammed’in Miraç’a yükselirken en son ayak bastığı yer Kudüs’tür. Bizim eylemimizin evrenselliği oradan başlamaktadır. Kudüs’ü bunun için çok düşünmeli, çok sevmeliyiz.”

Pakdil, son nefesine kadar Kudüs’ün özgür olacağı günün mutlaka geleceğine inanarak yaşadı. Ondaki Kudüs aşkını herkeste bulamazsınız. “Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum” diyen büyük üstadın “Anneler ve Kudüsler” şiiri, bunun en büyük ispatıdır. Tur Dağını yaşa/Ki bilesin nerde Kudüs/Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum/ Gel/ Anne ol/ Çünkü anne/ Bir çocuktan bir Kudüs yapar.

Gazze Şeridi’ndeki İsrail vahşetini gördükçe, üstat Pakdil’i anmadan geçemiyorum. Tabi ömrünü Siyonizmle mücadeleye adayan Erbakan Hocayı da.. Bizim ancak edebiyatını yaptığımız, lanet okuduğumuz ve slogandan öteye geçmeyen Filistin sevdamız, Nuri Pakdil’in gönül dünyasında söylemden eyleme geçmeyi başarmıştır. 

Kudüs ve Gazze’deki olayların perde arkası

Gazze Şeridi’ni tutmakta olan Filistinli direniş grupları, terör devleti İsrail polisinin işgal altındaki Doğu Kudüs’te yer alan Mescid-i Aksa ve Şeyh Cerrah Mahallesi’nden çekilmesi için 10 Mayıs’a kadar süre tanımışlardı. Zorunlu göç tehdidi Filistinli mazlumları sindiremez. Mescid-i Aksa’yı terk etmeyen İsrail polisinin bu tutumuna Filistinli direniş grupları haklı olarak roketle cevap verdiler. Roket saldırısını da bahane eden İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne yönelik “Surların Muhafızı” adıyla askeri operasyon başlatıldığını açıklamıştı. Gazze’deki Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 10 Mayıs’tan bu yana İsrail’in Gazze saldırılarında yaklaşık 150 Filistinli hayatını kaybetti. Kara operasyonuyla vahşete devam eden İsrail’e karşı İslam dünyasının sesi çok cılız çıkmaktadır. Ramazan ayında başlayan ve şu anda devam eden İsrail saldırısı, Kudüs konusunu bir kez daha dünya gündemine taşıdı. Filistinli Müslümanlarla İsrail polisi arasında çok sert çatışmaların yaşandığı bölgede suların ne zaman durulacağını bilemeyiz. Önce büyük fotoğrafı görmede fayda var. Kudüs İsrail’in işgali altındadır. 1948 yılından beri Kudüs’ü kaşıyan, çoluk-çocuk, genç-yaşlı tüm sivilleri katleden İsrail terör devletinin arkasındaki küresel güçlere bakmak gerekiyor. ABD’nin eski tağut başkanı Trump, giderayak Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmişti. Netanyahu denen Siyonist kefere ise gerilimi daha da artıracak açıklamalarda bulunuyor. Netanyahu, Gazze’den İsrail’e atılan roketlerle “Kudüs’te, Gazze’de ve ülkenin başka yerlerinde birçok cepheye yayılan bir mücadele içindeyiz. İsrail büyük bir güçle karşılık verecek. Topraklarımıza, sermayemize, vatandaşlarımıza ve askerlerimize acı çektirmeyeceğiz. Bize saldıran ağır bedel ödeyecek” dedi. İşgalci Siyonist güç Gazze’de insanlık suçu işliyor. Bizlerse lanet okumaktan başka bir şey yapamıyoruz. Hiç kuşkusuz Kudüs için Türkiye yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyor. İsrail’i terör devleti olarak niteleyen Tayyip Erdoğan’dan başka hiçbir dünya lideri Filistin’e gerçek anlamda sahip çıkmıyor. 

Mescid-i Aksa, tüm dünya Müslümanları için kutsal bir değerdir.. Bize bir “Kudüs’ü ve Mescidi-i Aksa’yı fethedene kadar gülmek bana haram olsun” diyen Selahaddin-i Eyyubi lazım. “Çevresini bereketli kıldığımız Mescidi Aksâ” ayeti (İsrâ, 17/1) dahi bizi harekete geçirmiyorsa yazık bizlere.. Kudüs bizlerin ilk kıblesidir. Nasıl olur da İsrail’in başkenti olabilir? İsrail’in ilhak politikası, Batı Şeria ve Gazze ile sınırlı değildir. Siyonist rejimin uzun vadedeki planı, Süleyman Mabedi’nin inşasıdır. Yıllardır devam eden arkeolojik kazıların amacı budur. İsrail’in yapmak istediği, Kudüs’ü İslami kimliğinden soyutlayıp Yahudi kenti haline getirmektir. Eğer dünya Müslümanları Kudüs’e sahip çıkmaz ise demografik yapı Yahudiler lehine işleyecek ve günün birinde İsrail, Filistin topraklarını kendi yüzölçümüne dahil edecektir. Müslümanların parçalanmışlığı İsrail saldırganlığını artırıyor. Biden yönetimi Netanyahu’ya destek veriyor. AB, topu ataca atıyor. Geriye BM kalıyor. Arap ülkelerinin maalesef bir Filistin politikası yok. 

İsrail, Müslümanları test ediyor. Sergilediği vahşete İslam dünyasının nasıl bir tepki vereceğini ölçüyor. Unutmayalım ki, tepkimiz azaldıkça ve Kudüs davasına bigâne kaldığımız sürece işgalin boyutu büyüyecektir. Türkiye ile yakınlığı bulunan tüm ülkeler Kudüs davası sürecine dahil edilmeye çalışılmalıdır. Kuveyt, Umman ve Katar gibi ülkeleri kendi safımıza çekmeliyiz. Terör devleti İsrail’e, sadece halkların verdiği tepki yetmez. İcra makamındaki liderler meseleyi sahiplenmeli ve güçlü bir pakt oluşturmalıdır. Bölgeye “Barış Gücü” askerleri gönderilmelidir. Türkiye 1950 yılında, ABD’nin yanında Genel Kurur kararı ile Kore’ye asker göndermişti. Bugün de aynı yol haritası devreye sokulabilir.

YENİ AKİT GAZETESİ

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL