Yüksek yargıda Özkök vakıası
GİRİŞ 31.12.2008
GÜNCELLEME 31.12.2008
YAZARLAR
Son bir haftadır yüksek yargıda yaşanan tartışmalar herhalde hukuk fakülteleri için aranıp ta bulunamayacak türden örnekler içeriyor.
Kimin haklı olduğu, ne söylediği anlamını yitirdi. Tam anlamıyla yargı çatladı ve hiç olmaması gereken yerde; adalet mekanizmasında iktidar mücadelesi başladı. Öyle ki önceki gün Anayasa Mahkemesi'( AYM)ndeki törende AYM Başkanvekili Osman Paksüt, Başkan Haşim Kılıç'ın elini bile sıkmadı.
Yargıdaki tartışma bir yana bu süreçte en büyük haksızlık TBMM'ye karşı yapılıyor. Önce 367 kararı, ardından da türban ile ilgili düzenlemenin Anayasa çiğnenerek iptali zaten millet iradesine indirilmiş bir darbeydi. Danıştay da belde belediyeleriyle ilgili kararıyla da Anayasa'nın açık hükmünü çiğneyerek millet iradesine bir darbe daha vurmuş oldu. TBMM artık herhangi bir kanun çıkarmasa yeridir!
AYM ve Danıştay arasındaki kavgaya dönersek. Bütün bu hengamede kesin olan bu tartışmanın konunun teknik boyutlarıyla ilgili olmadığı. Yaşanan bir hukuk kavgası ya da anlaşmazlığı değil, yüksek yargıdaki bürokratik oligarşinin 'iktidar kavgası'. Özetle; Meclis 22 Mart'ta çıkardığı kanunla nüfusu 2 binin altındaki belediyeleri kapattı.
AYM de 31 Ekim'de 6'ya 5 çoğunlukla karar alarak süreci tayin etti. Tartışma bu noktada çıktı. Danıştay topa girdi ve AYM'nin açık kararına rağmen dava açma tarihini 6 Aralık olarak belirledi. Yüksek Seçim Kurulu ise bir ay önce aldığı kararın tam tersi bir adım atarak Danıştay kararına uygun adım attı. Anayasa'nın 153. maddesi açık ve kararları herkesi bağlar. Bu karar 367 ve türban kararı gibi hiç kimsenin kabul edemeyeceği türden kararlar olsa bile.
Başkan Haşim Kılıç 'çoğunluk' adına kararlarının ardında duran bir açıklama yaptı. Bu son derece normaldi. Daha önceki AYM başkanları da bütün kararlarının ardında duran açıklamalar yapmıştı. Tülay Tuğcu çok tepki çeken 367 kararının ardında durmuş, Mustafa Bumin de türban yasağıyla ilgili düzenlemeleri savunmuştu. Sürekli 9/2 kararların çıktığı AYM'deki çatlak bu noktada ayyuka çıktı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve AK Parti'ye yönelik kapatma davası sırasında ilginç karargah ziyaretleri ve Ergenekon sanıklarıyla ilişkileriyle tartışmaların odağına oturan başkanvekili Osman Paksüt karşı bildiri yayınladı. İlginç olanı karşı bildirideki 8 üyeden ikisi yedekti, bir asil üye de toplantıya katılmamıştı. Ama bildiride imzaları vardı.
Bir çeşit korsan paragraf yazılmıştı. Eleştirilmesi gereken bu nokta olacakken bazı çevrele koro halinde 'Haşim Kılıç istifa' sloganı atmaya başladı. İlginç olan aynı çevreler AK Parti'ye yönelik kapatma davası sırasında da Haşim Kılıç'ın İBDAC'nin yayın organında temsilcilik yaptığını ortaya atmış ve istifaya çağırmıştı. Gerçek H.Ç. ortaya çıktı ama 'Haşim Kılıç'ı istemezük' cephesi yeni iddialarla istifa çağrılarını yenilediler.
Önümüzdeki günlerde yeni ithamlarla yeni istifa talepleri gelirse şaşırmamak gerekli. Üstelik de Anayasa Mahkemesi'nin üç üyesi; Sacit Adalı, Sevket Apalak ve A. Necmi Özler 2010'da emekli olacak. Yeni asil ve yedek üyelerin seçim sürecinin de sancılı olacağını söylemek kehanet olmaz. Kılıç yalnızlaştırma operasyonuna maruz kalıyor. Bir bakıma eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün yaşadıkları gibi. Kılıç, hakim dokuya ters bir yapıda. Demokrat kimliği ağır basıyor.
Kapatma ve Türban davasına yazdığı muhalefet şerhleri çok önemli. Özal'ı çağrıştırdığı için bile bazı çevrelere antipatik geliyor. Kısacası ikinci bir Özkök vakıası ile karşı karşıyayız.
Tüm dünyanın gözleri önünde, çocukların bombalarla öldürülmeyeceği bir yıl diliyorum!
Adem Yavuz ARSLAN / Bugün
ayavuz@bugun.com.tr
Kimin haklı olduğu, ne söylediği anlamını yitirdi. Tam anlamıyla yargı çatladı ve hiç olmaması gereken yerde; adalet mekanizmasında iktidar mücadelesi başladı. Öyle ki önceki gün Anayasa Mahkemesi'( AYM)ndeki törende AYM Başkanvekili Osman Paksüt, Başkan Haşim Kılıç'ın elini bile sıkmadı.
Yargıdaki tartışma bir yana bu süreçte en büyük haksızlık TBMM'ye karşı yapılıyor. Önce 367 kararı, ardından da türban ile ilgili düzenlemenin Anayasa çiğnenerek iptali zaten millet iradesine indirilmiş bir darbeydi. Danıştay da belde belediyeleriyle ilgili kararıyla da Anayasa'nın açık hükmünü çiğneyerek millet iradesine bir darbe daha vurmuş oldu. TBMM artık herhangi bir kanun çıkarmasa yeridir!
AYM ve Danıştay arasındaki kavgaya dönersek. Bütün bu hengamede kesin olan bu tartışmanın konunun teknik boyutlarıyla ilgili olmadığı. Yaşanan bir hukuk kavgası ya da anlaşmazlığı değil, yüksek yargıdaki bürokratik oligarşinin 'iktidar kavgası'. Özetle; Meclis 22 Mart'ta çıkardığı kanunla nüfusu 2 binin altındaki belediyeleri kapattı.
AYM de 31 Ekim'de 6'ya 5 çoğunlukla karar alarak süreci tayin etti. Tartışma bu noktada çıktı. Danıştay topa girdi ve AYM'nin açık kararına rağmen dava açma tarihini 6 Aralık olarak belirledi. Yüksek Seçim Kurulu ise bir ay önce aldığı kararın tam tersi bir adım atarak Danıştay kararına uygun adım attı. Anayasa'nın 153. maddesi açık ve kararları herkesi bağlar. Bu karar 367 ve türban kararı gibi hiç kimsenin kabul edemeyeceği türden kararlar olsa bile.
Başkan Haşim Kılıç 'çoğunluk' adına kararlarının ardında duran bir açıklama yaptı. Bu son derece normaldi. Daha önceki AYM başkanları da bütün kararlarının ardında duran açıklamalar yapmıştı. Tülay Tuğcu çok tepki çeken 367 kararının ardında durmuş, Mustafa Bumin de türban yasağıyla ilgili düzenlemeleri savunmuştu. Sürekli 9/2 kararların çıktığı AYM'deki çatlak bu noktada ayyuka çıktı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve AK Parti'ye yönelik kapatma davası sırasında ilginç karargah ziyaretleri ve Ergenekon sanıklarıyla ilişkileriyle tartışmaların odağına oturan başkanvekili Osman Paksüt karşı bildiri yayınladı. İlginç olanı karşı bildirideki 8 üyeden ikisi yedekti, bir asil üye de toplantıya katılmamıştı. Ama bildiride imzaları vardı.
Bir çeşit korsan paragraf yazılmıştı. Eleştirilmesi gereken bu nokta olacakken bazı çevrele koro halinde 'Haşim Kılıç istifa' sloganı atmaya başladı. İlginç olan aynı çevreler AK Parti'ye yönelik kapatma davası sırasında da Haşim Kılıç'ın İBDAC'nin yayın organında temsilcilik yaptığını ortaya atmış ve istifaya çağırmıştı. Gerçek H.Ç. ortaya çıktı ama 'Haşim Kılıç'ı istemezük' cephesi yeni iddialarla istifa çağrılarını yenilediler.
Önümüzdeki günlerde yeni ithamlarla yeni istifa talepleri gelirse şaşırmamak gerekli. Üstelik de Anayasa Mahkemesi'nin üç üyesi; Sacit Adalı, Sevket Apalak ve A. Necmi Özler 2010'da emekli olacak. Yeni asil ve yedek üyelerin seçim sürecinin de sancılı olacağını söylemek kehanet olmaz. Kılıç yalnızlaştırma operasyonuna maruz kalıyor. Bir bakıma eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün yaşadıkları gibi. Kılıç, hakim dokuya ters bir yapıda. Demokrat kimliği ağır basıyor.
Kapatma ve Türban davasına yazdığı muhalefet şerhleri çok önemli. Özal'ı çağrıştırdığı için bile bazı çevrelere antipatik geliyor. Kısacası ikinci bir Özkök vakıası ile karşı karşıyayız.
Tüm dünyanın gözleri önünde, çocukların bombalarla öldürülmeyeceği bir yıl diliyorum!
Adem Yavuz ARSLAN / Bugün
ayavuz@bugun.com.tr
YORUMLAR 3
-
Ali Haydar 16 yıl önce Şikayet Etİstemezük. AYM Başkanı Sayın Haşim Kılıç'ın istifasını isteyen çevreye verilecek cevap Osman Paksüt'ün istifaya davet edilmesidir.Fakat son günlerin gündemi o kadar önemli ve hayati konularla dolu ki böylesi kısır çekişmelere ayıracak zamanımız yoktur.Kimsenin hatırı için ne Sayın Kılıç istifa eder ne de öteki...Beğen
-
ALİ ÜNLÜER 16 yıl önce Şikayet EtÇETELERİN VE SOL MİLİTANIST DÜŞÜNCELERİN DESTEK ALDIĞI NOKTALARA DİKKAT ÇEKMEK İSTİYORUM. Milletimizin bunları iyi görmesi lazım.Türkiyede ne yapılmak isteniyor,nasıl ve kimler tarafından yönetilmek isteniyor ve bu uğurda hukuk,meclis,yasa ve millet nasıl ayaklar altına alınyor herkesin iyi görmesi gerekir.Ergenekon çetesinin de çıkış ve destek noktası da bu değilmidir.Şunu da söylemek istiyorum.Osman PAKSÜT şaibeli biri olarak üstelik savcılık ve emniyet cede şaibeli olduğu resmen dinlemelerde de tescillenmiş bir insanın yüksek yargıda bulunmasına kimse ses çıkartmazken,iftira ile KILIÇ aBeğen
-
salih şahin 16 yıl önce Şikayet Etaslında cüce olan yüksek yargı yıllardır ergenekonun emrindeymiş meğer. yüksek yargı demeye dilim varmıyor osmanlıdaki kaldırılan yeniçeri ocağına döndüler. her işleri kazan kaldırıp ortalığı karıştırmak.başka bir aktiviteleri yokBeğen