Yola döşenen mayınla bir astsubay şehit oldu. İki askerimiz yaralandı. Teröristler kaçarken sivillere de saldırdı.

Özetle, Anayasa değişikliklerini engellemek, operasyonlarla darbe yiyen ETÖ ve cunta girişimlerini rahatlatmak için 'bir yerlerden düğmeye basıldığını' anlatmış, önümüzdeki günlerde 'yeni bir şiddet dalgası' ile karşı karşıya kalabileceğimizi söylemiştik.

Hatta saldırı olabilecek muhtemel şehirleri, kişileri, özellikle de Aktütün ve Dağlıca saldırılarında olduğu gibi baskına uğraması ihtimal dahilindeki karakolları tek tek sıralamıştık.

Maalesef istihbarat doğru çıktı. Tıpkı Samsun'da iki polisin şehit edilmesi olayında olduğu gibi.

Şimdi akıllara gelen ilk soru şu: Bu saldırıların istihbaratı alındığı halde neden tedbir alın(a)madı?

Eğer ben, gazeteci olarak bu duyumu en az 6 gün önce almışsam, üzerine Cuma ve Pazartesi yazılarımda bu konuyu ele almışsam, devletin ilgili birimleri en azından bir haftadır bu riski biliyor olmalılar.

Doğrudur, terör saldırısının nereden geleceğini kestirmek güçtür. Ama iki gazeteci 'Giresun'da saldırı olacak. PKK bazı radikal sol örgütlerle iş birliğine gidiyor' diye yazabiliyorsa, ortada 'başka türlü bir durum var' demektir.

Demek ki birileri bu istihbaratları gördüğü halde harekete geçmiyor. İşin mühendisliğine soyunanlar plan deşifre olsa da 'devam' talimatı verebiliyor.

Yazının devamına bu linkten ulaşabilirsiniz

Adem Yavuz ARSLAN / Bugün