Ancak bugün sabahtan itibaren pek çok okuyucumdan ve dostlarımdan mesaj aldım. Yılmaz Özdil’in köşesinde kaleme aldığı yazı ile ilgili sorularla doluydu dostlarımı kırmamak ve toplu bir cevap olması düşüncesiyle yazıyı okudum. Sakallı Celal geldi aklıma. Allah rahmet eylesin ne güzel demiş demiş üstad;

“Cehaletin bu kadarı ancak okuyarak olur”

Dedim ya bugüne kadar hiçbir yazısını okumadım, okunacak derinlikte ve değerde değil çünkü tek sermayesi saldırmak…. Yılmaz Efendi, Bu milleti ve kültürü diğerlerinden ayıran ne varsa her şeye pervasızca saldırarak güya sözüm ona bir grup Atatürkçü-Kemalist arasında büyük, çok büyük yazar oluverdi bir anda.

Yazıları ve yazılarındaki derinliği kendinden menkul bu zat, Türkiye’de büyük bir kesim tarafından sevilen, hatta çok sevilen Osmanlı’nın son büyük hükümdarı Sultan Abdülhâmid Han’ı Bira fabrikaları kurmakla, Genelevi açmakla itham etmiş. İyi de yapmış. Zira sultanımın günahlarını alarak cennetini garanti altına aldı kendini ise bir iftiracı olarak cehennemin gayya kuyularına attı. Bu durum sultanım için ne kadar iyiyse, sistemin ve kendilerinden başka herkesi “göbeğini kaşıyan adam” olarak gören bir grup elitistin sevimli yazarcığı Yılmaz için çok vahim bir durumdur.      

Tipik bir Atatürkçü ile karşı karşıyayız okumadan araştırmadan biraz ordan biraz buradan kulakdan dolma bilgilerle çamur at izi kalsın mantığı ile her sahada yazı yazmayı huy haline getiren bu varlıklar şimdi de başlı başına bir disiplin olan tarih konusunda yazı yazmaya başladılar. Üstelik bu konuda bir formasyona sahip değillerken.

Halk arasında bu tür her konuda bilgi sahibi olup her konuda en çok konuşan tipler için güzel bir sıfat vardır. Nedense Yılmaz Özdil’in yazısı bana bu sözü hatırlattı;

“Herb..kologlar”… evet bu kişiler her konuda engin bilgi sahibi oldukları için gerçekten herb..kologlardır. bu yüzden her konuda acayip fikir ve bilgileri vardır. Tıpkı Yılmaz Özdil gibi…

Diyor ki bu yüzyılın tarih alimi Özdil, Abdülhâmid bu memlekette rakı, bira, Şampanya fabrikalarını açtırmış açanlara da madalya vermiştir. Hatta ilk genelevi de Abdülhamid’e aittir.

Yani bu abi demek istiyor ki, bu memlekette hilafet denilince akla ilk gelen, şeriat bayrağını alemleştiren Abdülhâmid Han aslında günahkârın tekiydi. Türkiyede’ki Müslüman cahiller de bunları bilmediği için bu adamı seviyorlar.

Sistemin tosun abisi Yılmaz Efendi; laf ebeliği yapıyorsun, demogoji yapıyorsun, algı oluşturmaya çalışıyorsun komik oluyorsun. Ağır ol ki yazar sansınlar. Zira;

Abdülhâmid Han döneminde babasının ilan ettiği Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın başlattığı batılılaşma süreci kapsamında özel sermaye tarafından açılan fabrikaları nasıl olur da halifenin hanesine yazarsın?

Sevgili dostlar, Sultan Abdulhâmid zamanında açılan bira fabrikalarını diline dolayan bu Yılmaz Efendi acaba cumhuriyetin ilk yıllarında bizzat devlet tarafından devlet sermayesi ile yani halkın vergileri ile açılan Bira fabrikalarından ya da yine devlet tarafından Çengelköy’de açılan eroin fabrikasından acaba neden hiç bahsetmez? O dönemin devlet başkanı Atatürk olduğu için olabilir mi acaba siz ne dersiniz?

Kendi döneminde özel sermaye tarafından açılan ve çoğunlukla gayri Müslim halka hitap eden Bira fabrikalarına izin veren Abdülhâmid Han’ı diline dolayan Yılmaz Efendi, sultan Abdulhâmid Han; Çengelköyde Eroin Fabrikaları kursaydı ve bunları gazete reklamlarıyla övseydi, alfabeyi değiştirseydi eski harflerle okuyup yazanları cezalandırsaydı, şapka  devrimini yapıp bir sürü insanı zindanlarda çürütseydi, idam etseydi, ilim yuvaları olan medreseleri, tekkeleri, mektepleri, zaviyeleri aksayan yönlerini düzeltmek yerine bir gecede kapatsaydı, tarihi eser özelliği taşıyan tuğraları kazısaydı, 

Cumhuriyetin ilk yıllarında Çengelköy’de kurulan Eroin Fabrikasının reklamı

Yılmaz Efendi’den bu manzara için de bir şeyler demesini bekleriz.

Cumhuriyet döneminde satılan camilerin gazete ihale ilanı

Camiler ahır olmamıştır diyen sistem tosuncuklarına dönemin Cumhuriyet Gazetesinden bir mesaj var.

Devlet tarafından basılan yüzlerce bira reklamından biri