Terör bazen köşe yazarlarını ciddi köşeye sıkıştırır. Ne yazacağını bilemez insan ne yazsam ki acaba? Kafamdakini mi; tabi ki hayır. Zira, memleketimin gündemi terörle yoğurulurken insanın aklından geçen ama esasında haftanın hatta günün gündemi olan mevzuyu yazması çok anlamsız olur. İşte öyle bir hafta yaşıyoruz?

Hemen hemen her hafta bol kayıplı terör olaylarının peşi sıra yaşandığı bugünlerde geçtiğimiz haftalarda yazdığım yazının aynısını bir daha hatırlatmak istiyorum zira, gündem bu canım ülkemde hep aynı; Allah’ın belası kahrolası terör…

Mensubu bulunmakla gurur duyduğum bu asil millet bir senede toplam yirmi beş defa terörle sarsıldı. Dünya üzerinde bir senede yirmi beş terör hadisesine maruz kaldıktan sonra hala dimdik ayakta duran, planlarından zerre şaşmayan ve cihana “posta” koymaya devam eden başka bir ülke yok sadece TÜRKİYE var. Sadece Türkiye. Benim aziz ve kutlu memleketim.

            Tüm dünya bir hakikatin, yakıcı ve muhteşem bir hakikatin farkında; On beş sene evvel dizleri üzerine çökmüş, gündemi başkaları tarafından belirlenen, giymesi için başkaları tarafından “smol” beden gömleği hiç şikayet etmeden giyen, Avrupa’ya patates, soğan üreterek televizyon, buzdolabı alan Türkiye artık dimdik ayakta. O aciz, sinik, pasif, korkak, sınırlarının bir metre dışında olan olaylara bile müdahale edemeyen ve bu korkaklığını da “Yurtta sulh, cihanda sulh” doktrini ile örten Türkiye artık dizlerinin üzerinde sürüklenmiyor, atalarının binlerce yıldır yaptığı gibi ayaklarının üzerinde dimdik duruyor. “smol” değil “large” beden gömlek giyiyor ve gündemi başkaları tarafından değil bizzat kendisi tarafından belirleniyor. Sadece kendi gündemi değil tüm coğrafyasının gündemini hem de …

            Dediler ki Irak’a giremezsiniz girdik. Askeri operasyon yapamazsınız yaptık. Uçaklarınız uçamaz her saat biri uçuyor. Musul’ a giremezsiniz girdik. Masada yeriniz yok masaya oturamazsınız oturduk. El Bab’a giremezsiniz. Girdik. Başkalarının değil canımız neyi istiyorsa ülkemizin menfaati ne diyorsa onu yapıyoruz.

            Elbette bunun bir faturası var zira, “Büyük başın derdi büyük olmalı.” Önce gezi zekâlılar tarafından başlatılan paralelci polis kıyafeti giymiş fetöcü sahte  terörist polisler tarafından da körüklenen Gezi olayaları ile başlayan bu Türkiye’yi yıpratma politikası, sırtını halkın dışında her şeye her pisliğe dayayan  HDP’liler tarafından provoke edilen  Kobani kalkışması ile devam eden 15 Temmuz’da zirve ye çıkan Türkiye’ye diz çöktürme gayreti bize çok zaman kaybettirdi.

            Yılmayacağız, korkmayacağız. Ceddimiz Fatih gibi düşmanın gözlerine bakıp ya sen beni alacaksın ya da ben seni diyeceğiz. Zira, tarih korkakları yazmaz. Bir Türk atasözü der ki;

            “Bastığında toprak titreyecek ki vurduğunda düşman kalkamasın..”

            Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, “Reis” Recep Tayyip Erdoğan’ın şu sözleri benim de sözlerimdir.

Başaramayacaksınız. Milletimiz bölemeyeceksiniz. Bayrağımızı indiremeyeceksiniz. Vatanımızı parçalayamayacaksınız. Devletimizi yıkamayacaksınız. Ezanlarımızı susturamayacaksınız. Bu ülkeye diz çöktüremeyeceksiniz. Bu halka boyun eğdiremeyeceksiniz. Bu halka boyunduruk vuramayacaksınız. Bin yıldır yürüdüğümüz bu yoldan bizi geri döndüremeyeceksiniz. Ülkemizi hedeflerinden vazgeçiremeyeceksiniz.

            Rüzgarlar büyük kayalardan sadece toz kopartır. Bu teröristler de bizim sadece tozumuzu kaldırıyor o kadar. Sözlerimi büyük hükümdar atam Bilge Kağan’ın sözleri ile som veriyorum. Diyor ki büyük ata;

            “Ey Türk, titre ve kendine dön. Dağlar gibi yığdığın kemiklerine nehirler gibi akıttığın kanına layık ol. Altta yağız yer delinmedikçe üstte mavi gök çökmedikçe senin ilini töreni kim bozabilirdi? Fakat sen düşmanlarının mallarına kandın. Gelinlik kızlarını cariye, damatlık oğullarını köle verdin. EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN…”

Muhabbetle