Ahmet Anapalı
Ahmet Anapalı
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Ege Adaları mı Biz Koca Koca Vatanlar kaybettik

GİRİŞ 11.02.2017 GÜNCELLEME 13.02.2017 YAZARLAR

Kardak Kayalıklarının tekrar ülke gündemine oturmasından sonra Ege Adaları tekrar gündemimize oturdu. Sahi kim kaybetti bu 12 Adalar diye bilinen dörtyüzden fazla toprak parçasını? Bu soruya cevap arayanlar kendilerini Lozan Antlaşması’nın önünde buluverirler. Zira, Lozan toprak kaybetme tarihimizin final karşılaşmasıdır. Türkiyenin Lozan masasında toprak kaybetmesine ve cephede yenmişken masada mağlup durumuna öfkelenen Peyami safa bir yazısında şöyle der;

“…300 seneden beridir veriyoruz. Kara, deniz, gök, ada veriyoruz. Yetişmiş evlatlarımızı veriyoruz. Galip gelsek de veriyoruz, mağlup olsak da veriyoruz. Ve her dafasında vatan veriyoruz.

Bütün ömrüm, ciğerim parça parça kopartılıyormuş gibi halis Türk ülkelerinin anavatandan ayrılmasını görmekle geçti. Öyle ki, gittikçe daralan Anavatan snıırlarının nerede karar kılacağını bilmemenin huzursuzluğu içinde günün birinde vatansız kalmağa mahkûmmuşum gibi göz karartıcı bir endişenin pençesinden kurtulmak için hala çırpınıyorum

Dokuz yaşındaydım, Bosna Hersek gitti, peşinden Trablusgarp gitti. İki sene geçti

geçmedi içinde, dört Balkan devletini barındıran koskoca Rumeli’miz gitti. Girit’imiz gitti,

Akdeniz adaları gitti. Birkaç sene sonra Irak gitti, Batı Trakya gitti. Yarım asır içinde Türk topraklarının yarısından fazlası gitti. Kayıplarımızın çoğu millî aczimizin değil, resmi ihmallerimizin neticesidir. Balkan Harbi’nden çok az evvel Osmanlı Dışişleri Bakanı Asım Bey mecliste, “Balkanlardan namusum kadar eminim” demişti. Ardından Balkan’lar gitti. Birkaç sene evvel Kıbrıs meselesi patlak verdiği sırada o zamanki Dışişleri Bakanı’mız da bizim Kıbrıs gibi bir meselemiz yoktur demişti.[1]

Her birinin içine koca koca vatan parçalarının sığabileceği büyük toprak parçalarının peşpeşe yitirilmesinin Türk vatandaşının kalbinde nasıl bir yara, gönlünde ise nasıl bir travma açtığını Peyami Safa müthiş bir dille ifade etmiş.

Kıbrıs için Lozan’da hiç mücadeleye etmeyen ve dolayısıyla elimizden ebediyen çıkmasına müsaade eden İnönü ve Lozan’daki kukla yardımcılarının her defasında hücum ettikleri ve Lozan’ı üstün göstermek için mukayesesine başvurdukları Sevr Barış Projesi’nde yer alan ve Kıbrıs’ı konu alan 115. madde, Kıbrıs’ın kaderini tayin eden Lozan Barış Antlaşması’nın 20 maddesinin kelime kelime aynısıdır[2]

Atatürkçüler tarafından her fırsatta lanetlenen “Sevr Paçavrasının” Kıbrıs ile ilgili 115. maddesi ne diyor? bu maddeyi okurken, cephelerde mağlup olduktan, her savaşta ordularımız geri çekildikten sonra bu lanet maddeleri önümüze zorla koydukalarını ve her tehdite rağmen imzalamadığımızı lütfen göz önünde bulundurun

Buyrun Sevr Antlaşması’nın Kıbrıs ile ilgili 115. maddesi

            “… Bu antlaşmaya imza atan devletler, 5 Kasım 1914’den itibaren İngiltere tarafından Kıbrıs’ın ilhak edildiğini kabul ettiklerini beyan ederler.”[3]

Bu okumuş olduğunuz madde, bir kere daha zikredelim ki Osmanlı İmparatorluğu’nun girdiği cihan harbinde yenik düştüğü, ordularının dağıtıldığı, silahlarına, tersanelerine, postanelerine, limanlarına el konulduğu bir anda   önüne konulmuş ve imzalanması istenmişti. Fakat tüm bu kötü gelişmelere ve tehditlere rağmen dönemin padişahı dahil devlet yetkililerinin imzalamaması da ayrıca dikkate ve takdire şayandır. Şimdi de Sevr’in aksine mağlup değil, galip olarak oturduğumuz masada, muzaffer bir eda ile imzaladığımız Lozan Antlaşması’nın Kıbrıs’la ilgili 20. maddesine bakalım ne diyor;.

“. Türkiye, Britanya Hükümeti tarafından (İngiltere) Kıbrıs’ın 5 Kasım 1914’de ilan edilen işgalini tanıdığını kabul eder[4].

Ne şimdi bu? Bu nasıl galibiyet? Galiba biz, rahmetli  Peyami Safa’nın dediği gibi, yenilirken de kaybediyoruz, yenerken de kaybediyoruz…. İşin anlaşma metni boyutu budur.  Peki, galip olarak oturduğumuz masada bizi mağlup eden İsmet Paşa ve ekibi hakkında ne demek lazım?...

 

 

 

 

[1] Peyami Safai Türk Düşüncesi, 8. cilt, 15. sayı,  16 Şubat – Mart 1958, s. 6

[2] Dr. Şükrü Torun, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan Arasında, Kıbrıs’ın Politik Durumu, İstanbul, 1956, s. 51.

[3] Prof Dr Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, Cilt 1, Osmanlı İmparatorluğu

      Antlaşmaları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1953. Sevr Antlaşması, s.566.

[4] Lozan Muhaedenamesi, Necmi İstikbal Matbaası, İstanbul, 1931, Kıbrıs başlığı, 20. madde.

YORUMLAR 2
  • Yuuksel 8 yıl önce Şikayet Et
    Kafayı batıla sattıktan sonra bedenlerin hangi ırktan olduğunun önemi var mı Ve lillahi akıbetül ümuur
    Cevapla
  • bennn 8 yıl önce Şikayet Et
    her şey ortada
    Cevapla