Ahmet Anapalı
Ahmet Anapalı
HABER7 YAZARI

İyi de İstanbul 6 Ekim’de değil 2 Ekim’de kurtuldu

GİRİŞ 07.10.2017 GÜNCELLEME 09.10.2017 YAZARLAR

Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticileri, okullarda okutulması için cumhuriyetin ilk yıllarında CHP’li demogog ve parti üyesi tarihçilere adına “resmi tarih” denilen bir zırva yazdırdı.

Bu yaşanılan değil yazılan tarihe göre, bir şeyin hakikaten var olması ya da yaşanması çok önemli değil, parti politikasına uygun, sistemi ve sistemin başındakileri kutsayacak bir biçimde yazıldıysa uydurma dahi olsa kabul edilir ve müfredata yalan olduğu biline biline koyulurdu.

İşte bu esasında doğru olmayan ama CHP’nin “âli” menfaatleri gereği doğru gibi kabul edilen bir yanlış daha doğrusu eksik bir bilgi var ki resmi ideoloji bu yanlış ve eksik bilgiyi kabul edip “evet bu böyle olmuştur” dedi.

Ne mi o?

Ne olacak İstanbul 6 Ekim 1923’de düşman işgalinden kurtuldu.

İsterseniz hadi gelin 1920’li yılların o zor ve kahır dolu günlerine gidelim,

Her şey 30 Ekim 1918 günü, Yıldırım Orduları Grup Komutanı Mirliva “tuğ-tüm general” Mustafa Kemal Paşa’nın tavsiyesi üzerine Sultan Vahideddin Han’ın Hamidiye Zırhlısı kahramanı Miralay “Albay” Rauf Orbay’ın Ateşkes şartlarını görüşmek ve karara bağlamak için Limni Adası’nın Mondros Limanına gönderilmesi ile başladı.

Sultan’ın her türlü ikaz ve emrine rağmen içinde ülkeyi doğrudan doğruya bölmeye yetecek olan 7, 15, 22 ve 24. Maddelerinde bulunduğu antlaşma metni Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşı ve kefaleti ile adaya gönderilen Rauf Orbay, bu maddeleri görünce;

“Ben bu metni imzalamam. Zira bu metin de işgal hürriyeti var” deyince,

İngiliz temsilci Amiral Calthorpe Orbaya’a hitaben;

“Rauf Bey, çekinmeyiniz lütfen imzalayınız. Namus, şeref ve asker sözü herhangi bir işgal söz konusu olmayacak” dedi.

            Rauf Orbay, Amiralin namus ve askerliğini ortaya koyup işgal olmayacak sözüne güvenip Mondros’u imzaladıktan 4 gün sonra Musul, 14 gün sonra İstanbul işgal edildi.

            13 Kasım 1918’de başlayan İstanbul’un gayri resmi işgali, Meclis-i Mebusan’ın  Misak-ı Milli’yi kabul etmesini bahane etmesinin ardından 16 Mart 1920’de resmen işgal pozisyonuna döndü.

            Fakat, İstanbul’da bunlar olurken Anadolu insanı ve TBMM boş durmadı elbette. Yurt çapında ve daha doğrusu memleketin her santiminde direnç ve mukavemet birlikleri kurdu.

            Ve nihayet, Ekim 1922’ye gelindiğinde memleketi kurtarmak adına gece gündüz demeden sürdürülen milli mücadele neticesinde işgaller sona erdi.

            Ardından Bursa Mudanya’da yapılan Ateşkes Antlaşması gereği işgal kuvvetlerinin Türkiye’yi terk etmesi kararlaştırıldı.

            İstanbul’daki İngiliz askerlerinin İstanbul’u terk etmesi için ise tam bir sene süre verildi.

Derken TBMM’ye bağlı istanbul birliklerinin komutanı, Çanakkale’de, Sakarya’da Büyük Taarruz’da askeri birlikler idare eden İstanbul merkez komutanı  büyük ve şerefli komutan Selahhaddin Adil Paşa, şehri 2 Ekim 1923’de İngilizlerden devraldı.

Yani İstanbul 6 Ekim’de Refet Bele tarafından değil, 2 Ekim’de Selahadin Adil Paşa tarafından teslim alındı

Ardından Ankara’dan gelip şehre giren Refet Bele düşmandan 4 gün önce temizlenmiş şehri İngilizlerden değil yine kendisi gibi Ankara’ya bağlı Selahaddin Adil Paşa’dan devraldı.

Pek bu Selahadin Adil Paşa neden bize anlatılmıyor? Bu sorunun cevabı başka bir

yazıya konu olsun inşallah.

 

 

YORUMLAR 2
  • vatan daş 3 yıl önce Şikayet Et
    Sadecece selahaddin adil Paşa mı ??: Bu anlatıklarının çoğunu ben ilk defa duyuyorum....
    Cevapla
  • bületnduman 6 yıl önce Şikayet Et
    allah razı olsun
    Cevapla