Ahmet Anapalı
Ahmet Anapalı
HABER7 YAZARI

Sultan Vahideddin Kendi Gitmedi, Mustafa Kemal Gönderdi. “2”

GİRİŞ 21.11.2017 GÜNCELLEME 22.11.2017 YAZARLAR

Geçen yazımızda Saltanatın Kaldırılması kanunu kapsamında 1 Kasım 1922’de TBMM’de yaşanan gelişmeleri ve bunun İstanbul’a yansımasını anlatmış devamı Salı günü demiştim.

 

Refet Paşa, Saray’da o gün hayatı boyunca hiç bir an eşine benzerine karşılaşmayacağı

bir saygı ve ihtimam ile karşılaşır.

Başmabeynci Lütfi Simavi ve Başkâtip Ali Fuat Bey, kendisini kapıda karşılar. Diğer saray çalışanları ise kapıdan itibaren merdivenlerde ve içeride karşılıklı olarak sıraya dizilirler. Avrupaî bir giyim tarzı ile giyinen ve biraz da havalı bu Ankara Hükümetinin temsilcisi Refet Paşa, acaba bu durum karşısında ne düşünmüştür? Refet Paşa, sıkıntılıdır. Daha sonraki senelerde kaleme aldığı hatırlarında bu hadise için şöyle söyler;

            “…Yapmakla görevli olduğum husus, güç ve ağırdı. Biz saltanata ve hilâfete bağlı kalacağımıza yemin etmiştik. Anadolu mücadelesi sırasında da saltanatı ve hilâfeti düşman boyunduruğundan kurtaracağımızı söylüyorduk. Ama Mustafa Kemal Paşa’nın da talimatı açık ve kesindi. Vahideddin’e sadece Halife Hazretleri diyerek hitap edecektim.”

            Seneler sonra bu samimi düşüncelerini itiraf eden Paşa, o gün Sultan’la karşılaştığı an  hiç de saygı çerçevesinde davranmadı. Zira Paşa, Ankara dönüşünde bu karşılaşma için şöyle diyecektir;

            “…Padişah’ın önünde ayak ayaküstüne attım ve koltuğa o kadar yaslandım ki nerede ise ayakkabım burnuna değecekti”[1]  

Sultan Vahideddin, Refet Paşa’yı Yıldız Sarayı’nın ikinci katındaki kabul odasında seneler evvel memleketin kurtuluşu için planlar yaptığı dönemlerde, Kâzım Karabekir Paşa’yı, Mareşal Fevzi Çakmak Paşa’yı ve Mustafa Kemal Paşa’yı karşıladığı psikoloji ile karşıladı. Zira Sultan, mevcut durumu halâ kabul etmek istemiyordu. Bu durumu halâ karşılıklı paslaşmalarla atılan hamleler gibi görüyordu.

            Büyük bir saygı ile karşılanan ve en üst düzeyde itibar gören Refet Paşa, Sultan’ın odasında Vahideddin Han’a hitaben sözüne “Sultanım” yerine “Halife Hazretleri” diye başlayınca bozulan ve fena halde sinirlenen Sultan Vahideddin, mülakatı daha başlamadan bitirmiş ve Saltanatsız bir hilâfetin olamayacağını izah ettikten sonra;

            “…Saltanatsız bir Hilâfeti hanedanımızın en aciz bir ferdinin bile kabul etmeyeceğine emin olabilirsiniz Paşa!”

deyip konuşmasını bitirmiştir. Refet Paşa ise seneler sonra dostlarına;

“O gün sultanı, İstanbul’dan ayrılması için ikna etmeye çalıştığını, bu gidişin sürekli değil geçici olacağını ve bir müddet sonra ortalık yatışınca tekrar döneceği noktasında telkinde bulunduğunu” söylemişti.[2]

            Zira bu sayede, ülkede çift başlılık ortadan kalkacak, hiçbir meselede ikilik oluşmayacak ve rejim bunalımı yaşanmayacaktı. Mustafa Kemal Paşa, Refet Bele’ye, kendisi için şartların bir hayli zorlaştığını gören Sultan Vahideddin’in memleketten kaçması halinde müdahele etmemesi ve bu gidişe mani olmaması noktasında emirler de vermişti.

Böylelikle hem tahtı elinden alınan bir Sultandan kurtulacaklar, hem kendisini firarî duruma düşürecek, hem de istediği sonuca varacaktı.[3]

            Her şeye rağmen Sultan, Hilâfet ve Saltanat’ın birbirinden ayrılması ve Saltanat’ın

kaldırılmasından sonra ortaya çıkan fiilî durumu asla tanımamış ve İslamî doktrine bağlı kalarak Saltanatsız Hilâfetin olamayacağı görüşünde ısrar etmiştir.  

Şer’i hukuka göre saltanat gücü olmayan bir hilafetin ancak göstermelik olacağını ve hiçbir dinî kaynakta böyle bir sembolik hilâfete olur veren bir hükmün bulunmadığını, dolayısıyla böylesine akla ve dine aykırı olan Saltanatsız bir Hilâfeti hanedanın en aciz üyesinin bile kabul etmeyeceğini savunadursun, memleketi terk ettiğinin ertesi günü TBMM. de yapılan oylama neticesinde amcasının oğlu ve Veliahd Abdülmecid Efendi, böyle bir Hilâfet’i seve seve kabul etti.

 

YORUMLAR 3
  • rcnksl 6 yıl önce Şikayet Et
    Hilafetin kaldırılması basit bir olay değildir. İslam birliğinin yok edilmesi için başlatılmış planın ilk aşamasıdır. Oyun kurucular oyunu kurmuş ve bizimkiler oynamıştır. Yazık...
    Cevapla