Masanın çare olarak bulduğu formül; “Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına hukuki engellerin olduğu ve aday olamayacağı” olarak deklare edilince, yakın geçmişi yaşayarak bilen bir vatandaş olarak Merhum Özal ve Erdoğan’ın adaylık sürecinde yaşadıkları aklıma geldi.

Hatırlayanlar olur ama, hatırlamayanlar için kısaca arz ederek, meramımı aktarmak istiyorum.

Rahmetli Özal cumhurbaşkanlığına aday olduğunda Erdal İnönü’nün ağzından çıkan cümleler ve Erdoğan’ın ilk adaylık sürecinde de Baykal’ın ağzından çıkan cümleleri hatırladım.

Cümleler nerede ise aynı ton ve sertlikte ve “sakın ha aday olma” ile bitiyordu. 

“Sakın ha. Sakın ha” ile devam eden sertliği bayağı yüksek cümlelere, o gün de vatandaş, bugün olduğu gibi bir anlam verememişti.

Gerekçeleri vardı elbette. 

Özellikle 11. cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşananları bizzat görenlerimiz daha iyi hatırlar. Milletin 367 Sabih garabeti dediği ve tarihe kara leke olarak geçen bu gugug yasası ile cumhurbaşkanlığı seçimleri sabote edilmişti.

O gün de, bugün olduğu gibi azgın azınlık bu ucube garip hukuk garabetini kendi bekaları için can simidi olarak görmüş ve desteklemişlerdi.

Olanların detayını aktarmaya gerek yok, ancak bu yüz karası icat vatandaşın şamarı ile ters yüz edildi de ülkem insanı derin bir oh çekerek, uçuruma doğru sürüklenen devletini bir kez daha kurtardı.

Seçim ve sınav bu iki kelimeye aşık bir vatandaşım.

Ne zaman başımız ağrısa seçimler imdadımıza yetişiyor ve düzlüğe çıkıyoruz.

Vatandaşı hakir görenler elbette seçimden hoşlanmazlar. Ancak her durumda seçim kurtuluşumuzun reçetesi olmuş ve haddi aşanlara haddini bildirerek birlik ve bütünlüğümüzü korumuştur. 

Şimdi de öyle olacak. 

Kaçacak delikleri yok.

Sandık milletin önüne konduğunda bu gerçekliği göreceğimize inanıyorum.

Bir yıl içerisinde 11 kez buluşup 100’den fazla ikili toplantı yaparak ülke gündemini ilgilendiren herhangi bir meselesini çözmeye muvaffak olamayanlar son toplantılarında çareyi topu millete atmakta buldu ve milletin sinir uçlarını kaşıyacak garip bir açıklama ile sıkıntılı bir süreci başlattı.

Erdoğan aday olamazmış. 

Olursa ne olurmuş? 

Eski Türkiye’de yaşıyor olsaydık yeni icatlar hazırdı; ancak çok şükür yeni Türkiye’de yaşıyoruz. Çıkardıkları gürültülerden de zaten anlaşılıyor. 

Bir süre kendileri çalıp kendileri oynayacak ve tıpkı geçmişte olduğu gibi yine rezil rüsvay olacaklar.

Yazık değil mi?

Daha dün yeneceğiz teraneleri ile halay çekerken bilindik yerlerden beklenmedik acı bir haber mi aldınız ve bir anda 180 derecelik bir açı ile yolunuzu değiştirdiniz.

Yine bir mucit mi buldunuz. 

Yeni Sabih’ler mi göreceğiz önümüzdeki günlerde?

Bol keseden atıp tutanlar neredesiniz, süt dökmüş kediler gibi bir yerlerden garip sesler çıkararak ne yapmak istiyorsunuz.

Derdiniz üzüm yemekse buyurun.

Cumhurbaşkanlığı makamını tuvalet terliğine indirgeyerek, Erdoğan’ın karşısına koyup kazanacaklarını iddia edenler.

Siz neredesiniz.

Ne oldu size böyle.

Millet korkunuz yine mi depreşti.

Hem ayıp, hem yazık.

Seçimin sonucunu garanti görenler bu garabete neden isyan etmiyorlar.

Neden ha bire yeni konu mankenleri ile meseleyi bulandırmaya ufkumuzu karartmaya çalışıyorsunuz.

Daha dün oyumuzun yüzdesi 60’larda, 70’lerde. diyordunuz.

Ne oldu bir günde ne değişti de rakibinizin ayağına çelme takma yarışına girdiniz.

Bildiriyi baştan sona okudum.

Her bildiride olduğu gibi yine ipe un sermişsiniz.

Vatandaş cek cak değil icraat bekliyor sizden.

Vatandaş olanın bitenin farkında. 

Onu hakir, cahil, zeka özürlü, göbekli görenlere yine en üst perdeden cevap verecek ve oturun oturduğunuz yerde diyerek şamarı yapıştıracak.

Korku bu olsa gerek.

Ancak meşhur bir atasözü var.

Korkunun ecele faydası olmaz.

Bu haftalık da bu kadar.

Kalın sağlıcakla.

Yeni Akit