Çin'e mesaj, uygurlara destek!
Reel politiğin acımasızca yürütüldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Çin'in hakimiyeti altında yaşayan Uygurların verdiği mücadele dramatik bir safhaya gelmiş bulunuyor. Sorunun ne olduğu malum: 1949'dan beri Uygurlar bir var olma mücadelesi veriyorlar.
Mao'nun komünizmi bir kışla yönetimiydi; "kültür devrimi" de sadece Uygurları değil, Çinlileri de kendi kültürel kaynaklarından koparmayı hedefliyordu. Mao'nun komünizmi olmasaydı, varoluşun amacını "hareketsizlik"te gerçekleştirmeyi öneren Taoizmin etkileri kırılmaz, Çin de bugün 150 milyon seçkin-zenginin önderliğinde küresel bir aktör olarak ortaya çıkmazdı. Bu iyi mi oldu?
Dünyada milyonlarca insan, Çin'in gösterdiği 'yüksek performans'a hayranlıkla bakıyor. Ama gerçekte Batı dünyasının arsız tüketim kültürünü belli üretim mekanizmalarıyla sürdürmeyi hedefleyen bu "büyüme" modeli, Çin'in başına büyük felaketler getirecek. Hindistan da aynı yolda. O da 1 milyarlık nüfusunun onda birini eğitip diğerlerinin yoksulluğu ve ezilmişliği pahasına aynı yöntemler ve mekanizmalarla küresel bir aktör olma yolunda ilerliyor. Evet, bu yol sadece Çin ve Hindistan'ın değil, bütün dünyanın başına felaket getirecek.
Urumçi ve diğer şehirlerde baş gösteren olaylar, yüzlerce insanın hayatını kaybetmesi bunun ilk işaretlerinden biri. Modern sistemin tıkandığı her aşamada baş gösteren kriz Çin'de de kendini gösteriyor. Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir, "direnişin temelinde dil ve dinlerine yapılan baskılar olduğunu" söylüyor. Bu, Çin'in 1 milyar 300 milyondan müteşekkil "homojen bir ulus var etme" projesinin ürünüdür, tabiatı gereği asimilasyona dayanacaktır. Uygurların yaşadığı bölgeler yoksul, milli gelirden hak ettikleri payı almıyorlar. Çin, zenginliği ve refahı güneye kaydırıyor, kuzey hayli yoksul. Üstüne üstlük yoğun bir nüfus transferi yapıyor. Uygur bölgelerine gelen Han Çinliler, Uygurları kendi ana yurtlarında azınlık durumuna düşürüyor.
Bütün bu anlattıklarımız hiç de yabancısı olmadığımız bir sorunlar çerçevesi. Neredeyse dünyanın her yerinde benzer sorunlar var. Hakim bir grubun ele geçirdiği devleti, ulus temelde inşa etmeye çalışırken, bir kimliği diğerlerine empoze etmesi; yumuşak veya sert yöntemlerle farklı grupları azınlık durumuna düşürmesi; milli geliri ve refahı adaletsizce kullanması. Bunun patlak veren en bildik formları etnik çatışmalardır. Çin'de olan da bundan başkası değildir.
Bu tür sorunlarda uluslararası boyut her zaman etkileyici rol oynar. Çin'in büyümesini ve İslam âlemine yayılmasını, Rusya ve Hindistan'la işbirliğini geliştirmesini önlemeye çalışan ABD ve Avrupa, tabii ki Çin'i rahat bırakmayacaklardır. Burada özellikle Türkiye tam bir dilemma içine düşebilir: Bir yandan ağır baskılar altında yaşayan Uygur Müslümanlarının davalarına sahip çıkacak, diğer yandan Çin'le açık bir çatışma riski içine girmeyecek.
Burada Uygurların haklı davalarını savunurlarken, söz konusu dilemmayı göz önüne almaları beklenir. Rabia Kadir "Artık Uygurlar Çinlilerle bir arada yaşayamaz" deyip, "bağımsızlık" veya "ayrılma talepleri"ni ima ediyor. Sorunun kangrenleşmesi, yani Çin'in enerjisinin bir kısmını Uygur meselesinde tüketmesi ve elbette bu sayede İslam dünyasından uzaklaşması açısından bu talep Amerika'nın kulağına hoş gelir.
Burada zor durumdaki Türkiye'nin ne yapacağı çok önemli. Şimdilik, ihtiyatlı bir zeminde uluslararası kamuoyunu ve mekanizmaları harekete geçirerek "Çin'e mesaj, Uygurlara destek verme"ye çalışıyor. Bu hiç de küçümsenecek bir tutum değildir. Attığı ikinci adım ise çok daha iyi: Rabia Kadir'e Türkiye'nin kapılarını açması. Kadir bir an önce Türkiye'ye gelmelidir. Bu, sorunun büyük bir bölümünün Amerikalı şahinlerin elinden çıkıp Türkiye'nin inisiyatifine geçmesini sağlayacaktır. Uygur Müslümanlarının derdini en çok Türkiye ve Müslümanlar içlerinde hissetmektedir.
ALİ BULAÇ - ZAMAN
a.bulac@zaman.com.tr
-
ismail Yöney 16 yıl önce Şikayet Etbencede destek olmalıyız. çinin maskesi düştü ne olduğu ap açık belli oldu ama bizi en çok vuran kahbelik vaktinde mhp nin de ortağı olduğu hükumet döneminde çinin doğusundaki(uygur bölgesi) kişilerin terörist olduğunu kabul eden bir anlaşma imzalaması ve üstüne üstlük çin devlet başkanına devlet nişanı madalyası takması sözde bu milletin menfaatlerine hareket ettiğini söyleyen bir partiğin yaptığına bakarmısınız ey mhp sende dtp den farksızmışsın yazıklar olsun sana yuhBeğen
-
bilgi güçtür 16 yıl önce Şikayet Et.... modern barbarlık bu heralde.Beğen
-
Gazi GÜLTEKİN 16 yıl önce Şikayet EtKadroların Önemi. Devlet kadrolarına geçmişten günümüze haketmediği halde iktidar partisi yanlıları alınıp kadrolaştırıldığında çok kritik mevzularda çözüm üretemediğimizi gördük.Aynı şey hala devam ediyor. Haddizatında zeki, donanımlı ve hakeden insanlar kadroya alınsa iç işlerinden dış işlerine şimdiye kadar çok meselemizi halletmiş olacaktık. Emaneti ehline veremeyen mekruh işlemiş olur.Beğen
-
erol kızılaslan 16 yıl önce Şikayet Etgüzel tahlil. ben de kim çıkıp adam akıllı konuşacak, asıp kesmeden meselenin her yönünü ele alacak diyordum. tabii ki işin sosyal yönünü sosyologlar halledecek. siyasi yönünde de Allah hükumetimize yadım etsin. aminBeğen