Hesaplaşma telaşı
İki asırdır Müslümanlar ve İslam coğrafyası kendi dinlerinden kopuşun, batıya ve batıla teslim oluşun acı faturasının bedellerini ödüyor.
Batılı devletlerin kuklası ve uşağı olan karanlık aydınlar ve cüce devlet adamları ‘’Çağdaşlaşma, modernleşme, laikleşme, demokratikleşme, batılılaşma…’’ kara sevdasıyla milletimizi kendi medeniyetinden, ahlakından, kültür ve öz değerlerinden kopardılar. Milletimize şifa diye altın tepside sunulan zehir tüm İslam coğrafyasının kan ve can damarlarını kuruttu. Sadece zehirlenmedik. Uyutulduk, uyuşturulduk, kendi benlik ve kimliğimizden koparılarak mankurtlaştırılıp düşman kardeşler haline getirildik.
İslam milleti ve coğrafyasının düşmanları bizi eskiden cephelerde mağlup edip köle yapmak için savaşıyorlardı. Şimdi onlar evimizde, sokağımızda, okullarımızda, mahallemizde kendi değerlerine yabancılaşan nesiller olarak kendi kimlik ve benliklerine karşı savaşıyorlar.
Tarihte yaşanmayan korkunç bir yabancılaşma ve yozlaşmayla karşı karşıyayız. Düşmanlarımıza aşık olmuş, kendi tarih ve coğrafyasına, din ve kültürüne, devlet ve milletine yabancı ve düşman olan nesillere sahip olduk. ‘’Çağdaşlık, Laiklik, medenilik, özgürlük, demokrasi, insan hakları…’’ ayak oyunlarıyla batının ve yerli münafıkların milletimize altın tepside sunduğu baldıran zehirlerinin zarar ve tesirinden hala kurtulamadık. Kendi elimiz, dilimiz ve irademizle düşmanın oyununa ve tuzağına düştük. Tüm milli ve yerli değerlerimizi inkar edip onlara sırt çeviren kuşakları kendi devletimiz ve sözde aydınlarımız eliyle kendi okullarımızda ya; şehir veya dağ eşkiyası olarak eğitim kurumlarımızda yetiştirip asker ve polisimizin karşına düşman olarak biz diktik. Bunlar okullarımızda İslam kültür ve medeniyetinin düşmanı darbeci diktatörlerin, Kemalist, laik eğitim sisteminin çarpık ve ezik, Allaha değil batı emperyalizmine zagarlık yapan öğretmenleri tarafından yetiştirildi. Kimse sağa sola bakıp, orada burada suçlu aramasın! Herkes aynaya bakıp; ’’Suçlu ayağa kalk’’ diyebilme erdemini ve cesaretini kendinde bulmalıdır. Hak ve hakikat dile gelirse dağ taş konuşur. Genç nesillerimizi ahlak ve maneviyatsız, milli ve yerli düşünce uzak cahil, idealsiz, Allahsız kitapsız bırakan köksüzler ideoloji ve eğitim sistemi ile arsız ve yüzsüz öğretmenler utansın!
Nesillerimize köleliğin; özgürlük, esaretin; bağımsızlık, dinsizliğin; çağdaşlık, namussuzluğun modernlik diye öğretildiği mana gözlerine mil kör bir eğitim sistemiyle nereye varılabilirdi ki? Modernlik ve çağdaşlık sevdasıyla hayatımızın her alanında yabancılaşıyor, yabanileşiyor, vahşileşiyoruz. Şuursuz; ‘’X’’, davasız; ‘’Z’’, sevdasız ot kuşaklar yetiştirerek nereye?
İnsanlık, insani hassasiyetlerini her gün biraz daha kaybediyor ve hızla hayvanlaşmaya doğru ilerliyor. Eşyanın, paranın, gücün, otoritenin esiri ve kurbanı olan insan Haktan ve adaletten uzaklaşıyor. Soysuzlaşmanın ve yabanileşmenin aktörü olan insan sınırsız bir hırs, doyumsuz bir iştah, ruhsuz bir ufuk ile kendisiyle birlikte tüm dünyayı da bir yok oluşun eşiğine sürüklüyor. Hayranı olduğumuz batı uygarlığı aşırılıkların ve sapıklıkların anası olarak her gün yeni problemler doğuruyor. Buna bağlı olarak insanlığın ortak sorunları gittikçe derinleşiyor.
Kontrol edilemeyen bilim ve teknolojik gelişmeler, insanlığı tehdit eden bulaşıcı hastalıklar, hava ve çevre kirliliğinin tüm canlıların, bitkilerin ve dünyanın sonunu getirecek tahribatı, suyumuzu, havamızı, denizlerimizi ve topraklarımızı zehirleyen sera gazları doyma bilmeyen insanın hırs ve arzularını frenlemeye yetmiyor. Güce tapan devlet ve insan insanlığın ve dünyanın kıyametini körüklüyor. ABD, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere, İspanya, Almanya, Japonya gibi sanayi ve teknoloji devi olan ülkeler bütün bu olumsuz gelişmelerin baş müsebbipleri. Aleme nizam ve intizam vermeye çalışan şımarık ülkeler dünyanın dengelerini bozan ve değiştiren canavarlara dönüşüyor.
Türk milletini ve İslam ümmetini yıllardır bu emperyalist insanlık katillerine hayran etmeye çalışan, bunları taklit etmek için devlet terörü de dahil milletimize her türlü baskı ve zulmü yapan, yaptıran liderlerden, yöneticilerden, hainlerden ve zalimlerden mutlaka hesap sorulmalıdır. Türkiye'de bazı çevrelerin düşmanlarımızla aynı söylem ve eylemde birleşmelerinin, paniklemelerinin, saldırganlaşıp darbecilerden medet ummalarının ana nedeni bu yüzyıllık hesaplaşma kaygısı ve telaşıdır.
Milletimize bir asırdır kan kusturan, hesap soran ikiyüzlü zihniyet, elbet; bir gün, bu yaptıklarının da hesabını vermelidir.
Arif Altunbaş, Haber 7
-
Cumhur Güven.İzmir 4 yıl önce Şikayet EtYazdıklarınızın tamamına gönülden katılıyorum. şuan bugünden geç bile kalmış olunsada çareleri ortaya koymak gerekiyor. Tüm hastalıklardan kurtuluşun yolu olumlu konulara yönümüz dönmektir. İlk adımı biran önce atmaktır. Çareler üretmeye yönelmek gerekiyor. Cumhur Güven İzmir.Beğen Toplam 6 beğeni
-
Yerli ve Milli 4 yıl önce Şikayet EtÖnce şii iran bu topraklardan insanı devşirdi sonra haçlı yahudi batı bir çok insanı devşirdi, devşirdiklerini şu anda da bize karşı kullanıyorlar, bunlar bizim zayıf karnımızdır yaramızdır vampir iran haçlı batı yaramızı sürekli kanatıp sürekli kanımızı kanımızı içiyorlar, asıl amaçları bünyeyi zayıf düşürüp bizi öldürmektir, önce kan kaybını önleyip vücudumuzu sağlıklı hale getirip sonra dışarıdakilerine hadlerini bildirmeliyiz !..Beğen Toplam 13 beğeni
-
Mustafa Topatan 4 yıl önce Şikayet EtAynan. Tesbitler yorumlar muhteşemBeğen Toplam 9 beğeni
-
azi 4 yıl önce Şikayet EtTam 12 vurmussun sayin Altunbas allah razi olsunBeğen Toplam 11 beğeni
-
Çapanoğlu 4 yıl önce Şikayet EtKalemine ve yüreğine sağlık Arif abi. Selam ve dua.Beğen Toplam 12 beğeni