Birinci dünya savaşından sonra Arap yarım adasında petrol izlerine rastlayan İngilizler türlü hile, oyun ve tuzaklarla dışardaki düşmanlar, içimizdeki hain dönek ve yerli münafıklarla Osmanlı topraklarını bölüp parçalayıp aralarında yağmaladılar.

İngiliz Fransız, İtalyan, Kanada, Yunan, Rus ve daha bilmem ne bela hep birlikte Osmanlının üzerine çullanıp kimsesizlerin kimsesi, mazlumların sesi ve sığınağı olan Osmanlı çınarını yıktılar. Bu millet yanan Zümrüdü Anka kuşu gibi el ele gönül gönüle vererek yeniden küllerinden doğdu. Osmanlının evlatları, askerleri ve mirasçıları olarak Türkiye Cumhuriyetini kurdu.

İngiliz, Fransız, İtalyan ve Ruslar tarafından Avrupa’da, Asya’da ve Afrika’da işgal edilip gasp edilen Osmanlı toprakları üzerinde bugün kırktan fazla devlet ve devletçikler kuruldu. Bunlardan birçoğu emperyalist batı güçlerinin siyasi, ekonomik, askeri işgali ve sömürüsü altında tam olarak özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşmuş değil.

Dünya enerji kaynaklarının % 40’ dan fazlası bu coğrafyalarda çıkmaktadır. Burada üretilen petrol ve gaz yataklarının hepsi emperyalist batılıların elinde, buradan kazanılan paralar batının bankalarına akmaktadır.

Bizim topraklarımızdaki tüm yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları batının kanlı ve kirli ellerinde toplanmakta, madenlerimiz, genç iş gücümüz, petrol ve gaz kaynaklarımız onlara hizmet etmekte, onların doymak bilmeyen sofralarında daha çok iştahlarını açmak için meze olmaktadır.

Bizim alın terimiz, kan ve gözyaşımız onların eliyle, silahıyla, vekâlet savaşçılarıyla akıtılmakta, sırtımızdan ve ülkelerimizden kazandıkları milyarlarca dolarlarla üzerimize yağdırdıkları en öldürücü konvansiyonel silahlarla apaçık soykırımı uygulayanlar bu zalimler ve alçaklardır.

Filistin, Keşmir, Filipin-Moro, Eritre, Kıbrıs, Çeçenistan, Somali, Afganistan, Bosna, İran, Irak, Karabağ, Myanmar, Lübnan, Suriye, Libya ve Gazze toprakları bu emperyalist güçlerin yakın tarihimizde en barbarca kana buladığı kardeşlerimizin toprakları ve yurtları.

İkinci dünya savaşından sonra İslam ülkeleri, mazlum ve kimsesiz milletlerin üzerindeki emperyalist baskı, zulüm ve hegemonyayı İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz gibi sömürgeci ülkelerin elinden Amerika Birleşik devletleri devir aldı. Dünkü; kolonyalist denizaşırı batılı işgal ve İstila ordularının deniz kurtları, bugün; Amerika’nın kuyruğunda, NATO’ nun etrafında bir parça leş ve kemik için kuyruksallayan uyuz çakallara döndüler. Amerika ne derse onlar için kanun ve tartışmasız yerine getirilmesi gereken emir oldu.

Birleşmiş Milletler, OECD, IMF, NATO, UNİCEF, Uluslararası Adalet Divanı, İnsan Haklar Beyannamesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Konseyi ve Dünya Ticaret Örgütü, Kopenhag Kriterleri gibi güya insanlığın ortak çıkar ve faydasına diye ilan ettikleri kurallar ve benzer uluslararası kurum ve kuruluşların hemen hemen hepsi Siyonist derin dünya devletinin önderliğinde kurulan Amerika ve batı emperyalizmine yalan ve terörüyle hizmet etmektedir.

Dünyanın en güçlü devleti sayılan Amerikan’ın dış işleri bakanı İsrail’e gelince; ‘’Ben ABD’ nin Dış İşleri Bakanı olarak değil, bir Yahudi olarak buradayım’’ diyorsa; İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya gibi ekonomi ve teknolojide gelişmiş, insanlıkta sınıfta kalmış batı ülkeleri İsrail’in her işgal, istila ve zulmünü alkışlıyor ve İsrail’in önünde şımarık bir maymun gibi takla atıyorsa, İsrail’in 75 yıllık işgal ve İstila politikaları, sürgün ve soy kırımına ortak oluyorsa; biz Türkiye olarak, Türk devletleri veya İslam ülkeleri olarak ne zamana kadar bu katil emperyalistlerin oynadıkları gölge oyununda figüranlık yapacağız?

Bu sahte dostlar ve kalleş müttefikler dün; Çanakkale’de, Anadolu’nun işgalinde, istiklal savaşında bize karşı savaşan düşmanlar değil miydi?. Ne zamandan beri dostumuz ve müttefikimiz oldu?

Kıbrıs’ta, Karabağ’da, Bosna’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da teröristlerle birlikte askerlerimize karşı savaşan yine adına ‘’Dost ve müttefik’’ dediğimiz bu Haçlı sürüleri değil mi?

"Uluslararası hukuk", "İnsan hakları", "Barış", "demokrasi", "özgürlük" ‘’ Batı İttifakı’’ gibi sadece güçlünün yanında olan, ona hizmet eden, zayıfları koruyup gözetmeyen uluslararası yapay sözleşmelerle daha ne zamana kadar avunacak, oyalanacak ve düşmanlarımızın kurduğu projelerde direkt, dolaylı ve dolaysız yer alacağız?

Dünyanın çivisi çıkmış, insanlık askıya alınmış,  yeryüzünde kural ve kaide diye bir şey kalmamıştır. Var sanıldığı iddia edilenler de zalimlerin elinde güçsüzleri cezalandırmak için kullanılan sopa ve silah olarak kullanılmaktadır.

Bugün İsrail’in Gazze’ de yaptığı katliam ve soykırımlar gibi çoluk çocuk, Hastahane Cami mabet demeden bir günde tepemize yağmur gibi binlerce ölüm kusan bombalar yağınca mı aklımız başımıza gelecek? Kendi siyasi, askeri,  ekonomik, dayanışma ve birliğimizi kurgulayan devlet aklı nerede?

İsrail Ordu Sözcüsü D. Hagari, "Gerek görürsek Ortadoğu'daki herhangi bir yere saldırabiliriz" diyerek bütün komşularımıza ve bize meydan okuyor. Hedef; bütün Müslüman ülkeler ve resmen Türkiye…

75 yıldır ABD, AB ve batının bir türlü görmediği, görmek istemediği fitne başı İsrail’in Filistin’de işlediği katliamlar apaçık bir Müslüman soykırımı ve tüm dünyaya bir meydan okumadır. Türkiye bu meydan okumanın direkt muhatabı ve merkezindedir.

İsrail’in yıllar süren işgal, katliam, sürgün ve soykırımına sessiz ve duyarsız kalan herkes ve her ülke bu soykırımına ortaktır.

Arif Altunbaş, Haber 7