Coğrafyamızda 75 yıldır zulmedilen, işgal ve sürgüne uğrayan mazlum bir Filistin halkı yok sadece.  Batılı emperyalist dostlarıyla devlet terörü yapan barbarca kan döken, vahşice soy kırımı uygulayan terörist bir İsrail çetesi ve Haçlı ittifakı var.

Amerika’nın kudurmuş köpeği olan bu barbar çetenin ekmeğini, suyunu Haçlılar, silahı ve kurşununu ABD terör devleti, onlara cesareti de Müslüman ülkelerin başındaki emperyalizmin uşağı gasıp yönetici ve rejimler veriyor.

İnsanlık bu zalimlerin destek ve yardımıyla Kudüs’te, Gazze’de, Filistin’de, Lübnan’ da, Batı Şeria’da, Golan’ da, Irakta, Libya’da, Suriye’de, Afganistan’da bu ittifak tarafından vahşice katledildi ve katledilmeye devam ediyor. Müslüman soykırımı yapanlar katil İsrail ve onun ikiyüzlü dostları Haçlı ittifakı ile Müslüman ülkelerdeki uşakları, şımarık, azgın, sapkın gasıp ve münafık sözde Müslümanlardır. Onlar Allahtan değil Amerika’ dan, İngiltere’den, Fransa’dan, İsrail’den korkarlar. Onların, ilahları makam, mevki ve Petro-dolarlar olan yerli münafıklardır.

Ortadoğu ve Filistin yalnız bölgemizde değil tüm İslam âleminde, hatta mazlumların dünyasında kangren olmuş kanayan bir yaradır. Fitne başı İsrail, Müslümanların ezeli ve ebedi düşmanıdır. İsrail ABD ve batılı haçlı ittifakının çıkarlarına taşeronluk, tetikçilik, paralı askerlik yapıyor görüntüsü vermekle birlikte, aslında her gün biraz daha sınırları Türkiye içlerine kadar uzanan büyük İsrail devleti idealine yaklaşmaktadır.  ‘’Haçlı batı ittifakı’’ ve ‘’Kutsal İsrail Devleti’’ et ve tırnak gibi birbiriyle kenetlenmiş İslam’ a ve Müslümanlara karşı ‘’Armegedon savaşına’’ hazırlanıyor.

Türkiye ve İslam ülkeleri için en büyük tehlike içimizde yaşayan, bizden görünen siyasetçi, asker, yazar, çizer, medya şaklabanı ve aydın bozuntusu devşirme İsraillilerdir. Bunlar Türkiye’yi zayıf düşürmek için gece gündüz batı emperyalizmine zağarlık yaparak Büyük İsrail ideali ütopyasına yardım ve yataklık yapmaktadırlar.

Batı emperyalizminin işgalci, despot, sömürgeci, faşist ideoloji ve rejimleri yüzünden çağımızın insanı mutlu görünmeye çalışan mutsuzların dünyası haline gelmiştir. Hiçbir kimse halinden memnun değil. İkiyüzlülük insanın damarında dolaşan bir virüs gibi bütün dünyayı sarmış durumundadır. Barbar Batı Medeniyeti insanın içindeki insanı katletmiş, insanı hayvandan da aşağı vahşi bir varlık haline getirmiştir.

Doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, özgür ve bağımsız bir hayat sürmek, sürmek istemek çağdaş barbar paganlarca çağdışılık, yobazlık, ilkellik, karanlığa dönüş olarak görülmektedir. Zalimlerin, gasıpların, soyguncuların, sömürgecilerin yönettiği, suçluların güçlülerden oluştuğu ve hiç cezalandırılamadığı,  güçsüzlerin ve suçsuzların cezalandırıldığı bir dünyada hukuk ve demokrasiden, adalet ve eşitlikten, özgürlük ve bağımsızlıktan bahsetmek abesle iştigal haline gelmiştir.

Demokrasi, onun ilke, kural ve kıstasları zalimlere dokunmayan, onlara sayısız fırsatlar ve imkânlar sunan mazlumun ensesinde zalimin kılıcı veya emperyalizmin kamçısı olarak kullanılmaktadır. Adalet ve hukukun yerini güçlü azınlıkların orman kanunları almıştır.

Filistin’de, Kıbrıs’ ta, Karabağ’ da, Keşmir’ de, Myanmar’ da, Doğu Türkistan’da ve dünya’nın diğer mazlum coğrafyalarında zalimlerin baskı ve zulümleri altında inleyen mazlumlar kendi haklarını ve sürgün edilmek istenen vatanlarını savunmak için direnip savaşınca çoluk çocuk hepsi en tehlikeli terörist suçlamasıyla vahşice katledilmektedir.  Faşist batı ve İsrail’ in zulmü Hitlerin Yahudilere yaptığı zulmü çoktan geçmiştir.

Dünya’yı kendi renklerine boyayan ve herkesin de o renkler önünde teslim olmasını isteyen şımarık, şirret, Haçlı ve Siyonist azınlıklar çağdaş eşkıyalık ve modern tiranlık yapmaktadırlar.  Ne yazık ki, dünyayı bu haydutlar yönetmektedir.

Küresel Siyonist ve Haçlı algı propagandaları, güç odaklarının medya organları emperyalistlerin elinde baskı, tehdit ve savaş aracı olarak kullanılmaktadır. Bunların başında İsrail, ABD ve Avrupalı ülkeler gelmektedir.

İşgalci, sömürgeci, zalim ve haksız olmalarına rağmen güce tapanların sesleri zayıf, mazlum ve ezilenden daha fazla çıkarmaktadırlar. Müslüman milletler olarak bize yapılan siyasi, askeri, ekonomik, kültürel, tarihi, coğrafi baskı, tehdit, saldırı ve düşmanlıklar karşısında susturulmak istensek de asla susmamaktır.

Bizim görev ve sorumluluğumuz insani ve İslami değerleri hiçe sayan vahşi ve barbarlara karşı onurluca dik durmak, Hakkı tutup kaldırmak, Allah düşmanlarına karşı her ne pahasına olursa olsun karşı durmak ve savaşmaktır.

Kudüs, Filistin ve Gazze Müslümanların yüreğinde tütüp duran bir ocaktır. Yaşadığımız ve var olduğumuz sürece bu ocak asla sönmeyecek, söndürülemeyecektir. Mekke, Medine ve Kudüs Müslümanların kutsal mekânı ve şehri olarak kıyamete kadar hep ayakta duracak ve yaşayacaktır.

Arif Altunbaş, Haber 7