İslam bir hayat nizamıdır
İslam sadece inanmak ve ibadetlerden ibaret bir din değil tüm insanlara ve cinlere barış ve kardeşlik için gönderilmiş bir kurtuluş ve hidayet, huzur ve barış rehberidir. Bu din bir ölçüdür, sistemdir ve hayat tarzı bir nizamdır.
‘’Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için çalışması, hemen ölecekmiş gibi öbür dünya için yaşaması’’ her Müslümanın hayat felsefe olsun diye gönderilmiştir. İnsan, onun ölçülerine göre hareket edip hayatını buna göre şekillendirdiği kadar Müslümandır.
Sadece bu dünyanın veya öte dünyanın sevdasına kapılarak aradaki ilahi bağları ve hudutların dengesini bozarsa, bu dünyasını ve öte dünyasını mahveder.
Allah, İslam’ı insanlığa bu dünyada yaşansın, hayatını ilahi hukuka göre tanzim etsin, onu zamana ve mekâna hâkim kılsın diye gönderdi. İslam’ı sadece ibadet dini olarak inanan, anlayan, anlatan, tanıtan, öğreten, yaşayan ve yaşatmak isteyen bir anlayış Kur’ anın gönderiliş gayesine uyuşmaz.
Hayatımıza hâkim olmayan bir İslam anlayışı, Allah’ın tüm âleme gönderdiği hidayet rehberi olan İslam’la çelişir. İslam, yaşanır ve hayatımıza hâkim olursa tam olarak İslam’dır. O bir teori ve söylemden öte geçmeyen, herkesin kendi anlayışın göre anlamak istediği, anlattığı ve yaşamak istediği bir hayat İslami bir hayat ve anlayış olmaktan çok uzaktır. İslam’ı öteki dinlerden ayıran en temel özellik onun bozulmamış bir Allah kelamı olmasıdır. Allah’ ın kelamında ikircikli bir anlayış, eğri bir duruş, kargaşa ve çelişki olmaz.
Bugün Müslümanlar birbirlerine duydukları kini, nefreti, öfkeyi dini duyarlılık veya ötekilerin üzerinde baskı ve hâkimiyet kurmak için kullanması Allah’ın gönderdiği din olan İslam’ın anlayışı değildir. Bizi ümmet bilinç v birliğinden ayıran, Müslümanları birbirine öfke ve kinle baktıran, düşman kardeşler haline getiren düşünce ve fikir akımlarının, rejim ve sistemlerin, organize ve kurumların hepsi İslam’ı ve Müslüman kimliğine karşı Firavuni bir anlayış ve dünya görüşünü hâkim kılmak içindir.
‘’İslam barış dinidir’’ diyoruz ama birbirimize karşı sadece dini savaş aracı olarak görüyor ve kullanıyor isek, Müslümanlar din adına, din için, dindarlık için birbirlerini boğazlıyorsa, birbirinin Müslümanlığını beğenmemeyi, birbirini itham ve tekfir etmeyi dinin müdafaası ve mücadelesi sanıyor veya sayıyorsa, bu yaklaşım dibe vurmuş bir cehalettir. Bu anlayış İslam düşmanlarının işini kolaylaştırır.
İslam ortalıkta kendi menfaat, çıkar ve alakası doğrultusunda fetva arayan insanların ve müşteri memnuniyetine göre fetva veren din simsarlarının elinde öksüz, mahzun ve mahpus kalmışsa bundan bütün Müslümanlar sorumludur.
İslam dünyasının içinde yaşadığı çelişkilerle dolu bu hayat ve İslam ile olan bağlarının kopması onları Allah düşmanlarının kuklası ve oyuncağı haline getirmiştir. İslam karşıtı Firavuni düzenlere ve sistemlere teslim olmak İslam’ın ve Müslümanların bugünkü dağınık ve birbirinden kopuk hallerinin neticesidir. Müslümanların çelişki yumaklarının içinde bocalaması, İslam’ı anlamaması, anlatamaması, onu yaşamaya ve yaşatmaya çalışmaması İslam’la Müslümanlar arasındaki bağların ve ilişkilerin kopmasından kaynaklanmaktadır.
Hak ve hakikat adına her şeyin altüst olduğu, özgürlük ve bağımsızlığın, fırsat eşitliğinin olmadığı, işgaller ve esaretler altında umutların tükendiği, insanların çağdaşlaşma adına her gün hızla biraz daha İslam’dan koptuğu, kendi özüne yabancılaşıp yalnızlaştığı bir çıkmaz sokağa doğru sürüler halinde koşması toplu bir intihardır.
İslam’a göre ibadet yerde ve gökte âlemin imarına, kardeşlik ve barışına hizmet eden her davranış, Allah için yapılan her iş, eylem ve söylemdir.
Ülkemiz veya dünyada bugün dine hizmet adında birçok dini cemaatler birer ekonomik sektöre dönüşmüştür. Din ve dindarlık adına büyük yozlaşmalara ve tehlikelere yol açan bu sapmalar din veya dindarlık adına yapılan bir cinayettir.
Dini cemaatler ve tarikatlar aktif siyasetten, kamusal alandan, ticaretten, toplumu hizipleştiren her türlü davranış ve yapılanmalardan elini eteğini çekmeli, Muhammedi bir nesil yetiştirmeye odaklanıp yönelmelidir.
Din dışı devletin laik dayatmaları, milletin dinine, inancına, eğitim ve ahlakını, hayat tarzına karışması ve onları resmi ideolojiye göre şekillendirmeye ve yönlendirmeye çalışması İslam toplumlarını yozlaştıran, İslam’dan uzaklaştıran en tehlikeli bir fitedir.
İslam insanların onu hayatlarında yaşanması için gönderilmiş bir dindir. Onu din dışı bir devletin kontrol ve denetimine mahkûm etmek, haşa Allah’ı kontrol ve onun dini olan İslam’ı yeniden şekillendirip tasarlamaya yöneliktir. Bu ise, İslam’ı Yahudiliğe ve Hıristiyanlığa benzetmeye çalışmasıdır. Bu Allaha isyan ve tuğyandır.
Allah’ın kulları için nizam olarak gönderdiği İslam, hiçbir çağ ve zamanda, düzen ve sistemde her hangi bir devlet, otorite ve gücün kontrol ve emri altına girmez/giremez/ girdirilemez. Aksi takdirde o din, Allah’ın dini İslam olmaktan çıkar/çıkarılır. Yahudilik ve Hıristiyanlıkta olduğu gibi bozulmuş bir din olur.
Bu gün Türkiye ve İslam dünyasında laiklik ve sömürge tipi demokrasilerle yapılmak istenen ve yapılmaya çalışılan İslam’ı camiye mahkûm ederek onu hayatımızdan koparmak/çıkarmak, onu sadece bir ibadet dini haline getirip Hıristiyanlığa benzetmektir.
Müslüman bir millet kendi dininin özüne dönmedikçe, onun ruhunu kuşanamadıkça, ruhsuz beden gibi bir cesettir. Üzerine ölü toprağı ekilmiş ümmetin bugünkü perişan hali buna benzemektedir.
Ey millet, ey ümmet! Allah adına, Allah yolunda, Allah için, Allah’ın izniyle uyan, derin uykulardan, derin uykulardan uyan!
Milletim sen, ayağa kalkarsan dağ taş, su toprak, tarih ve coğrafyamız, bütün İslam ümmeti ayağa kalkacak Allah’ın izniyle…
Arif Altunbaş, Haber 7
-
Semih Kar 3 saat önce Şikayet EtNe kadar haklı, yerinde tespitler ve analiz. Teşekkürler sayın Altunbaş. Kalemine yüreğin sağlık.Beğen Toplam 2 beğeni